-->
zWZ3ZJ90R4zzhbql6NUZDSuEAK5vmsQ96TEJw5QR
Bookmark

27 MAYIS'A GİDEN YOL

27 Mayıs ihtilal süreci nasıl gelişti nasıl oldu
27 Mayıs ihtilal süreci nasıl gelişti nasıl oldu


Şartlar tamam olursa ihtilal meşru bir haktır, 27 Mayıs ihtilal süreci nasıl gelişti nasıl oldu, 27 Mayıs Anayasa ve Hürriyet bayramı mı? Yoksa askeri vesayet mi idi, niçin yirmi yıl bayram olarak kutlandı, mademki vesayet idi, neden bir ihtilal sonucu asker tarafından kaldırıldı, 27 Mayıs darbenin ana gerekçesi ne idi, ekonomik mi, sosyal ya da siyasal mı idi.
27 Mayıs'ın günümüz ile benzerliği var mı?

27 Mayıs ihtilali 


27 Mayıs 1960 Cumhuriyet tarihinde yapılan ilk askeri darbedir.
Askeri darbede emir komuta zinciri yoktur, otuz yedi düşük rütbeli subayın planları ile icra edilmiştir.






27 Mayıs Türk silahlı kuvvetlerinin, Cumhuriyet tarihinde ilk kez yönetime el koyduğu bir askeri darbedir, sonucunda on yıldır iktidarda bulunan Demokrat Parti devrilir
Cumhurbaşkanı, başbakan, bakanlar, hepsi hapsedilir.

Türkiye de ihtilaller tarihi


Atatürk, Samsun'a çıktığında bir dizi çalışmanın ardından silah, ordu temin edebilir ve işgale teslim olan yönetimi darbeyle devirebilirdi, hatta İstanbul'daki hükümet onun böyle bir hamle yapabileceğinden bile endişe ediyordu.
Mustafa Kemal'in Anadolu'ya gönderilme nedenlerinden biri buydu, İstanbul'dan uzaklaşmasını sağlamak

Mustafa Kemal Paşa bir darbeye kalkışsa idi, Birkaç paşa ve askerle yapılacak darbe yüksek ihtimalle başarıya ulaşırdı.
Peki ya sonra?
Atatürk kolay olanı değildi, paşa zor olanı seçti.
Silah ve zor kullanmak yerine önce halkı yanına çekti.
Milleti kurtuluş hareketinin bir parçası haline getirdi.
Sırtını darbeye değil, Anadolu insanına dayadı


Sivas kongresi
Sivas kongresi 


Üstteki fotoğraf Sivas kongresi dönemine ait.
Kongreye mareşal üniformasıyla katılmayı reddedip, bir dostundan ödünç takım elbise aldı.
Mesaj veriyordu, bu hareket bir darbe değil, halk hareketiydi, üniformanın ve silahın değil, milletin gücüne güveniyordu.
Mustafa Kemal, 1919 yılından 1921'e kadar halkın örgütlenmesi için çaba harcadı.
Birkaç önemli il merkezini ele geçirerek başarıya ulaşacak bir darbe tasarlamaktan ziyade Anadolu'nun köylerine halkın ayağına gitti
Anadolu halkı ile bütünleşti.

1930'lu yıllara gelindiğinde hükümette liberal ve girişimci kanadı Celal Bayar temsil ediyordu.
Başbakan İnönü ise temkinli ve çekingendi
Ve 1937 yılında Atatürk, İsmet İnönü'yü geri çekip, Celal Bayar'ı sahneye sürdü.
Tercihini bu yönde kullandı.
Lakin bu tercih 1938 yılında inkitaya uğradı

