-->
zWZ3ZJ90R4zzhbql6NUZDSuEAK5vmsQ96TEJw5QR
Bookmark

Sultan Sencer kimdir ? Uyanış büyük Selçuklu dizisi

Sultan Sencer Kimdir 

Bir takım tarihi hatalar olsa da gerek oyuncu kadrosu ve gerekse prodüksiyon olarak ilk bölüm itibarı ile muhteşem bir dizi olacağa benziyor . Son Büyük Selçuklu Hakanı Sultan Sencer'in yaşamı üzerine kurgulanan Uyanış - Büyük Selçuklu 

Sultan Sencer Kimdir

Son Büyük Selçuklu sultanı (D. 1086, Sinca - Ö. 1157, Merv). 
Asıl adı Muizzeddin Ahmet Sancar olup, Sultan Melikşah’ın oğludur. 

Küçük yaşlardan itibaren devrin bilimlerini öğrenerek yetişmiş, devlet yönetiminde deneyim kazanmış ve ağabeyi Sultan Berkyaruk’a devlet işlerinde yardımcı olmuştur. 
Gerek ağabeyi Berkyaruk’un, gerekse öteki ağabeyi Muhammed Tapar’ın saltanatları zamanında, devlet hizmetinde bulunarak ulusal birliğin sağlanması için elinden gelen yardımı yaptı; doğuda ortaya çıkan isyanları bastırdı. 

Bu sırada gösterdiği başarılar nedeniyle Horasan melikliğine atanan Sencer, taht mücadeleleri dolayısıyla Büyük Selçuklu Devleti’nin içinde bulunduğu durumdan yararlanarak, Selçuklu topraklarına saldıran Şarkî Karahanlı Hükümdarı Kadir Han’ın saldırılarını bertaraf etti (1102). 

Gazneliler Devleti’ni Selçuklulara bağlayarak; 
Gazne’de hutbenin sıra ile halife, sultan, sonra Melik Sencer ve en son Gazne sultanı Behramşah adına okunmasını (1118) sağladı.

Sultan Sencer, ağabeyi Berkyaruk’un ölümünden sonra sultan olan diğer ağabeyi Muhammed Tapar ile de içtenlikli ve gösterişsiz işbirliğini devam ettirdi. 

O, doğu bölgelerinde siyasetini uygularken, Sultan Muhammed de batı ile ilgileniyordu. Böylece Sultan Berkyaruk ile geleceğin sultanı birbirini tamamlıyorlardı. 
Babası Melikşah’ın siyasetini izleyen Sencer, Horasan’dan itibaren, devletin doğusunda Selçuklu düzenini yeniden kurdu. 
Böylece Büyük Selçuklu Devleti, doğudan emin olarak batıda mücadelelerine devam etti.

Muhammed Tapar’ın 18 Nisan 1118’de ölümü üzerine, henüz küçük yaşta olan oğlu Mahmud, devlet erkânı tarafından tahta çıkarıldı. 

Öte yandan Sencer de Horasan’da kendisini 14 Haziran 1118 tarihinde sultan ilân etti ve sultanlığını halifeye onaylattırdı. 

Sencer’in tek başına Büyük Selçuklu Sultanı olabilmesi için, tahta çıkarılan Mahmud’un bertaraf edilmesi gerekiyordu. 
14 Ağustos 1119’da Save’de amca-yeğen arasında yapılan savaş, Sencer’in galibiyetiyle sonuçlandı ve Sencer Büyük Selçuklu Devleti sultanı oldu, devletin merkezi Irak-ı Acem’den Horasan’a taşındı. 


Mahmud’la yapılan anlaşmaya göre Rey, Sencer’de kalmak üzere, imparatorluğun batı tarafları Mahmud’a verilecekti. 
Ancak Mahmud, hem sultan unvanını koruyacak, hem de Sencer’e bağlı olacaktı. 
Böylece de Irak Selçukluları Devleti kurulmuş oldu.

