-->
zWZ3ZJ90R4zzhbql6NUZDSuEAK5vmsQ96TEJw5QR
Bookmark

Ak Parti nasil iktidara geldi

Bülent+Ecevit+Neden+Devrildi+AKP+Nasil+İktidara+Geldi
Bülent Ecevit neden devrildi Ak Parti nasil iktidara geldi

Ak Parti nasıl iktidara geldi? AKP'nin iktidara gelişi, aslında Devlet Bahçeli'nin erken seçim çağrısıyla başladı. PKK lideri Abdullah Öcalan, 1999'da Türkiye'ye teslim edildi ve yargılandıktan sonra idam cezasına çarptırıldı. Bahçeli, idam kararının Meclis tarafından onaylanmasını talep ediyordu. Diğer yandan, AB ile üyelik müzakereleri devam ederken, AB yetkilileri idam cezasının kaldırılmasını ve Kürtçe eğitim ile yayınların serbest bırakılmasını ön koşul olarak belirliyordu. Bahçeli ise bu şartlara karşı çıkıyordu ve erken seçim talep etti.

Bülent Ecevit Neden Devrildi, AKP Nasıl İktidara Geldi


7 Temmuz 2001'de Bursa/Keles'te gerçekleştirilen 11. Koca Yayla Türkmen Kurultayı'nda Devlet Bahçeli, net bir tavır sergiledi; 1 Eylül'de Meclis'in olağanüstü toplanmasını ve 3 Kasım'da erken seçime gidilmesini talep etti.

Bahçeli'nin bu tavrı, siyasi Kürt hareketine ivme kazandırabilecek ve AB'ye uyum düzenlemelerine siyasi destek vermeme yönündeydi. Bu konuda Bahçeli'nin haklı olduğu düşünülebilir. Ancak, bu durumun sonuçları, Bahçeli'nin erken seçim talebinin nedenleriyle örtüşmeyecekti; Meclis'teki MHP varlığına rağmen, AB uyum yasalarının geçirilmesini engelleyemeyecekti.

Bahçeli neden erken seçim istemişti?


Aslında mesele, bu yasaların Meclis'ten geçirilmesini engellemek değil miydi? Bahçeli, başından beri AB uyum yasalarına haklı sebeplerle karşı çıkmıştı. Eğer 3 Kasım'da erken seçim çağrısı yapmak yerine, Öcalan'ın idamını kaldıran yasa teklifi Meclis'e geldiğinde Meclis'ten çekilerek hükümeti düşürmüş ve yasanın geçmesini engellemiş olsaydı, durum belki de çok farklı olabilirdi.

AKP'nin iktidara gelmesinde Kemak Derviş'in payı


Bahçeli'nin bu tür bir siyasi tutumuyla MHP'nin iktidara gelebileceği düşünülebilirdi, ancak bu gerçekleşmeyecekti,  Bülent Ecevit de parti içi sorunlarla mücadele ediyordu. 
Ekonomik sorunlara çözüm bulma umuduyla ABD'den getirilen Kemal Derviş, önce İsmail Cem'e Yeni Türkiye Partisi'ni (YTP) kurarak iktidardaki DSP'den ayrılmaları sağlamış, sonra CHP'ye geçerek hem DSP'yi hem de YTP'yi 3 Kasım'daki seçimlerde büyük bir zorlukla karşı karşıya bırakmıştı. 

Nitekim, 3 Kasım seçim sonuçları DSP ve YTP'nin yok olduğunu gösterecek, erken seçime sürükleyen MHP'nin barajı geçemeyeceği ve bu bozuk siyasi tabloda AKP'nin tek başına iktidar olacağı ortaya çıkacaktır.
 .

Bülent Ecevit'in sağlık sorunları:


Başbakan Bülent Ecevit'in sağlık durumu giderek kötüleşirken, yaklaşan Yüksek Askeri Şura'da yeni komuta kademesinin belirlenmesi konusu da gündemdeydi; Orgeneral Hüseyin Kıvrıkoğlu'nun görev süresinin bir yıl daha uzatılması talebi vardı, fakat Meclis'teki siyasi dengeler ve koalisyon sorunları buna engel oluyordu.