İsmet İnönü tek adam devri

Yıllardır süren ikinci adamlık statüsü, İnönü'nün 1938'den sonra tartışmasız olarak Atatürk'ün yerine geçmesini sağladı.
Böylece seçkinci bir elitin devleti yönettiği totaliter anlayış hüküm sürmeye başladı.
Türkiye'nin bir anlamda ELİTİZM'İ uyguladı yıllardır
Bu dönem tam 12 yıl sürdü.
İsmet İnönülü yıllar, Atatürk'ü yıllardan oldukça farklıydı.
2. Dünya Savaşı'nın yarattığı ekonomik ve siyasi ortam, durumu daha da rahatsız edici bir hale getirdi.
Savaş dönemindeki uygulana sosyal ve ekonomik politikalar, inkılapçı yönetimle halk arasındaki bağ kopardı
Sunuç itibarı ile devlet ve millet birbirine yabancılaştı

İsmet İnönü 2. Dünya savaşın ardından, önceTürkçülerle, sonra halkçılar ile bağını koparak bir dizi yargılama faaliyetlerine başladı.

Sovyetler birliğinin Türkiye'ye karşı 1946'da başlayan agresif tutumuyla birlikte Cumhuriyet, ABD ile bağımsızlık politikasını terk eden anlaşmalar imzalamaya başladı.

Çok partili dönem

Hem ABD hem de Batı'dan gelen çok partili düzen seslerine kayıtsız kalmayan İsmet İnönü, uzun zamandır kendisine muhalefet bayrağı açmış olan geleneksel rakibi Celal Bayar'a gerçek bir muhalefet olma şansı sundu.
Ve Celal Bayar ile demokrat parti doğdu.
Demokrat Parti, devleti yöneten seçkinci elitin küstürdüğü
  • Sermaye sahipleri
  • Devletin dışladığı eşraf,
  • Köylü ve;
  • Dini bir takım tarikat ve cemaatlerin üzerine kuruldu.
1950 seçimlerinde Demokrat Parti, sandıkta çoğunluğu sağladı
Demokrat Parti, diyet olarak evvela Arapça ezanı geri getirdi.
Bu bile yetmişti halka
Diğer yandan ismet İnönü hükümeti'nin başlattığı "ABD yanlısı" dış politika,
Demokrat Parti döneminde de artarak devam etti.
Savaş döneminin kötü anılarını silecek türden ABD destekli bir tarım politikası başladı. 
Kıtlık, yerini bolluğa bıraktı.
Başbakan Menderes bir yandan ABD'den sağladığı yardımlarla halkını mesut ediyor, öte yandan verdiği tavizlerle Atatürk'ün tarafsızlık politikası iyiden iyiye "ABD güdümlü dış siyasete" evriliyordu.

Menderes Hükümet'inin Kore savaşına asker göndermesi, NATO'ya girişini sağlarken, Avrupa'ya tarım ürünleri ihraç edilmeye başlanması da iç piyasayı canlandırmıştır.

Buna mukabil, imzalanan ikili anlaşmalarla birlikte, Atatürk döneminden kalma sanayi atılımları da terk edilmeye başlandı

Verilen tavizler sonucunda Türkiye 1952'de NATO'ya girdiğini sandı.
Aslında olan şey NATO'nun Türkiye'ye girmesiydi.
Atatürk'ün demiryolu politikası terk edildi ..
NATO'nun talepleri doğrultusunda kara yolu politikası devreye girdi.
Türkiye, NATO'nun stratejisi doğrultusunda ordusunu ve alt yapısını değiştirmeye başladı.
Yollar, olası Sovyet işgaline karşı, uygun bir mücadele verilebilecek şekilde dizayn ediliyordu.
İstanbul'da Vatan ve Millet caddeleri projeleriyle pek çok Sinan mescidi yok edildi.
İmzalanan askeri anlaşmalar sayesinde Türkiye'de, ABD'nin finanse ettiği "derin" yapılar kuruldu.
Kurumlara ABD'li danışmanlar atanmaya,
Ödenekler için ABD'ye borçlanılmaya başlandı.
On yılda on binlerce Amerikan yardım personeli Türkiye'ye yağdı.
Anlaşmaların TBMM'den onaylanmak zorunda olması sorun haline gelince, bu yöntem terk edildi.
İkili anlaşmalar artık hükümet tarafından onaylanacaktı.
Bu yöntemle 50'ye yakın gizli ikili anlaşma imzalandı.

