-->
zWZ3ZJ90R4zzhbql6NUZDSuEAK5vmsQ96TEJw5QR
Bookmark

ALEVİLİK NEDİR BEKTAŞİLİK İLE ARASINDA NE FARK VARDIR

Alevilik nedir

ALEVİLİK BEKTAŞİLİK

Hz. Ali’yi seven, sayan ve ona taraftar olan kişiye alevi denir. Aleviler; Allah’ın birliğine inana, Hz. Muhammed’i son peygamber olarak kabul eden, kutsal kitabı Kur’an-ı kerim olan, Hz. Muhammed’i ve onun Ehl-i Beytini seven Müslümanlardır.
Bektaşilik, Hacı Bektaş Veli’ye bağlı olan ve onun yolundan gidenlerin oluşturduğu
Düşüncenin, adıdır. 
Alevilik-Bektaşilik düşüncesi, diğer tasavvufi oluşumlar gibi İslam’ın ahlaki prensiplerinin insanlar arasında yaygınlaşmasını amaçlar. 
Bu konuda Hz. Muhammed ve onun ehl-i beytini kendilerine örnek alırlar.

Anadolu’ya göç eden Türk boyları arasında birlik ve beraberliğin sağlanmasında, manevi bağların gelişmesinde Hacı Bektaş Veli ve diğer mutasavvıfların büyük katkıları oluşmuştur.

Alevilik ve Bektaşiliği ayırt eden özellikler 

  • Hz. Al sevgisi
  • Ehli beyt sevgisi
  • İmam sevgisi 
Cem, insanları bir araya toplamak anlamına geldiği gibi tasavvufta her şeyden vazgeçerek Allah’la bir olma haline de denir.
Cem, Alevilikte insanların cem evin de toplanmaları veya burada zikir ve dua yapmaları anlamına gelmektedir.
Cemevi kavramı çok yenidir. 
Ondan önce, diğer tarikatların da ortak kavramlarından olan dergâh ve tekke kelimeleri kullanılırdı.

Cem evi nedir ?

Cem evi, Alevilerin zikir yaptıkları, Hak ile batıl olanı ayırdıkları, ölmeden önce öldükleri,
Sorgu ve sual verdikleri ibadet mekânıdır.
Aleviliğe göre Cem evine girmenin her ibadet yeri gibi bir adabı vardır. 
Kul hakkı yiyen, hak sahibi ile helalleşmeden cem evine giremez, zulmedenler ve birbirinden razı olmayanlar da cem evine giremez. 
Yapılan en büyük ibadetlerden biri Ali'ye yakılan ağıtlardır. 
Cem'de kıyam, rükû ve secde niyazla birleştirilmiştir.

Cami ile cem evi birbirinin karşılığı olan kelimeler değildir. 
Cami, Allah’ın her Müslüman’a farz kıldığı beş vakit namaz ibadetinin cemaatle kılındığı
Yerin adıdır. 
Dergahlar, tekkeler veya cem evleri ise belirli bir grubun kendi tarikat anlayışına uygun olarak zikir ve dua ettikleri mekanlardır. 
Zikir ve dua meclislerine katılanlar, farz ibadet olan namaz sorumluluğunu yerine getirmiş
Sayılmazlar.

