SALÂ NIN DİNİMİZDEKİ YERİ - Kendime Yazılarım

SALÂ NIN DİNİMİZDEKİ YERİ

Severek huşu içinde dinlediğimiz Salâ okunması aslında dinimiz de yoktur.
Salâ Bidattır.
Çünkü 1300-1301 yılında Memlük Sultanı el-Melikü’n-Nâsır Muhammed b. Kalavun’un iradesiyle sala verme usulü konulmuştur.
Hz. Osman zamanında namaza gecikenlerin yetişmesi için iç ezan da okunmaya başlanmıştır.



Diyanetin Selâ hakkındaki görüşü 

Bazı özel günlerde ezandan önce veya kılınacak cenaze namazını haber vermek amacıyla camilerde; “es-salâtu ve’s-selâmu aleyke ya resûlallah, es-salâtu ve’s-selâmu aleyke ya habîballah, es-salâtu vesselâmu aleyke ya seyyide’l-evvelîne ve’l-âhirîn, ve selâmun ale’l-murselîn, ve’l-hamdu lillahi Rabbi’l-âlemîn” 

Şeklinde okunan salâ (salavat) şu anlama gelmektedir: 
Salât ve selâm (Allah’ın rahmet ve esenliği) sana olsun ey Allah’ın elçisi, sevgili kulu, geçmiş gelecek bütün insanların hayırlısı! Salât ve selam bütün peygamberlere olsun. Hamd (övgü ve şükür) de âlemlerin rabbi Allah’adır.”

Salâ, Hz. Peygambere (s.a.s.) selam ve övgüdür. 
Kur’an-ı Kerim’de ve hadislerde Hz. Peygambere (s.a.s.) çeşitli durumlarda salât-ü selam getirilmesi tavsiye edilmiş (Ahzâb, 33/56; Tirmizî, Deavât, 66; Ebû Dâvûd, Vitr, 23) ise de ne asr-ı saâdette ne de ilk dönemlerde câmilerde salâ okunmuştur. 
Bununla birlikte Kitap ve Sünnet’te Hz. Peygamber ve diğer peygamberlere salât getirilmesi örneklerine binaen örfümüzde değişik kalıplarda pek çok salâ metni var olagelmiştir.
Sonuç itibarıyla dinî açıdan özel önemi olan gün ve geceleri hatırlatmak, meydana gelen bir vefatı ve kılınacak cenaze namazını haber vermek amacıyla salâ okunması, kültürel bir değer olarak kabul edilebilir ve bu yönüyle de dinî açıdan herhangi bir sakınca taşımadığı söylenebilir.

0 تعليقات

Yorumlarda lütfen saygılı olun