Nihayetinde, sıkça adı geçen Orgeneral Hilmi Özkök Genelkurmay Başkanlığı'na getirilecek,
Orgeneral Ataç Yalman Kara Kuvvetleri Komutanlığı'na,
Şener Eruygur da Jandarma Genel Komutanlığı'na atanarak yeni komuta kademesi oluşturulacaktır. 

Ecevit Hükümeti, bu sorunlarla birdenbire nasıl yüz yüze gelmişti?

İşte böyle bir zamanda, gazeteci Cengiz Çandar'ın bir yıl önce Yeni Şafak Gazetesi'nde dile getirdiği siyasi analiz, gündeme damgasını vurmuştu. 

AKP ye nasıl iktidar yolu açıldı? körfez savaşının etkisi


Çandar'a göre, ABD Ecevit'i istemiyordu; Çandar, bunu Ecevit'in ABD politikalarına körü körüne itaat etmemesine bağlıyordu. 
Yazılarda, Ecevit'in Saddam'a ve diğer Irak yöneticilerine 'sevecen', Amerika ve İngiltere'ye karşı ise 'kuşkucu' bir dil kullandığı gözlemleniyordu.
 
Washington'da Saddam Hüseyin rejimini hedef alan bulutlar koyulaşırken, Ecevit iktidardaydı. Tarih, Ecevit'in içinde ukde kalmaması için ona cömert davranmış gibi görünüyor.
Bu durum ne anlama geliyor?
Bülent Ecevit, Türkiye Başbakanı olarak görevde kaldığı sürece, Türkiye'nin Amerikalıların Saddam Hüseyin'i devirme operasyonuna katılma ihtimalinin oldukça düşük olduğu anlamına geliyor.

Bir başka noktaya daha işaret ediyor:
Eğer Afganistan'daki Taliban rejimine yönelik başlatılan, terörü ve terörist barındıran rejimleri hedef alan kampanya, her ne pahasına olursa olsun Irak'ı da içine alarak genişler ve bir 'Amerikan politikası' haline gelirse; o gün geldiğinde Bülent Ecevit'in Türkiye'de Başbakan olarak kalması mümkün olmayacaktır.
Cengiz Çandar böylesi kesin bir yargıda bulunma cüretini nereden almıştı?
Şimdi biraz geriye gidelim…
 
Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, Katar Emiri Halife El-Tani'nin onuruna 25 Aralık 2001'de verdiği yemekte Genelkurmay Başkanı Org. Kıvrıkoğlu ile bir araya gelmişti. 
Ecevit, ABD'nin Irak'a müdahalesi ve olası sonuçları hakkında sorular yönelttiğinde, Kıvrıkoğlu şu yanıtı vermişti: 

-- ABD'nin müdahalesi sonucunda Kuzey Irak'ta bir Kürt Devleti'nin kurulması gündeme gelebilir. Böyle bir durumu kabul edemeyiz. Türkiye buna kayıtsız kalamaz. Irak zaten fiili olarak üçe bölünmüş durumda. Irak'ın resmi olarak üçe bölünmesini Türkiye, Rusya, İran, Suriye ve genel olarak tüm Araplar kabul edemez. Arap topraklarında etnik bir başka devletin kurulmasını hiç kimse kabullenemez.

Bülent Ecevit'in Amerika ziyareti:


Genelkurmay, ABD'nin Irak'a müdahalesinin sonucunda oluşabilecek bir Kürt devletini Türkiye için tehdit olarak algılıyordu.

Başbakan Ecevit, ABD'ye giderken Fikret Bila'ya verdiği demeçte, Kürt devleti fikrine karşı olduğunu belirtmişti:
President Bush'a ileteceğim şunlar olacak; 

  • Irak meselesini çözebilirsek bu büyük bir başarı olur. 
  • Kuzey Irak'ta bir Kürt devletini kabul etmeyeceğimizi
  • Türkmenlerin haklarını koruyacağımızı.
  • Irak'ın toprak bütünlüğünün muhafaza edilmesi gerektiğini ve.
  • Müdahale durumunda ulusal güvenlik ve çıkarlarımız doğrultusunda askeri olarak pasif kalmayacağımızı söyleyeceğim.

