-->
zWZ3ZJ90R4zzhbql6NUZDSuEAK5vmsQ96TEJw5QR
Bookmark

Osmanlı'da Türk Yoktur

Osmanlı da Türklerin adı eşek Türk idi
Osmanlı'da Türk


Şair Fuzuli, bir şiirinin son beytinde şu ifadeleri kullanır: "Fuzuli, gökten yere insen sana yer yok, yürü var gel ya Arap'tan ya Acem'den."

Osmanlıda Türk olmak:

Osmanlı Devleti'nin kurumlarında Türklerin bulunmadığı, bir Türk'ün ancak özel dostluklar sayesinde en alt düzeyde katiplik yapabildiği belirtilir. Osmanlıcıların övündüğü tarih, asker ihtiyacında Türk evlatlarının annelerinin elinden alınıp sürekli savaşlara gönderilmesi ve Türk neslinin yok edilişinin dramı olarak anlatılır. İstanbul'un fethinden sonra Osmanlı yönetiminde, devletin en yüksek yürütme organları Türklere kapalı tutulmuş, Enderun okullarına Türkler alınmamıştır.


Önce Jön Türkler'in kendilerine bilinçli bir şekilde "Türk" demelerinden önce, "Türk" kelimesi "geri kalmış köylü" anlamında kullanılıyordu. Türk'ün adı dahi yoktu! Bu milletin, yakın zamana kadar kendine özgü bir adı bulunmuyordu. Tanzimatçılar onlara şöyle demişti: 'Sen yalnızca Osmanlı'sın. Diğer milletlere özenip milli bir ad istemeye kalkma! Milli bir ad istediğin anda, Osmanlı İmparatorluğu'nun yıkılmasına neden olacaksın.'

Bugün de farklı değil; "Türküm" dersen bölücü ya da kafatasçı olarak damgalanırsın. Zavallı Türk, vatanını kaybetme korkusuyla "Vallahi Türk değilim, sadece Osmanlıyım" demek zorunda bırakılmıştı. Osmanlı İmparatorluğu genişledikçe ve yüzlerce milleti siyasi yönetimi altına aldıkça, yönetenler ve yönetilenler olarak iki ayrı sınıf oluşuyordu. Yöneten Sırplar, Rumlar, Ermeniler üst sınıfı; yönetilen Türkler ise Türk sınıfını oluşturuyordu. Bu iki sınıf birbirine düşmandı. Enderun'dan çıkan bu gayri milli kişiler, kendilerini egemen ulus olarak görüp, yönettikleri Türklere aşağı ulus gözüyle bakıyorlardı.

Osmanlı Türk’e daima eşek Türk derdi, Okullarda da Arap’a Arap, Arnavut’a Arnavut, Rum’a Rum, Türk'e Osmanlı denirdi .

Osmanlı'da Gayri Türk unsurların saltanatı:


Sadece yemende halen ne gereği olduğu anlaşılamayan bir savaş için 1905-1914 yılları arasında şehit ve kayıp olan evladımızın sayısı bir milyon civarındadır.
İki günde bir eline tutuşturulan bir parça kuru ekmekle yıllarca cephelerde savaşırken yok olup giden milyonlarca Türk’ün kanları üzerinde inşa edilmiş bir yapının imkânları “deveyi hamutuyla yutarcasına” yiyen en lüks yerlerde yaşayan gayrı Türk unsurların saltanatı şeklinde sürmüştür!

Araplar ise, Osmanlı’nın gözünde “Kavm-i necip”tir, yani soylu Irktır.
Bu nedenle, Müslüman Araplar ayrı bir statü içindedirler.
Özellikle 1856 Fermanı ile Hıristiyanlar ayrıcalıklı bir konuma gelmişlerdir.
Gayri milli unsurları Osmanlıya bağlamak için çıkarılan Tanzimat fermanları karşısında Türkler resmen ikinci sınıf insan durumuna indirilmiştir
Müslüman olmayanlara ulusça örgütlenmek ve kendi işlerini bu örgütler içinde çözmek imkânı sağlanmıştır.
Ya bu coğrafyanın asli sahipleri olan Türkler
Dün nasıl yok sayıldılarsa
Bugün de gayri milli kriptolar sayesinde utanmadan yine Türk diye bir ırkın olmadığını utanmadan söyleyebilmektedirler ..

Bu gayri millilere dikkat, Ne söylemişten ziyade, Kim söylemişe ve söyleyenin kimliğine bakın.

Yorum Gönder

Yorum Gönder

Yorumlarda lütfen saygılı olun