![]() |
| Ergenekon Destanı |
Türk destanları:
Ergenekon destanı:
Ergenekon Destanı, Göktürklere ait en önemli destanlardan biri olup, Türklerin zor zamanlardan geçip yeniden güçlenerek eski ihtişamlarına ulaşmalarını anlatır. Göktürkleri konu alan bu destan, Büyük Türk Destanı’nın bir parçasıdır. VI. yüzyıl ortalarında Türkleri yeniden bir araya getiren Göktürklerin kökenini açıklamayı amaçlayan bu destanın özeti şu şekildedir:
Türk illerinde Göktürklere boyun eğmeyen bir yer yoktu. Bunu kıskanan yabancı kavimler birleşip Göktürklerin üzerine yürüdüler. Amaçları intikam almaktı. Göktürkler, çadırlarını ve sürülerini bir araya topladılar. Etrafına hendek kazıp beklediler. Düşman gelince çatışma başladı. On gün boyunca savaşıldı. Sonunda Göktürkler galip geldi.
Bu yenilgiden sonra yabancı kavimlerin hanları ve beyleri av yerinde buluşup tartıştılar. “Göktürklere hile yapmazsak işimiz kötüye gider” dediler. Tan ağarırken, baskına uğramış gibi ağırlıklarını bırakıp kaçtılar.
Türk illerinde Göktürklere boyun eğmeyen bir yer yoktu. Bunu kıskanan yabancı kavimler birleşip Göktürklerin üzerine yürüdüler. Amaçları intikam almaktı. Göktürkler, çadırlarını ve sürülerini bir araya topladılar. Etrafına hendek kazıp beklediler. Düşman gelince çatışma başladı. On gün boyunca savaşıldı. Sonunda Göktürkler galip geldi.
Bu yenilgiden sonra yabancı kavimlerin hanları ve beyleri av yerinde buluşup tartıştılar. “Göktürklere hile yapmazsak işimiz kötüye gider” dediler. Tan ağarırken, baskına uğramış gibi ağırlıklarını bırakıp kaçtılar.
Göktürkler, “Bunların savaşacak gücü kalmadı, kaçıyorlar!” diyerek peşlerine düştüler. Ancak düşman, Göktürkleri görünce aniden geri döndü. Hazırlıksız yakalanan Göktürkler yenildi. Hepsi teker teker öldürüldü, çadırları ele geçirildi. Hiçbir ev kurtulamadı. Büyükleri kılıçtan geçirildi, küçükleri ise köle yapıldı.
Göktürklerin başında İl Han vardı. Çok sayıda çocuğu olmasına rağmen, bu uğursuz savaşta bir tanesi dışında hepsi hayatını kaybetti. Hayatta kalan tek oğlu Kayı, o yıl evlenmişti. İl Han’ın ayrıca “Dokuz Oğuz” adında bir yeğ vardı. Kayı ve Dokuz Oğuz, düşmana esir düştüler. Ancak, on gün geçmeden bir gece, kadınlarıyla birlikte atlarına atlayarak kaçmayı başardılar ve esirlikten kurtuldular. Göktürk yurduna döndüklerinde, düşmandan kaçıp gelen birçok deve, at, öküz ve koyunla karşılaştılar.
Göktürklerin başında İl Han vardı. Çok sayıda çocuğu olmasına rağmen, bu uğursuz savaşta bir tanesi dışında hepsi hayatını kaybetti. Hayatta kalan tek oğlu Kayı, o yıl evlenmişti. İl Han’ın ayrıca “Dokuz Oğuz” adında bir yeğ vardı. Kayı ve Dokuz Oğuz, düşmana esir düştüler. Ancak, on gün geçmeden bir gece, kadınlarıyla birlikte atlarına atlayarak kaçmayı başardılar ve esirlikten kurtuldular. Göktürk yurduna döndüklerinde, düşmandan kaçıp gelen birçok deve, at, öküz ve koyunla karşılaştılar.
"Her yandan düşmanla çevriliyiz," dediler. "O halde, dağların içinde insan ayağının değmeyeceği bir yere yerleşelim!" Sürülerini alıp dağlara doğru göç ettiler. Geldikleri yoldan başka giriş çıkış olmayan bir ülkeye ulaştılar. Bu yol öyle sarptı ki, bir deve ya da at ancak zorlukla yürüyebilirdi. Yanlış bir adım paramparça olmalarına sebep olurdu. Göktürklerin vardıkları bu ülkede ise akarsular, pınarlar, çeşit çeşit bitkiler, meyveler, ağaçlar ve av hayvanları vardı.
