Türk destanları Salur Kazan |
Dede korkut destanları Salur kazan destanı:
Han'ın güveyisi Kazan, kudretli Oğuz'un devletinde kalmış yiğit, yerinden kalkmıştı. Doksan başlı otağlarını kara yerin üzerine diktirmişti. Doksan yerde alaca halı, ipek döşemişti. Seksen yerde büyük kaplar kurulmuştu. Altın kadehler, sürahiler dizilmişti. Dokuz kâfir kızı, Kudretli Oğuz beylerine kadeh sunup, içiyorlardı. İçip içip Kazan'ın alnına şarabın keskini çıktı. Kaba dizi üzerine çöktü, "Ünümü anlayın beyler, sözümü dinleyin beyler, yata yata yanımız ağrıdı, dura dura belimiz kurudu, yürüyelim beyler, av avlayalım, kuş kuşlayalım, yabani geyik yıkalım, dönelim otağımıza inelim, yiyelim içelim hoş geçelim." dedi. Kıyan Selçuk oğlu Deli Dundar ve Kara Göne oğlu Kara Budak, Kazan'ın önerisini uygun buldu. Aruz Koca ise, Kazan'ın Gürcistan ağzında oturduğunu ve yurdunun üstüne kimi bıraktığını sordu. Kazan, üç yüz yiğit ile oğlu Uruz'un evinin üstünde durmasını söyledi.
Yağız al atına binen Kazan Bey, Dundar'ın alnı beyaz aygırına binen, Kara Göne'nin binen, Şìr Şemseddin'in beyaz büyük cins atına binen, Beyrek'in boz aygırına binen, Bey Yigene'nin doru aygırına binen kudretli Oğuz beyleri, Ala Dağa alaca asker ava çıktı.
Kâfirler Kazan Bey'in yurduna saldırdı, altın otağlarını yıktı, kızı gelini esir aldı, oğlu Uruz'u ve ihtiyar anasını esir etti, Eylik Koca Oğlu Sarı Kulmaş şehit oldu. Kâfirler Kazan'ın koyunlarını da almak istedi.
Altı yüz kâfir çobanın üzerine saldırdı. Karacık Çoban kara rüya gördü, uyandı ve kardeşleri Kıyan Gücü ve Demir Gücü'nü yanına alarak ağılın kapısını kapattı, üç yerde tepe gibi taş yığdı ve alaca kollu sapanını eline aldı. Ansızın altı yüz kâfir Karacık Çoban'ın üzerine yüklendi. Kâfirler korkuya kapıldı. Karacık Çoban, kâfirin üç yüzünü sapan taşıyla yere serdi. İki kardeşi okla vurulup şehit oldu. Çobanın taşı tükendi ama o, koyun demez keçi demez, sapanının ayasına koyar atar, kâfiri yıkar. Kâfirin gözü korktu. Dünya âlem kâfirin başına karanlık oldu, "Murada, maksuda ermesin, bu çoban bizim hepimizi öldürür mü, öldürür" dediler ve durmayıp kaçtılar.
Çoban, şehit olan kardeşlerini Hakk'a teslim etti, kâfirlerin leşlerinden büyük bir tepe yığdı, ateş yaktı, keçesinden isli kül yapıp yarasına bastı, yolun kenarına geçip oturdu, ağladı sızladı. "Salur Kazan, Bey Kazan, ölü müsün diri misin, bu işlerden haberin yok mudur?" dedi.
Kudretli Oğuz'un devleti, Bayındır Han'ın güveyisi, Ulaş oğlu Salur Kazan kara kaygılı bir rüya gördü. Rüyasında şahin kuşunun öldüğünü, yıldırımın otağına çaktığını, kara dumanın yurdunu kapladığını, kuduz kurtların evini yırtıp dişlediğini, saçlarının uzayıp gözünü kapattığını ve parmaklarının kanda olduğunu gördü. Kara Göne, rüyanın devletini, askerini, kaygısını ve kanı temsil ettiğini yorumladı. Kazan Bey, rüyasını doğrulamak için yurduna gitti ve orada uçanlardan kuzgun kalmış, tazı dolaşmış bir yurt buldu.
