Memur zihniyeti




Türkiye’deki Memur Zihniyetini Anlamak:


Memur zihniyeti nedir? Türkiye’nin en meşhur “dijital direnişçilerini, yani memur zihniyetini 
masaya yatırıyoruz. Hazırsanız, “evrak imha makinesi ”ne dokunmadan, “acil değilse iki nüsha” diyerek başlayalım.

Türkiye’de bürokrasi, memur zihniyeti, devlet dairesi kuralları.


Kural Kuraldır Mantığı: Yaratıcılığa Açılan Kapı: Türkiye’de bir devlet dairesine adım attığınızda, karşınıza çıkacak ilk şey: “Kuralların Kutsal Kitabı”.
Burada esneklik, “geçici bir süreliğine izinli”dir.
Örneğin, 3 sayfalık bir formun 2. sayfasını eksik doldurduysanız, muhtemelen “yeniden doğmanız” gerekecek.
Çünkü memur zihniyeti için “prosedür > insan” denklemi, matematiksel bir gerçektir. 
 
Acele İşe Şeytan Karışır Felsefesi: Yavaşlık Sanatı: Bir işin “hemen” hallolması gerekiyorsa, Türkiye’deki memur zihniyetine göre bu, ancak “2025 takvim yılı sonrası” için planlanabilir. 
Neden mi? 
Çünkü bu topraklarda “acemilik” değil, “tecrübeli yavaşlık” prim yapar. 
Örneğin, bir kimlik yenileme işlemi, ortalama 3 saatlik sıra bekleyişi + 10 dakikalık işlem süresi = “Türk zaman dilimi” ile tamamlanır.  

Kâğıt Tapınağı: Evrakla Dans: Eskiden kütüphaneler bilgi deposuydu; şimdi o unvanı devlet daireleri aldı. 
Çünkü burada her işlem, “evrak-ı metruke” ile taçlandırılır. 
Fotokopi? İki nüsha. 
Onay? Üç imza. 
Onaylı nüshanın onayı? Tabii ki bir başka daireden “mühürlü tasdik”.  

Görev Tanımı? Bilinmiyor!: Türkiye’de bir memura “Bu iş sizin göreviniz mi?” diye sorarsanız, alacağınız yanıt genellikle şudur: “O kısım arkadaş bugün izinli.” Çünkü memur zihniyetinde “görev dağılımı”, bir tür “kutsal bilinmezlik” olarak kabul görür.  

Sonuç: Memur Zihniyetiyle Nasıl Başa Çıkılır? (Çıkılamaz)


Türkiye’deki memur zihniyetini anlamak için, “Sabır, evrak ve şans” üçlüsüne ihtiyacınız var. Ama unutmayın: 
Bu sistem, dijital dönüşüme direnen son kale değil, “nostaljik bir direniş hareketi”. 

Memur Bey ve Sonsuz Mesaisi Şiiri

Sabah dokuz,
Masamda çayım, simidim,
Bir de dolu dolu kayıtsızlığım!

Dilekçeyi yanlış yazmışsın,
Tekrar doldur, sıra bekle,
Benim acelem yok,
Senin işin mi vardı yine?

Öğle arası yaklaşıyor,
Bir saat değil, bir buçuk belki,
Zaten sistem de çöktü,
Ne yapalım, bekleyelim  mi.

Cuma günleri işler yavaşlar,
Pazartesi toparlanırız,
Salı zaten çok yoğun,
Bir de çarşamba var,
Kaldı mı iş yapmak için zaman?

Emekliliği bekleyen gözler,
Takvimde işaretlenmiş kutsal gün,
Aldığım maaşın hakkını mı?
Aman canım, fazla sorgulama,
Bürokrasi böyle işler!

Kapılar paslı, kurallar tunç,
Formda bir virgül eksikse,
Bu gün git, yarın gel der, gönderir herkesi
Prosedür, bu toprağın kutsal kâsesi!

Evrak yığınında kaybolan şans,
Mühürlü bir tebessüm, çatık kaşlı direniş.
Makine arızalı yazılı son perde,
Memuriyet; şiirin bittiği yerde…

Not: Bu yazı ve şiir,  hiçbir memurun kalbini kırmak amacı taşımaz. Aksine, onlar olmasa bu kadar “renkli” bir yazı ve şiir de olmazdı!
Next Post Previous Post