-->
zWZ3ZJ90R4zzhbql6NUZDSuEAK5vmsQ96TEJw5QR
Bookmark

KÜTAHYA MİLLİ MÜCADELE YILLARI

Kütahya milli mücadele yılları,
Kütahya milli mücadele yılları,
 

Kütahya işgal yılları

Kütahya milli mücadele yılları, Kütahya, Anadolu'nun önemli şehirlerinden biri olup, tarihi ve kültürel zenginliğiyle dikkat çekmektedir. Millî mücadele döneminde de Kütahya, Türk milletinin bağımsızlık mücadelesine büyük katkılar sağlamıştır.

Millî mücadele yılları, Osmanlı İmparatorluğu'nun Birinci Dünya Savaşı'nda yenilmesi ve Mondros Mütarekesi'yle işgale uğramasıyla başlamıştır. İşgal kuvvetleri, Anadolu'nun çeşitli yerlerine asker çıkarmış ve halka zulmetmeye başlamıştır. Bu durum karşısında Türk milleti, Mustafa Kemal Paşa önderliğinde milli bir direniş hareketi başlatmıştır.

Kütahya, milli mücadele yıllarında hem siyasi hem de askerî açıdan önemli bir merkez olmuştur. 
Siyasi açıdan, Kütahya, Erzurum ve Sivas Kongreleri' ne temsilci göndermiş ve milli iradenin oluşmasına katkıda bulunmuştur. 
Ayrıca, Kütahya'da kurulan Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti, halkın milli mücadeleye destek vermesini sağlamıştır. 

Askerî açıdan ise, Kütahya, Yunan işgaline karşı verilen savaşlarda önemli bir rol oynamıştır. Kütahya-Eskişehir Muharebeleri, Türk ordusunun Yunan ordusunu durdurduğu ve geri püskürttüğü en kritik savaşlardan biridir. 
Bu savaşlarda Kütahya halkı da canla başla Türk ordusuna yardım etmiştir.

Kısacası, Kütahya, milli mücadele yıllarında Türk milletinin bağımsızlık ateşini yakan şehirlerden biri olmuştur. Kütahya'nın bu tarihi rolünü unutmamak ve gelecek nesillere aktarmak hepimizin görevidir.

Kütahya, 17 Temmuz 1921 tarihinden, 30 Ağustos 1922’ tarihine kadar, tam 1 yıl 1 ay 14 gün Yunan işgalinde kalmıştır, büyük taarruz esnasında Yunan'dan geri alınan Kütahya, yakılıp yıkılmış bir haldedir, düşman sadece dışarıda değil içeride vardır, Yunan'ın verdiği tahribat kadar, Çerkez Ethem'de kurtuluştan bir müddet önce şehre sahip çıkma adına Kütahya'yı top ateşine tutmuştur  
Kütahya milli mücadele yıllarında yaşanmış olan bir anekdotu paylaşmak isterim.

Yunan'ın Zemme köyünü işgali


17 ile 30 Temmuz 1921 tarihleri arasıdır
Zemme köyü sakinleri anlatıyor
Kütahya ve çevresini işgali sırasında köyümüzün etrafı bataklık ve sazlarla çevrili olması nedeniyle geç fark edilmiştir.
Köyün yaşlıların, bataklık içindeki köprü ve geçitleri yıkmaları sebebiyle çevre köyümüz işgal edilmemiştir.
Ancak Anadolu'nun diğer yerlerinde olduğu gibi 
Cihan harbinde, Yemen de ve Çanakkale savaşlarında yetmiş üç evladını şehit veren Zammemize de Yunan askeri girmiştir.

Yunanlılar Zemme ve civar köylerden kendileri için istihkam, mevzi kazabilecek yaşlı ve çocukları götürürler. (Çünkü köyde genç bulunmamaktadır, kadınlar ise bataklığa sığınarak zulümden kurtulurlar) yanlarına alarak Sevdiğin Köyüne giderler.
Sevdiğin Köyü kırsalında 
Köylerden topladıkları yarım yamalak insanları Yunan subayları kontrol ederken, Albay Yanhi adında bir Yunan zabiti, Zemmeli bir yaşlının önünde durur.
Yunan Albayı yaşlıya sıradan çıkmasını söyler.
Yaşlı adam kendi toprağında olduğunu;
Zemmeli deyimiyle bir kefereden, gavurdan emir almayacağını söyler.

Yunan albayı, çok azda olsa Türkçe bilmektedir.
Ve yaşlının hem sözlerinden hem de tavrından karşı geldiğini anlar. 
Kolundan tutarak, sana gel dediysem gel, hırpalattırma kendini der.
Yaşlı adam mecbur çıkar sıradan.
Yunan Albay ile Zemmeli arsında şu konuşma geçer.



Kütahya milli mücadele yılları,



-- Albay: Sen nerelisin?
-- Adam: Zemmeliyim
-- Albay: Esas memleketin neresidir
-- Adam: Makedonya göçmeniyim.
-- Albay: Adın nedir?
-- Adam: Yusuf der ve ayrılırlar.

Albay Yanhi ,köyün yaşlısı Yusuf dayıyı, zaten getirilişinden beri takip etmektedir.
Sanki ona çok iyi tanıdığı birilerini hatırlatmaktadır Yusuf dayı.
Bütün esirler gibi Yusuf Dayı da istemeye istemeye Yunanlılara mevzi kazmakta ve hepsi de içlerinden, Allah bize kazdırdığınız bu mevzilerden askerlerimize ateş etmeyi nasip etmesin, diye dua ederler.

