-->
zWZ3ZJ90R4zzhbql6NUZDSuEAK5vmsQ96TEJw5QR
Bookmark

ABDÜLHAMİT DİZİSİNDE ÇARPITILARAK ANLATILAN TOKAT ATMA OLAYI

  

ABDÜLHAMİT DİZİSİNDE ÇARPITILARAK ANLATILAN TOKAT ATMA OLAYI

Abdülhamit Hanın Rus büyükelçiyi tokatlaması senaryosu.
Tarihte böyle bir olay yaşandımı.
Okuyalım..
Manastır’daki Rus Konsolosu Rostkofski, bir karakolun önünden geçerken kendisine selâm vermediği gerekçesi ile Halim ismindeki nöbetçi neferin üzerine yürümüş, kırbaçla suratına vurmuş, izzetinefsi kırılan Halim de tüfeğini ateşleyip konsolosu yere sermişti...
Rusya’nın yanısıra İstanbul’daki bütün elçilikler ayağa kalkmışlar, neferin cezalandırılmasını istemişler ve Manastır’da alelâcele toplanan askeri mahkeme hem Halim’in, hem de hadise sırasında karakolun dışında bulunan bir diğer askerin idamlarına karar vermişti! Halim’in suçu “cinayet”,öteki neferin kabahati de “cinayete mâni olmamak” idi ve cezalar Ruslar’ın gönlünü almak için hemen infaz edilmişti!
Yazımdan sonra okuyucularımdan birhayli mail geldi. Hadisenin ayrıntılarını merak ediyor ve konu hakkındaki kaynaklara nereden ulaşabileceklerini soruyorlardı...

HATIRALARDA YAZILIDIR
Söyleyeyim: Yargılama ile alâkalı belgeler askerî arşivde yahut devlet arşivlerinde bir ihtimal duruyordur, tasnif edildi iseler bulunabilirler. Ama hadisenin ayrıntıları Enver ve Kâzım Karabekir Paşalar’ın otobiyografilerinde zaten vardır...
Aşağıda, Enver Paşa’nın daha önce rahmetli Halil Erdoğan Cengiz, sonra da tarafımdan yayınlanan otobiyografisinde bu konu hakkında yazdıklarını günümüz Türkçesi ile naklediyorum:
“...Bu sırada ortaya çıkan bir vak’a, büsbütün işi karıştırdı. Rusya Hükümeti’nin Manastır Genel Konsolosu Mösyö Rostkofski askerlere taarruza, rast geldiği yerde selâm vermediğinden dolayı azarlamaya ve hattâ bir topçu neferini darba kadar varmıştı.
Nüzhetiye Karakolu önünden geçerken orada bulunan jandarma neferi Halim konsolosu tanımadığından saygı göstermez. Konsolos bunun üzerine kırbaçla yürür. Nefer de askerlik namusunu korumak için ateş eder. Konsolos iki kolunu, vücûdunu delen bir kurşunla yere serilir.
Silâh sesi üzerine, kışladan olay yerine koşmuştum. Nefer sakinliğini bozmayarak ‘Ben vurdum’ dedi ve silâhını bana teslim etti. Derhal kurulan askerî mahkemede bulundum. Rusya Sefareti Baştercümanı Mandelstam’ın hükümete yaptığı hakaret bütün âsâbımı tahrik ediyor, ‘Âh, ne vakit iyi bir idare kurulacak, ne vakit bizi bu tahkirlerden kurtaracak bir hükümet teessüs edecek?’ diyordum.

MAHKEME İSMİNİ LEKELEDİ!
Bu sırada genel müfettişliğe tâyin edilmiş olan Hilmi Paşa, Manastır’da idi. Askerî mahkeme, Halim ile bir arkadaşının idamına karar verdi. Mahkemenin kâtibi olduğumdan verilen bu hükmün hiçbir kanuna dayanmadığını söylemeden geçemem. Öldürme hadisesinin jandarma tarafından kızgınlık neticesinde icra edildiğini konsoloshanenin askerî mahkemedeki vekilleri de tasdik ettiler. Bununla beraber idam hükmü ‘Nefer Halim, kızgınlıkla giriştiği öldürme eylemini taammüden tamamladığından ve arkadaşı da öldürmekten menetmediği için idamlarına karar verilmiştir’ şeklinde idi.
Askerî mahkeme, böylelikle ismini sonsuza kadar lekeleyecek bir hüküm vermiş oluyordu. İki nefere verilecek ceza en fazla on beş sene hapis ve beş sene kürek olacaktı. Hüküm böyle verildikten sonra idare kararı idama çevirebilir ama askerî mahkeme haksız bir muamele yapmış olmazdı.
Cezanın infazı sırasında sefaret baştercümanı benimle beraber seyre gitmek istedi. Mahkeme başkanı genel müfettişliğin bu emrini bana tebliğ etti fakat kabul edemeyeceğimi ricâ ettim ve uygun gördüler. Yalnız, ölen konsolosun cenaze alayı gittiği sırada bataryam beş pâre top atışına memur edilmişti, bunu yaptım. Maamafih bu olaydaki haksızlığı hiçbir vakit unutamayacağım”.
Hadise, Kâzım Karabekir’in 2008’de çıkan“Hayatım” isimli otobiyografisinin 150. sahifesinde de yazılıdır ve iki hatırat arasındaki fark, Karabekir’in Enver Paşa’nın idam mahalline gittiğini yazmasıdır.
İşte diplomasi, daha doğrusu “tâviz”tarihimizin şimdi hiç hatırlamadığımız ilk şehidleri olan Halim ile ismini bilmediğimiz diğer neferinin hüzünlü hikâyesi...

