KENDİME YAZILARIM
Türkiye sosyolojisi siyaset ekonomi tarih felsefe ve genel kültür düzeyinde makaleler

AKP: Bir yıkımın anatomisi

Ekonomik ve sosyal Bir yıkımın anatomisi AKP
AKP: Bir yıkım mühendisliği:


AKP: Bir yıkım mühendisliği:

Bir yıkım mühendisliği, AKP, başlangıçta, onlar hocaları Necmettin Erbakan'ı satmakla işe başladılar. Daha sonra milli duruşlarını terk edip Erbakan'ın yerine geçtiler. Amerika, İngiltere ve Vatikan ile anlaşarak ihanetin içine girdiler. Hoca efendileri sayesinde iktidarı ele geçirdiler ve kadrolaşmayı Hoca efendi imamlarına bıraktılar.

Öncelikle, algıladıkları bir tehdit olarak gördükleri kurumlara müdahale ettiler, Orduyu ele geçirerek komuta kademesini dağıttılar, Türk ismine ve destanına leke sürmek amacıyla Ergenekon'u terörle ilişkilendirerek uzun süredir bekledikleri intikamlarını aldılar.


AKP ve terör


Açılım adı altında PKK ile müzakere ederek teröre taviz verdiler, teröristleri sınırda devlet töreniyle karşılayarak şehir meydanında birlikte ağıt yaktılar.
Sonra terör meydanını boş bulan PKK, şehirlere sızdı ve patlayan bombalarla yüzlerce çocuğu babasız bıraktı.
Gözü yaşlı annelerin beddualarını aldılar.10 yıl sonra ilişkileri bozuldu ve kendi planlarını yaptılar.

Aldatıldık ve bundan pişmanız.
Hocalarıyla yollarını ayırarak, Allah'tan af dileriz ve milletten özür dileriz dediler, ancak yine mağduriyetlerini oynadılar.
Öfkeli bir ortamda birbirlerinin gizli bilgilerini açığa vurarak birlikte dünya çapında utanç verici bir duruma düştüler.


AKP ve 15 Temmuz



Kendi çıkarları için başlattıkları kavga olayına "darbe" adını verdiler ve binlerce insanın mağdur olmasına neden oldular.
Tüm bunları ustaca kullandılar.
Bu yüzden muhalif siyasi liderlerin sözlerinden rahatsız oldular çünkü kendilerini etkileyebileceğini düşündüler.
Bu nedenle FETÖ ile mücadeleyi kendi güçlerini koruma hikayesine dönüştürdüler.
FETÖ'den kalan mal varlıklarının ne olduğunu hiçbir zaman açıklamadılar.
Ayrıca basında yer alan Akın İpek'in otelinin dehlizinde bulunduğu iddia edilen 18 ton altın, 500 milyon Euro ve 250 milyon dolar konusunda da net bir açıklama yapılmadı.

Gülen'in iadesi için gereken çabayı hiçbir zaman göstermediler.
Özellikle savcı Zekeriya Öz gibi FETÖ üyelerinin peşini bıraktılar.
Bu konuları hiç gündeme getirmediler ve FETÖ'yü sadece yargı ve muhalefeti zayıflatmak için kullandılar.
Böylece üstü kapalı bir korku rejimi oluşturdular.
Her zaman rüzgara göre hareket ettiler ve samimi olmadılar.


AKP ve inanç istismarı



Sürekli olarak dinin istismarını yaparak, cemaat hurafelerini dinin bir parçasıymış gibi dayatarak dini asıl amacından uzaklaştırdılar.
Başörtüsü kullanarak ahlaki değerleri örttüler ve sürekli gözyaşı dökerek Müslüman gibi davrandılar. Ayasofya Camii'ni bile istismar amaçlı olarak kullandılar.
Diyanet İşleri Başkanlığını ve camileri siyasi birer merkez haline getirerek hutbeleri istedikleri gibi okuttular.
Ayrıca her türlü cemaat yapılanmasını destekleyerek ülkeyi tarikatların yuvasına çevirdiler.

Toplumun büyük bir kısmını kontrol altına alarak beyin yıkamak amacıyla, Kur'an'da yer almayan bir ruhban sınıfı oluşturdular ve şeyh-mürit ilişkisi kurdular.
Ayrıca, hak, hukuk, adalet kavramları üzerinde siyasi baskı kurarak yargıyı etkilediler.
Bu durum, kutsal olan Savcılık ve Hakimlik mesleğini zor duruma düşürdü.
2017 yılında yapılan halk oylaması ile demokrasiyi devre dışı bırakarak tek adam yönetimine olanak tanıyan anayasa değişikliği yapıldı.
Böylece, "hangi varlığı satacağımı size mi soracağım" diyebilen bir tek adam düzeni oluşturuldu.


AKP ve Özelleştirme:



Özelleştirme adı altında, Cumhuriyetin tüm kazanımlarını satarak binlerce kişiyi işsiz bıraktılar ve büyük bir işsizlik sorunu yarattılar.
Rüşvet alarak milyarlarca doları bağış adı altında kurdukları vakıflara aktardılar.
Geçmişte devlet kurumlarıyla anılan devleti, ENSAR, TÜRGEV, TÜGVA ve TÜRKEN gibi vakıflarla anılır hale getirdiler.
IMF'nin harcamaları kontrol etmesini devre dışı bırakıp yüksek faizle borç alarak kendi çıkarlarına hizmet ettiler.


