Türk edebiyatından Yaban romanı
Yaban, Türk edebiyatının ünlü yazarı Yakup Kadri Karaosmanoğlu'nun 1932 yılında yayımladığı sosyal ve psikolojik olarak bir başyapıt kabul edilen romanıdır. Karaosmanoğlu, bu yapıtında Anadolu'da yaşanan toplumsal dönüşümü ve modernleşmenin etkilerini ele alırken, aynı zamanda insan psikolojisi üzerinde derin bir inceleme yapmaktadır.Romanın ana karakteri İhsan Deniz, İstanbul iş kadını Zeynep'le evlenerek onun memleketi olan Karadeniz'deki Qzmer köyüne yerleşir. Ancak İhsan'ın geleneklere bağlılığına karşı şehir hayatının getirdiği değişimler arasında sıkışıp kalması, karakterinin iç çatışmalar yaşamasına neden olur. İzen kişi olan Zeynep ise modernleşme süreçlerinin hızla ilerlediği bir dönemde geçmişiyle bağlarını koparmakta zorlanır.
Karaosmanoğlu, Yaban romanında görmekte olduğu modernleşmenin getirdiği sorunları ve Anadolu'nun toplumsal yapısının tezahürlerini işler.
Özellikle kent ve köy yaşamı arasındaki çelişki üzerinden modernizmin ahlaki, sosyal ve kültürel değerlere olan etkisini eleştirir. Romanda ayrıca büyük şehirlere göçün ve köyden kopmanın insan üzerinde yarattığı yabancılaşma ve kimlik kaybı da vurgulanır.
Türk edebiyatının önemli bir eseri olan Yaban, dönemi ve toplumu yansıtmaktadır. Roman, Karaosmanoğlu'nun mükemmel diliyle birlikte Anadolu'nun farklı coğrafi bölgelerinin atmosferini bize aktarırken, okuruna güçlü bir duygu deneyimi yaşatmayı başarmaktadır
Yaban romanı. Birinci Dünya Savaşı sırasında. Sağ kolunu kaybetmiş olan otuzlu yaşlarında. Yalnız, karamsar, zeki ve genç bir subay olan Ahmet Celal in hatıralarından müteşekkildir.
Türk edebiyatının önemli bir eseri olan Yaban, dönemi ve toplumu yansıtmaktadır. Roman, Karaosmanoğlu'nun mükemmel diliyle birlikte Anadolu'nun farklı coğrafi bölgelerinin atmosferini bize aktarırken, okuruna güçlü bir duygu deneyimi yaşatmayı başarmaktadır
Yaban romanı. Birinci Dünya Savaşı sırasında. Sağ kolunu kaybetmiş olan otuzlu yaşlarında. Yalnız, karamsar, zeki ve genç bir subay olan Ahmet Celal in hatıralarından müteşekkildir.
Yüzbaşı olan Ahmet Celal in anılarını yazdığı bir hatıra defteri, Sakarya savaşı bittikten sonra düşmanın yaptığı zulümleri incelemek için, Haymana, mihalıççık, sivrihisar dolaylarına gönderilen tetkiki mezalim heyeti tarafından bir taş koğugun da bulmuştur.
Ahmet Celal, bir Paşa'nın oğludur.
Birinci Dünya savaşına yedek subay olarak katılmıştır ve bu savaşta yaralanmış bir kolunu kaybetmiştir.
Bu yüzden savaşamayacağı için, askerlikten terhis edilir, memleketine gönderilir.
Ahmet Celal in hayatta beklentileri bitmiştir.
Umutsuzdur.
Umutsuzluğa ve karamsarlığa kapılmıştır.
Bu sırada İstanbul İngilizler tarafından işgal edilir ve Ahmet Celal, emir eri Mehmet Ali'nin köyüne gider.
Oraya yerleşir.
Bu köydeki yaşayanlar. Ahmet Celal'i pek önemsemezler.
Ona pek değer vermezler.
Oysa Ahmet Celal. Savaşa katılmış ve bir kolunu onlar için kaybetmiştir ve köylülerin bunu bilmelerini istemektedir.
Ahmet Celal ile köylü arasında ilk çatışma, buradan çıkar.
Ahmet Celal'in bakış açısına göre köylüler geri kalmış daha doğrusu geri ve cahil bırakılmışlardır
Çoğu bakımdan, acınacak haldedirler.
Köylü, Mustafa Kemal'in gerçekleştirdiği kurtuluş savaşından bi haberdir.
Köylü, yoksuldur ve cahil bırakılmıştır, Ahmet Celal'e göre.
Onları yoksulluğa iten cahil bırakan da.
Köyün ağası Salih ağa dır.
Hiçbir köylü Salih ağa'nın sözünden dışarı çıkmaz, çıkamaz.
Hatta emir eri olan Mehmet Ali dahi.
Köylüler, Ahmet Celal i dışlar.
Ona yaban ismini takarlar.
