Din adamı devletin memuru olur mu
![]() |
Din adamlarının statüsü nasıl olmalı |
Türkiye'de Din adamlarının statüsü hak ve görevleri nasıl olmalıdır
Rahmetli babam hoca idi , gençliğinde bir sürede Kütahya'nın köylerinde imamlık yapmıştı , gelirini imamlık yaptığı köyün sakinleri tarafından , yıllık harman zamanı Hoca hakkı olarak karşılandığını anlatırdı, peki günümüzde din adamlarının statüsü nasıl olmalıMesleğinin ilk yıllarını güneydoğuda İmam olarak geçiren bir arkadaşım da Doğu ve Güneydoğu da cemaatin devletin atadığı İmamın arkasında namaza durmadığını anlatmıştı , kendilerince gerekçeler ortaya koyarak .
Soru şu
Muktedirlerden maaş alan ve rahat bir hayat yaşayan bir din adamı, samimi din adamı olabilir mi ?
Cemaate kendi bilgisini mi, yoksa muktedirlerden gelen eline tutuşturulan bir yazılı notumu aktarır .
Din adamı işini para için değil Allah için yapar ve bu dünyanın malına tamah etmez.
Kendisi lüks içinde yaşayıp halka fakirliğin nimetlerini anlatanlar zaten samimi olamaz.
Erdoğan dönemine kadar doğu ve güneydoğudaki din adamı sistemi en doğru sistemdi.
Doğu ve Güneydoğu köylerindeki hocalar maaş, para karşılığında değil, cemaatin karşıladığı ücretler ve bağışlar karşılığında hocalık yapıyorlardı ve bir hoca hiç bir zaman zengin olamazdı, devletten maaş alamadıkları için de kimseye müdanaları yoktu
Din adamlarının siyasetçiler tarafından atandığı, maaşlarının siyasetçiler tarafından verildiği bir yerde, samimi dindarlıktan bahsedilebilir mi
Din adamı ücretini direk halktan almalı, siyasilerin emrinde olmamalı. aksi taktirde de çürüme ve yozlaşma kaçınılmaz olur.
Din adamlarının ülkeyi yöneten siyasetçiler tarafından atandığı bir ülkede laiklik de yoktur, olması da mümkün değildir.
Soru şu
Muktedirlerden maaş alan ve rahat bir hayat yaşayan bir din adamı, samimi din adamı olabilir mi ?
Cemaate kendi bilgisini mi, yoksa muktedirlerden gelen eline tutuşturulan bir yazılı notumu aktarır .
Din adamı işini para için değil Allah için yapar ve bu dünyanın malına tamah etmez.
Kendisi lüks içinde yaşayıp halka fakirliğin nimetlerini anlatanlar zaten samimi olamaz.
Erdoğan dönemine kadar doğu ve güneydoğudaki din adamı sistemi en doğru sistemdi.
Doğu ve Güneydoğu köylerindeki hocalar maaş, para karşılığında değil, cemaatin karşıladığı ücretler ve bağışlar karşılığında hocalık yapıyorlardı ve bir hoca hiç bir zaman zengin olamazdı, devletten maaş alamadıkları için de kimseye müdanaları yoktu
Din adamlarının siyasetçiler tarafından atandığı, maaşlarının siyasetçiler tarafından verildiği bir yerde, samimi dindarlıktan bahsedilebilir mi
Din adamı ücretini direk halktan almalı, siyasilerin emrinde olmamalı. aksi taktirde de çürüme ve yozlaşma kaçınılmaz olur.
Din adamlarının ülkeyi yöneten siyasetçiler tarafından atandığı bir ülkede laiklik de yoktur, olması da mümkün değildir.
Din adamı devlet memuru olursa:
Din adamı devlet memuru olursa: Adı da İmam yahut hoca değil,Namaz kıldırma memuru olur .
Türkiye'de laiklik zaten hiç bir zaman olmadı, bugün de yoktur.
Kağıt üzerinde laikliğin olması bir aldatmacadan ibarettir.
Din adamlarının statüsü, laik bir devlette devletin etki ve müdahalesinden bağımsız ve objektif bir şekilde belirlenmelidir.
Din adamları, hukukun ve anayasanın belirlediği kurallara, eşitlik ve adalet ilkelerine uymak zorundadır.
Devlet, herhangi bir din veya inanca özel bir ayrıcalık tanımamalı ve din adamlarına özel statüler veya imtiyazlar sağlamamalıdır.
Laik bir devlette din adamlarının statüsü, özgürlüklerin ve insan haklarının korunmasını sağlayacak şekilde düzenlenmelidir. Dini liderler, diğer tüm vatandaşlar gibi yasaların gözetimine tabi olmalı ve eleştiriye açık olmalıdır.
Din adamlarının eğitim süreci, belirlenmiş akademik ve profesyonel standartlara uygun olarak gerçekleşmelidir.
Laik bir devlette din adamlarının statüsü, özgürlüklerin ve insan haklarının korunmasını sağlayacak şekilde düzenlenmelidir. Dini liderler, diğer tüm vatandaşlar gibi yasaların gözetimine tabi olmalı ve eleştiriye açık olmalıdır.
Din adamlarının eğitim süreci, belirlenmiş akademik ve profesyonel standartlara uygun olarak gerçekleşmelidir.