Razılık ve kul hakkı sorulması

Alevilik-Bektaşilikte, üzerinde kul hakkı bulunan bir kimsenin ceme katılması uygun bulunmaz. Bu sebeple cemin hemen başında dede,
İnsanlara dönerek şu uyarıda bulunur. Canlar! Hep birlikte ibadet edeceğiz, yolumuz rıza yoludur. 
Biz sizi, sizden alıp Hak’la dâr ve didar Hakk’a teslim edeceğiz, özünüzdeki olacaksınız. Yüce Allah Kur’an’da, “Müminler ancak kardeştirler. 
Öyle ise kardeşlerinizin arasını düzeltiniz...” buyuruyor.
Bir başka ayette de “...Ey huzura kavuşmuş insan! Sen ondan razı, o da senden razı olarak
Rabbi’ ne dön. (Seçkin) kullarım arasına katıl ve cennetime gir!” Buyurmuştur. 
Biz de size soruyoruz, birbirinizden razı mısınız? 
Eğer kul kuldan razı olursa Allah da o kuldan razı olur. Aranızda dargın ve küskün olanlar, üzerinde kul hakkı bulunanlar varsa dâr meydanına çıksın ve özünü dâra çeksin. 
Eğer yoksa “Allah, eyvallah” deyiniz. 
Birbirinizden razı mısınız? 
Birbirinize haklarınızı helal ediyor musunuz? 

Dede bu soruları üç kez sorar. 
Eğer ediyorsanız edep erkân, sükûtu lisan, mümine nişan gösterin.” der

Taliplerin hepsi, “Allah, eyvallah” diyerek yere kapanırlar, secde ederler. Herhangi bir kul hakkı varsa hak sahibine iade edilir ve helallik alınır. 
Alevilik-Bektaşilikte bu uygulamaya razılık ve kul hakkının sorulması denir

Semah nedir nasıl yapılır

Semah, Aleviler’ in zikri olan cem içinde yapılan 12 hizmetten birisidir. 
Aleviliğe göre semah dönen canlar; duygunun, sevginin, aşkın dorukta olduğu adeta ayrı bir dünyaya yolculuk edildiği bir trans halini yaşarlar.
Aleviler cem gibi semahın da kaynağının Kırklar Meclisi’nden geldiğine inanırlar. 
İnanışa göre Hz. Muhammed (s), Miraç dönüşü Kırklar Meclisi’ne uğrar. 
Selmanı Farisi bir üzüm tanesi ile içeri girer ve Hz. Muhammed’e (s); 
Ey yoksulların hizmetçisi! Bu üzüm tanesini bize paylaştır, der

Cebrail bir tabak getirir ve Hz. Muhammed (s) onun içinde üzüm tanesini ezip şerbet yapar. Bu şerbet, Kırklardan birinin dudağına değince tümü kendinden geçer; kalkıp, “ya Allah” diyerek semah döner. 
Semah o gün bugündür erenler meclisinde dönülür.

Horasan’dan Anadolu’ya süren yolculukta semahın pirliğini yapan Hünkâr Hacı Bektaşi
Veli el Horasani; “Semah, Ariflerin aleti, Muhiplerin ibadeti, Taliplerin maksududur.
Hakka ki, bizim Semahımız oyun değildir, ilahi bir sırdır, mecazi değildir.” der

On iki hizmet 

Cem yapılırken yerine getirilmesi gereken bazı hizmetler ve bu hizmetleri yapan birtakım kişiler vardır. 
Bunlar şöyle sıralanabilir:
Dede: Cemi yönetir; cenaze, nikâh, sünnet, ad koyma gibi törenleri gerçekleştirir.:
Rehber: Dedenin önüne postu serip cemde düzeni sağlar, ceme katılanlara yardımcı olur ve yol gösterir, cemin gerçekleştirilmesinde dedeye yardım eder.
Gözcü: Cemin sessizlik içinde ve sakin geçmesini sağlar.
Çerağcı: Cem evinde bulunan aydınlatma araçlarını yakar.
Zakir: Cemde tevhit, düvaz-imam, miraçlama, mersiye, nevruziye okur..

