![]() |
Biblo kadınlar |
Biblo Kadınlar
Etrafınıza bir bakın, her taraf simitçi börekçi doldu, sabah işe gidecekler börekçilerin önünde kuyruk, öğleye kadar uyuyan hanımın çok önemli işleri var çünkü, gezeğe hazırlanacak. Çalışan, hele ki birde çocukları olan bayanlara hiç sözüm yok, onlar istisna.
Salonların Biblo Kadınları:
Haftada bir temizlikçi gelecek, evi silip süpürecek
Yemek derdi yok, adam sabahları simit boğaca, öğlen iş yerinde gözleme.
İkindi oldu mu telefona bir mesaj
Gelirken hazır köfte al
Ya da dışarıda yiyelim.
Kadının rolü de değişti
Konumu da.
Al Ahmet, getir Mehmet
Marketlerde bir kuyruk.
Herkes her şeyin işlenmişini hazırlanmışını alıyor artık.
Neden, çünkü evde kadın yok artık
Salonda biblo olmuşlar
Ellerinde telefon.
Bugün neredeyiz haftaya kime gideceğiz, öğleden sonra halk otobüslerine binin görürsünüz, ordu gibi gezeğe giden hanımları, giderken parfüm kokan hanımlar, dönüşte sarımsak kokar.
Ev işi bilmeyen biblo kadınlarNe turşu kuran kaldı
Ne tarhana yapan
Eşe bir mesaj !
Gelirken hazır köfte al
Kıymaya bir yumurta kırarsın
Biraz ekmek içi
At tavaya kızart
İçinde ne olduğunu bilmediğin hazır köfte almak da niye
Elin mi kirlenecek a hanım.
Salça çok pahalı
E, al kardeşim beş kilo domates, bir litre su, kaynat karıştır
Al sana salça.
Gerçi onu yapacak kadın nerede !
Hepsi olmuş salonda birer biblo.
Sökük onaran, düğme diken kadın da yok, sıkıştırıyorlar kocalarının koltuğunun altına, götür terziye.
Hele ki ütü işi zor zanaat, birde hava sıcak iken terler durursun
Ne gereği var.
Götür temizleyiciye ütülesin.
Eskiden çalı süpürgeleri vardı evlerde
Bir raftan süpürürken diğer tarafa uçardı tozlar.
Vallahi şimdi robotlar çıkmış, kendi süpürüyor, kendi çöpünü kendi boşaltıyor
Ha birde yoğurt var yoğurt.
En kızdığım şey yoğurt.
Garibim sadece sütü kaynatıp, içine iki lokma yoğurt koyunca oluyor.
Yahu bu dışarda kahvaltıya ne demeli
Be kadın zaten haftanın altı günü kocanı aç gönderdin, bir pazar sabahı olsun mükellef bir sofra hazırla
Vallahi ceremeyi bizim nesil, bizim eşlerimiz çekmiş Evler sobalı
Kömür çıkar, kül dök
Bebek varsa
Mama tası yıka, bok bezi yıka
Sobaların borusuna tel asar orada çocuk bezi kuruturdu bizim dönemin hanımları.
Şimdi mama hazır, bez hazır.
Sen paradan haber ver.
Çamaşır makinesi ha keza, plastik leğen neyine yetmemiş.
Halı yıkanacak hanımların dizleri morarır
Aç telefonu, şimdi kapıdan alıp getirsinler
Vallahi her teknoloji bayanlara geliyor
Öyle bir teknoloji ki
Kadınları evde biblo yaptı.
İyide mantı cimcik yiyen hanımlar olmuş 100 okka ne bibloluğu kalmış ne Barbi'liği .
İşin kötüsü her şeyi dışarıdan alıp getirmeye şartlanan erkek kısmı
Yakında marketlerden biblo kadınlar alıp eve getirecek, hiç olmazsa dırdır etmezler.
Porselen Varlıkların Sessizliği
Oturur, bir camekânın gerisinde,
Gözleri, aydınlık telefon ekranında mühürlü.
Tırnakları, özenle boyanmış ,
Ama mutfak o hiç anlamazmış.
Eli, yalnızca dokunmatik yüzeylerin titremesini bilir,
Eli, yalnızca dokunmatik yüzeylerin titremesini bilir,
Avuçları, sabunlu suyun buğusuna yabancı.
Bir iğnenin ucundan bile ürker, parmakları,
İplik ve kumaş, ona başka bir galaksinin dili.
Evi, bir müze sanki, girilmez, yaşanılmaz.
Evi, bir müze sanki, girilmez, yaşanılmaz.
Her köşe, bir vitrin düzeni, tozsuz ve donuk.
Oksijen yerine parfüm kokar odaları,
Yemek kokusu, bir tabu, bir düşman istilası.
Çamaşır sepeti, bir Kara Delik gibi, dokunulmaz.
Çamaşır sepeti, bir Kara Delik gibi, dokunulmaz.
Kirli, sessizce çoğalır, bir sırlar yığını.
Onun için temizlik, bir siparişin gelmesi demek,
Emek, bir uzak hatıra, kaba bir masal.
O, salonda duran bir biblo, mermer bir heykel.
O, salonda duran bir biblo, mermer bir heykel.
Fonksiyonu, sadece göz zevkini okşamak.
Faydasızlığın zarif sureti,
Varoluşu, bir dekorasyon unsuru, bir hiçliğin süsü.
Kocası, onun kaidesi, onu taşıyan sehpa.
Kocası, onun kaidesi, onu taşıyan sehpa.
Ev, bir şato oyuncağı, o ise kraliyet bebeği.
Gerçek hayatın hışırtısı, duvarların dışında kalır,
İçeride, sadece sessizlik ve gösterişin parıltısı vardır.
Ne bir anne eli şefkati taşır, ne de bir evin sıcaklığı,
Ne bir anne eli şefkati taşır, ne de bir evin sıcaklığı,
O, soğuk bir estetik, dokunulmaz bir ideal.
Ruhu, paslanmaz çelikten bir mutfak eşyası gibi,
Işıl ışıl, ama kullanışsız. Boşluğun kristalize hali.
Ahmet Atam
Yorum Gönder