Eğitimleri, objektif bir şekilde ele alınmalı ve devletin belirlediği standartlara uygun olmalıdır. Din adamlarının topluma dinlerini öğretme ve rehberlik etme sorumluluğu olduğu için, eğitimleri bu sorumluluğu yerine getirebilmelerine olanak sağlamalıdır.
Din adamlarının statüsü, Laik bir devlette din adamları, dini törenler ve ibadetler için kullanılan mekanlarda hizmet vermek üzere örgütlenebilirler.
Ancak bu mekanlar, kamu hizmeti sunmak için kullanılan düzenlemeler ve yasalar ile denetlenmelidir.
Bu mekanlardaki faaliyetler, vatandaşların dini özgürlüklerine saygı göstermeli ve hiçbir dini veya inancı zorla dayatmamalıdır.
Din adamları, siyasi veya idari görevlere atanan bağımsız bir kurum veya mekanizma tarafından denetlenmelidir.
Din adamları, siyasi veya idari görevlere atanan bağımsız bir kurum veya mekanizma tarafından denetlenmelidir.
Bu denetleme, din adamlarının toplumsal barışı ve hukukun üstünlüğünü koruma sorumluluğunu yerine getirmelerini sağlamak amacıyla yapılmalıdır.
Ayrıca, din adamlarının adaletin sağlanması, insan haklarına saygı ve demokratik değerlere bağlılık gibi alanlarda da denetime tabi tutulması gerekmektedir.
Sonuç olarak, laik bir devlette din adamlarının statüsü, dinin özel bir statü kazanmasını engelleyen, bağımsızlık ve tarafsızlık ilkelerine dayanan, insan haklarına saygılı, hukukun üstünlüğünü temel alan ve demokratik değerlere uygun bir şekilde belirlenmelidir.
Sonuç olarak, laik bir devlette din adamlarının statüsü, dinin özel bir statü kazanmasını engelleyen, bağımsızlık ve tarafsızlık ilkelerine dayanan, insan haklarına saygılı, hukukun üstünlüğünü temel alan ve demokratik değerlere uygun bir şekilde belirlenmelidir.
Bu şekilde, din adamları topluma hizmet edebilirken aynı zamanda her vatandaşın hak ve özgürlüklerini koruyan bir yapıya sahip olurlar.
Avrupa ülkelerinde din adamlarının statüsü
Avrupa Birliği ülkelerinde rahiplerin maaşları genellikle kiliseler veya dini kurumlar tarafından ödenir, Demokratik ve lait Türkiye Cumhuriyetinde de din adamlarının maaşları hizmet ettikleri Cami cemaatleri tarafından karşılanmalı, devlet sadece özlük hakları konusunda koruyucu ve kontrol edici bir pozisyonunda olmalı.Türkiye'de din adamları ve siyasetçilerin dikkat etmesi geren konular:
Türkiye din adamlarının uygulamaları, laiklik ve demokratik değerlerle uyumlu bir şekilde belirlenmelidir. Bu tür bir statü, din ve devlet işlerinin ayrılığı ilkesine dayalı olarak şekillendirilmelidir. Aşağıda bu konuda dikkate alınması gereken temel noktalar sıralanmıştır:
1. Laiklik İlkesi
- Devlet dinler ve imançlar arasında tarafsız olmalı ve hiçbir dini diğerinden üstün tutmamalıdır.
- Din damlarının devlet yönetimine doğrudan müdahalesi önlenmeli, ancak bireysel olarak siyasi hakları da korunmalıdır.
2. Dini Özgürlük ve Çoğulculuk
- Din adamları, farklı inanç gruplarını temsil ederken toplumun tüm kesimlerine uygun bir duruş sergilemelidir.
- Dini özgürlüklerin garantisi kapsamında birlikte, dinin toplumsal yaşamın üzerinde etkisi tercihine bırakılmalıdır.
3. Eğitim ve Nitelik
- Din adamlarının eğitimi, geleneksel ve çağdaş normlara uygun olmalıdır. Bir müezzin bile en az ilahiyat fakültesi mezunu olmalıdır.
- Din görevlileri, yalnızca dini bilgilerle değil, aynı zamanda insan hakları, demokratik değerler ve toplumsal barışla ilgili da donanımlı olmalıdır.
4. Kamu Hizmetindeki Rolü
- Din adamları, yalnızca manevi ve dini tatminleri karşılamaya odaklanmalıdır.
- Devlet tarafından istihdam edilen din adamları (örneğin Türkiye'deki Diyanet İşleri Başkanlığı) kişilerin hak ve özgürlük ilkesi çerçeve çalışmalıdır.
5. Siyasetten Uzak Durma
- Din adamları, dini inançları siyasete araç olarak kullanmaktan kaçınmalıdır.
- Siyasi partiler ve liderler, din üzerinden meşruiyet kazanmaya çalışmamalıdır.
Bu birlikte din adamlarının rolü, toplumsal barışa katkı sağlamak, elde edilecek manevi değerleri karşılamak ve laik demokratik düzeni desteklemek olmalıdır. Bu denge, dini inanç özgürlüğü ile laikliğin sağlıklı bir şekilde bir arada var olmasını sağlamak mümkündür.
Maaşının devletten alan dinin adamı değil, iktidarda bulunan partinin vasıtası ile partinin adamı olur, din de siyasallaşır.