BİR ERGENEKON HİKAYESİ - Kendime Yazılarım

BİR ERGENEKON HİKAYESİ

Ergenekon davası ve süreci,
Ergenekon davası ve süreci,

Ergenekon davası ve süreci, Tarih 12 Haziran 2007, Yer Trabzon, Ümraniye'de bir gecekonduda oturan oğlunun hayatından endişe eden Şevki Yiğit, Trabzon Jandarmayı arar .

ERGENEKON DAVASI:


Ümraniye Çakmak mahallesi muhtarlık binasının karşında tek katlı binanın çatısında sandığın içinde el bombaları var, diye ihbarda bulunur, Trabzon Jandarma durumu İstanbul il jandarma Komutanlığına iletir, il jandarma belirtilen adres polis bölgesi olduğu için ihbarı İstanbul Emniyet Müdürlüğü ne iletir.il Emniyet Müdürlüğü de bahse konu adres Ümraniye de olduğu için ilçe müdürlüğüne bilgi geçer. Ümraniye polisi de arama yapmak için
Ümraniye Cumhuriyet Başsavcılığına başvurur.

Ergenekon davası O günkü Cumhuriyet Savcısı arama kararı talebinde bulunarak Ümraniye Sulh Ceza Mahkemesinden karar alır.
Arama talebini nedeni .
Patlayıcı madde bulundurmak.

Hemen Ümraniye Asayiş şubeden 9, TEM şube den 4 polis Şevki Yiğit in oğlunu bulur .
Ali Yiğit ve polisler eve girer çatıya bakarlar.
İhbarda denildiği gibi sandık içinde 27 adet taarruz tipi el bombası bulurlar.
Polisler, Ali Yiğit ve ev sahibi dayısı Mehmet Demirtaş 'ı tutuklar ve bombalarla birlikte emniyete giderler.
Polis bomba dolu sandığın kime ait olduğunu sorar.
Demirtaş bunların askerdeyken komutanı olan Oktay Yıldırım 'a ait olduğunu söyler.
Oktay Yıldırım 'ı özel güvenlik müdürlüğü yaptığı Reina 'da gözaltına alırlar.

Olay artık İstanbul TEM Şubenin takibine girmiştir, vatan emniyete giden tutuklular sorgulanır, bombalar bu tarihten 1.5 yıl önce konmuştur.
Oktay Yıldırım'a ait bilgisayardan "Lobi " isimli bir dokuman çıkar.
Bu dosya adı sonradan Ergenekon olan örgütün sivil yapılanmasıdır.

Polis gecekonduda arama çalışmasının derinleştirilmesi için Özel Yetkili Mahkemeler 'de görevli olan İstanbul Başsavcı Vekilliği başvurur.
O sırada nöbetçi savcı Selim Berna Altay 'dır,
Altay arama iznini almak için mahkemeye başvurur, nöbetçi hakim de talebi kabul eder.
Bütün bu gelişmeler 12 Haziran 2007 de olmuştur.
Ertesi gün gazete ve televizyonlar Ümraniye de bir gecekonduda yakalanan bombaları ,flaş Haber geçerler.

Esasında olay bir PKK olayı gibi görünmektedir.
İstanbul Özel Yetkili Mahkemeler Başsavcı Vekili Turan Colakkadı'dır
Dosyayı 12 Haziran 2007 de nöbetçi savcı SELİM Berna Altay açmış fakat ertesi gün Özel Yetkili Mahkemeler Başsavcı Vekili Turan Çolakkadı, savcı Altay 'ın nöbetinde çok dosya geldiği için bir kısım dosyayı ona kalan dosyaları da Uyap sistemine koyar.

UYAP da bu dosyaları otomatik olarak dağıtır.
Dolayısıyla bu dosyayı savcı Öz'e "al bu dosyayı takip et "diye vermemiştir.
Savcı Zekeriya Öz 'de "gidip bana bu dosyayı verin" dememiştir. Çolakkadı dosyayı UYAP'a atmış.
Otomatik dağılan dosya savcı Öz'e düşmüş.