AKP ve Borç batağı



Ülke, iflas etmiş bir esnaf gibi tefecinin eline düşmüş milyarlarca dolarlık ödenmesi imkansız borç batağına sokuldu.
Hazine, tarihinde ilk kez eksi bakiyeye düşürülerek henüz doğmamış nesilleri de içine alan borçlu bir nesil yaratıldı.
Bağımsız olması gereken Merkez Bankası siyasi operasyonların aracı haline getirildi.

Sözde halka hizmet ettiklerini iddia ederek sürekli faiz ve ranta dayalı yatırımlar yaptılar, ancak kazançlarını gizlice sakladılar.
Bu yolla ekonomiyi çökertip halkın zor durumda kalmasına neden oldular ve sadece dünya malına odaklandılar, ölümü unuttular.
Yabancı bankalarda altın ve dolar biriktirip, Vakıflar aracılığıyla İngiltere ve Amerika'da büyük mülkler edindiler.
Bu yüzden isimleri WikiLeaks belgelerinde geçti ve varlıklarının ellerinden alınmasından korktular.

Rıza Sarraf'ın davası ve ailesiyle ilgili yapılan soruşturmaların şantaj haline gelmesi, onları zor durumda bıraktı.
Bu yüzden ellerine her türlü imkan geçmesine rağmen ABD ve AB'nin yaptırımlarına boyun eğmek zorunda kaldılar.
Rahip Brunson ile başlayan yaptırım serisi, şu anda Finlandiya ve İsveç'in NATO'ya alınması konusunda destek verilmesiyle sona erdi.
İçeride aslan gibi davranırken dışarıda hep kedi oldular.

Seçmenleri sürekli vaatlerle oyalayıp bir araya getirmeye çalıştılar ve 2023 vaadiyle aldatıldılar.
Ancak vaatler gerçekleşmedi, 2023 vaadi yalan çıktı ve şimdi de 2053 vaadiyle ortaya çıktılar.

Seçmenlerin umutları yıkılırken, onlar sadece kendi çıkarları için hareket ettiler ve şaşırtıcı oyunlar oynayarak planlarını gerçekleştirdiler.
Dünyada hiçbir örneği olmayan bir 'Kur Korumalı Mevduat' hesabı uydurarak, bazılarını zenginleştirirken hazineye milyarlarca dolarlık zarar verdiler.
Zenginleri daha da zengin, fakirleri daha da fakir yaparak toplumdaki dengeyi bozdular ve ülkenin güvencesi olan orta sınıfı ortadan kaldırdılar.

Seçim öncesi, din kullanarak NAS (faizsiz finans) fikrini benimseyen ve enflasyonun sebebi olarak faizi gösterenler, seçim sonrasında hemen faize yönelip gerçekleri göz ardı ettiler.
Döviz kurları, enflasyon ve zamlar halkı olumsuz etkiledi ve tarihi bir rekor kırdı.
Memur ve işçi maaşlarına zam yapmış gibi görünüp insanları aldatanlar, emekli, dul ve yetimleri bütçe yetersizliği bahanesiyle açlıkla karşı karşıya bıraktılar.
Üstelik 2024'ü emekli yılı ilan ederek alaycı bir tavır sergilediler.
Tüm bunların yanı sıra ülkeyi kaosa sürükleyerek sınırları adeta kevgire çevirdiler.


AKP ve Mülteci akını



Dünyada büyük bir mülteci akınına neden oldular ve bu durum demografik yapının bozulmasına yol açarak adeta bir kavimler göçüne dönüştü.
Belirsiz sayıda 10 milyonun üzerindeki mülteciye 50 milyar dolar harcama yaparken, kendi vatandaşları için ayrılan bütçeyi hesaba katmadılar.
Bu durum, %98'i yoksulluk ve açlık sınırının altında yaşam mücadelesi veren bir toplumun oluşmasına neden oldu ve günlük yaşamlarına sürekli müdahale edilerek yardım almaları gerekti.

Lütfen dikkatli olun ve mevcut durumu kabul etmeyin, AKP'yi sıradan bir siyasi parti olarak görmeyin ve son seçim zaferine güvenmeyin.
Bu gruplar, tarihten gelen düşmanlık ve nefret duygularıyla Türk milletine, Türk devletine ve kurucu değerlerine düşmanlık eden Osmanlı'nın mirasçılarıdır.

Onlar, andımızı yasaklayan, T.C. ibarelerini, Atatürk resimlerini, büstlerini ve heykellerini baş aşağı eden kişilerdir.
Ayrıca İstiklal Marşı'na saygısızlık eden ve "keşke Yunan kazansaydı" diyen kişilerdir.

Taraftarları etkilemek ve birlik sağlamak için Osmanlı kültürüne referans verilerek sunulan, dini motiflerle süslenmiş; ancak aslında atalarımızla ve İslam'la hiçbir ilgisi olmayan sahte bir düzeni sürekli olarak mehter marşları, ezan, sela ve tarihi diziler eşliğinde dayatanlardır.


Sonuç:

Şimdi, telaffuzu kuvveden fiile geçirerek yapılan altın vuruşunu yapma zamanı geldiğini düşünüyorlar.
Ve ardından, diğer ülkelerin başaramadığını tek başlarına başararak kendi vatanlarını kurma ve Yugoslavya'da olduğu gibi özerk yapıların ve dışa bağımlı devletçik girişimlerinin önünü açma çabasındalar, bilesiniz..