1 Mayıs katliamı
Yıl: 1977
Yer: Taksim.
1 Mayıs'ta Gerçekleştirilen provokasyon 34 kişi öldü126 kişi yaralandı... Dehşet verici katliam,
Sanıkların büyük çoğunluğu asıl failler değil diyen savcılar tarafından sorgulanamadı bile...
Aradan yıllar geçti.
Dönemin politikacıları muhalefetteyken
Bu olayın ardında Amerikalıların da bulunduğu gizli örgütler var
Demelerine rağmen
İktidara geldiklerinde araştırma ve soruşturma emri dahi vermeye yanaşamadı....
1 Mayıs katliamı neden doğru dürüst soruşturulmadan kapatıldı
34 ölü, 126 yaralı, DİSK’in 1 Mayıs 1977 Taksim mitingi böyle sonuçlanmıştı...
Bu kanlı olay üzerine o zaman muhalefette olan Bülent Ecevit, Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk’e yazdığı 7 Mayıs 1977 günlü mektubunda olayı ;
Gizli bir örgüt
Düzenlediğini belirtiyor ve diyordu ki:
Söz konusu örgüt, gerilla ve kontrgerilla savaşları için ve her türlü yer altı faaliyeti için planlar yapar ve insan yetiştirir, gizlilik içinde çalışır, demokratik hukuk dışındadır, 1974’te kadar Amerikal'ılardan gizli destek görürdü,
Amerikan asker heyetiyle aynı binada çalışırdı
Bu örgütte iyi niyetli kimselerin dışında siyasî düşünceleri yönünden yurt savunması için gördükleri eğitimi Türkiye’deki şiddet eylemlerinde kullanabilenlerin bulunabileceği güçlü olasılıktır.
1 Mayıstan önce Demirel’den Ecevit’e uyarı
Yine Bülent Ecevit, İzmir’de Konak Alanı’nda yaptığı konuşmada:
Devlet içinde fakat demokratik hukuk devletinin denetimi dışındaki bazı örgütler gün yitirilmeksizin kontrol altına alınmalıdır.
Kontrgerilla hareket halindedir,
1 Mayıs’ta parmağı vardır.
Diyecekti.
Bülent Ecevit, aynı Taksim Alanı’nda olaydan 1 ay sonra 3 Haziran 1977’de düzenlenen CHP mitinginde de söyleyecekti.
O esnada başbakan olan Süleyman Demirel, 2 Haziran’da Bülent Ecevit’e GİZLİ kayıtlı bir yazı gönderir
Gönderile bu yazıda, miting günü Ecevit’e uzun namlulu ve dürbünlü bir tüfekle suikast girişiminde olacağı istihbaratının alındığı bildirildikten sonra aynen şöyle devam ediyordu:
1 Mayıs 1977’de Taksim Meydanı’nda vukua gelen olaydan cesaret alan, iç barışı büyük ölçüde sarsabilecek kanlı tertiplere karar veren ve ayrıca 5 Haziran 1977 tarihinde yapılacak olan seçimlerden bir fayda ummayan, seçimlerin yapılmasını arzulamayan veya seçimlere gölge düşürmek isteyen illegal-komünist örgütlerin yanı sıra, memleketimizi iç meselelerle uğraştırmak isteyen yabancı kuruluşların ve uluslararası tedhiş teşekküllerinin muhtemel suikast ve sabotaj eylemleriyle özellikle vazifelendirilmiş kimseler tarafından yapılmak istendiği alınan haberler arasındadır.
Ne var ki, 5 Haziran’daki seçimleri CHP kazandı ve Ecevit başbakan oldu, ama olayın aydınlatılması için o da hiçbir şey yapmadı, ya da yapamadı
Ardından Süleyman Demirel başbakan oldu, o da öyle.
Halbuki Süleyman Demirel, 18 Kasım 1990 günlü Nokta dergisinde yayınlanan açıklamasında aynen şöylediyecektir ki:
Sayın Evren şunun hesabını vermek zorundadır:
13 Eylül günü duran kan, 11 Eylül günü niye akıyordu?
Hayır Efendim!
Verdiği cevaplar da kurtaramaz kendisini.
Kendisi daha iyi biliyor niye durmadığını o kanların.
Kanlar akıyordu, çünkü Sayın Evren’in Çankaya’ya çıkması gerekiyordu.
Bu ithamla karşı karşıyadır.
Yani Evren Çankaya’ya çıksın diye 11 Eylül günü o kanlar akıyordu.”
Deliller bir türlü değerlendirilmedi
Adlî soruşturma doğru dürüst hiç bir zaman yapılmadı
1Mayıs katliamına ait İddianamenin yazılması, temize çekilmesi için gereken süre dahil tamamı 28 günde “soruşturma” bitirilip kamu davası açılacaktı.
Bu, dünya adalet tarihinde bir rekordu
Ve Cumhuriyet Savcılığınca hiçbir soruşturma yapılmaması;
Olayın aydınlığa çıkması için hiçbir çaba gösterilmemiş olması demekti.