Böyle bir yeri görünce, Ulu Tanrı’ya şükrettiler. Yeni yurtlarının hayvanlarının kışın etini yediler, yazın sütünü içtiler, derisini kullandılar. Bu ülkeye “Ergenekon” adını verdiler. İki Göktürk prensi, zamanla Ergenekon’da çocuk sahibi oldular. Kayı Han’ın birçok çocuğu olurken, Dokuz Oğuz Han’ın daha az çocuğu oldu. Yıllar boyunca bu iki hanın soyundan gelenler Ergenekon’da yaşadı ve giderek çoğaldılar. Dört yüz yıl sonra nüfusları ve sürüleri öyle arttı ki, artık Ergenekon’a sığamaz oldular. Bunun üzerine bir çözüm aramak için kurultay toplandı.
Dediler:
Dediler:
Atalarımızdan duyduk;
Ergenekon’un dışında geniş ülkeler, güzel yurtlar varmış.
Bizim yurdumuz da eskiden oralardaymış.
Dağların arasından yol bulup çıkalım.
Göç edip Ergenekon’u terk edelim.
Ergenekon dışında kim bize dost olursa, onunla buluşalım.
Düşmanlarla savaşalım!
Kurultay bu kararı alınca Göktürkler, Ergenekon’dan çıkmak için bir yol aradılar, fakat bulamadılar. O sırada bir demirci dedi ki: "Bu dağda demir madeni var. Yalın kat madene benziyor. Eğer bu demiri eritsek, belki dağ bize bir geçit açar!"
Göktürkler, demircinin gösterdiği dağ parçasına vardılar ve onun tedbirini beğendiler. Dağın geniş yerine bir kat odun, bir kat kömür dizip, üstünü, altını, yanlarını tamamen odun ve kömürle doldurdular. Yetmiş deriden yapılmış büyük körükler hazırlayıp yetmiş ayrı noktaya yerleştirdiler. Sonra odun ve kömürü ateşleyerek körüklemeye başladılar.
Kurultay bu kararı alınca Göktürkler, Ergenekon’dan çıkmak için bir yol aradılar, fakat bulamadılar. O sırada bir demirci dedi ki: "Bu dağda demir madeni var. Yalın kat madene benziyor. Eğer bu demiri eritsek, belki dağ bize bir geçit açar!"
Göktürkler, demircinin gösterdiği dağ parçasına vardılar ve onun tedbirini beğendiler. Dağın geniş yerine bir kat odun, bir kat kömür dizip, üstünü, altını, yanlarını tamamen odun ve kömürle doldurdular. Yetmiş deriden yapılmış büyük körükler hazırlayıp yetmiş ayrı noktaya yerleştirdiler. Sonra odun ve kömürü ateşleyerek körüklemeye başladılar.
Tanrı’nın gücü ve inayetiyle ateş harlandı. Ateşin harlanmasıyla demir eriyip aktı. Dağ delindi ve bir yüklü devenin geçebileceği kadar yol açıldı. Kutsal yılın, kutsal ayının, kutsal gününün ve kutsal saatinin şafağında Göktürkler, Ergenekon’dan çıkışlarını başlattılar. Bu kutsal gün, Göktürkler için bayram haline geldi. Her yıl bu özel gün geldiğinde büyük törenlerle kutlandı ve bir parça demir alınıp ateşte kızdırıldı.
Bu demiri önce Göktürk Hakanı kıskaçla tutar, örse koyar ve çekiçle döverdi. Daha sonra Türk beyleri de aynı şekilde yapar ve şenlikler başlardı. Ergenekon’dan çıkınca, Göktürklerin ulu hakanı, Kayı Han soyundan Börteçine, tüm illere elçiler göndererek Göktürklerin Ergenekon’dan çıktığını bildirdi. Bütün iller bunu öğrenince baş eğip Büyük Türk Hakanı Börteçine’ye saygı sundular ve onu yücelttiler.
Kore’den Karadeniz’e kadar bütün ülkeler yeniden Türk egemenliğine girdi.
Dört yüz yıl Ergenekon’da bekleyen Türkler, yeniden en büyük milleti haline geldi.
Kaynak:
Yılmaz Öztuna, Türk Tarihinden Yapraklar, MEB, İstanbul, 1989. S. 15-17
Kaynak:
Yılmaz Öztuna, Türk Tarihinden Yapraklar, MEB, İstanbul, 1989. S. 15-17



Post a Comment