Ecevit, 16 Ocak 2001'de Başkan Bush ile görüşmeden önce de, bu görüşlerini ABD Dışişleri Bakanı Grossman'a ifade etmişti:

Irak bölünmemeli. 
Bu, Türkiye için olumsuz sonuçlar doğurur. 
Irak'taki dağılma, bölgede büyük istikrarsızlığa neden olur. 
Bu yüzden Irak'ın toprak bütünlüğü hayati önem taşır. 
Türkmenler zarar görebilir. 
Güneydeki Şiiler, İran'ın etkisine girebilir.'
Sonuç olarak, Başbakan Ecevit, bir ABD müdahalesine destek olmayacaktı. 

Cengiz Çandar'ın ifadesi, "ABD'nin Ecevit liderliğindeki bir Türk Hükümetinin Irak'a savaş açamayacağı" artık anlaşılmıştı; 
Ecevit'in devrilmesi kaçınılmazdı.
Ama nasıl olacaktı bu?

Ecevit Hükümeti'nin düşürülme süreci, bir yandan MHP lideri Bahçeli'nin beklenmedik erken seçim çağrısı, diğer yandan Kemal Derviş'in iktidar partisi DSP'yi iç sorunlara sürüklemesi ile tetiklenecektir. Gerçekten de, 3 Kasım'da erken seçim yapılacak ve 20 Mart 2003 tarihinde ABD'nin Saddam'a karşı harekete geçtiği sırada Ecevit başbakanlık görevinden ayrılmış olacak. Türk tarihi, bu kritik dönemde ortaya çıkan erken seçim çağrısı ve Kemal Derviş'in DSP'ye karşı tutumu gibi olayları kesinlikle değerlendirecektir. 

Ve Amerika devreye giriyor.


Türkiye'de koalisyon hükümeti çeşitli sorunlarla uğraşırken, 16 Temmuz 2001'de, ABD Savunma Bakan Yardımcısı Wolfowitz, Irak krizi bağlamında Türkiye'ye bir ziyaret gerçekleştirdi. Olası bir Irak savaşında, ABD'nin Türkiye'den beklentilerini ve Irak'ta uygulayacağı politikaları açıklamak üzereydi.
 

ABD Başkanı Bush’un Ankara’ya verdiği sözler şuydu;


  1. Askeri harekat yarım bırakılmayacak; 
  2. ABD, Saddam sonrası Irak'ta, Türkiye ve uluslararası toplumla iş birliği içinde, Türkmenler de dahil olmak üzere azınlıklara saygılı, demokratik bir rejim kurulmasını sağlayacaktır. Türkmenlerin hakları korunacak, bir Kürt devleti kurulmayacak ve Kürtlerle bu konuda anlaşma yapılmayacaktır.
  3. ABD, Irak'ta sadece birkaç muhalif partiyle değil, tüm gruplarla diyalog halindedir. 
  4. Kerkük ve Musul'a yönelik Kürt emellerinin gerçekleşmesine izin verilmeyecek.
  5. Kürt partileriyle Irak'ın toprak bütünlüğü çerçevesinde iş birliği yapılacaktır. 
  6. Askeri harekat, Türkiye için mülteci sorununa yol açmayacak şekilde planlanacak ve yürütülecektir. 
  7. ABD, Türkiye'nin uğrayabileceği zararları tazmin etmeye çalışacak, bu Körfez Savaşı sırasında yeterince yapılamamıştır. 
  8. Türkiye, Irak'taki rejim değişikliğinden en çok yararlanacak ülkeler arasında olacaktır. 
  9. Kitle imha silahları konusunda etkili bilgi alışverişine hazırız ve Türkiye'yi Irak füzelerinden korumak için Patriot füzelerini konuşlandırmaya hazırız. 


ABD vaatleri MGK'da


 Temmuz 2002'de Milli Güvenlik Kurulu'nda ele alınan konular ve Dışişleri Bakanlığı'nın ilgili raporu şu önerileri içermekteydi: 

ABD ile Türkiye arasında gizli görüşme kanalları oluşturulması olumlu bulunmuş ve bu kanalların kurulmasının Türkiye'ye herhangi bir yükümlülük getirmeyeceği belirtilmiştir; 
Türkiye'nin Irak'ın geleceğiyle ilgili belirlediği Kırmızı Çizgiler, herhangi bir askeri harekatta dikkate alınmalı ve Türkiye'nin çıkarlarının zarar görmesi engellenmelidir; 
Saddam'ın devrilmesinin ardından Irak'ın yeniden yapılandırılma sürecinde, Türkiye ve ABD'nin ortak çalışması gerektiği vurgulanmıştır.

