Türk mitolojisi yaratılış destanı |
Türk mitolojisi ve destanları:
Bu efsaneler, yakın dönemlerde toplanıp derlendiği için İslam, Hristiyanlık, Budizm, Maniheizm gibi inanç sistemlerinin izlerini taşımaktadır. Ancak, bu destanlar ve mitolojilerin genel yapısına bakıldığında, erken dönem Türk mitolojisinin izleri de görülen önemli eserlerdir.
Bu makalede, Altay Türkeri'ne ait iki farklı yaratılış efsanesi ele alınmıştır; bu iki efsane temelde birbirine benzerken, farklılıkları da bulunmaktadır. İlk efsane W. Radloff, ikinci efsane ise V. Verbitskiy tarafından derlenmiştir ve ilk efsaneden farklı bir anlatıma sahiptir.
Her iki efsanede de dikkat çekici olan, tek bir yaratıcı Tanrı'nın varlığıdır. Birinci efsanede Tanrı, Kayra Kan, Kuday ve Kurbustan adlarıyla anılırken; ikinci efsanede Ülgen, Bay Ülgen adlarıyla anılmaktadır. Her iki efsane de Çin ve İran etkisi taşımakta, bu yaratılış efsanelerinde İran mitolojisi ve Mani dininin etkileri görülmektedir.
Başlangıçta sadece su vardı; yer, ay, gök, güneş henüz yokken, Tanrı (Kuday) ile Kişi vardı ve ikisi su üzerinde kara kazlar gibi uçuyorlardı.
Gök ve yer yokken, sadece sonu görünmeyen bir deniz vardı. Tanrı Ülgen (Aakay, Kurbustan), bu denizin üzerinde uçarken, sert bir zemin arıyordu ama bulamıyordu. Uçarken içinden bir ses geldi:
-- Önündeki nesneyi tut, dedi.
Ülgen sesi tekrarladı, ellerini uzattı ve su yüzeyinde beliren bir taşı yakaladı, üzerine oturdu.
Taşın üstünde otururken, Ak Ana, uçsuz bucaksız denizden çıkıp Ülgen'in karşısına geldi ve dedi ki:
-- Yarat.
Bu sözü üç kez tekrarladı.
Ülgen merakla sordu:
-- Nasıl?
Ak Ene cevap verdi:
-- Yaptım oldu de, yaptım olmadı deme.
Sonra Ak Ene ortadan kayboldu ve bir daha görünmedi.
Ülgen insanlarına şöyle buyurdu:
-- Var olana yok demeyin, yok diyen yok olur!
Sonra Ülgen emretti:
-- Yer yaratılsın! Ve yer yaratıldı.
-- Gökler yaratılsın! Ve gökler yaratıldı.
Ve böylece dünya yaratılmış oldu.
Yaratılış destanı 1:
Başlangıçta sadece su vardı; yer, ay, gök, güneş henüz yokken, Tanrı (Kuday) ile Kişi vardı ve ikisi su üzerinde kara kazlar gibi uçuyorlardı.
Tanrı düşüncesizdi.
Kişi, rüzgar çıkararak suyu dalgalandırdı ve Tanrı'nın yüzüne su sıçrattı.
Bunu yaparak kendini Tanrı'dan daha güçlü hissetti ve daha yükseklere uçmayı denedi.
Ancak başaramadı ve suya düşerek dibe battı.
Boğulmak üzereyken, Tanrı'ya yardım çağrısında bulundu.
Tanrı, "Yukarı çık!" diye emretti ve o anında sudan çıktı.
Daha sonra Tanrı, "Sağlam bir taş olsun!" dedi ve suyun dibinden bir taş yükseldi. Tanrı ile Kişi, taşın üzerine oturdular. Tanrı, Kişi'ye suyun dibinden toprak çıkarmasını emretti. Kişi, Tanrı'nın emrini yerine getirerek toprağı çıkardı ve Tanrı'ya sundu.
Tanrı, toprağı suyun üzerine serperek "Yer olsun!" diye buyurdu ve bu emirle yeryüzü yaratıldı.
