KİŞİ KINADIĞINI YAŞAMADIKÇA ÖLMEZ

Kişi kınadığını yaşamadıkça ölmez

Kaderin Cilvesi: Geldikleri Gibi Giderler, Ama Kınayan Kınadığını Yaşar mı? 🤷‍♂️🔄

Kişi kınadığını yaşamadıkça ölmez mi?


Siyaset, tarihin tekerrür eden bir palyaçosu 🎪 gibidir. Süleyman Demirel’in “Nasıl geldiyse öyle gider” sözü, Atatürk’ün “Geldikleri gibi giderler” tarihî çıkışı ve Erdoğan’ın “Kişi kınadığını yaşamadıkça ölmez” metaforu… 
Bu üçlü, siyaset sahnesinde adeta bir “kader üçgeni” ✨ örer. Peki, kınananların kınayana “aynı yoldan dönüş bileti” 🎟️ kesmesi neyin ironisi? Gelin, bu siyasi labirenti emojiler ve metaforlarla çözelim!

Demirel’in Pragmatizm Çarkı: “Geliş Yolu, Gidiş Bileti” 🚂


Demirel’in sözü, siyasetin “akışına kapılmış bir kayık” 🚣 gibidir: “Nasıl geldiysen, rüzgârın yönüne göre savrulursun.” Oysa Erdoğan, bu pragmatizmi “geçmişin tortusu” 🧹 diye kınarken, kendi iktidarının da bir gün “rüzgâra yenik düşeceğini 🌪️ unutuyor olabilir mi?

Atatürk’ün Tarih Fışkıran Sözü: “Gidiş, Gelişin Aynasıdır” 🪞


Atatürk’ün “Geldikleri gibi giderler” sözü, işgalcilere bir tokat 🖐️ iken, bugün siyasi ömrün “son perdesi” 🎭 için de geçerli. Tıpkı bir “kum saati” ⏳ gibi: Zaman, herkese aynı kumu döker. Erdoğan’ın “dünkü devler” �♂️ dediği isimler, belki de yarının “kendi gölgesi” 👤 olacak.

Erdoğan’ın Kınama Tuzağı: “Küçümsediğin Kuyuya Düşersen…” 🕳️


Kişi kınadığını yaşamadıkça ölmez!” sözü, Erdoğan’ın siyasi muhaliflere “tarihî bir köprüden geçiş ücreti” 🌉 kesmesi gibi. 
Ama unutulan bir detay var: 
Kader, kınananla kınayanı aynı nehirde yüzdürür! 🌊 
Nasıl ki Demirel’in “gidiş”i kendi gelişine benzemişse, Erdoğan’ın “kalıcılık iddiası” da bir gün “geçici bir anıt” 🗿 olabilir.

Siyasetin Ironik Sarmalı: “Kınadığın Senaryoda Başrol Olmak” 🎬


Tarih, siyasetçilere “aynı senaryoyu farklı oyuncularla” 🎭 yazdırır. Erdoğan’ın “düşman bellediği geçmiş”, kendi geleceğinin “prova sahnesi” olabilir. Tıpkı bir “aynalı labirent” 🔄 gibi: Koşarken aslında kendi silüetinle yarışırsın.

🔚 Son Söz Yerine: “Gidenlerin Ardından…” 🌅


Siyaset, “bir palyaçonun gözyaşlarıyla gülümsemesi” 🎭 kadar paradoksaldır. Demirel’in “gidiş yasası”, Atatürk’ün “tarihî dersi” ve Erdoğan’ın “kınama prangası”… Belki de hepsinin ortak paydası, “gidenin yerini alanın, bir gün kendi gölgesinden kaçamayacağı” 🏃♂️💨 gerçeği. 

Peki sizce, “Bugünün kınayanı, yarının kınananı olmaya hazır mı?” 🤔

----

Bir palyaçonun sessiz kahkahasıdır siyaset,
Göğe savrulur alkışlar, yere düşer taçlar…
“Nasıl geldiyse öyle gider” diye fısıldar rüzgâr,
Tarih, sahneyi yeniden kurar: aynı oyun, yeni maskeler 🎭.

Bir ırmak ki gelir, bilmez kaynağını;
Yatağında taşlar, eski sırlar saklar.
“Gidiş, gelişin gölgesidir” der sular,
Kıyıya vuran her dalga, bir veda şarkısı fısıldar.

O, kılıç savurur geçmişe, lâkin
Kınadığı her kelime, bir ayna olur.
“Yaşamadıkça ölmezsin!” der kader,
Ve tarih, kınayanı da bir role 😶🌫️ davet eder.

Not: Tarih, ironileri sever… Çünkü onun tek rakibi, zamandır. ⏳
Next Post Previous Post