ABD'nin talepleri doğrultusunda Yabancı Sermayeyi Teşvik Kanunu ve Petrol Kanunu yürürlüğe girdi.

Köylünün uyanmasını engellemek için köy enstitüleri kapatıldı. Kanunlar öylesine taviz doluydu ki, dönemin ABD büyükelçisi bile şaşkınlığını gizleyemiyordu, lakin balayı kısa sürdü.
Kore savaşının sona ermesi,
Avrupa'nın zirai ürünlerde Türkiye'ye ihtiyacının azalması ve bir takım başka gelişmeler, 1953'e dek süren olumlu gidişatı etkiledi.

1955'ten itibaren enflasyon ciddi artışlar kaydetmeye başladı.
1950 yılında 263 milyon dolar olan ihracat, 5 yılda 313 milyon dolara yükseldi.
Aynı dönemde 286 milyon dolar olan ithalat ise 500 milyon dolara sıçradı.

1957 yılına gelindiğinde enflasyon %20'yi aştı.
Gücünün zirvesinde olan Menderes, 1954 seçimlerinde %56 oyla gibi kırılması güç bir rekora imza atmıştı, sadece üç yıl sonra, 1957'de oy oranı %47'ye düştü.
Sadece bir yıl sonra ciddi bir ekonomik kriz başladı.
Büyüme oranı %0,6'ya düştü.
Türkiye'nin alacaklıları toplandı ve hükümete bir takım yaptırım listesi sundu. %300 oranında devalüasyon yapıldı.

Develüasyonlar ve moratoryum

Cumhuriyet tarihinin en büyük devalüasyonu, Dolar 2,8 TL'den 9 TL'ye yükseldi.
Talep edilen diğer tavizler de uygulandı ve böylece Menderes kontrolü kaybetmeye başladı.
1958 yılına gelindiğinde artık borçlar ödenemez duruma gelmişti
Menderes Moratoryom ilan etti.
27 Mayıs'ın ekonomi tarafı nedense hiç konuşulmaz.
Oysa Devrim ile simgeleşen milli üretim anlayışı da ihtilalinin bir getirisidir.

Ekonomi yeri malı yurdun malı sloganı ile içselleştirilecekti.
Bu borçlar ihtilalden sonra halktan yardım istenilerek kapatılmaya çalışılacaktı.
Sadece ekonomi alanında değil, dış politikada da Türkiye'nin itibarı yerle bir olmuştu.
Ezanları Türkçeleştiren Menderes ..
1957 yılında İngiltere ve Fransa'nın Mısır'ı işgalini destekleyecektir

Irak'la birlikte orta doğuda tepki çeken gelişmeler gerçekleştirmişti, 1958'de Irak'ta yaşanan darbeyle birlikte Türkiye, bölgede iyice yalnızlaştı.

Oy oranı düşen Menderes, bu kez ülkede gerilim politikası uygulamaya başladı.
Komünist tehlike ön plana çıkarılarak baskı politikası uygulanmaya kondu.

Basında yasaklar dönemi


Bazı gazete köşeleri boş çıkmaya başladı dört yılda 200'ün üzerinde gazeteci kısa süreli hapis cezaları alacaktı.
Diğer bir baskı, protesto ve yürüyüş konusunda yürürlüğe kondu.
CHP genel sekreteri izinsiz toplantı yaptığı için tutuklandı.
Aydın'ın Demokrat Partili belediye başkanı, şehirdeki toplantı salonunu CHP'ye açtığı için azar işitti.
CHP toplantıları yapılacağı zamanlar elektrikleri kesilmeye başlandı.
Muhalefetteki diğer bir partinin genel başkanı Osman Bölükbaşı'nın dokunulmazlığı kaldırıldı ve tutuklandı.
Gelişmeler üzerine DP'nin dört kurucusundan biri olan Fuat Köprülü partiyi tanıyamadığını söyleyip ayrıldı.
Yaşanan gerilim üzerine Menderes,
Bir zamanlar Atatürk'e de suikast girişimi" düzenlendi diyerek, 1926 suikastini örnek gösterdi ve suikastçıların idam sehpasında can verdiğini hatırlattı.

