Devletin "Yapamıyorum" Dediği Şeyi Halk Yapınca Suç mu Oluyor? 🤔
Selam Bilal! 🧿 Otur şuraya, sana öyle bir olay anlatacağım ki, aklın bir hayli karışacak. Düşün ki, Milli İstihbarat Akademisi diye çok önemli, çok akıllı abilerimizin/ablalarımızın olduğu bir yer var.
Bu abiler, İran-Suriye savaşı gibi çetrefilli bir konuyu masaya yatırmışlar ve diyorlar ki: "Vaaaay be, çok vahim bir durum var!
Ülkemizdeki yabancılarla ilgili güvenlik ve istihbaratı sağlamak bizim için artık çok zor.
Tek başımıza işin altından kalkamıyoruz." 😳
Peki, çözüm olarak ne öneriyorlar?
Diyorlar ki:
Halkın farkındalığı artırılmalı.
Yani vatandaş uyanık olacak, etrafında olup bitenin farkında olacak, şüphelendiği bir şeyi bize bildirecek.
Ancak böyle baş edebiliriz."
Aman Allah'ım, ne güzel değil mi?
Devlet ve millet el ele, güvenlik beraber! 🥳
AMA DUR BİRAZ! 🛑 O da ne? İşler burada karışıyor.
Sen bu açıklamayı okuyorsun,
Hakikaten öyle, dikkatli olmalıyız diye düşünüyorsun.
Belki sosyal medyada bir twit atıyorsun: Komşumuzdaki yabancıların kimliğini sorgulamalıyız, yetkililerden bu konuda açıklama bekliyoruz. gibi bir şey...
Ve BAM! 🚨 Pat diye kapına geliyorlar.
Savcılık seni "Halkı kin ve düşmanlığa tahrik etmek" ile suçluyor.
Dava açılıyor, başın belaya giriyor, içeri atılma ihtimalin doğuyor.
Yani olay şu: 👇
Devlet Diyor Ki:
Bilal, bu işi tek başımıza halledemiyoruz.
Sen de gözünü dört aç, farkında ol, bizi uyar.
Sen ne yapıyorsun:
Tamam abi, anladım. diyip tam da söylenildiği gibi farkındalık gösteriyorsun.
Aynı Devlet Diyor Ki:
Ama Bilal, bunu bu şekilde söyleyemezsin!
Suç işledin."
İşte bu, tam bir 'Bilal ikilemi'! 😵💫
Söylemesi serbest, yapması yasak.
Farkındalık isteniyor ama farkındalık yaratan Silivriye postalanıyor.
Peki Du Bakali Ne Olcek Şimdi? 🤷♂️
Bu durum, tıpkı itfaiyenin "Yangın çıktı, herkes kendi evini kendi söndürsün!" demesi gibi bir şey.
Sonra da elinde su hortumuyla yangına koşan vatandaşı, "izinsiz yangın söndürdüğü" için cezaya çarptırmak gibi.
Bu ikilemin çözülmesi lazım.
Ya devlet bu işi tek başına halledecek ve halktan böyle bir yardım talep etmeyecek.
YA DA halktan yardım isteyecekse, bunu yasal ve net bir çerçeveye oturtacak, vatandaşını "ikinizin arasında kaldım" durumuna düşürmeyecek.
Yoksa herkes kendi kafasına göre bir şeyler yapmaya kalkarsa ortalık karışır.
Ama vatandaş, devletin resmi bir kurumunun sözlerine kulak verip bir şey yapınca da ceza yememeli.
Kafan karıştı değil mi?
Bırak, karışsın.
Çünkü durum gerçekten karışık! 🤯
Sistemin Çığlığı Vatandaşın düğümü Şiiri
Bir akademi,
Zifiri karanlık haritaları yırtarken, Uyanın! Dedi,
Tek başımıza değiliz bu karanlıkta.
Suriye’nin tozu,
Afgan’ın dumanı içinde kaldı gerçek,
Görmeyen göz, duymayan kulak,
Susan dil olmayın!” diye haykırdı.
Ve devlet, kendi ağzıyla itiraf etti:
Bu deniz çok büyük, bu dalgalar çok hain,
Benim teknem artık yetmiyor hepsini görmeye.
Siz, kıyıdaki fenerler olun!
Her biriniz bir bekçi!”
Ve vatandaş, yüreği vatan sevgisiyle dolu,
Kalktı, fenerini yaktı;
İşte benim! dedi,
İşte farkındalığım, işte benim küçük ışığım!”
Ama o da ne?
Aynı devlet, aynı el, O feneri söndürdü.
Ateş yakmak yasak! Dedi.
Işık, kin tohumu ekiyor! diye suçladı.
Ve şimdi orada, kıyıda,
Sönen bir fenerle kalan vatandaş…
Bir eliyle karanlığı gösterir,
Diğer eliyle ağzına kelepçe vuruluyor.
Sistem kendi çığlığına kulak tıkadı,
Vatandaş, kendi vatanında düğüm oldu.
İşte bu, çağımızın en acı masalı:
Söyleyen suçlu, söyleten suçsuz;
Anlayan hapiste, anlatan makamda.
Ve biz,
Bu ikilemin ortasında,
Ne söyleyebileceğimizi bilmeden,
Sessizce seyrediyoruz oyunu.
Belki de gerçek farkındalık,
Sessizce anlamak…
Ve şiir yazmaktı.✍️
Şiir bitti.
Fakat ikilem
Şimdi senin zihninde yaşıyor.
Ahmet Atam.
Yorum Gönder