Albay yine bir aralık Yusuf Dayının yanına gelir 
Ve aralarında şöyle bir konuşma geçer.

-- Albay: Sen askerlik görevini yaptın mı?
-- Yusuf Dayı: Yaptım.
-- Albay: Nerede yaptın?
--Yusuf Dayı: 30 sene önce Makedonya da yaptım.
-- Albay: Askerde sınıfın neydi?
-- Yusuf Dayı: Jandarmaydım.
--Albay: İcra memurlarına gözlemcilik görevi yaptın mı?
-- Yusuf Dayı: Zaman zaman icralara giderdik.
-- Albay: Dört beş çocuklu genç bir kadına icra için gittiğiniz mi?

Yusuf Dayı işgalden, birden 30 yıl öncesine çok eskilere gider.
Bir Müslüman olarak kimsenin ırz namus ve rızkında gözü olmadığını bilmektedir.
Ama soru soran da bir Yunan subayı olduğundan ve adam öldürmek için bahane aradıklarından dolayı tedirgin bir şekilde cevaplar 
--Çok insana icra için gittiklerini lakin, kendisinin hiçbir kimseye zarar vermediğini, bulunduğu yerde de kimseye zulüm yapmadığını, yaptırmadığını söyler.

Yunan Albay da sözlerine devam eder;
 
Bizim köye icra memurları gelmişti, İcra memuru tahsilat için çaldığı kapıyı açan kadına, kocanın Makedon hükümetine şu kadar borcu var hemen vermelisin dedi.
Kadın kocam Osmanlıya karşı Makedonya için çarpışırken öldü ne parası vereyim daha dedi.
İcra Memuru kadına küfrediyor ve evde para edecek ne varsa yiyecek giyecek hepsini alacağını söylüyor.
Kadın evde yiyecek ekmek yok ne vereyim diye ağlayıp dövünüyordu.
İçeriden cılız zayıf hastaca çocuklar annelerinin bacaklarına sarıldı.
İcra Memuru çirkin bakışları altında pis elleriyle kadının eteğini kaldırarak kendisiyle birlikte olursa borçları erteleyebileceği teklifini yaptı.
Kadın icra memuruna kendisine dokunmaması için yalvarıyor çocuklarda annelerini vermemek için hem ağlaşıyor hemde sıkı sıkı tutuyorlardı.


-- Böyle bir olay hatırlıyor' musun dedi.
Yusuf Dayı 
--Evet anlamında başını salladı.
Albay:
-- İcra Memuru kadını avluda sürüklerken güvenliğini sağlayan Osmanlı Jandarması icra memurunu tutarak bir tokat patlattı, İcra memuru yere düştü, kalktığında memur jandarmaya;
--Sen beni korumak için varsın neden bana vurdun- dedi.
Jandarma –
-- Ben bir Osmanlı askeriyim, biz bulunduğumuz yerde kimseleri ezdirmeyiz, dedi.
Memur –
-- Osmanlı artık buralardan gidiyor sende gideceksin, sonra sen Müslümansın bu kadın da ben gibi Hristiyan'dır, dedi.
Osmanlı Jandarması icra memuruna
-- Bu kadının borcu ne kadardır, dedi ve borcu öğrenince cebinden çıkarttığı para ile kadının borcunu ödedi.
Sonra icra memuruna;
--Bu kadına bir daha yaklaştığını görmeyeyim, dedi.
Yunan Albay Yusuf Dayıya 
-- Bu jandarma sen değil miydin diye sorar.
 
Albayın icra memurunun oğlu olması ihtimali olsa bile Yusuf Dayı;
-- Evet bendim der.
Albay:
-- Ben dindaşın olmamasına rağmen ırzını namusunu kurtardığın o kadının oğluyum, anam vasiyet etti, gidin o Osmanlı Askerini bulun ve teşekkür edin, paranız olursa da borcumuzu ödeyin dedi.

-- Uzun zamandır seni arıyordum ve şimdi buldum, başımızdaki general kız kardeşimin kocası, ondan rica edeceğim, senin köyüne asker sokmasın, sadece ben bulunacağım, sen anamın namusunu nasıl çiğnetmedi idiysen, bende senin bulunduğun köyün namusunun bekçisi olacağım ve sağ olduğum sürece asla çiğnetmeyeceğim
Ne olur bana köyünü göster, der

Yusuf Dayı Sevdiğin Kırı'ndan sazlığın öte tarafını göstererek işte o bataklığın içi der.
Albay Yanhi, bugün hala;
Mıstanların oda olarak bilinen köyün misafirhanede yanına hiç asker almadan bir yıl kalır.
30 Ağustos 1922 de Türk ordusunun kazandığı savaştan sonra ise Albay Yanhi, Türk kuvvetlerimize teslim edilir.

Yusuf Dayıyı Zemmeliler,  Molla Yusuf adıyla bilirler.
Bugün de hala bu sülale Molla Yusuflar diye anılır.
Yusuf Dayının üç oğlu vardır. 
Hamit, Mustafa ve Ömer. 
Soy isimleri de  Barbaros'tur

NOT

Bu vesileyle bütün geçmişlerimizi şehit ve gazilerimizi şükranla anıyor, bu hadiseyi okuyan herkesten birer fatiha istiyoruz…


Kısmen Alıntıdır 
Resimler temsilidir
Yorum Gönder

Yorum Gönder

Yorumlarda lütfen saygılı olun