Kıyafetler çöplükten
Bir yıl önce su içtiğimiz pet şişeyi , malzeme taşıdığımız poşeti ertesi yıl kıyafet diye üzerimize giyer hale geldik .Kıyafetlerde artık eski kalite yok, çünkü Türk malı kumaşlar artık yok, Türk halkı hormon yiyip kimyasal giymeye başladıkça, doktorlardan çıkmaz oldu.
Petro kimya sanayi geliştikçe, tekstilde mertlik bozuldu, bizim bu gün tu kaka ettiğimiz bir Sümerbank'ımız vardı, elbisesi eskimez, ayakkabısı delinmezdi, altına defalarca pençe yapılır yıllarca giyilirdi, ya bu gün
Çöpler çoğaldı Çoğalan çöpler bir kısım insana iş kapısı oldu
Çöpten karnını doyuranlar olduğu gibi , çöpleri değerlendiren sanayi kuruluşları da ortaya çıkmaya başladı .
Çöpler çoğaldı Çoğalan çöpler bir kısım insana iş kapısı oldu
Çöpten karnını doyuranlar olduğu gibi , çöpleri değerlendiren sanayi kuruluşları da ortaya çıkmaya başladı .
Bugün kendi çöpümüz yetmiyor, çöp ithal eden bir ülke haline geldik. Elli yıl önce çöplüklerde soba külünden başka bir şey bulunmazdı. Bir çivi bile çöpe atılmaz, düzeltilip tekrar kullanılırdı. Yiyecek artıkları hayvanlara verilirdi. Çöplüklere kıyafet atıldığına ise hiç rastlanmazdı. Eski kıyafetler taraklara gönderilir, yorgan ve döşek yapılırdı.
Çocukluğumuzda bir giysi yıllarca giyilirdi, ağabeyin kıyafetlerini küçük kardeşler kullanmaya devam ederdi. İleriki yaşlarda da uzun süre giysin diye elbiseler bir beden büyük alınır, leke göstermesin diye koyu renkler tercih edilirdi.
Kumaşların renkleri solmaz, atmazdı. Ayakkabıların derisi yüzülse de kolay kolay yırtılmaz, parçalanmazdı; taban köselelerine ek yapılarak yıllarca giyilirdi. Artık firmalar böyle dayanıklı kıyafetler üretmiyor.
- Her şey sun'i
- Her şey kimyasal
- Ve ömürleri çok kısa
- Bir sezonluk , o da çok itinalı giyilirse .
Astronomik fiyatlarda kabanlar, bir buçuk metre kumaş (polyester ya da naylon), bir buçuk metre astar, yarım kilo sünger, bir fermuar, iki vatka ile üretiliyor. Malzeme kalitesi sıfır, işçilik fabrikasyon. Fiyat ise astronomik. Kullanım süresi maksimum bir sezon.
Ceketlere baktığında, kol ağızları ve yakaların insan teni ile temas ettiği yerlerde renk bozulmaları olduğunu fark ediyorsun. İnsan teri kumaşın kimyasalıyla temas ettiğinde, kumaşın boyasını içine çekerek bir tepkimeye giriyor ve bu da yaka ve kollarda renk bozulmasına yol açıyor.
Pantolonlarda ve ceketlerde sadece güneş değil, gün ışığını alan bölgelerde bile renkler soluyor. Kumaşın insan vücuduyla temas ettiği yerlerde beden, gün ışığı gören kısımlarında ise hava, boyamada kullanılan kimyasalları alıp götürüyor.
Moda diye sunulan yeni nesil birçok kanserojen kumaş, doğal tekstil hammaddeleri olan yün, pamuk, keten ve kenevirin pabucunu dama atmış gibi görünüyor.
Doğal ürünler tekstilde değer görmüyor, illa ki kimyasal kullanılıyor. Tekstilde artık yeterince tercih edilmediği için yün para etmiyor. Keten ve pamuk da gözden düştü. Kenevir zaten tabu haline gelmiş durumda. Doğal kök boyalar ise unutulmuş. Oysa bir zamanlar dünya markası kaliteli kumaşlarımız vardı; İzmir Yün, Dormex, Bahariye. Ancak kimyasal yöntemlerle üretilen imitasyon kumaşlar, bu kaliteli ürünleri alt etti.
Isıtmayan sözde yün kabanlar Paltolar aslında çöp:
Üşüten kabanlar... Vatandaş sıcak tutar diye kaşe kaban alıyor, kış ortasında donuyor. "Niye ısıtmıyor bu kaban?" diye sorulunca, ısıtmaz çünkü kabanda yünün 'y'si yok! Safi naylon ve polyester. Bir kısım sahtekar sanayici, etiketine %100 yün diye yazmış. Külliyen yalan! Çünkü biliyor ki kontrol eden yok, sahtekarlığın cezası ise hiç yok.
Sonuç olarak, kaliteli bir kaşe kaban yirmi yıl giyilebilirken, imitasyon bir kaban en fazla bir sezon dayanıyor. Ertesi sene yine kaban arayışı başlıyor. Hayat, AVM'lerde giysi aramakla geçiyor. Öyle bir tüketim toplumu haline geldik ki, her şey kullan-at mantığında.
İşin en vahim kısmı şu ki, geri dönüşümden elde edilen materyallerle giysi üretiliyor. Tek kelimeyle çöpten giysi!