Gerçekten de, ipuçları ve delillerden hiçbiri değerlendirilmediği gibi, yine doğru dürüst içbir işlem de yapılmadı
Yaralıların durumları izlenmemiş
İçlerinden aldığı yaralar yüzünden ölen olup olmadığı araştırılmamış
Kesin ya da hiç olmazsa geçici raporları alınmamıştı,
Ele geçirilen tabancalarla ve 2000’e yakın mermi çekirdeği ve kovanla ilgili ekspertiz raporları alınmamış
Mermilerin bu tabancalardan ateşlenip ateşlenmediği, başka silahların kullanıp kullanılmadığı araştırılmamıştı,
Olay öncesinde, sırasında ve hemen sonrasında çekilen fotoğraflar ve filmler incelenmemiş, Silahla ateş ederken fotoğrafları çekilen ve ;
Yüzleri açıkça görülen kişilerin bu fotoğrafları polis arşivlerinde bulunanlarla karşılaştırılmamış
Bunların kim oldukları araştırılmamıştı,
Görevlilerden kimlerin
Kusur
İhmal ya da
Kasıtları bulunduğu
İddianame sayfalarında bazı kamu görevlileri açıkça suçlandıkları halde bunların kim oldukları ve ne yaptıkları belirtilmemiş ve haklarında hiçbir işlem yapılmamıştı,
Polis telsiz konuşmaları değerlendirilmemişti.
1 Mayıs da Dehşete düşüren sözler
İddianamede insanı dehşete düşürecek şu sözlerin yer almaktadır
Kamu vicdanında ve evrensel adalet duygusunda mahkum edilen 1 Mayıs kıyımı ile ilgili açılan bu davada sanıkların küçük bir bölümü yüce adaletin önüne çıkarılmış bulunmaktadır.
Bu büyük ve kanlı facianın tertipçisi, uygulayıcısı yurt ve insanlık düşmanı asli failler er geç tespit edilecek ve tarihin ve şaşmaz adaletin önüne çıkarılıp hüküm giyeceklerdir.”
Neymiş?
- Haklarında dava açılanlar sanıkların küçük bir bölümü imiş...
- Bunlar da “asli failler” değilmiş...
- Aslî failler er geç tarihin önüne çıkarılacakmış...
Bir kanlı suikastin gerçek faillerinin tarihe havale edildiğini kabul ve itiraf eden ilk ve son iddianame bu iddianame olsa gerektir!...
Garibanlar yakalanır!
O günden bu yana asli faillerin
Şaşmaz adalet”in
Önüne çıkarılması için hiçbir şey yapılmmadı
Davayı gören İstanbul daki 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nin, gerek savcılığa ve gerekse emniyete yazdığı ve asli faillerin bulunmasını isteyen ve bu konuda ne yapıldığını soran ısrarlı yazılarına hiç bir merci tek bir yanıt bile verilmedi.
1 mayıs katliamı ile ilgili ne yapıldı ?
Katliam konusunda görüş bildirip talepte bulunan ve soruşturmanın eksikliklerinin tamamlanmasını isteyen duruşma savcıları görevden alındı!
Pekiyi, haklarında dava açılanlar kimlerdi diye soracak olursanız, onun yanıtını soruşturmayı yürüten Cumhuriyet Savcılarının başı olan Muhittin Cenkdağ olaydan 10 yıl sonra Hürriyet muhabiri Gündüz İmşir’e yaptığı şu itirafta buluyoruz:
Silahlılar yakalanır mı? hayır, yakalananlar hep Garibanlardır
Amerikalı “asli failler” ne oldu?
Hadisenin çok daha iyi anlaşılması için ve yeri gelmişken Muhittin Cenkdağ ve ekibinin olayı o tarihte bildikleri lakin üzerinde her nedense durmadıkları bir yönünü şimdiden belirtmek gerekiyor.
Daha sonraları The Marmara adını alacak olan ama o zamanki adı Intercontinental olan Taksim Alanı’ndaki otele , ki çoüu kişi o otelden açılan ateşle ölmüştü, o gün hiç müşteri alınmaması gerektiği yetkililerce ilgililere bildirilmiş olmasına karşın, bakın Cenkdağ, Barış Yetkin’in TV 8 için hazırladığı belgeselde ne diyor:
Ben THY’ye yazı yazdım, oradan bir cevap geldi.
Olaydan bir gün evvel bir uçak dolusu heyet gelmiş İstanbul’a.
Polis raporuna göre o gün Yeşilköy’deki bir otelde yer tutmuşlar.
Ama onlar geliyorlar ve otele giriyorlar.”
Hiç bir yoruma gerek var mı!
Bu arada Inter’de 2/3 gün evvel bütün rezervasyonlar iptal ediliyor.
Fakat ne olduğu belirsiz bir grup, ben onun havayollarından listesini getirttim, aynı gün geliyor ve aynı gün olayları takiben Türkiye’yi terk ediyor.
Bunlar kim?
İsimlerini aldım, bir sürü ecnebi ismi.
Ama gerçek ismi değil.”
İyi de, polis telsizi,
2.bant, çözüm s.1’de şu konuşma yer almaktadır:
Havalimanına soralım gelecek misafirlerin saati belli oldu mu?
Merkez 144 anlaşıldı.
132.
132 dinliyorum.
Havalimanına soruldu.
Misafirlerin saat 14.00’de geleceği söylendi.
Herhangi bir yoruma gerek yok sanıyorum.
Amerikalı katiller geldiler vurdular, cinayet işlediler, ülkeyi kaosa ve sıkı yönetime bir adım daha yaklaştırdılar, sonra ellerini kollarını sallayarak gittiler
Hiç bir siyasetçi korkusundan Amerik''nın adını zikredemedi dahi
Dün ne ise bu günde değişen hiçbir şey yok
Türkiye en büyük ve azılı düşmanın Amerika olduğunu hala yüksek sesle zikredebilmiş değildir.
Yorum Gönder