Vatan cephesi kuruluyor

DP'ye desteğin iyiden iyiye erimesi üzerine Vatan Cephesi adında yeni bir hareket başlatıldı.
Halk, Vatan Cephesi'ne davet ediliyordu ve radyoda tüm gün cepheye katılanların isimleri okunuyordu.
Tüm bu gerginliğin içinde 1959 yılında İngiltere'ye giden Menderes bir uçak kazası geçirdi. Tesadüf eseri kurtuldu.
Dönüşte İnönü kendisini Ankara garında karşıladı.
Gerilim bir tutam yumuşadıysa da eski haline geri döndü.

İsmet İnönü'ye linç girişimi

Tam da bu dönemde bir "el" düğmeye bastı ve işler çığırından çıkmaya başladı.
Uşak'a giden İnönü'ye linç girişimi gerçekleştirildi.
Kayseri seyahati engellenmeye çalışıldı.
İnönü'nün gittiği yerlerde güvenliği asker sağlıyordu.
Askerlerin İnönü'ye gösterdiği yakınlık iktidarı daha da tedirgin etmeye başladı.

1960 yılında CHP hakkında soruşturma açıldı. 
Suçlamalar arasında partinin suç örgütü kurduğu, silah depoladığı, isyana hazırlandığı gibi tuhaf ve akıl almaz iddialar vardı.

Tahkikat komisyonları

Nihayetinde Nisan ayında 15 üyeden oluşan ve son derece geniş yetkilere sahip olan Tahkikat Komisyonu kuruldu.
Komisyonun CHP'yi ve basını denetleme, mahkeme kararı olmadan gazeteleri kapatma gibi yetkileri bulunuyordu.
Komisyon ilk iş olarak siyasi faaliyetleri yasakladı ve komisyon hakkında yapılan haberlere sansür uyguladı.
Komisyona, basını yargılayacak ve cezalandıracak ek yetkiler sağlandı.
Gelişmeler üzerine İnönü TBMM'de

Şartlar tamam olursa ihtilal meşru bir haktır. 

Bu gidişle sizi ben bile kurtaramam, dedi.
Bu söz, kimi çevreler tarafından darbeye çağrı olarak yorumlandı.
İnönü'nün damadı Toker bu konuşma için;

İsmet Paşa yeşil ışık yakmasa da sarı ışık yaktı yorumunu yaptı.
 
Orduda bir süredir yaşanan kımıldanmalar komisyon gelişmesinin ardından artmaya başladı.
Komisyon faaliyetlere tam gaz devam ediyordu.

Siyasi gösteriler yasaklanıyor

Bazı CHP'liler ifadeye çağrıldı, baskılar sonucunda üniversiteler kaynamaya, protestolar artmaya başladı.
Polis müdahalesinde bir öğrenci hayatını kaybetti.
Pek çok öğrenci gözaltına alındı.
Müdahale için bölgeye gönderilen ordu birlikleri, öğrencilerin destek sloganları karşısında halkla bütünleşmeye başladı.
Benzer olaylar başka şehirlerde de yaşanmaya başlayınca üniversite faaliyetleri durduruldu.
Basın, üniversite ve benzeri faaliyetlerin durdurulması üzerine etrafı akla hayale gelmeyecek dedikodular sarmaya başladı.
Hükümetin pek çok öğrenciyi öldürüp gömdüğü yalanı bile uyduruldu.
Orduda başlayan homurtular istihbarat servisine soruluyor fakat istihbarat, olanlar hakkında bilgi vermiyor, durumun sakin olduğunu söylüyordu.
Kısa süre sonra kara kuvvetleri Menderes'in yakın arkadaşına bir mektup yazdı.
Menderes'in cumhurbaşkanı olması talep edildi.
Menderes bu gelişme üzerine istifa kararı aldı.
Celal Bayar ise devreye girip vazgeçirdi.
Kara kuvvetleri komutanı Cemal Gürsel üç ay izne gönderildi.
Döndüğünde emekliliği gelmiş olacaktı ve devreden çıkarılmış bulunacaktı.