Musahiplik nedir 


Alevi-Bektaşi düşüncesindeki temel kavramlardan biri de musahipliktir. 
Musahiplik, iki ailenin, Allah’a kul, Hz, Muhammed’e ümmet, Hz. Ali’ye de bağlı olmaya dede huzurunda söz vermeleridir.
İki ailenin, yani iki erkek ile eşlerinin anlaşarak musahip olmaya karar vermeleri hâlinde bir
Musahiplik cemi düzenlenir. 
Musahip kardeşler, cem başlamadan önce evlerinde boy abdestlerini almış, tertemiz kıyafetlerini giyinmiş olarak cem evine gelirler
Cem töreni başlamadan önce musahip olacak kimseler, abdest alırlar. 
Bu abdest, onların o zamana kadar işledikleri tüm kötü davranışlardan arınmaları anlamını taşır.
Dede, huzuruna gelen taliplere şu şekilde tövbe ettirir.

Yüce Allah, Kur’an’da, ‘Ey iman edenler! Samimi bir tövbe ile Allah’a dönün. Umulur
Ki Rabbiniz, kötülüklerinizi örter...’ buyuruyor. Şimdi hep birlikte tövbe edelim.” der.


Dedenin huzurunda yapılan tövbe ve söz verme ceminde bazı Kur’an ayetleri okunur.
Birbirleriyle musahip olan kimselerden, ölünceye kadar birbirlerinden ayrılmayacaklarına, kardeşliklerini devam ettireceklerine dair söz alınır.
Musahiplik için söz verilince iki aile ömür boyu tek bir canmış gibi birbirine bağlanır.
Bunlardan birinin işlediği herhangi bir kusuru diğerleri de işlemiş sayılacağı için musahipler sürekli olarak hem kendilerini hem de yol kardeşlerini kontrol ederler.
Musahipler her sene dede önünde verdikleri söze ne kadar bağlı kaldıkları ile ilgili sorgudan
Geçerler. 
Bu uygulamaya görgü cemi denir. 
Dede veya baba, orada hazır bulunan topluluğa;
Geldiğiniz yol Ali yoludur, durduğunuz dâr Mansur dârıdır, elimize, dilimize ve belimize sahip olacağız
Diyerek “Vermiş olduğunuz ikrarda (sözde) duruyor musunuz?” diye sorar. 
Dârda duran kimseler, 
“Allah, eyvallah” derler. 
Helallik alındıktan sonra dede, bu kimselerin üzerine şu ayeti okur: 
Muhakkak ki sana biat edenler (bağlılık sözü verenler) ancak Allah’a biat etmektedirler.
Allah’ın eli onların ellerinin üzerindedir. 
Kim ahdini bozarsa kendi aleyhine bozmuş olur. 
Kim de Allah ile olan ahdine vefa gösterirse Allah, ona büyük mükâfat verecektir.


Musahipler eğer o yıl içinde affedilmesi mümkün olmayan bir suç işlemişlerse
Cezalandırılırlar veya düşkün ilan edilirler. 
Yani toplumdan dışlanırlar.
Alevilik-Bektaşilikteki musahiplik anlayışının temeli, Hz Peygamber dönemine dayanır.
Hz. Peygamber, Mekke’den Medine’ye hicret ettikten sonra, inananları birbirine kaynaştırmak ve sosyal dayanışmayı sağlamak amacıyla her Mekkeli muhaciri, bir Medineli Müslüman ile kardeş yapmıştır
Bu kimseler, öz kardeş gibi aynı evi paylaşmışlar, beraber yemiş içmiş, beraber çalışmışlardır.
 
Hz. Peygamber, “Ya Ali! Sen dünyada da ahirette de benim kardeşimsin.” buyurarak
Hz. Ali’yi de kendisine kardeş yapmıştır.
İşte bu kardeşlik anlayışı, Alevi-Bektaşi geleneğinde musahiplik anlayışının oluşmasını
Sağlamıştır.