Sencer, 1113’te Semerkant’a, 1114’te Gazne ve Gurlular üzerine seferler düzenleyerek bölgede hâkimiyetini sağladı. 
Ayrıca Irak, Azerbaycan, Taberistan, İran, Sistan, Kirman, Harezm, Afganistan, Kaşgar ve Maveraünnehir’de de egemenlik kurdu. 

Uzun zaman saltanat mücadeleleri geçiren devleti düzenleyip toparlayarak adeta yeniden kuran Sencer, yönetici kadroyu da yeniden atadı. 
Irak-ı Acem’in yarısı ile Gilân bölgesini Şehzade Tuğrul’a, Fars eyaletiyle İsfehan ve Huzistan’ın yarısını ise Selçuk Şah’a verdi. 

Kendisi de “Sultan-ül-a’zam” (Büyük Sultan) unvanını alarak bir federe devlet kurdu.

Bu birlik bir süre böyle devam etti. 
Fakat Halife Müsterşid ile işbirliği yapan Mahmud, amcasına isyan hazırlıklarına başladı. Bunu haber alan Sencer, Mahmut’un üzerine yürüdü. 
26 Mayıs 1132’de yapılan Dinever Savaşı da Sencer’in galibiyetiyle sonuçlandı. 
Sencer, yanında getirdiği diğer yeğeni, yani Mahmud’un küçük kardeşi Tuğrul’u Irak Selçukluları tahtına çıkardı ve ona kimi tembihlerde bulunarak geri döndü. 

Daha sonra Karahanlıların isyanını bastıran Sencer, 1136’da Gazneliler ve 1141’de Harezm ayaklanmasını bastırdı. 
Aynı yıl gayrimüslim Karahitayların, Karahanlılara hücumunu engellemek isterken, Semerkant yakınlarındaki Katavan sahrasında Karahitaylara yenilmesi, uzun süren saltanatının dönüm noktası oldu ve onu son derece telâşa düşürdü; ardından Belh’i kaybetti.

Sencer’in bu yenilgisi gerek Müslüman, gerekse Hıristiyan dünyasında büyük yankılar yaptı. 

Yenilgiyi fırsat bilen Harzemşâh, Horasan ve Sencer’in başkenti Merv’i istilâ ederek hazineleri alıp götürdü. 

Bunun üzerine, Sencer’in Harezm’e sefer yapacağını öğrenen Atsız, ona karşı meydan savaşı vermeyi göze alamadı. 
Sencer’e bağlılığını tekrar arz edince bağışlanarak hazineleri geri verdi. 
Ama bu uzlaşma hiçbir şeyi çözmedi ve Sencer, Atsız’ı ikna etmek üzere ünlü şair Edip Sabir’i elçi olarak gönderdi. 

Atsız, düzenlediği bir suikastla Edip Sabir’i öldürtünce, Sencer üçüncü kez Harezm’e sefer yapmaya mecbur kalıp (1147) başkent kapılarına dayanınca, Atsız af dilemek üzere elçi gönderdi, Sultan Sencer onu yine bağışladı.

Bu ırada Sencer’in komutanlarından Kumac, bağımsızlık ilân eden Gur Sultanı Alâeddin Hüseyin Cihansuz’a yenilmişti. 
Sultan Sencer, Gurlulara karşı sefer hazırlıkları yaparken, Gurlular da Gaznelilerle savaşa tutuştu. 
Sonuçta Gazneliler, kesin yenilgiye uğradı ve Behramşah Hindistan’a kaçtı. 
Gaznelilerin başkenti, Gur hükümdarı Alâeddin Hüseyin Cihansuz tarafından yerle bir edildiği sırada, Sultan Sencer de Gurlular üzerine bir sefer başlattı. 

Haziran 1152’de yapılan savaşta Gurlular yenildi ve hükümdarları tutsak edildi, Gur yönetimi yeniden Alâeddin Cihansuz’a verildi. 
Sencer, Katavan sahrasındaki yenilgiden sonra ilk kez büyük bir zafer kazanmış ve itibarını yeniden yükseltmişti.

Fakat bu kez Oğuzlarla Selçuklu emirlerinin arasındaki ayrılık büyüdü ve bir kısım emirlerin ısrarı üzerine, Sultan Sencer Belh vilâyeti içinde savaşa mecbur oldu (1153). Savaş Selçuklu ordusunun yenilgisiyle sonuçlandı ve Sencer tutsak edildi. 