Hatta 15 Haziran Cuma günü Turan Çolakkadı Adana'ya gider havaalanında Zekeriya Öz 'ü arar "sana dosyayı kim vermiş kimin imzası var " diye Öz 'e sorar.
Çolakkadı tatile çıkınca telefonu bile kapatmış iki gün haber izlememis.
Ne zaman Muzaffer Tekin 'e gözaltına aldırma Talimatı verilince birileri İstanbul Başsavcısı Aykut Cengiz Engin'i arar.
Engin 'de Çolakkadı 'yi arar.
Yani olay bu şekilde gelişir.

Görüldüğü gibi olay iki gün içinde gerçekleşiyor.
Şevki Yiğit oğlunu ziyarete geldiğinde bir şekilde çatıya odun bakmaya çıkıyor , Çatıda gezerken sandığa rasgelir açar bakar, el bombaları vardır.
Oğlunun hayatından endişe eder ve Trabzon'a gidince Jandarmayı arar .
Trabzon Jandarma olayın bu boyutta olduğunu tahmin bile etmemiştir.

YÜZ YILIN DAVASI ERGENAKON:


Yüzyılın davası olacağını nereden bilecektir ki?
Savcı Zekeriya Öz, dosyayı inceler.
Yiğit 'in ifadelerden olayın daha derin bir olay olduğunu anlar ve soruşturmayı derinleştirir .

Nato'nun kurulmasıyla başlayan yapılar bilinmeden Ergenekon anlaşılmaz! Önce bunu izah etmek lazım.
SSCB ye karşı kurulan NATO, üye ülkelerde "Gladyo "adı verilen Kontrgerilla yapılanmalara gidiyor.
Bu gizli örgütlenmelere de o ülkelerin tarih ve kültürüne ait isimler veriyor.
Mesela:

  • Fransa'da Rüzgargülü.
  • Yunanistan'da Koyun postu..
  • Belçika'da Kılıç,
  • Italya'da Gladyo gibi.

Burada Avrupa Devletlerinin bu örgütleri yıllar öncesinden hesaplaşıp tasfiye ettiğini belirtelim.
Türkiye 'de Kontrgerilla yapısına dair Ecevit açıklamaları dikkat çekici.
Avrupa'nın birçok devletinde tesadüf sonucu kontrgerillaların izine rastlanmis.
Türkiye 'de ise 1996 Susurluk kazası ile tasfiye etme Imkani yakalanmıştır.
O kazada kamyona çarpan araçta, kırmızı bültenle aranan:

  • Cinayet suçlusu Abdullah Çatlı..
  • Emniyet müdürü Hüseyin Kocadag ve
  • Milletvekili Sedat Bucak bulunmaktadır.

Bu olayın davası o dönemde yapılmış fakat sonuç alınamamıştır .
Esasında Susurluk kazası kontrgerilla denilen yapının çözümü için büyük şanstır ama soruşturma 14 kişi ile sınırlı kalmıştır.

Ergenekon ismi Susurluk olayından sonra da gündeme gelmiş fakat kamuoyu buna çok dikkat etmemiştir.
Avrupa'da ozellikle SSCB nin dağılmasıyla Gladio örgütler birer birer tasfiye edilirken bizde Gladio TSK içinde devam etti .

Bizde derin yapı 80 öncesinde aktif idi ve 80 darbesiyle kendince başarılı bir operasyon yaptı .
Ülkeyi artık onlar idare ediyorlardı .
82 anayasasını yaptılar ve bürokrasiyi baştan ayağa şekillendirdiler.
Özal döneminde sessiz kaldılar ta ki Özal'a suikast yapıncaya kadar .
Özal , bu yapının özellikle TSK içindeki yapılanmasına çomak sokunca ülkede gerilimi arttırdılar.
Özal'ın öldürülmesiyle beraber ülkede faili meçhuller artmaya ülke sistematik bir şekilde kutuplaşmaya başladı.
Ülkede işlenen seri suikast ve katliamların arkasında devlet içindeki yapılanmanın olduğu dillendiriliyor ama bir türlü vücut bulmuyordu .
Ülke resmen direncini yitirmiş bir taraftan PKK, Selam Tevhid (ki bunu son dönemde anladık )..
Diğer taraftan JİTEM gibi yapıların faili meçhul cinayetleriyle sarsılıyordu.
3 Kasım 1996'daki Susurluk kazası aktif Ergenekon'cuların kamuoyunda ilk kez duyulmasına neden oldu.

