ÖLÜM KİME GELİR

Bir Halil Cibran Öyküsü

Halil Cibran Ölüm Hakkında

Ölüm ne zaman ve kime gelir? Ne demişler zenginin kıyameti olan Ölüm, fukaraya bayramdır, zenginliğinin zirvesinde, gücünün doruğunda da olsan, evrende hüküm süren ölümdür, Ölüm kime gelir, yaşam neden çok değerlidir, derseniz, ölüm vardır çünkü yaşamı değerli kılan

Ölüm, hayatın sonu değil, başka bir evreye geçişi olarak görülebilir. 
Halil Cibran, ölümü korkulacak bir düşman değil, dostça bir rehber olarak tasvir eder. 
Ona göre, ölüm bizi bu dünyanın sınırlarından kurtarıp, ruhumuzun gerçek yurduna götürür.

Cibran, ölümü anlatırken, doğanın döngüsünden ve mevsimlerden örnekler verir. 
Ölüm, kışın bitişi ve baharın gelişi gibidir. 
Kış, bitkileri kurutur ve öldürür gibi görünse de aslında onları yeni bir yaşama hazırlar. 
Bahar geldiğinde, bitkiler yeniden filizlenir ve çiçek açarlar. 
Ölüm de böyledir. 
Bedenimiz toprağa karışsa da ruhumuz yeniden doğar ve başka bir aleme uçar.

Cibran, ölümü bir yolculuk olarak da betimler. 
Ölüm, bizi bu dünyadan alıp, tanrının huzuruna götüren bir gemidir. 
Bu gemiye binmek için korkmamalıyız. 
Çünkü bizi bekleyen yer, sevgi ve huzur dolu bir yerdir. Ölüm gemisi bizi sonsuzluğa taşır.

Cibran, ölümü kabullenmenin ve anlamlı bir şekilde yaşamanın önemini vurgular. 
Ölüm kaçınılmaz bir gerçektir ve her an gelebilir. 
Bu yüzden hayatımızı boş şeylerle doldurmamalıyız. 
Hayatımızı sevgiyle, iyilikle, sanatla ve bilgelikle süslemeliyiz. 
Ölüm geldiğinde, pişmanlık duymadan ve korkmadan gidebilmeliyiz.
Bir Halil Cibran Öyküsü, Ölüm kime gelir

Halil Cibran ölüm kime gelir

Gecenin sessizliğinde ölüm Arşı aladan yeryüzüne doğru iniyor, rüzgârı ile şehrin üstünü süpürüyor ve gözleriyle konutları de­liyor.
Parıldayan ay bedenlerin rüyanın kanatlarında yüzdüğü ve insanların derin uykuya teslim olduğunu söylüyor, ay ufuktan aşağı inince, şehir karanlık olunca, ölüm, hiçbir şeye dokunmamaya özen göstererek, aya ulaşana kadar evlerin arasında süzülüyor.

Zenginin ölümü

Issız caddeleri sokakları aşarak, zengin adamın yatağının yanına vardı ölüm.
Zengin adamın alnına dokununca uykuda olan gözleri büyük korkuyla açıldı.
Adam Azrail'i görünce korku ve pişmanlıkla karışık bir sesle
-- Defol ey kötü rüya.
Benden uzaklaş seni korkunç hayalet.
Sen de kimsin?
Bu saraya nasıl girdin?
Ne istiyorsun?
Burayı derhal terk et.
Çünkü bu evin efendisiyim, köle ve korumalarımı çağırıp seni öldürmelerini emrederim, dedi.

Bunun ardından Azrail usulca, ama yakıcı gök gürültüsüyle konuştu, ayağa kalk ve önümde eğil!
Adam karşılık verdi:
-- Ne istiyorsun?
Henüz işlerimi bitirmemişken buraya neden geldin?
Bendeki gücü görmüyor musun?
Güçsüz olana git, onu götür.
Senin o can alan kanlı pençelerini ve içi boş yüzünü görmekten nefret ediyor ve gözlerim senin korkunç damarlı rüzgâr ve kadav­ra bedenine bakmaktan rahatsız oluyorum.

Korkunç gerçeği anladığı sürenin ardından.
-- Ey merhametli Ölüm, hayır, hayır!
Söylenenlere aldırma.
Çünkü korku bile kalbin yasakladığını açıklar diye sözlerine ekledi.
Benim sayısız altınlarımdan ya da sayısız kölelerimin ruhundan al.
Ama beni bırak.
Hayat gerektiren yerleşimle hesaplarım var be­nim.
İnsanlardan çok altın alacağım var.
Limanlara daha ulaşmamış gemilerim var.
Senden talebim, hayatımı bağışla ölüm.
Doğaüstü güzellikler haremler sahibiyim.
Seçtiğin, benden sana hediye, ölüm, kula ver.
Benim tek bir çocuğum var ve onu bu dünyadaki her şeyden çok seviyorum.
Çünkü bu hayatta tek sevincim o.
Sana en değer verdiğim çok yüce bir kurban sunuyorum, onu al, ama beni bağışla, ö
lüm
Sen zengin değil, acınacak bir zavallısın, diye mırıl­dandı Ölüm.

Akabinde, bu dünyevi hırslara gark olmuş kölenin elinden tutarak onun gerçeklerini kaldırdı ve düzeltmek için bu ağır görevi meleklere verdi.

Yoksulun ölümü 

Ardından Ölüm bulabildiği en sefiline ula­şana kadar yoksulların konutları arasında yavaş yavaş yürü­dü, içeri girdi ve yatağının üzerinde muntazam yatan gence doğru yaklaştı.
Gencin gözlerine dokundu.
Ölümü yanı başında gören delikanlı ayağa fırladı.
Ardından sevgi ve umut dolu bir sesle:
-- Buradayım güzel ölümüm benim.
Ruhumu kabul et.
Çünkü hayallerimin umudusun dedi.
Onların zaferi ol, merhametinle kucakla beni ey sevgili ölüm, terk etme.
Tanrı'nın elçisi sensin.
Beni ona teslim et.
Hakikatin sağ eli ve iyiliğin kalbisin.
Beni ih­mal etme.

Gelmen için defalarca yalvardım, ama gelmedin.
Seni aradım, ama benden kaçındın.
Çağırmak için seslendim, duymadın.
Şimdi duyuyorsun, ruhumu sar sevgili Ölüm.
Ölüm gencin titreyen dudakların üstüne şefkatli elini koyarak, tüm gerçekleri kaldırdı ve onu kucaklayarak güvenle davranılması için kanatlarının altına aldı.

Gökyüzüne dönerken.
Ölüm ardına baktı ve onun uyarılarını fısıldadı:
Sadece yeryüzünde ebediyeti arayanlar, ebediyete geri dö­necektir.

Ölüm kimi zaman bir ceza olabilir, kimi zaman da bir armağan, çoğu kez ise bir lütuf 'tur, ve ölüm her şeyi herkesi eşit kılar''
'Ve he şeyin çözümüdür sonucudur ölüm
Ölüm kime gelir diye soracak olursanız zengin fakir yaşlı genç hiç fark etmez
Ve o kadar güzel bir yer olmalı ki, bir giden bir daha dönüp ardına bakmaz


0 Yorumlar

Yorumlarda lütfen saygılı olun