Çoban, şehit olan kardeşlerini Hakk'a teslim etti, kâfirlerin leşlerinden büyük bir tepe yığdı, ateş yaktı, keçesinden isli kül yapıp yarasına bastı, yolun kenarına geçip oturdu, ağladı sızladı. "Salur Kazan, Bey Kazan, ölü müsün diri misin, bu işlerden haberin yok mudur?" dedi.
Kudretli Oğuz'un devleti, Bayındır Han'ın güveyisi, Ulaş oğlu Salur Kazan kara kaygılı bir rüya gördü. Rüyasında şahin kuşunun öldüğünü, ak otağının üzerine yıldırımın çaktığını, yurdunun üzerine kapkara dumanın döküldüğünü, kuduz kurtların evini dişleyip yırtığını, kargı gibi kara saçının uzandığını ve gözünü örtüp on parmağının kanda olduğunu gördü. Bu rüyayı gördükten sonra aklını ve fikrini toplayamadığını söyledi.Kara Göne, "Kara bulut senin devletindir, kar ve yağmur senin askerin, saç kaygıdır, kan karadır, geri kalanını yoramam, Allah yorsun" dedi. Kazan, "Avımı bozma, askerimi dağıtma, bugün yağız al atı ökçelerim, üç günlük yolu bir günde alırım, öğle olmadan yurdumun üstüne varırım, eğer sağdır esendir, akşam olmadan gene ben bana gelirim, yurdum sağ esen değilse başınızın çaresine bakın, ben artık gittim" dedi. Kazan Bey yağız al atını mahmuzladı ve yola gitti. Yurdunun üzerine geldiğinde, uçanlardan kuzgun kalmış, tazı dolaşmış yurtta kalmış.
Kazan'ın gözleri kan doldu, damarları kaynadı, bağrı sarsıldı. Yağız atını sürerek kâfirin geçtiği yola gitti.
Kazan'ın önüne bir su geldi. Kazan, "Su Hak yüzünü görmüştür, ben bu su ile haberleşeyim" dedi.Kazan'ın gözleri kan doldu, damarları kaynadı, bağrı sarsıldı. Yağız atını sürerek kâfirin geçtiği yola gitti.
Kazan'ın önüne bir su geldi. Kazan, "Su Hak yüzünü görmüştür, ben bu su ile haberleşeyim" dedi.
Karanlık akşam olunca günü doğan Kar ile yağmur yağınca er gibi duran Kara koç atlar gördüğünde kişnettiren Kızıl deve gördüğünde bağrıştıran Akça koyun gördüğünde kuyruk çarpıp kamçılayan Arkasını vurup berk ağılın ardını söken Karma öğeçin' semizini alıp tutan Kanlı kuyruk yüzüp çap çap yutan Avazı kalın köpeklere kavga salan Çakmaklıca çobanları geceleyin koşturan Yurdumun haberini biliyor musun söyle bana Kara başımın sağlığında iyilikler edeyim köpek dedi. Kurt nasıl haber versin. Kurttan da geçti. Karaca Çoban'ın kara köpeği Kazan'ın karşısına geldi.