Susurluk davasında adı geçen Veli Küçük yargı önüne çıkmadı, çıkartılmadı.
Çünkü meclis muktedir değil yargının ise gücü yoktu.
Ergenekon kolunu kaptırdı ama vücut sağlamdı.

28 ŞUBAT Ülkede irtica tehditi korkusu artmış diğer taraftan aydın cinayetleri devam ediyordu.
Susurluk olayının hemen ardından 28 Şubat post modern darbesi gerçekleştirildi.
Bu darbede ilk kez sivil unsurlar çok aktif idi.
Madem bu yapı bu kadar güçlü niye 80 de olduğu gibi darbe yapmadı?
Çünkü dünya artık askeri darbelere sıcak bakmıyor.

Bir ayağı batıda olan Türkiye de yapılacak askeri darbeyi batı ve ABD desteklemez .
Türkiye yi biz kurduk biz yonetiriz diyen bir yapı seçilmiş hükümete ülkeyi bırakmayacaktı.
JİTEM 'ı ben kurdum diyen:

  • Veli Küçük
  • Doğu Perinçek ve
  • İlhan Selçuk 'un:

İçinde  bulunduğu Yeni bir yapılanmaya gidildi.
Bu yeni yapının adı Ergenekon Organizasyon adını taşıyordu.
Artık tank tüfekle hükümet devirme dönemi bitmiş, yerine Arkasına halk ve medyayı alarak hükümet devirme dönemi başlamıştı.
Bu şekilde hem kan dökülmeyecek, hem de dünyaya Asker darbe yapmadı, halk hükümeti devirdi denilecekti.

Halk bu şekilde darbeyi de meşru hale getirmiş olacaktı.
Burada akla şu soru gelebilir.
Gladio NATO demek,
NATO ise ABD demek.
Halbuki bu sivil isimler ABD düşmanı.
Niye bu yapıya girdiler?

Ergenekon özünde Kemalist ve Amerikan çizgide idi. 
Ama ABD, çıkarları için seçilen hükümet yanında yer alınca Ergenekon da haliyle ABD karşısında yer almış oldu.

Dolayısıyla ismi geçen sivilleri ikna etmek zor olmadı.
28 Şubat post modern darbesi ile ülkede hangi bankaların battığı, kimlerin zengin olduğu, hangi Paşaların hangi şirketlerde çalıştığı Günlerce konuşuldu.

Ve nihayet 2002 seçimleri ile AKP tek başına iktidar oldu.
Bu hükümet döneminde (Mart 2003) Kuzey Irak tezkeresi Meclisten geçmedi.
Aslında asker tezkerenin meclisten geçmesini istiyor, kamuoyuna ise muhalif açıklamalar yapıyordu.
Biz bunu daha sonra Özden Örnek günlüklerinden öğrendik.
Asker bu şekilde tezkere geçince bunu hükümet aleyhine koz olarak kullanacaktı .
Tezkere çıkmayınca asker bir anlamda geri çekildi.
Hükümetin AB yasalarını referans gösterip demokratik açılım yapması TSK 'yı ABD nezdinde daha da yalnız bıraktı.

ABD artık güçlü hükümetin yanında yer aldı.
ABD'nin tutumu, bu yapıyı daha ulusal çizgiye getirdi.

Savcı Zekeriya Öz, dosyayı alıp şüpheli Ali Yiğit 'in ifadelerini okuyunca olayın tahmininden daha derin olduğunu görür.
Soruşturma görüldüğü üzere ALI Yiğit 'in ifadeleri ve ele geçirilen deliller üzerinden gelişir.
Ali Yiğit karakoldaki ifadesinde çalıştığı manava siyah Mercedes araba ile Muzaffer Tekin 'ın geldiğini söyler.
O güne kadar Danıştay eylemiyle gözaltına alınıp serbest kalan Muzaffer Tekin sık sık medyada yer alan birisidir.
Muzaffer Tekin için iki gün sonra yani 14 Haziran 2007 de gözaltı kararı çıkarılır.
Kararı veren de savcı Zekeriya Öz 'dür.
Esasında Zekeriya Öz Muzaffer Tekin için gözaltı kararı verir ama, Istanbul TEM bu kararı yerine getirmemek için direnir.
Savcı Öz, gözaltı kararı icin üç kez TEM subeye talimat verir.
Tabii bu karar çok ses getirir ve İstanbul Başsavcısı Aykut Cengiz Engin'i birileri devreye girerek haberdar eder.
Engin önce Turan Çolakkadı 'yi arar ama ona ulaşamaz.