555 K

Muhalefet 5 Mayıs günü için 555 K isimli 5. ayın 5. günü saat 5'te, Kızılay'da gösteri planladı.
Menderes'in eyleme gelmesi üzerine ortalık karıştı.
Bunun üzerine Menderes bölgeden güçlükle uzaklaştırıldı.
Menderes soluğu Ege'de aldı ve İzmir'de kendisine büyük bir karşılama düzenlendi.
Bölge halkının yoğun desteği, istifa kararından vazgeçirdi.
21 Mayıs'ta Ankara'ya dönüşünde Harbiye öğrencileri tepki olarak yollara döküldü.

Menderes darbe geleceğine inanmıyordu

Esasen Menderes'e darbe yapılacağı ihbarı 1957 yılında yapılmıştı.
Fakat hükümet bu ihbarın üzerine gitmek yerine ihbarı yapan yüzbaşıyı cezalandırmıştı.
Bu defa başka duyumlar geliyordu
Fakat Menderes darbe olabileceğine ihtimal vermiyordu.
Menderes ziyaret için Eskişehir'e gitmeden önce Celal Bayar'la konuştu.
Bayar ve genelkurmay başkanı Erdelhun, sıkı yönetim yetkilerinin artırılacağı yeni bir yarı-askeri dönem için plan tasarlıyordu.

Eskişehir havalimanına inen Menderes, kendisini karşılamak için gelen subayların selam vermek yerine arkasını döndüğünü görünce beyninden vurulmuşa döndü.
 
Subaylar için hazırladığı konuşmayı değiştirdi.
Konuşmasında tahkikat komisyonunun görevine son verileceği gibi bazı ılımlı açıklamalar yaptı.
Fakat "bir el" mikrofonun kablosunu kesmişti ve konuşma yeterince duyulamamıştı.

27 Mayıs darbesi 

Nihayetinde 27 mayıs sabahı harekete geçen ordunun albaylar sınıfı, kısa süren bir darbe hareketiyle hükümeti devirdi.
Bayar, Menderes ve diğer hükümet üyeleri tutuklanıp Yassıada'ya gönderildi.

Darbe gerçekleşmeseydi
Menderes, bir kaç hafta sonra ekonomik destek için yönünü Sovyetler Birliği'ne dönecek ve muhtemelen yıllardır uyguladığı ABD yanlısı politikadan çark edecekti

Ama olmadı.
Türkiye'nin ekonomik durumu oldukça kötü durumdaydı ve askerin maaşını ödemek bile tehlikedeydi.
Darbe yönetimi ilk iş olarak ABD'ye yöneldi ve talepler doğrultusunda orduda önemli sayıda asker emekli edildi.
Darbe yönetiminde bulunan Türkeş ve Özdağ gibi bağlantısız bazı subaylar, darbenin lideri Cemal Gürsel tarafından pasifize edildi ve görevden uzaklaştırıldı.
Böylece darbe yönetimi ABD'nin güdümüne girmiş oldu. 


Sonuç olarak ordu,Cumhuriyet tarihinde ilk kez silah zoruyla siyasete müdahale etti.


Yanlışlar, askeri üniformanın sağladığı güçle çözülmek istendi. 
Neticede darbe oldukça kolay gerçekleşmişti
Fakat milletin iradesi hiçe sayılmıştı
Millet, tepkisini 1965 yılında yapılan seçimlerle gösterdi.
Demokrat Parti'nin destekçisi olan Adalet Partisi %52,9 oy oranıyla tek başına iktidar oldu.
Menderes dönemi büyük hatalar, önemli tavizler ve vahim yanlışlar içeren ibretlik bir dönem olarak tarihteki yerini almıştır.


SONUÇ


27 Mayıs bir darbe ve ihtilal değil, devrimdir.
Seçilmiş diye hiç kimsenin ülkeyi Amerikan eyaleti yapma ya da cumhuriyet kazanımlarını hiç etme hakkı yoktur.


إرسال تعليق

إرسال تعليق

Yorumlarda lütfen saygılı olun