Köye ara sıra bir de şeyh gelmektedir.
Hasta olanlara okuyup üflemekte ve ellerinde avuçlarında ne varsa alıp götürmektedir.
Ahmet Celal şeyh ile tartışır.
Aralarında münakaşa olur ve şeyhi köyden kovar.
Emir eri Mehmet Ali ise, bir müddet sonra tekrar askere çağırılır.
Ahmet Celal.
Artık köyde istenmediğini düşünmektedir, yalnızdır, yalnız kalmıştır. bir gün çok bunalır ve dolaşmaya çıkar.
Emine'yi görür.
Ona âşık olur, sevdalanır.
Ama Emine. Ahmet Celal'i değil, bir başkasını sevmektedir. Ve bir başkası ile evlenir.
Bu sırada Yunan. Köye gelir.
Önce Ahmet Celal'in evini barkını arar işgal kuvvetleri.
Ve köylüye zulüm eder, Yunan.
Köy imamı ve köyün ağası Salih ağa ise düşmanın, yani Yunanın işbirlikçisidir.
Yunana yol gösterir.
Yunan.
Köyde çok mezâlim yapar.
Köylüleri meydanda toplar.
Katliam yapar.
Ahmet Celal ise.
Kaçmaktan başka bir çaresinin olmadığını görür.
Ve Emine'yi de yanına alarak kaçarlar.
Ama kaçarken Emine yararlanır.
Ve yolda ağırlaşır.
Ahmet Celal, anılarını bir deftere yazmıştır.
Defteri Emine'ye bırakır.
Ve meçhul bir yöne doğru gider.
Ahmet Celal, bir Paşa'nın oğludur.
Birinci Dünya savaşına yedek subay olarak katılmıştır ve bu savaşta yaralanmış bir kolunu kaybetmiştir.
Bu yüzden savaşamayacağı için, askerlikten terhis edilir, memleketine gönderilir.
Ahmet Celal in hayatta beklentileri bitmiştir.
Umutsuzdur.
Umutsuzluğa ve karamsarlığa kapılmıştır.
Bu sırada İstanbul İngilizler tarafından işgal edilir ve Ahmet Celal, emir eri Mehmet Ali'nin köyüne gider.
Oraya yerleşir.
Bu köydeki yaşayanlar. Ahmet Celal'i pek önemsemezler.
Ona pek değer vermezler.
Oysa Ahmet Celal. Savaşa katılmış ve bir kolunu onlar için kaybetmiştir ve köylülerin bunu bilmelerini istemektedir.
Ahmet Celal ile köylü arasında ilk çatışma, buradan çıkar.
Ahmet Celal'in bakış açısına göre köylüler geri kalmış daha doğrusu geri ve cahil bırakılmışlardır
Çoğu bakımdan, acınacak haldedirler.
Köylü, Mustafa Kemal'in gerçekleştirdiği kurtuluş savaşından bi haberdir.
Köylü, yoksuldur ve cahil bırakılmıştır, Ahmet Celal'e göre.
Onları yoksulluğa iten cahil bırakan da.
Köyün ağası Salih ağa dır.
Hiçbir köylü Salih ağa'nın sözünden dışarı çıkmaz, çıkamaz.
Hatta emir eri olan Mehmet Ali dahi.
Köylüler, Ahmet Celal i dışlar.
Ona yaban ismini takarlar.
Köye ara sıra bir de şeyh gelmektedir.
Hasta olanlara okuyup üflemekte ve ellerinde avuçlarında ne varsa alıp götürmektedir.
Ahmet Celal şeyh ile tartışır.
Aralarında münakaşa olur ve şeyhi köyden kovar.
Emir eri Mehmet Ali ise, bir müddet sonra tekrar askere çağırılır.
Ahmet Celal.
Artık köyde istenmediğini düşünmektedir, yalnızdır, yalnız kalmıştır. bir gün çok bunalır ve dolaşmaya çıkar.
Emine'yi görür.
Ona âşık olur, sevdalanır.
Ama Emine. Ahmet Celal'i değil, bir başkasını sevmektedir. Ve bir başkası ile evlenir.
Bu sırada Yunan. Köye gelir.
Önce Ahmet Celal'in evini barkını arar işgal kuvvetleri.
Ve köylüye zulüm eder, Yunan.
Köy imamı ve köyün ağası Salih ağa ise düşmanın, yani Yunanın işbirlikçisidir.
Yunana yol gösterir.
Yunan.
Köyde çok mezâlim yapar.
Köylüleri meydanda toplar.
Katliam yapar.
Ahmet Celal ise.
Kaçmaktan başka bir çaresinin olmadığını görür.
Ve Emine'yi de yanına alarak kaçarlar.
Ama kaçarken Emine yararlanır.
Ve yolda ağırlaşır.
Ahmet Celal, anılarını bir deftere yazmıştır.
Defteri Emine'ye bırakır.
Ve meçhul bir yöne doğru gider.
Yorum Gönder