Birileri "Dikkat et, sonun Ferhat Sarıkaya gibi olur "der
Ama Savcı Öz'de "Ferhat Sarıkaya 'dan daha beter olsun 'der ve geri adım atmaz.

Yazması kolay gibi görünen bu olay o dönemde cesaret isteyen bir şeydi.
Şimdiki hükümet savcıları o zaman olsaydı dava hemen kapanırdı.
Şimdi masum insanlara kumpas kuran savcılar, emin olun Zekeriya Öz 'ü dudaklarını ısırarak takip ediyordu.

Ali Yiğit'in karakoldaki ifadelerini inceleyen Öz, Muzaffer Tekin'ın gözaltına alınmasını istemiş fakat emniyet buna direnç göstermişti.
Savcı Öz, emniyete 3 kez gözaltına alma talimatı vermişti.

Bu arada iki gün geçmiştir.
Muzaffer Tekin'ın gözaltı kararı O zamanın şartlarına göre kolay bir olay değildir.
2005 yılında Şemdinli Kitabevi davası savcısı Ferhat Sarıkaya'nın başına gelenler Hafızalarda tazeliğini korurken, Öz'ün bu kararı yargı çevresini bile şaşırtmıştır.

Bu arada Savcı Öz ,emniyete yazdığı yazılarda Ergenekon terör örgütü ifadesini ilerleyen safahatta kullansa da, polis evraklara sadece "terör örgütü "yazdığı gerçeğini de bilmek lazım.
Diğer taraftan bu şekilde direnç gösteren aynı polislerin Ergenekon soruşturmasında birkaç yıl daha görev aldığını da söyleyelim.

Muzaffer Tekin'ın evinde ele geçirilen CD o günlerde olay olmuş, yine polis bu CD'yi soruşturma dosyasına koymamıştır.
İddianameye "16 nolu CD" olarak geçecek bu delil için TEM polisi direnir ve soruşturmadan çıkarmak ister.
Ama Savcı Öz buna izin vermez.
Bu CD önemlidir.
Çünkü o döneme ait darbe toplantılarını andıran belgeler, planlar, MGK'da konuşulan konular bu CD'nin içinde yer almaktadır.

CD. Hurşit Tolon Şener Eruygur 'un bulunduğu ortamda yapılan konuşmalar, tartışmalar yazılmış hatta Başbakanla konuşurken hükümete hakaret edilmesi kararı bile not edilmiştir.
Savcı Öz, CD yi incelemek ister.
Ama polis bunu İstanbul Emniyet Müdürü ile görüşeceğiz diye vermez.
Bunun üzerine savcı Öz oradan ayrılır.

Ne hikmetse yarım saat sonra polis Zekeriya Öz 'ü Vatan Emniyet binasına çağırır.
Fakat orada enteresan bir durum vardır.
İstihbarat ve TEM müdürleri, yanlarında 1.Ordudan gelen dört kurmay subay ile birlikte bir odada Zekeriya Öz 'ü beklemektedir.
Subaylar "bu CD bizim almamız lazım "der.
Savcı Öz ise " Merkez Komutanlığına bir yazı yazın ,ben size resmi yazı ile gönderirim der.
Görüldüğü üzere bu CD 1.Ordu'yu hareketlendirecek kadar önemli.
Yoksa subaylar niye gelsin?
Ayrıca bu CD'lerin emekli bir askerde işi ne?

