-->
zWZ3ZJ90R4zzhbql6NUZDSuEAK5vmsQ96TEJw5QR
Bookmark

Mutluluğun resmini çizmişiz farkında olmadan

Mutluluğun resmini kim çizmiş dersiniz

Yaşlandıkça damak zevkimiz mi kayboluyor ya da eski lezzetler ve kokular mı değişime uğradı, biz mi değiştik, yoksa yediğimiz içtiklerimiz hatta giydiklerimiz mi? Yoksa bir illüzyon mu idi geçen zaman.

Huzur vardı nefes alınan her ortamda 

Kömür dumanından göz gözü görmediği puslu bir hava da olsa, Havanın hava, suyun su, insanın insan olduğu zamanlardan geldik biz, telefon yoktu, Televizyon yoktu, gazete de her zaman olmazdı, çünkü ona ayıracak hem para yoktu hem de siyaset ile bu denli içli dışlı değildik
Kim ne derse desin öylesine güzel günlerdi ve keyfimiz bozulmazdı hiç!
Dışarıda lapa lapa kar, hava buz kesmiş
Ama kuzine üstünde çaydanlık, içinde mercimekli tepsi böreği, içten içe öyle kızarıyor ki.
Dökme kuzinenin üzerinde bir demir maşa...
Maşanın üzerinde de annemizin yaptığı ev ekmeği dilimleri.
Öyle serpme kahvaltı, beş çeşit yiyecek olmazdı
Müsriflikti çünkü
  • Bugün sana yağı
  • Ertesi gün peynir
  • Bir sonraki gün tarhana çorbası.
O kadar!
Aydınlık bir kış sabahı ve mis gibi kızarmış bulabildi isek üzerine sana yağı sürülmüş ekmeği.
Sucuk sosis salam çok lükstü ama, yumurtalar taze ve lezzetli.
Peynir ise dede' den, köyden gelme ve tam salamura.
Ekmek ise her zaman ekmek gibi, evde pişmiş, öyle çarşıdan almak yok.

Gençlere yazık oldu

Bir kez olsun kümesten yumurta almamış.
Bir kez olsun o kızarmış anne yapımı ev ekmeğinin kokusunu duymamış.
Lakin alışveriş merkezlerinin restoran katlarında, boğucu bir gürültü ve havasızlık içinde hamburger keyfine fit olmuş çocuklar ve gençler, ben size ne diyeyim.

  • Dışarıda kar...
  • İçeride kanaat...
  • İçeride huzur.

Öyle güzel cahildik ki, çok şey bilmezdik kolay kolay keyfimiz bozulmazdı hiç!
Çeşit çeşit parfüm deodorant oda spreyi, geçiniz.
En fazla sivrisinekler için DTT sıkardık odaya, zehirliymiş, sonradan o da yasaklandı. 
Birde tavada üzerlik, sorsan gençler bilmez, o ne mistik bir kokudur.
Portakal mı yedik, kabuklarını sobanın üzerine dizer, kokusu ile mest olurduk.
Hele bir de varsa para, kestane közlemek büsbütün bir gecenin akıllara zarar keyfi idi mutluluğuydu.
Çocuklar sormadan lafa girmez, dinlemesini bilir. 
Sonra illa ki, evin büyüklerinin dedelerin, ninelerin anlattığı hikâyeler, hatıralar...
Ha şimdi hangi evde dede var, nine var

Evler büyürken daraldı 

Bugün televizyonlara bakıyorsunuz, çoğu arızalı ve tedaviye muhtaç beyinlerden çıkma abuk sabuk çakma diziler.
Ediz Hun'un acımak dizisi ile içlenir
Tarık Buğra'nın Küçük ağa dizisi ile milliyetçi duygularımız kabarır
Cihan Ünal'ın Kuruluş dizisini iple çekerdik.
Bugünün dizileri maalesef onların çakması bile olmaktan uzak.

Ve Türk aile yapısına uymayan filmlerin açtığı toplumsal hasarlar evlerde baş köşe olurken
Dedeler ve ninelere yer kalmamış 
Küçücük çekirdek aileler, tatsız tuzsuz ve yavan.
Fokurdayan çaydanlığın, titrek bir gaz lambasının aydınlattığı o küçücük odada, transistörlü radyolarda arkası yarın izleyen üç kuşak bir nesil.
Lezzet bir tarafa, kokuya da sese de görüntüye de hasret kalacağımız kimin aklına gelirdi?

Ekmeklerimiz el değerek elde üretilirdi, anne eli değerdi ekmeğimize 
Sağlıklıydı, lezzetliydi ve mis gibi kokardı. 
  • Çay da kokardı... 
  • Domates de...
  • Salatalık da,
  • Bir tavuk pişse ta öte mahalleye giderdi kokusu.
  • Şimdiki tavuklar kokusunu yan odaya bile salmıyor 
Bütün bu nefasete, mahalle arasındaki küçücük bir bakkal dükkânının zenginliği yetiyordu. Küçücük bir deftere yazdırır, ay sonu ödenirdi borçlar.
Hiç ambalajlı gıda ürünü yoktu, tenceremizi götürü, yoğurdu sütü öyle alırdık.
Ambalaj yoktu, çöpte yoktu, çöplüklerden odun ve kömür külünden başka bir şey de yoktu, her şey ambalaja girdi, çöp dağları üzerimize çöktü.

Dışarıda kar
Biz çocukların ayaklarında naylon ayakkabı, kızak kayardık o ayazda, Uludağ'mış vallahi ismini bilen yoktu.
Dışarıda kar...
İçeride huzur...
Vallahi mutluluğun resmini çiziyormuşuz

A.Atam

Yorum Gönder

Yorum Gönder

Yorumlarda lütfen saygılı olun