Kazan, kara köpek ile haberleşti, görelim hanım ne haberleşti: Der: Karanlık akşam olunca vafvaf üren Acı ayran dökülünce çap çap içen Gece gelen hırsızları korkutan Korkutarak şamatasıyla ürküten Yurdumun haberini biliyor musun söyle bana Kara başımın sağlığında iyilikler edeyim köpek dedi. Köpek nasıl haber versin. Köpek Kazan'ın atının ayağına çap çap düşer, sin sin sinler. Kazan bir sopa ile köpeği vurdu, köpek çekildi geldiği yola gitti. Kazan köpeği takip ederek Karaca Çoban'ın üzerine geldi. Çobanı gördüğünde haberleşti, görelim hanım ne haberleşti: Kazan der: Karanlık akşam olunca kaygılı çoban Kar ile yağmur yağınca çakmaklı çoban Ünümü anla sözümü dinle Ak otağım şurdan geçmiş gördün mü söyle bana Kara başım kurban olsun çoban sana dedi. Çoban der: Ölmüş müydün yitmiş miydin a Kazan Nerde geziyordun neredeydin a Kazan Dün değil evvelki gün evin buradan geçti. İhtiyarcık anan kara deve boynunda asılı geçti. Kırk ince belli kızı ile helâllin boyu uzun Burla Hatun ağlayarak şurdan geçti. Kırk yiğit ile oğlun Uruz başı açık yalın ayak kâfirlerin yanınca esir gitti. Tavla tavla koç atlarına kâfirler binmiş. Katar katar develerini kâfir yedekte çekmiş. Altın ökçe, bol hazineni kâfir almış. Çoban böyle deyince Kazan âh etti, aklı başından gitti, dünya âlem gözüne karanlık oldu. Der: “Ağzın kurusun çoban, dilin çürüsün çoban, Kadir senin alnına belâ yazsın çoban” dedi.
Kazan Bey böyle söyleyince çoban der: Ne kızıyorsun bana ağam Kazan Yoksa göğsünde yok mudur iman Altı yüz kâfir de benim üzerime geldi, iki kardeşim şehit oldu, üç yüz kâfir öldürdüm gaza ettim, semiz koyun zayıf toklu senin kapından kâfirlere vermedim, üç yerden yaralandım, kara başım bunaldı, yalnız kaldım, suçum bu mudur” dedi. Çoban der: Yağız al atını ver bana Altmış tutam mızrağını ver bana Ap alaca kalkanını ver bana Kara çelik öz kılıcını ver bana Okluğunda seksen okunu ver bana Ak kirişli sert yayını ver bana Kâfire ben varayım Yeniden doğanını öldüreyim Yenim ile alnımın kanını ben sileyim Ölürsem senin uğruna ben öleyim Allah Taâla kor ise evini ben kurtarayım dedi. Çoban böyle diyince Kazan'a kahır geldi, tuttu yürüyü verdi. Çoban da Kazan'ın ardından yetişti. Kazan döndü baktı, “oğul çoban nereye gidiyorsun” dedi. Çoban der: “Ağam Kazan sen evini almağa gidiyorsan, ben de kardeşimin kanını almağa gidiyorum” dedi.
Böyle söyleyince Kazan der: “Oğul çoban karnım açtır, bir şeyin var mıdır yemeğe” dedi. Çoban der: “Evet ağam Kazan, geceden bir kuzu pişirmişimdir, gel bu ağaç dibinde inelim yiyelim” dedi. İndiler, çoban dağarcığı çıkardı, yediler. Kazan fikreyledi, der: “Eğer çoban ile varacak olursam kudretli Oğuz beyleri benim başıma kakınç kakarlar, çoban beraber olmasa Kazan kâfiri yenemezdi derler” dedi. Kazan'a gayret geldi. Çobanı bir ağaca sara sara muhkem bağladı, kalktı yürüyü verdi. Çobana der: “Bre çoban karnın acıkmamışken, gözün kararmamışken bu ağacı koparmağa bak, yoksa seni burada kurtlar kuşlar yer” dedi. Karaca Çoban zorladı, koca ağacı yeri ile yurdu ile kopardı, arkasına aldı, Kazan'ın ardına düştü. Kazan baktı gördü çoban ağacı arkasına almış geliyor.
Kazan der: “Bre çoban bu ağaç ne ağaçtır?” Çoban der: “Ağam Kazan bu ağaç o ağaçtır ki sen kâfiri tepelersin, karnın acıkır, ben sana bu ağaç ile yemek pişiririm” dedi. Kazan'a bu söz hoş geldi. Atından indi, çobanın ellerini çözdü, alnından bir öptü. Der: “Allah benim evimi kurtaracak olursa seni tavlacı başı eyleyeyim” dedi. İkisi yola girdi. Beri yanda Şökli Melik kâfirlerle şen şandıman yiyip içip oturuyordu. Der: “Beyler biliyor musunuz Kazan'a nasıl gadreylemek gerek, boyu uzun Burla Hatun'unu getirip kadeh sundurmak gerek” dedi. Boyu uzun Burla Hatun bunu işitti, yüreği ile canına ateşler düştü. Kırk ince belli kızın içine girdi, öğüt verdi. Der: “Hanginize yapışırlarsa Kazan'ın hatunu hanginizdir diye, kırk yerden ses veresiniz” dedi.
