Yaşlılık: İkinci Bahar

Yaşlılık: İkinci Bahar
Yaşlılık: İkinci Bahar
Ömrün son baharı, yaşlılık nedir diye sorarsanız, gençken asla gelmeyecekmiş gibi bir gelecek dersiniz. Ancak o, göz açıp kapayıncaya kadar ansızın geliverir; fırtınalı bir havada davetsiz misafir gibi. İnsan yaşlandıkça, bedeniyle birlikte ruhunda da fırtınalar kopar, bastırmayı bilemediği türden.

Ömrün son baharı Yaşlılık:


Bu mevsimde yine bir umut var, Kar çiçekleri açacak diye bekliyorum inatla, Kar yağışına inat, Hayatımın sonbaharında. Gelen yaşlılık mı, sonbahar mı? Artık çok gür değil değil, kar yağan saçlarım bembeyaz. Yaşlanıyorum," diyorum kendi kendime. Günler geçtikçe, hayatım Kendi kendine değişiyor.

Yaşlılık nedir diye sorarsanız, Aziz Nesin'e göre, Sert yerlerin yumuşaması, yumuşak yerlerin sertleşmesi;
Hayatın bir döngüsü olarak basitçe özetlenebilir. Küçük şeylerle mutlu olunan,
Geçmişte heves edilen şeylerin boş ve anlamsız olduğunun anlaşıldığı, İnsan hayatının son çeyreği işte.

Yaşlılık ne değildir?


Yaşlılık sadece fiziksel olarak ağırlamak, çökmek değildir ki, Her geçen gün yalnızlaşmak, ıssızlaşmaktır. Ölümlere doğumlardan daha fazla yakın ve daha fazla tanık olmaktır.
Hayatınızın bir kısmını birlikte geçirdiğiniz insanların, birer birer göçüp gitmesini sessizce izlemektir.
Her giden sevgilide bir parçanızın da yok olmasıdır.Her geçen gün, gittikçe eksilmektir, eksile eksile yok olmaktır yaşlılık. Yaşlanmak, belirsizliği de peşi sıra alıp getiriyor.
60 yaşından sonra bir hayat öpücüğü gibi gelen torununun üniversiteden mezun olduğuna ya da evlendiğinde tanık olabilecek miyim düşüncesi zihnini her daim meşgul eder. Bilemiyorsun artık daha önünde ne kadar yol olduğunu.

Yaşlılıktaki korkular:


Eğer en büyük korkuyu sorarsanız, yatalak olmak ve başkalarına muhtaç yaşamak derim; bu düşünce aklıma geldiğinde içim ürperir. Bu yüzden, evin dışında bir yerde kalamazsın, hatta kendi çocuklarında bile "henüz bitmedim" diyerek evine geri dönersin. Çünkü hala senin bir evin var, sürdürdüğün bir düzenin var. Ve sen hala hayattasın.
Yaşlılık yalnızlık demektir; ancak insan yine de hayata tutunmaya çalışır, o kaçınılmaz son güne dek.

Haberler zaten o kaçınılmaz günü müjdeler: Ayaklar eskisi gibi yürümüyor, insan bir anda yerinden fırlayamıyor. Bir gün sırtın, bir gün belin ağrıyor; insan ağrıya bile alışıyor. Sanki olmasa, 'Bugün sıra nerede?' diye arayacakmış gibi, baş ucunda daima hazır bekleyen hap kutuları... Acaba bu mu sonbahar?

Fazlalıkları atmaya alışıyor insanın eli Eşyalara çula çaputa heves desen, pek kalmıyor. Hızlı müzikler, yerini Slav müziklere bıraktı. Sağlığım yerinde olsunlar sardı dilimi... Varsın arabam pis olsun, o da kaldı ise ve kullanabiliyorsan! Eller ne derse desin umursamıyorum artık ...

Umursamazlık, ruhunun en derinliklerine işliyor. Artık kimse umurumda değil; batan batsın, çıkan çıksın, bana ne? Hiç sormadılar ki fikrim ne diye. Boş ver gitsin. Başkalarının istediği gibi yaşamak yerine, bundan böyle dilediğim gibi yaşamanın zevkini süreceğim. Kimsenin sözü de artık umurumda değil. Konuşan konuşsun, atış serbest. Neden mi? Çünkü artık umursamıyorum, umursamayacağım da.

Artık laf dinlemekten ve anlatmaktan yoruldum. Boş veriyorum, bilginiz olsun. Herkes sonuçta kendi bildiğini okuyor, ben de 'Haklısın' diyerek geçiyorum. Hala hatalar yapıyorum ama hata yaptığımda kaçmıyorum, kendimle yüzleşiyorum. 'Hatasız kul olmaz' diyorum ve takmıyorum bile.

Yine kırılıyorum ama artık eskisi gibi kimseye izin vermiyorum. Farkına vardığım anda, duvarlar örüyor ve kapılarımı kapatıyorum. İnsanlarla olan diyaloğumu zaten azalttım, hayvanlara daha çok yakınlaşıyorum. Dilsiz dostlarım var; zira geçmiş yıllarımda insanların sözlerinden çok çektim.
O ne der bu ne derleri gömdüm geçmişe.

Sonuçta önemli olan benim... Artık bazen yaşımı düşünmeden çocuk gibi, bazen de bilge biri gibi yaşıyorum. Kısacası, canım ne isterse öyle yaşıyorum. Bu hayata bir kere geldiğimi biliyorum. Kendimi seviyorum, başkalarının beni sevip sevmemesiyle ilgilenmiyorum. Ne başkalarını sevmek zorundayım ne de başkaları beni. Ev, araba, para istediğim yıllar artık geride kaldı..

Şimdi iki dileğim var, Ömrümün son deminde, başkalarına muhtaç olmadan, sağlıklı ve bağımsız bir şekilde yaşamak. Diğer yandan, kaderin belirlediği günde, kendi evimde, kendi yatağımda uyurken bu dünyayla vedalaşmak.


Ahmet atam

Yorum Gönder

Yorumlarda lütfen saygılı olun

Daha yeni Daha eski