Rapor, ABD ile iş birliği yapılmasını, gizli iletişim kanallarının kurulmasını ve Türkiye'nin ulusal çıkarlarını belirleyen Kırmızı Çizgilerin korunmasını önermektedir.

Türkiye'nin Kırmızı Çizgiler neydi ?

 
Temmuz 2002'de, Dışişleri Bakanlığı'nda gerçekleştirilen üç yüksek düzey toplantının ardından Türkiye'nin Kırmızı Çizgileri belirlendi ve 14 Ağustos'ta resmi bir rapora dönüştürüldü. Başbakan Ecevit'in onayıyla yürürlüğe giren bu çizgiler şunlardı:

  • - Kuzey Irak'ta bağımsız bir Kürt Devleti'nin kurulması;
  • - Musul ve Kerkük'ün Kürt kontrolüne geçmesi;
  • - Kürtlerin bağımsızlığını teşvik edecek derecede merkeziyetçiliği azaltan yapıların oluşması;
  • - Türkmenlerin, Kürtler gibi Irak nüfusunun temel unsurlarından biri olarak kabul edilmediği merkeziyetçiliği azaltan yapıların kurulması;
  • - Meşru bir temel olmaksızın uluslararası bir müdahaleye katılım (Arap ülkelerinin tutumu bu konuda belirleyici olacaktır);
  • - ABD'nin bölgeye yönelik planları ve hedeflerinin tam olarak anlaşılmadan ve Türkiye için kabul edilebilir bir sonuç üzerinde anlaşmaya varılmadan herhangi bir müdahaleye katılım.

ABD'nin Irak'a müdahalesi sonucu bu Kırmızı Çizgilerin herhangi bir şekilde aşılması durumunda Türkiye'nin Irak'a müdahale edeceği anlamına geliyordu. 
MGK'da alınan 'gizli kanal' kararı gereğince, Ağustos ayında ABD'nin özel istihbarat ve operasyon ekipleri (Northern Iraq Liaison Elements Teams) Türkiye'ye gelecek, Türk özel kuvvetleriyle birleşerek Irak'ın kuzeyine geçecek ve ilk olarak KDP ve KYB örgütleriyle iletişim kuracaklardı. 

Ecevit Hükümeti ABD'yi beklemeden Kuzey Irak'a müdahale kararı alıyor:


5 Ekim'de Çankaya Köşkü'nde önemli bir toplantı gerçekleştirildi. 
Toplantıya Başbakan Ecevit, Dışişleri Bakanı Sina Gürel ve Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök katıldı. 
Zirvede, son gelişmeler gözden geçirildi ve ABD'nin müdahalesi olmadan Türkiye'nin Kuzey Irak'a bir kolordu gönderme kararı alındı. 
Kuzey Irak'ta zaten Türk askeri bulunmaktaydı. Bu güç, bir kolorduya takviye edilecek ve dünya kamuoyuna yakın savaş tehlikesi olarak açıklanacaktı. Sınıra bu amaçla takviyeler yapıldı ve erken seçim bahane edilerek bu kararın uygulanması yeni hükümete bırakıldı. 

15 Ekim’de ABD'nin yeni istekleri ile işler aniden değişti;


ABD, o güne dek ılımlı bir tutum sergilediği Türkiye'den kabul edilemez taleplerde bulunmaya başlamıştı. Bu talepler arasında:

  • 80.000 ABD askerinin Türkiye'de konuşlandırılması.
  • 250 ABD uçağının yerleştirilmesi.
  • Altı ana havaalanının (Batman, İncirlik, Diyarbakır, Afyon, Antalya ve Sabiha Gökçen) ve sekiz yedek havaalanının (Muş, Balıkesir, Konya, Van, Erzurum, Erzincan, Çiğli...) ABD'nin kullanımına açılması bulunuyordu. 
  • Ayrıca, Mersin, İskenderun, Samsun, Trabzon ve İzmir havalimanlarında tam kolaylıkların sağlanması.
  • Türkiye'de ABD'ye harekat eğitimi için alan tahsis edilmesi.
  • İlk aşamada dört milyon galon akaryakıt desteği verilmesi ve.
  • Irak'taki harekatta Türk topraklarının kullanılması isteniyordu. 