Şökli Melik'ten adam geldi. “Kazan Bey'in hatunu hangisidir” dedi. Kırk yerden ses geldi, hangisidir bilmediler. Kâfire haber verdiler, “birine yapıştık, kırk yerden ses geldi, bilmedik hangisidir” dediler. Kâfir de: “Bre varın Kazan'ın oğlu Uruz'u çekin çengele asın, kıyma kıyma ak etinden çekin, kara kavurma pişirip kırk bey kızına iletin, kim ki yedi o değil, kim ki yemedi odur, alın gelin kadeh sunsun” dedi. Boyu uzun Burla Hatun oğlunun yamacına geldi, çağırıp oğluna söyler, görelim hanım ne söyler. Der: Oğul oğul ay oğul Biliyor musun neler oldu Söyleştiler fısılfısıl Kâfirin fiilini duydum Penceresi altın otağımın kabzası oğul Kaza benzer kızımın gelinimin çiçeği oğul Oğuloğul ay oğul Dokuz ay dar karnımda taşıdığım oğul On ay diyince dünyaya getirdiğim oğul Dolaması altın beşikte belediğim oğul Kâfirler ters konuşmuşlar:
Kazan oğlu Uruz'u hapisten çıkarın, boğazından urgan ile asın, iki küreğinden çengele takın, kıyma kıyma ak etinden çekin, kara kavurma edip kırk bey kızına iletin, kim ki yedi o değil, kim ki yemedi o Kazan'ın hatunudur, çekin döşeğimize getirelim, kadeh sunduralım demişler. Senin etinden oğul yiyeyim mi, yoksa pis dinli kâfirin döşeğine gireyim mi, baban Kazan'ın namusunu lekeleteyim mi, nice deyim oğul hey” dedi. Uruz der: “Ağzın kurusun ana, dilin çürüsün ana, ana hakkı Tanrı hakkı almamış olsaydı kalkarak yerimden doğrulaydım, yakan ile boğazından tutaydım, kaba ökçem altına ataydım, ak yüzünü kara yere tepeydim, ağzın ile burnundan kan fışkırtaydım, can tatlılığını sana göstereydim, bu nasıl sözdür, sakın kadın ana benim üzerime gelmeyesin, benim için ağlamayasın, bırak beni kadın ana çengele vursunlar, bırak etimden çeksinler kara kavurma etsinler kırk bey kızının önüne iletsinler, onlar bir yediğinde sen iki ye, seni kâfirler bilmesinler duymasınlar, ta ki pis dinli kâfirin döşeğine varmayasın, kadehini sunmayasın, babam Kazan'ın namusunu lekelemeyesin, sakın” dedi.
Oğlan böyle diyince boncuk boncuk gözünün yaşı revan oldu. Boyu uzun beli ince Burla Hatun boynu ile kulağını tuttu, güz elması gibi al yanağını çekti yırttı, kargı gibi kara saçını yoldu, "oğul oğul" diyerek feryat figan etti, ağladı. Uruz der: Kadın ana karşıma geçip ne böğürüyorsun Ne bağırıyorsun ne ağlıyorsun Bağrım ile yüreğimi ne dağlıyorsun Geçmiş benim günümü ne andırıyorsun Hey ana arap atlar olan yerde Bir tayı olmaz mı olur Kızıl develer olan yerde Bir deve yavrusu olmaz mı olur Akça koyunlar olan yerde Bir kuzucağı olmaz mı olur Sen sağ ol kadın ana babam sağ olsun Bir benim gibi oğul bulunmaz mı olur dedi. Böyle diyince anasının kararı kalmadı, yürüyü verdi, kırk ince belli kızın içine girdi.
