26231957
Bookmark

YAZMA ARZUSU: ADALETSİZLİĞE KARŞI BİR DİRENİŞ

Yazma Arzusu

Yazma İhtiyacının Kaynağı: Anlatma, Anlaşılma, Anlama

Yazma İhtiyacı: İçsel Bir Zorunluluk mu, Kültürel Bir Refleks mi? Neden yazma ihtiyacı duyarız

Yazı yazmak, "Elimden geleni yaptım" diyebilmenin somut, yazılı kanıtıdır. yazmak, sadece kendi vicdanınızı rahatlatmakla kalmaz, aynı zamanda çocuklarımıza ve gelecek nesillere bırakacağımız, mevcut adaletsizliklere, kör taassuba ve ayrımcılığa karşı duruşumuzu belgeleyen korkusuz bir mirastır.  

Yazmak, herkesin harcı değildir, edebiyatçı olmak kolay iş değildir. Sanatçı olmak ise bambaşka bir şeydir, Allah vergisidir. Ancak eli kalem tutan herkes bir şekilde yazar, karınca kararınca. Peki kimler yazmaz, bilir misiniz? Bukalemun gibi insanlar yazmaz.

Bukalemun gibi insanlar, girdikleri her toplumda çıkarları uğruna yalakalık yaparak yandaşlık ederler. Bu yüzden yazmazlar, yazamazlar.

Yazmak; nedir yazmak? Sesli düşüncenin düzenlenmiş, disipline edilmiş, içerik ve üslubuyla estetize edilmiş halidir. Bunu yapabilmenin üç koşulu vardır: bilgi, duygu ve dil.

Yazmak; düşüncelerini açık etmek, okuyucunun karşısında soyunmaktır bir bakıma. İçini dışarı açmak demektir. Bu da herkesin harcı değildir; insanın dağarcığında bir şeyler olması gerekir. Bilmeyen, görmeyen, duymayan, hatta hissetmeyen birinin yazacak bir şeyi de olmaz.

Yazmak ...Cesaret işidir, söz uçar yazı kalıcıdır çünkü Her dönemde her kalıba girmeye alışkın kişi asla yazmaz, yazamaz.

Yazmak; Tarafını açık etmektir, dik durmasını bilmektir, dik duramayacağını bilenler asla yazmaz.

Yazmak ...Fikri olanların fikirlerini ortaya koyma cesaretidir, bilgisi ve fikri olmayanların yazacağı bir şey de olmaz.

Yazmak. Hiçbir kimse ile kavga ve münakaşa etme amacı gütmez,
Yazıların içeriği itibarı ile kişinin yarasına tuz basıyorsa, amacına ulaşmış demektir,
Amacı kavga ve hakaret olan kişinin, hakaret ve küfür cümlelerinden başka yazabileceği bir şey yoktur çünkü.

Yazmak, kul ve tebaa olmaktan sıyrılıp birey olmanın farkına varmaktır. Kul ve tebaanın yazabileceği tek kelime vardır: Dizlerinin üzerine çökerek, "Padişahım çok yaşa."

Yazmak. Toplumdaki, bir kısım yerleşik ve kanıksanmış icraatın, yazarın kendi bakış açısına göre yorumlanması bunu gizli saklı değil, alenen yazıya dökerek yapılmasıdır.

Yazmak cesarettir, susmak ise korkaklıktır. Ne demiş atalarımız: "Haksızlık karşısında susan, dilsiz şeytandır." Yazanın düşüncelerinin vatan hainliği ya da inanç düşmanlığı olarak damgalanması, mevcut düzenin yandaş ve trollerinin konuya dair bir cevaplarının olmamasındandır...

Yazmak.  keşke herkes yazabilse, yazsa,  
Hakarete, küfre bulaşmadan, başkalarının düşüncelerine saygı duyarak.  
Derviş gibi görünmeye çalışanlar,  
Keşke hırkalarını çıkarabilse...  
Ya olduğu gibi görünüp ya da göründüğü gibi olabilseler, keşke!  

Yaz kardeşim gördüğün bildiğin haksızlıkları kaleme al, edebiyatçı olman gerekmez, yaz, haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır çünkü!

-----

Bu yurtsuzluk, bu adaletsiz düzen,
Vicdanım durmaz varsa bağrımı üzen.
Ne zaman baksam ki taassup, kin var,
Yazmaktan başka ne gelir elden.

Ne mal bırakırım, ne de bir mülktür,
Çocuklarıma asıl kalan yüktür.
Derim ki: "Ben baktım, gördüm bu çağı,
Mirasımsa; bu uğurda yanan gönlümün bağı.

Korkum yok benim, o dışlayan elden, 
Kurtuluşum budur; o ağır selden.
Kör inançlar her bir ufku karartsa, 
Yazdıklarım bir mum yakmaktır bu karanlıkta.

Kalem yoldaştır ki, düşmez elimden, 
Sözüm gerçektir ki, dökülür dilimden. 
Sizler sustukça ben haykırır dururum,
Bu dert benim değil, tüm yurdumun.

Ahmet ATAM


Yorum Gönder

Yorum Gönder

Yorum Gönder