Gülbenk nedir nasıl yapılır


Alevilik-Bektaşilikte duaya gülbenk denir. 
Bu inanç sisteminde insanlar bireysel olarak kendi içinden geldiği gibi Allah’a dua ederler. Bu şekilde yapılan dua tamamen kul ile Allah arasındadır.
Cem evlerinde ise genellikle dede ve babaların öncülüğünde dua ve gülbenk okunur. 
Alevi-Bektaşiler gülbenk okumaya, 
Bism-i Şah Allah, Allah!” diyerek başlarlar. 
Dua ve gülbenklerin sonunda da 
Allah’ım, duamızı kabul et!” anlamında, 
Allah, Allah! Derler.
Alevi-Bektaşilerin günlük hayatta çeşitli zamanlarda yaptıkları birçok gülbenk vardır.
Bunlardan biri şöyledir: 
Bism-i Şâh, Allah, Allah! Vakitler hayrola, hayırlar fethola. Şerler def ola. 
YüceAllah dildeki dileklerimize, gönüldeki muratlarımıza vasıl eyleye. 
Milletimizin, devletimizin varlığını, birliğini, dirliğini sonsuz eyleye Yüce Allah dualarımızı dergâh-ı izzetinde kabul eyleye...” 

Yemeğe başlarken yapılan bir dua ise şu şekildedir: 
Bism-i Şâh, Allah, Allah! Allah Allah diyelim, kadim billah diyelim, geldi Hak lokması, destur ya Şâh diyelim, Hak versin biz yiyelim. Gerçeğe hü diyelim.” 

Sofradan kalkarken ise şöyle dua edilir

Bism-i Şah, Allah, Allah! Elhamdü lillah, el-hamdü lillah, nimeti celilullah, bereketi
Halilullah! Şefaat senden Ya Resûlallah! Hak erenler yedirip içirenin, pişirip kotaranın
dilde dileklerini, gönülde muratlarını versin. Lokma sahiplerinin lokmaları kabul, muratları hasıl olsun. Hak hane sahiplerinin hanelerine Halil İbrahim bereketi versin, lokmalar yiyenlere helal, yedirenlere delil olsun. Gerçeğe hû!...

Sofrada bulunanlar, “Allah, Allah!” derler

Hızır orucu nedir nasıl tutulur

Alevi-Bektaşi kültüründe önemli ibadetlerden biri Hızır orucudur. 
Hızır orucu, genellikle şubat ayının 13, 14 ve 15. günlerinde tutulur. 
Bu orucun aslı şu olaya dayanır: 
Bir gün Hz. Peygamberin torunları Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin hastalanır. 
Hz. Fatma, üzgün bir hâlde babasına gider ve torunlarının hastalandığını Allah Resulüne haber verir.
Hz. Peygamber, kızına, çocuklarının hastalıktan kurtulup iyileşmesi için üç gün adak orucu tutmalarını söyler. 
Bunun üzerine Hz. Ali, Hz. Fatma ve çocukların bakımıyla ilgilenen Fıdda üç gün adak orucu tutmaya karar verirler.
Oruçlu oldukları ilk günün akşamı, oruçlarını açmak üzereyken kapılarına gelen fakir bir kişi onlardan yiyecek ister. 
Onlar da iftarlık için hazırladıkları yiyeceklerin tamamını yoksula verir ve kendileri aç
Kalırlar. 
İkinci gün iftarlıklarını kapılarına gelen bir yetime, üçüncü gün de esire verirler. 
Kendileri ise oruçlu oldukları üç gün boyunca hiçbir şey yemeden, su ve tuzla iftar ederler. Oruçlu bulundukları üçüncü günün sonunda Hz. Muahmmed (s.a.v.)
Hazret-İ Ali’ye, 
Orucunuz nasıl geçtiya Ali? Diye sorar. 
Hz. Ali, 
Size malum ey Allah’ın Resulü.” der. 
Bunun üzerine Hz. Peygamber,
Üç gün peş peşe kapınıza gelen kişi Hazreti Hızır idi.
Yüce Allah, sizin sabrınızı sınamak
Üzere Hızır’ı görevlendirmişti” buyurur.




Yorum Gönder

Yorum Gönder

Yorumlarda lütfen saygılı olun