Kâfirler Uruz'u alıp kesim için çengelin dibine getirdiler. Uruz der: Bre kâfir aman Tanrı'nın birliğine yoktur güman (şüphe) bırakın beni, bu ağaç ile söyleşeyim” dedi. Çağırıp ağaca söylemiş, görelim hanım ne söylemiş: Ağaç ağaç der isem sana üzülme ağaç Mekke ile Medine'nin kapısı ağaç Musa Kelimin asası ağaç Büyük büyük suların köprüsü ağaç Kara kara denizlerin gemisi ağaç Erlerin şahı Ali'nin Düldülünün eyeri ağaç Zülfikarın kını ile kabzası ağaç Şah Hasan ile Hüseyin'in beşiği ağaç Eğer erdir eğer avrattır (erkek olsun, kadın olsun) korkusu ağaç Başına doğru bakar olsam başsız ağaç Dibine doğru bakar olsam dipsiz ağaç Beni sana asarlar çekme ağaç Çekecek olursan yiğitliğim seni tutsun ağaç Bizim elde olmalıydın ağaç Kara hindû kullarıma buyuraydım Seni para para doğrayalardı ağaç Sonra dedi: Tavla tavla bağlanırken atıma yazık Kardeş diye beslerken arkadaşıma yazık Yumruğumda çırpınırken şâhin kuşuma yazık Yetişmesi ile tutarken tazıma yazık Yiğitlikten usanmadan canıma yazık dedi, tane tane gözyaşı döküp ağladı, yanık ciğerciğini dağladı.
Bu sırada sultanım, Salur Kazan ile Karaca Çoban dört nala yetişti. Çobanın üç yaşında dana derisinden sapanının ayası idi, üç keçi tüyünden sapanının kolları idi, bir keçi tüyünden çatlayıcı idi. Her atınca on iki batman[2]taş atardı. Attığı taş yere düşmezdi, yere dahi düşse toz gibi savrulurdu, ocak gibi oyulurdu. Üç yıla kadar taşı düştüğü yerin otu bitmezdi. Semiz koyun zayıf toklu bayırda kalsa, kurt gelip yemezdi sapanının korkusundan.
Öyle olunca sultanım, Karaca Çoban sapan çatlattı, dünya âlem kâfirin gözüne karanlık oldu. Kazan der: “Karacık Çoban anamı kâfirden dileyeyim, at ayağı altında kalmasın.” dedi. At ayağı çabuk, ozan dili çevik olur. Kazan kâfire çağırıp söylemiş, görelim hanım ne söylemiş: Der: Bre Şökli Melik Penceresi altın otağlarımı getirmişsin Sana gölge olsun Ağır hazinemi bol akçemi getirmişsin Sana harçlık olsun Kırk ince belli kız ile Burla Hatun'u getirmişsin Sana esir olsun Kırk yiğit ile oğlum Uruz'u getirmişsin Kulun olsun Tavla tavla koç atlarımı getirmişsin Sana binek olsun Katar katar develerimi getirmişsin Sana yük taşıyıcı olsun İhtiyarcık anamı getirmişsin Bre kâfir anamı ver bana Savaşmadan vuruşmadan çekileyim Geri döneyim gideyim belli bil dedi.