Ve seçim süreci:


Kasım; erken genel seçimi yapıldı;
AKP %34’le birinci parti oldu, iktidara yerleşti.
CHP %19,5 ile ana muhalefet oldu
Başta DSP ve MHP olmak üzere diğer partiler Meclis’e giremedi.

Ve AKP iktidarı başlıyor.


4 Aralık'ta, ABD Savunma Bakan Yardımcısı Wolfowitz, AKP lideri Erdoğan ve danışmanları Cüneyd Zapsu ile Egemen Bağış ile bir akşam yemeğinde buluştu. Erdoğan, ABD ile işbirliği takvimini bir peçeteye yazıp Wolfowitz'e sundu; keşif çalışmaları 15 Aralık'ta başlayacaktı, ancak o sırada Erdoğan henüz milletvekili değildi. 

10 Aralık; Erdoğan ABD’ye gitti. Başkan Bush ve Erdoğan’ın verdiği mesaj şuydu;
ABD-Türkiye omuz omuza.
8 Ocak; Türk ve ABD heyetleri arasında mutabakat sağlandı;
150 kişilik ABD askeri heyeti havalimanlarında keşif yapmak üzere Türkiye’ye geldi.
31 Ocak; MGK toplandı.
 

Irak’a müdahale ile ilgili alınan tavsiye kararları;


Anayasamızın 92’nci maddesinin uluslar arası yasallık koşulunun gerçekleşmesine bağlı olarak, istenmeyen olası gelişmelere karşı, tümüyle Türkiye’nin ulusal çıkarlarını korumak üzere gerekli görülecek askeri önlemlere işlerlik kazandırılmasına yönelik kararların alınmasını sağlayacak adımların, bir takvim uyarınca hükümetçe alınması konusunda tavsiyede bulunulması kararlaştırılmıştır.

6 Şubat: Meclis’ten ilk tezkere geçti, Buna göre, Türkiye’de havalimanlarının modernizasyon çalışması yapması için ABD’ye izin verildi.

24 Şubat: Başbakan Gül, Bakanlar Kurulu’nu topladı, Irak’a harekatla ilgili ilk tezkere Meclis’e gönderildi.

28 Şubat; MGK toplandı.31 Ocak’ta gerekli karar alınmış olduğunun, bu toplantıda Irak konusuna ilişkin bir görüş bildirilmedi.

ABD ile Irak'a ortak harekat tezkeresi:


1 Mart: TBMM’nde Irak’a harekat tezkeresi oylandı;
264 kabul
250 red ve 
19 çekimser oyla tezkere reddedildi .

Bu tezkerenin anlamı şuydu;
Türkiye olası bir ABD-Irak savaşında ABD’yi desteklemeyecekti.
Ama bakınız sonrasında neler oldu…

Erdoğan'ın milletvekili seçilmesi:


Akıl almaz oyunlar…
9 Mart; Siirt Milletvekilliği seçimi iptal edildi, yeniden yapıldı ve
Recep Tayyip Erdoğan, yeni yasal düzenlemelerden yararlanarak Siirt’ten milletvekili seçildi.
14 Mart; Başbakan Gül istifa etti, Tayyip Erdoğan Başbakan olarak atandı.
17 Mart; Başkan Bush Saddam Hüseyin ve oğullarına ülkeyi terk etmek için 48 saatlik süre tanıyan bir ültimatom verdi.
20 Mart; ABD öncülüğündeki koalisyon güçleri “Irak’ı kitle imha silahlarından arındırmak, Saddam Hüseyin’in teröre verdiği desteği kesmek ve Irak halkını özgürleştirmek” gerekçeleriyle saldırıya geçti.
20 Mart; Başbakan Erdoğan Hükümeti güvenoyu aldı.

Mecliste ikinci tezkere oylaması:


20 Mart; Erdoğan Hükümeti TBMM’ne ikinci bir tezkere sunarak,
Türk Hava Sahasının ABD uçaklarına açılmasını ve Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Irak’a gönderilmesi için izin istedi.
Aynı gün yapılan oylama ile tezkere 332 oyla kabul edildi.