ERGENEKON KUMPASI AÇIĞA ÇIKIYOR:


Ayrıca Tekin 'ın bilgisayarında Ergenekon -Lobi " dokümanı da bulunur.
Dolayısıyla soruşturmada ilk kez Ergenekon ismi de geçmiş olur.
Savcı Zekeriya Öz, Ali Yiğit 'in anlatımları ve Oktay Yıldırım 'dan çıkan "lobi" isimli dökümanı inceler ve bu şahısları tutuklar.
Daha sonra Genelkurmay 'a yazı yazarak ele geçirilen Bombaların GKB'na ait olup olmadığını sorar.
Fakat GKB bir cevap vermez.
Halbuki Makine Kimya Endüstrisi'nden gelen rapora göre gecekonduda ele geçirilen ;

27 adet taarruz tipi el bombası 5,10 ve 11 Mayıs 2006 Tarihlerinde Cumhuriyet Gazetesi 'ne atılan bombalar ile aynı kafile numarasına aittir.
Soruşturma Muzaffer Tekin'in ifadeleri doğrultusunda ilerler ve "Milli Irgat" kod adlı Kuddusi Okkır ve Mehmet Zekeriya Öztürk yakalanır.

Kuddusi Okkır 'ın bilgisayarında ele geçirilen belgelerle yeni şüphelilere doğru gidilir.
Muzaffer Tekin 'ın ofisinde çıkan 16 nolu CD içerisinde bulunan şifreli word belgesi çözülür ve Muzaffer Şenocak 'a ait Resimler ve bazı belgeler ele geçer.

Tekin, ilk ifadesinde bu belgelerin kendine ait olmadığını ve 16 nolu CD nin nereden geldiğini Nereden geldiğini bilmediğini söyler ama daha sonra evinde bulunan askeri bilgiler içeren CD 'yi arkadaşı Mete Yalazangil vasıtasıyla Eski bir polis olan ve meslekten men edilen Aydın Yüksek'in getirdiğini söyler.
Dolayısıyla Muzaffer Şenocak ve Aydın Yüksek tutuklanır.

Yapılan aramalarda Muzaffer Şenocak 'tan patlayıcı yapımında kullanılan kimyasal sıvı maddeler ile dinamit lokumu parçası ele geçirilir.

Muzaffer Şenocak in getirdiği ve Muzaffer Tekin 'de bulunan 16 nolu cd önemlidir.
Çünkü bu CD GKB bilgisayarından çıkmış ve MGK öncesi kuvvet komutanlarının kendi aralarında yapmış oldukları gizli toplantılara ait askeri ve siyasi bilgiler içermektedir.
Şenocak ise bu bilgileri Şamil Binbaşı diye kodlanan emekli binbaşı Fikret Emek adlı şahsın bilgisayarından kopyalamıştır.

Polis, Eskişehir de annesiyle beraber oturan Özel Kuvvetler Komutanlığı'ndan emekli Emek 'ın evinde arama yapar.
Yapılan aramalarda ,uzun namlulu silahlar, el bombaları, patlayıcı maddeler, bomba düzenekleri ve birçok askeri mühimmat ele geçirir.
Bu mühimmat Ergenekon 'da Ümraniye'de çıkan el bombalarından sonra ikinci cephaneliktir.
Tutuklama sırası JİTEM den maaş alan yazar Ergün Poyraz 'a gelmiştir.
Poyraz'in bilgisayarından soruşturmanın seyrini değiştirecek belgeler çıkar.
Bunlar Ergenekon şeması ve örgütsel bildirilerdir.

Bu belgelerden sonra savcı Öz, Ergenekon örgüt yapılanmasına yoğunlaşır ve MIT,GKB ve Emniyete örgüt ile ilgili belge ve bilgi sorar.
Doğu Perinçek Ergenekon'da kendisini tutuklayan 11 Ağır Ceza Mahkemesi nöbetci hakimi Metin Özçelik 'e sorgu sırasında Arkadakilere güvenme ,onlar gidici, gitmelerine az kaldı diye tehdit eder.
Yani Erdoğan ve Gül'ü işaret etmiştir.

Ergenekon 'un fabrikatoru diye anılan Perinçek ve Yalçın Küçük, ETÖ'nun yapılanmasında kilit rol üstlenir.Ayrıca İlhan Selçuk 'ta Cumhuriyet gazetesinin imtiyaz sahibi olmasına rağmen ETÖ'nun önemli bir ayağını teşkil eder.

Ulusal Medya planı 2000 kapsamında Cumhuriyet gazetesinin ele geçirilmesi ETÖ için önemlidir.
35 kişinin tutukladığı isimler dikkat çekicidir.