Kâfir der: Bre Kazan Penceresi altın otağını getirmişiz Bizimdir Kırk ince belli kız ile Boyu uzun Burla Hatun'u getirmişiz Bizimdir Kırk yiğit ile oğlun Uruz'u getirmişiz Bizimdir Tavla tavla koç atlarını Katar katar develerini getirmişiz Bizimdir İhtiyarcık ananı getirmişiz Bizimdir Sana vermeyiz, Yayhan Keşiş oğluna veririz, Yayhan Keşiş oğlundan oğlu doğar, biz onu sana hasım koruz” dediler. Çoban hiddetlendi, dudakları kabardı. Çoban der: Bre dini yok akılsız kâfir Aklı yok derneksiz kâfir Karşı yatan karlı dağlar ihtiyarlamıştır otu bitmez Kanlı kanlı ırmakları ihtiyarlamıştır suyu gelmez Yiğit yiğit atlar ihtiyarlamıştır tay vermez Kızıl kızıl develer ihtiyarlamıştır yavru vermez Bre kâfir Kazan'ın anası ihtiyarlamıştır oğul vermez Dölünü almaktan sefan var ise Şökli Melik, kara gözlü kızın var ise, getir Kazan'a ver, bre kâfir senin kızından oğlu doğsun, siz onu Kazan Beğe hasım koyasınız” dedi. Bu sırada kudretli Oğuz beyleri yetişti. Hanım görelim kimler yetişti. Kara Dere ağzında Kadir veren, kara boğa derisinden beşiğinin örtüsü olan, hiddeti tutunca kara taşı kül eyleyen, bıyığını ensesinde yedi yerde düğümleyen, yiğitler ejderhası, Kazan Bey'in kardeşi Kara Göne dört nala yetişti. “Çal kılıcını kardeş Kazan, yetiştim” dedi.
Bunun ardınca görelim kimler yetişti: Demir Kapı Derbendi'ndeki demir kapıyı tepip alan, altmış tutam alaca mızrağının ucunda er böğürten, Kıyan Selçuk oğlu Deli Dundardört nala yetişti. “Çal kılıcını ağam Kazan, yetiştim” dedi. Bunun ardınca hanım görelim kimler yetişti: Hemid ile Merdin kalesini tepip yıkan, demir yaylı Kapçak Melik'e kan kusturan, gelerek Kazan'ın kızını erlik ile alan, Oğuz'un ak sakallı ihtiyarlarının görünce o yiğidi takdir ettiği, al ipekli şalvarlı, atı deniz ördeği püsküllü, Kara Göne oğlu Kara Budak dört nala yetişti. “Çal kılıcını ağam Kazan, yetiştim” dedi.
Bunun ardınca görelim hanım kimler yetişti: Destursuzca Bayıdır Han'ın düşmanını bastıran, altmış bin kâfire kan kusturan, ak boz atının yelesi üstünde kar durduran, Gaflet Koca oğlu Şîr Şemseddin dört nala yetişti. “Çal kılıcını ağam Kazan, yetiştim” dedi. Bunun ardınca görelim hanım kimler yetişti: Parasarın Bayburt Hisarı'ndan fıkrayıp uçan, ap alaca gerdeğine karşı gelen, yedi kızın ümidi, kudretli Oğuz'un imrenileni, Kazan Bey'in inançlısı, boz aygırlıBeyrekdört nala yetişti. “Çal kılıcını ağam Kazan, yetiştim” dedi.
Bunun ardında hanım görelim kimler yetişti: Dönüp baksa çalımlı, kartal hünerli, süslü eklem kuşaklı, kulağı altın küpeli, kudretli Oğuz beylerini bir bir atından yıkıcı, Kazılık Koca oğlu Bey Yigenekdört nala yetişti. “Çal kılıcını ağam Kazan, yetiştim” dedi. Bunun ardınca görelim hanım kimler yetişti: altmış ögeç derisinden kürk eylese topuklarını örtmeyen, altı ögeç derisinden külâh etse kulaklarını örtmeyen, kolu budu irice, uzun baldırları ince, Kazan Bey'in dayısı, at ağızlı Aruz Koca dört nala yetişti. “Çal kılıcını beyim Kazan, yetiştim” dedi.
Bunun ardınca görelim kimler yetişti: Giderek Peygamber'in yüzünü gören, gelerek Oğuz'da sahabesi olan, hiddeti tutunca bıyıklarından kan çıkan, bıyığı kanlı Bügdüz Emen dört nala yetişti. “Çal kılıcını ağam Kazan, yetiştim” dedi. Bunun ardınca görelim kimler yetişti: Kâfirleri it ardına bırakıp horlayan, yurttan çıkıp Aygır Gözler suyundan at yüzdüren, elli yedi kalenin kilidini alan, Ak Melik Çeşme kızına nikâh eden, Sofı Sandal Melik'e kan kusturan, kırk cübbe bürünüp otuz yedi kale beyinin dilber kızlarını çalıp bir bir boynunu kucaklayan, yüzünden dudağından öpen, Eylik Koca oğlu Alp Eren, dört nala yetişti. “Çal kılıcını ağam Kazan, yetiştim” dedi.