Tanrı, yine Kişi 'ye suyun dibinden toprak çıkarmasını emretti.
Kişi bu kez, Tanrı'dan gizli kendine de yer yaratmak istedi ve toprağı ağzına sakladı. Tanrı'nın emriyle suya serpilen toprak genişlerken, Kişinin ağzındaki toprak da büyümeye başladı.
Kişi korktu, nefesi kesildi ve neredeyse ölüyordu. Kaçmaya çalıştı ama kaçacak yer bulamadı ve her yerde Tanrı'yı yanında buldu. Çaresiz kaldı ve Tanrı'ya yalvarmaya başladı. Tanrı, "Ağzındaki toprağı ne için sakladın?" diye sordu. Kişi, "Kendime yer yaratmak için," diye cevap verdi. Tanrı, "Öyleyse at ve kurtul," dedi. Kişinin ağzından dökülen toprak küçük tepeler oluşturdu.
Yaratılış Destanı 2:
Gök ve yer yokken, sadece sonu görünmeyen bir deniz vardı. Tanrı Ülgen (Aakay, Kurbustan), bu denizin üzerinde uçarken, sert bir zemin arıyordu ama bulamıyordu. Uçarken içinden bir ses geldi:
-- Önündeki nesneyi tut, dedi.
Ülgen sesi tekrarladı, ellerini uzattı ve su yüzeyinde beliren bir taşı yakaladı, üzerine oturdu.
Taşın üstünde otururken, Ak Ana, uçsuz bucaksız denizden çıkıp Ülgen'in karşısına geldi ve dedi ki:
-- Yarat.
Bu sözü üç kez tekrarladı.
Ülgen merakla sordu:
-- Nasıl?
Ak Ene cevap verdi:
-- Yaptım oldu de, yaptım olmadı deme.
Sonra Ak Ene ortadan kayboldu ve bir daha görünmedi.
Ülgen insanlarına şöyle buyurdu:
-- Var olana yok demeyin, yok diyen yok olur!
Sonra Ülgen emretti:
-- Yer yaratılsın! Ve yer yaratıldı.
-- Gökler yaratılsın! Ve gökler yaratıldı.
Ve böylece dünya yaratılmış oldu.
Sonra Ülgen, üç büyük balık yaratarak dünyayı onların sırtına yerleştirdi. İki balığı dünyanın kenarlarına, üçüncüsünü merkezine koydu. Merkezdeki balığın başı kuzeye dönüktür; eğer başını eğerse kuzeyden tufan kopar, daha fazla eğerse dünyada kuru bir yer kalmaz.
Bu yüzden bu balık, büyük bir zincirle bir direğe bağlıdır ve Mangda/Şire tarafından yönetilir.
Ülgen, dünyayı yaratırken Altın Dağ'da oturdu, bu dağ gök ile yer arasındaydı. Dünya altı günde yaratıldı, yedinci gün Ülgen dinlendi, sekizinci gün kalktı...
Ülgen, dünyayı yaratırken Altın Dağ'da oturdu, bu dağ gök ile yer arasındaydı. Dünya altı günde yaratıldı, yedinci gün Ülgen dinlendi, sekizinci gün kalktı...
Ay ve Güneş'imizin dünyasından başka doksan dokuz dünya daha var, her birinde bir cennet ve bir cehennem bulunur ve her birinde insanlar yaşar.
En büyük dünya, Han Kurbustan Tengere'dir.
Bay-Ülgen, bu âlemin yönetimini Mangızın Matmas Burkan adlı yardımcısına bırakmıştır.
Bu dünyanın adı Altın Telegey'dir.
Cehennemi ise Mangız Toçiri Tamu'dur ve Matman Kara adlı bir zebani tarafından yönetilir.
En büyük dünya, Han Kurbustan Tengere'dir.
Bay-Ülgen, bu âlemin yönetimini Mangızın Matmas Burkan adlı yardımcısına bırakmıştır.
Bu dünyanın adı Altın Telegey'dir.
Cehennemi ise Mangız Toçiri Tamu'dur ve Matman Kara adlı bir zebani tarafından yönetilir.
Yorum Gönder