  • Eski Jandarma Komutanı Şener Eruygur
  • Eski 1.Ordu Komutanı Hurşit Tolon,..
  • Cumhuriyet Gazetesi Ankara temsilcisi Mustafa Balbay,
  • ATO başkanı Sinan Aygün gibi isimler tutuklanır.

Ama bu isimler arasında ..
Enteresan bir işim daha vardır emekli Bankacı Neriman Aydın.
Neriman Aydın ve Kemal Aydın evlerinde askeri lise öğrencilerine Evlerinde Hizb-ur Tahrir örgütü mensuplarıyla dini sohbet yapmaktadır.
Enteresan olan başka bir durum da o sıralarda teğmen olan Mehmet Ali Çelebi'nin bu sohbetler katılmasıdır.
Yakalandığında "ben istihbarat için sohbetlere katılıyordum demistir.
Mehmet Ali Çelebi'nin alevi olduğu ön plana çekilerek Alevi kimliğinden dolayı tutuklandığı algısı oluşturulur.
Mustafa Balbay ilk Tutuklama dan sonra mahkeme tarafından serbest bırakılır.

Balbay elindeki sarı basın kartıyla koşarak Adliyede bahçeye gelir ve içeriye sadece bu kimlik ile girdim, gazeteci olarak girdim, gazeteci olarak çıktım der.
Balbay 9 ay sonra Tekrar gözaltına alınır .
Gerekçe el konulan bilgisayarından çıkan darbe günlükleridir.

Bu günlüklerde eski Deniz Kuvvetleri Komutanı Özden Örnek 'e ait 2003-2004 yıllarına ait darbe konuşmaları yer almaktadır .
Balbay'ın bilgisayarındaki notlar silinmiştir ama..
Polis bu bilgileri geri getirmeyi başarır.
Bu bilgilerde Eruygur 'da çıkan.

  • Ay ışığı
  • Yakamoz darbe planları vardır.

Bu yüzden tutuklanır.
Bir not: Ergenekon davalarının ilk duruşmasına katılan BDP'li vekiller ne hikmetse diğer duruşmalara katılmamış.
Yorum sizin!
Ergenekon davasında tutuklanan Eski Özel Harekat Dairesi Başkan vekili İbrahim Şahin'in Kadıköy 'deki evinde çıkan kroki şu..

Yeni Konya-Ankara karayolu Gölbaşı çıkışında yapımı devam eden turistik evleri geçtikten sonra 3. ve 4. Aydınlatma direklerinin Kesiştiği ormanlık arazide asfalt yoldan 17-20 metre kadar içeride küçük cam ağacının dibinde alan, peki ne çıkar buradan?

  • 10 el bombası funded grubu.
  • 1 M4 Al askeri aydınlatma tuzağı
  • 2 dolu lav silahı
  • 590 gram detasheet patlayıcı..
  • 100 gram C3 plastik patlayıcı.
  • 130 gram C4 patlayıcı .
  • Çeşitli patlayıcı maddeler ve silahlar.
  • Ayrıca Şahin'de S1 ve S2 suikast listeleri Ele geçirilir.

Daha sonra Ocak 2009 da 1.Ergenekon soruşturması sanığı Doc Dr Emin Gürses ile Yarbay Mustafa Dönmez'in konuşması dinlemeye takıldı.
Eski Özel Harekat Daire Başkanvekili İbrahim Şahin'in evinde çıkan kroki ve suikast listesi ele geçirildi.
Yarbay Mustafa Dönmez'in Sapanca'daki yazılığında arama yapıldı.

KK Lojistik Komutanlığı'nda görevli Yrb Donmez'in Sapanca'daki evinde
22 el bombası ve ajandasında başka bir cephanelik krokisi bulunur
Bu kroki Ankara'da Zir Vadisini işaret etmektedir Burada yapılan kazılarda başka bir cephanelik ele geçer.
Ayrıca Dönmez'in Ankara 'da Askeri Lojmanlarda bulunan evinde:

  • 2 Kalashnikov
  • 2 adet 9 mm çaplı tabanca
  • 1 adet 7,65 mm çaplı tabanca
  • 3 Kalashnikov tüfek şarjörü
  • 173 mermi,
  • 1 Aselsan gece görüş dürbünü ele geçer.

Bu arada Firari olan Dönmez 12 Ocak 'ta teslim olur.
Bu olaylardan 10 gün sonra İbrahim Şahin'in evinde bulunan S1ve S2 suikast timleri listesinde olan teğmen ve özel harekatçılar tutuklanır.