Sayılmakla Oğuz beyleri tükense olmaz, hep yetiştiler. Arı sudan abdest aldılar, ak alınlarını yere kodular, iki rekât namaz kıldılar Adı güzel Muhammed'e salâvat getirdiler, derhâl kâfire at saldılar, kılıç çaldılar. Gümbür gümbür davullar dövüldü, burması altın tunç borular çalındı. O gün ciğerinde olan er yiğitler belirdi.
O gün nâmertler sapa yer gözetti. O gün bir kıyamet savaş oldu, meydan dolu baş oldu. Başlar kesildi top gibi. Yiğit yiğit atlar koştu, nalı düştü. Alaca alaca mızraklar saplandı. Kara çelik öz kılıçlar çalındı, ağzı düştü. Üç kanatlı kayın oklar atıldı, temreni düştü. Kıyametin bir günü o gün oldu. Bey hizmetkârından, hizmetkâr beyinden ayrıldı. Dış Oğuz beyleri ile Deli Dundar sağdan tepti. İç Oğuz beyleri ile Kazan merkeze tepti, Şökli Melik'e havale oldu, Şökli Melik'i böğürderek attan yere düşürdü, derhal kara başını tutup kesti, parçalayarak alaca kanını yer yüzüne döktü. Sağ tarafta Kara Tüken Melik'e Kıyan Selçukoğlu Deli Dundar karşı geldi, sağ yanını kılıçladı, yere düşürdü. Sol tarafta Buğacık Melik'e Kara Göne oğlu Deli Budak karşı geldi, altı dilimli gürz ile tepesine şiddetle tutup vurdu, dünya âlem gözüne karanlık oldu, at boynunu kucakladı, yere düştü.
Kazan Bey'in kardeşi kâfirin tuğu ile sancağını kılıçladı yere düşürdü. Derelerde tepelerde kâfire kırgın girdi, leşine kuzgun üşüştü. On iki bin kâfir kılıçtan geçti. Beş yüz Oğuz yiğitleri şehit oldu. Kaçanını Kazan Bey kovalamadı, aman diyenini öldürmedi. Kudretli Oğuz beyleri ganimet aldı. Kazan Bey ordusunu, çoluğunu çocuğunu, hazinesini aldı geri döndü. Altın tahtında yine evini dikti. Karacık Çoban'ı tavlacıbaşı eyledi. Yedi gün yedi gece yeme içme oldu. Kırk tane kul, kırk cariye oğlu Uruz'un başına âzât eyledi. Kahraman koç yiğitlere çok ülke verdi, şalvar, cübbe, çuha verdi.
Dedem Korkut gelerek destan söyledi deyiş dedi, bu Oğuzname'yi düzdü koştu, böyle dedi. Hani dediğim bey erenler Dünya benim diyenler Ecel aldı yer gizledi Fâni dünya kime kaldı Gelimligidimli dünya Ahir son ucu ölümlü dünya Dua edeyim hanım: Karlı kara dağların yıkılmasın. Gölgeli büyük ağacın kesilmesinTaşkın akan güzel suyun kurumasın. Kadir Tanrı seni nâmerde muhtaç etmesin. Koşar iken ak boz atın sendelemesin. Vuruşunca kara çelik öz kılıcın çentilmesin. Dürtüşürken alaca mızrağınufanmasın. Ak sakallı babanın yeri cennet olsun. Âmin diyenler Tanrı'nın yüzünü görsün. Ak alnında beş kelime dua kıldık, kabul olsun. Allah'ın verdiği ümidin kesilmesin. Derlesin toplasın günahınızı adı güzel Muhammed Mustafa yüzü suyuna bağışlasın hanım hey!.
Yorum Gönder