20 Mart; Rusya Devlet Başkanı Putin, ABD’nin Irak operasyonunun siyasi bir hata olduğunu ve derhal durdurulması gerektiğini söyledi.
Fransa Cumhurbaşkanı Chirac: Irak savaşının gelecek için ciddi sonuçlar doğuracağını söyleyerek insani bir felaket yaşanmadan sona ermesini talep ederken;
ABD yönetimi uluslar arası hukuku ihlal etmekle suçlayan Çin de, ABD’nin Irak’a karşı başlattığı saldırının derhal durdurulmasını istiyordu.

Almanya ise, Irak’a karşı savaşın başladığı haberi federal hükümette derin endişe ve dehşet uyandırmıştır’ diyerek diplomatik bir dille rahatsızlığını gösteriyordu.
ABD-Irak savaşı 20 Mart sabahı saat 04.30’da başlamıştı, tezkere ise gün içerisinde geçmişti yani Meclis yetki vermeden AKP Hükümeti Türkiye’nin kapılarını ABD’ye açmıştı.
Bakalım sonrasında neler yaşanacaktır…

25 Mart; ABD Bush Yönetimi savaş bütçesine Türkiye için bir milyar dolar veya bunun karşılığında 8,5 milyar dolar kredi kullanma hükmü koydu.
9 Nisan; Bağdat düştü.
15 Nisan; KYB ve KDP militanları Kerkük ve Musul’a girdi.

Türk askerlerinin başına çuval geçirilmesi.

4 Temmuz; Süleymaniye’deki Türk Özel Kuvvetleri mensubu 11 asker ABD askeri tarafından tutuklandı ve başlarına çuval geçirildi.
18 Temmuz; ABD Türkiye’den Irak’a asker göndermesini talep etti.
7 Ekim; Erdoğan Hükümeti ABD’nin talebine uygun olarak Meclis’e tezkere sundu;
358 kabul, 183 red ve 2 çekimser oyla Irak’a asker gönderilmesi kabul edildi.
7 Ekim; KDP lideri Barzani, Türk askeri Irak’a gelirse, merkezi yönetimden çekileceğini açıkladı.
7 Ekim; Dışişleri Bakanlığı, hükümetin Meclis’ten aldığı Irak’a asker gönderme yetkisini kullanmayacağını açıkladı.

6 Kasım; Cumhurbaşkanı Gül, ABD Dışişleri Bakanı Powell ile görüştü.
Bu arada Barzani ve Talabani boş durmamış, Musul ve Kerkük’ü yağmalamıştı;
ABD, Irak kuzeyindeki operasyonu Kürt guruplar KDP ve KYB ‘ye bağlı peşmergelerle işbirliği içinde yürüttü.
Kürt guruplar ABD’nin en yakın müttefiki haline geldiler.

Türkiye Kırmızı Çizgi ilan ettiği Kerkük ve Musul’un akıbeti:


Peşmergeler, bu iki şehri neredeyse yağmalayarak, nüfus kayıtlarının bir kısmını yok ettiler ve bir kısmını da alıp götürdüler. 
Sonuç olarak, Kerkük fiilen Kürt grupların yönetimine geçti ve şehre bir Kürt Vali atandı. Böylece, Ecevit döneminde belirlenen Kırmızı Çizgiler, Barzani ve Talabani tarafından ihlal edildi, ancak Erdoğan'ın politikası buna tepki göstermedi. 

4 Temmuz 2003'te, Süleymaniye'de görev yapan bir Yüzbaşı, iki Üsteğmen ve sekiz Astsubay, ABD askerleri tarafından gözaltına alındı. 
Gözaltına alınan Türk askerlerinin başlarına çuval geçirildi, bu da yetmezmiş gibi, Barzani ve Talabani'nin Peşmergeleri gözetimindeyken. Tüm bunlar yetmezmiş gibi, başlarına çuval geçirilmiş Türk askerlerinin fotoğrafları çekilerek tüm dünyaya yayıldı; 
4 Temmuz, ABD'nin 1776'da kuruluşunun yıldönümüydü.

Erdoğan, gazetecilerin bu olay karşısında ABD'ye nota verilip verilmeyeceğini sorması üzerine, "Bu müzik notası değil" diyerek, olayın ciddiyetini göz ardı edecek kadar ilgisizdi. Irak savaşını tetikleyen Irak'ın kitle imha silahları iddiası ise, hiçbir zaman kanıtlanamadı. 

 A.Atam

Yorum Gönder

Yorum Gönder

Yorumlarda lütfen saygılı olun