Grigory S. Scherbina 1903'de o zamanlar Osmanlı sınırları içinde yer alan (bugün Kosova'da) Mitroviçe'ye konsolos olarak atanmıştı.
>
Ruslar bölgeyi rakip Avusturya-Macaristan'a bırakmak istemediğinden konsolosluk açmıştı, ancak yerli Arnavutlar Rus konsolos istemiyordu



Arnavutların gerilim yaratmasından çekinen Osmanlı, uzun süre Rusları çeşitli bahanelerle Mitrovice'de konsolosluk açmasını geciktirdi.

Sonuçta Rus konsolos Mitroviçe'ye aşağıdaki istasyondan geldi.
Kendi gelmeden ölüm tehditleri başlamıştı bile.
Tehdit eden İsa Bolatin'di.


>
Arnavut deruhdeciydi İsa Bolatin'in karmaşık ilişkileri vardı. Abdülhamit'e yakındı. Bölgede eşkıya-yı meşahirden sayılıyordu.
>


>Rus konsolos Scherbina tehlikede olduğunun farkındaydı ama tüm uyarılara rağmen çevre köylere gitmekten, kasabada dolaşmaktan çekinmiyordu .



>Konsolosun 2.ayı dolmamıştı ki, zaten sürekli karışıklık çıkaran 1200 kadar Arnavut Mitrovica'ya saldırıya geçti
konsoloosu istemiyorlardı .


>
Osmanlı askeri, kasabaya yürüyen Arnavutlara top atışıyla cevap verdi; yüzlercesi öldü ve ayaklananlar dağıldı.
>Olayın ertesi günü, Rus konsolos istasyon civarındayken
hastalık bahanesiyle birliğinden ayrılan Osmanlı askeri İbrahim tarafından vuruldu>
>
Konsolos yaralanır, vuran Arnavut kökenli asker Muhacir İbrahim de yaralı ele geçirilir. Osmanlı derhal Mitroviçe'ye doktor gönderir.



>Konsolos 10 gün sonra ölür.
Tetikçi İbrahim ise idama mahkum edilir.
Ancak Rus çarı affedilmesini ister ve ömürboyu kürek cezası verilir


>
Rusya Mitroviçe'ye hemen yeni konsolos atar. Osmanlı üzerinde ciddi baskısı vardır Rusların. Konsoloslara yeni suikast riski de vardır.
>
Mitroviçe Rus konsolosunun suikast sonucu öldürülmesi, başta Rusya ve Osmanlı arasında büyük krize neden olmaz. Ama olay bununla kalmaz.
>
Konsoloslar güçlendikçe şımarmış ve garip taleplerle gelmeye başlamışlardı. Osmanlı ise bu taleplere karşı koyamayacak durumdaydı.
>Osmanlı'da en imtiyazlı olanlar Rus konsoloslardı.
Osmanlı askeri Rus konsolosa selam durmak zorundaydı!
Durmadığında büyük olay çıkıyordu>
>
Sonraları askeri selam ayrıcalığına, Fransız konsolosların TERCÜMANLARI bile sahip oldu. Osmanlı askeri ise bu durumdan çok rahatsızdı.
>
>
Manastır'ın Rusya konsolosu Rostkovski tam arıza bir tipti.
Halkı aşağılar, Osmanlı askerine hakaret eder ve hatta kırbaçladığı olurdu!



>Birgün dananın kuyruğu koptu:
Rus konsolos bir Türk askerin selam vermediğini gördü.
Üzerine yürüdü ve jandarma Abbas konsolosu burda vurdu .



>Olayın tam olarak nasıl gerçekleştiğini her ülke kendine göre yorumladı(paylaşçam).
Ama sonuçta Rus donanması İstanbul'a doğru yola çıktı>



>2.Abdülhamit karasularına giren Rus donanmasına karşılık olarak çiçek yolladı (şaka değil)! Konsolosu vuran asker hızla yargılandı, asıldı>



>
Öldürülen Manastır Rusya konsolosuna önce Manastır'da, sonra Selanik'te askeri ve dini bir tören yapıldı. Fotoğraf bu törenden.





>Osmanlı, Rus baskısıyla askerini haksız bir şekilde yargılayıp astıkta sonra bir de olayla alakasız bir çok kişiyi azletti ve hapse attı.>
>
Konsolosun öldürülmesi ve sonrasında yaşanan tüm gelişmelere şahit olanlardan biri de o sırada Manastır'da görevli olan Enver Bey idi.





>Bu olayda Osmanlı'nın yaşadığı acziyet
orduda görevli subaylar ve halk arasında ciddi rahatsızlık yaratmıştı.
Abdülhamit'e tepki büyümüştü>
>
1903 yılı içinde Makedonya'da iki Rus konsolosun öldürülmesi, zaten Rusya baskısı altında ezilen 2.Abdülhamit'i iyice köşeye sıkıştırdı.





Yukarıda anlattığım olayda, 1903'de Manastır Rus Konsolosu Rostkovski'yi vuran Halim adlı nefer fotoğrafta kelepçeli olarak görülüyor (altında + işareti olan).
Rusya'nın zorlamasıyla Halim ve "kendisini engellemediği için" arkadaşı Abbas idam edildi.





Yorum Gönder

Yorum Gönder

Yorumlarda lütfen saygılı olun