Bağlı bulundukları Büyük Selçuklu Devleti’nin sultanını tutsak eden Oğuzlar, beklemedikleri bu sonuçtan sonra, birden bire kendilerini devletin başında buldular. 

Sencer her ne kadar aralarında tutsak olarak bulunuyor olsa da, kendilerinden başka birini sultan yapmayarak, tutsak hükümdarı tahta tutup ona saygı göstermeleri; Oğuzların, Büyük Selçuklu Devleti’ni devam ettirmek istediklerini gösteriyordu. 

Fakat Büyük Sultan, Oğuzların elinde tutsak bir hükümdar olmaktansa, tahtı terk etmeyi tercih etti ve Merv hankâhına (tekkesine) kapandı. 

Tutsaklığının devam ettiği üç yıl boyunca çok sıkıntı çekti. 
Komutanlarından Kumac’ın torunu Müeyyed Ayaba tarafından, Oğuzların elinden Nisan 1156’da kurtarıldı. 


Özgürlüğüne kavuşmasından bir yıl sonra, 29 Nisan 1157’de doksan bir yaşında iken öldü ve Merv’de kendi yaptırdığı türbede toprağa verildi. 

Sultan Sencer'in ölümünden sonra Büyük Selçuklu Devleti yıkıldı.

Sultan Sencer, kırk yıl süren saltanatı boyunca doğu ve batı olmak üzere iki yönlü bir siyaset izlemişti. 
Onun döneminde ülke halkı refah içindeydi. 
Mevcut düzeni bozmak için ortaya çıkan Batınilik ve İsmaililik hareketi, devlet tarafından alınan tüm önlemlere karşın, cahiller arasında yayılmayı sürdürmüş, kaleden kaleye sıçrayarak, bir taraftan Suriye’ye, diğer yandan devletin belkemiği olan Horasan’a doğru yayılmıştı. 

Her tarafta bir yıldırma hareketi almış başını gidiyordu. 
Sultan Sencer, saltanat mücadeleleri, iç karışıklıklar ve doğudan gelen saldırılar nedeniyle, onlarla yeteri kadar ilgilenemedi.

Babası Melikşah döneminde de bulunmuş olan o devrin en büyük âlimi İmam-ı Gazali ile Sencer’in ilişkileri ünlüdür. 
Ahmet Namık-i Camî ile de ilişkileri olan Sencer, bilgin ve şairleri sarayından eksik etmezdi. 
Bunun sonucu olarak, uzun süren saltanatı döneminde Sultanın iltifatını gören pek çok bilgin, sanatçı, tabip yetişmiştir. 
Sultan Sencer, onların yanında bulunmaktan hoşlanır, öğütlerini can kulağı ile dinler, hata yaptığında kendisini uyarmalarını rica ederdi. 
Kim tarafından olursa olsun, kendisine yapılan şikâyetleri sabırla dinler, sonunda adaleti sağlardı.

Sencer, daha babası Melikşah’ın sağlığında, onun kadar büyük bir hükümdar sayılmıştı. Ölümünden sonra da kaynaklarda yine Melikşah ile birlikte, örnek hükümdar olarak gösterilmiştir. 

Hadis ilminde yetkinlik kazanması nedeniyle hadis âlimleri arasında sayılmıştır. 
Farsça şiirler yazdığı da bilinmektedir. 
Daha hayattayken Merv’de yaptırdığı türbesi, büyük bir sanat eseri olup, devrinin uygarlık düzeyi hakkında fikir vermektedir.


Kaynaklar : Osman Turan / Selçuk­lular Zamanında Türkiye (1971) - Türk Cihan Hâkimiyeti Mefkûresi (1980), Büyük Larousse Ansiklopedisi (s. 10337, 1986), Erdoğan Merçil / Büyük Selçuklu Devleti (2005), TDV İslam Ansiklopedisi (c. 36, s. 507, 2009).
Yorum Gönder

Yorum Gönder

Yorumlarda lütfen saygılı olun