Çok sayıda örgütsel doküman, yüksek yargı mensuplarına yönelik şantaj amaçlı çekilen müstehcen görüntüler ve fişlemeler İle Balyoz darbe planlarına ait belgeler, Irkına Faaliyette Bulunduğu tespit edilen Kamu Görevlileri, Devleti Yönetenler başlıklı..
Başbakan, TBMM Başkanı, Dışişleri Bakanı, İçişleri Bakanı ve bazı hükümet üyeleri ve Bürokratların kişisel bilgileri, bazı asker ve Öğretim Üyeleri ve yargı mensuplarının özel hayatlarına ilişkin KAYEDILMIS video görüntüleri ile fotoğrafları, askeri gizli belgeler Ve fişlemeler bulunur.

Ama Göktaş bunlardan haberi olmadığını iddia eder.
Ayrıca DVD deki CB seçimlerine ilişkin "Bilgi Notu " da önemli.
Bu belgede dönemin GKB İlker Başbuğ 'un kişisel danışmanı Doç Dr Nuray Yıldız vasıtasıyla dönemin Anavatan Partisi Notta "AYM ile konuştuk, AKP'yi kapatacaklar.

Erdoğan, Gül ve Arınç 'tan biri seçilse TSK müdahale edecek..


Yeni oluşum sözü veriyoruz mesajı yer almaktadır.
Görüldüğü gibi 51 Nolu DVD çok önemlidir.
ETÖ avukatları bu DVD üzerine gider.

Genel Başkanı Erkan Mumcu 'ya mesaj gönderdigi ve oylamaya katılmamalarını söylediği yazmaktadır.
Dava sürerken bu DVD'nin adli emanette kırıldığı bilgisi gelir .
Ancak, soruşturma aşamasında savcı Zekeriya Öz'ün tedbir amaçlı olarak özel kararla DVD'nin orijinaliyle birebir aynı 2 kopyasını çıkararak delillerin kaybolmasını engeller.
Bu arada ETÖ avukatları bu DVD'nin kırık olduğunu kopyalanamayacağını söyler.
Fakat adlı emanet çalışanları bunu yalanlar.
Adli emanet çalışanları 13.ACM Başkanı Köksal Şengül'e bu DVD'nin sağlam olarak verildiğini belgeler.

Ayrıca sanıkları zor durumda bırakan DVD'nin polis tarafından arama sırasında Göktaş'ın ofisine konulduğu iddia edildi.
Ancak aramalarda hazır bulunan Baro temsilcisi ve Göktaş'ın avukatları tarafından imzalanan el koyma tutanağında Baro temsilcisi ve Göktaş'ın avukatları tarafından imzalan el koyma tutanağın 51 Nolu DVD'nin olduğu ortaya çıkması bu iddiayı çürütür.
Birçok sanık bu gerekçeyle delillerin geçersiz olduğunu savundu.
DVD'nin, adlî emanette nasıl kırıldığı/çizildiği ise muamma olarak kaldı.
Ancak işin aslının öyle olmadığı ortaya çıktı.
İddiaya göre, söz konusu DVD o dönem İstanbul 13.Ağır Ceza Mahkemesi'nin başkanlığını yapan Köksal Şengün ve sanık avukatları tarafından çizilerek kullanılmaz hale getirildi.
O dönem soruşturmanın savcısı olarak görev yapan Öz'ün Söz konusu DVD'nin iki kopyasını alması delilleri kurtardı .

DVD'nin 2 kopyasının olduğundan habersiz olan Hakim Köksal Şengün, adli emanette bulunan DVD'yi incelemek üzere istedi.
DVD, kâtip tarafından Şengün'ün odasına getirildi.
Şengün, burada DVD'yi Ergenekon sanıklarının avukatlarıyla birlikte inceledi.
Daha sonra DVD'yi getiren kâtibi çağırarak, çizilmiş olduğu yönünde tutanak tutturdu.
Hazır bulunan Ergenekon sanıklarının avukatlarını da şahit olarak gösterdi.
DVD'nin çizilmesi üzerine savcılık soruşturma başlattı.

Adlî emanet yetkilileri, DVD'nin Mahkeme Başkanı Şengün'e sağlam bir şekilde teslim edildiğini belirtti
Şengün ve avukatların incelemesinden sonra DVD'nin sivri bir cisimle çizilerek okunmaz hale getirildiğini kaydetti.
Bu durum üzerine özel yetkili İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, Köksal Şengün hakkında gereğinin yapılması için dönemin HSYK'sına başvurdu.

1.Ergenekon iddianamesinden sonra
10 Mart 2009 da 2. Ergenekon iddianamesi Istanbul 13.Agir Ceza Mahkemesi'ne gönderilir.
1909 sayfalik iddianameyi 13.Ağır Ceza Mahkemesi 25 Mart da kabul eder.
Bu iddianamenin ana konusu 2003-04 yıllarına ait darbe planlarıdır.
İlk olarak Nisan 2007 de Özden Örnek'in darbe günlüklerinde anlatılan .
Sarıkız darbe planı yargılama konusudur, Buna bir de:

  • Ay ışığı
  • Yakamoz ve
  • Eldiven planları eklenir.

İddianameye göre bu planların başında olan kişi eski Jandarma Genel Komutanı Şener Eruygur'dur.
Planların yapıldığı illegal yapı ise Jand Genel Komutanlığı içinde kurulan Cumhuriyetçi Çalışma Grubu (CÇG )dur
Hilmi Özkök 'un istifa talebini içeren kendileri tarafından kaleme alınan mektupları, muvazzaf askerler tarafından hazırlanmış görüntüsü iddianamede CÇG'nin hazırladığı ve uygulamaya koyduğu darbe planları şu şekilde yer alır
CÇG, 28 Şubat post modern darbenin mimarlarının kurduğu Batı Çalışma Grubu'nun bir benzeridir.


CUMHURİYETÇİ ÇALIŞMA GURUBU:


Ulusal yayın yapan gazete ve tv sahiplerini çağırıp hükümet aleyhine ,özellikle askerin bakış acısını sert bir şekilde yaptırmak.
İlhan Selçuk ve Mustafa Balbay vasıtasıyla Cumhuriyet Gazetesini örgütün amacı doğrultusunda kullanmak.
Ülkede kargaşa çıkması için öğrencileri sokağa dikmeye çalışmak.

Örgüt üyesi İsmail Yıldız vasıtasıyla milletvekilleri hakkında araştırma yapıp, iktidar partisinden ayrılacak milletvekillerini belirlemek.
Bu amaç doğrultusunda bakan, milletvekili, üst düzey Bürokratların siyasi görüşlerini ve yaşam tarzlarını hukuka aykırı olarak kaydetmek.
Ayrıca örgütün stratejileri arasında bulunan Kıbrıs sorununu çözümsüz hale getirmek için sivil toplumu yönlendirmeye çalışmak.
Hatta Şener Eruygur bunun için Kıbrıs Büyükelçisini makamına çağırıp bu konuyla ilgili her talimatı kendisinden almasını söylemiştir.
Darbe stratejisi doğrultusunda özellikle harp okulları açılış törenlerinde hükümete sert mesajlar vermek.

  • ETÖ yöneticisi ilhan Selçuk.
  • Örgüt üyeleri Balbay.
  • Levent Ersöz.
  • Hasan Atilla Uğur 'un.

Çoğu kez Şener Eruygur un makamında gizli Toplantılar yaptıkları, burada eylem planını görüştükleri, özellikle İlhan Selçuk 'un 1971 darbe teşebbüsü ile ilgili tecrübeleri Doğrultusunda strateji belirlemek.
Sivil toplum kuruluşlarının tek elden yönlendirmek.
Sendikaları manipüle etmek.
Bunun içinde Mustafa Özbek'ın başkanı olduğu sendika bu amaç doğrultusunda yönlendirilmişti.
Savcıların CÇG ile ilgili bu tespitleri
2 ERGENEKON iddianamesini anlamak için önemli ipucu veriyor.


ALINTI VE KAYNAK

simge ekici
@caapulcukiz
Simge Ekici isminı kullanarak bu yazıyı Savcı Zekeriye Öz kaleme almış olabilir , okurken göz önünden bulundurun.


0 Yorumlar

Yorumlarda lütfen saygılı olun