NEDEN YAZIYORUM
![]() |
neden yazıyorum |
Neden yazıyorsun diyorlar, sanki okuyan varmış gibi, kimseye yazmıyorum kiYazılarım kendime,
Makale yazmak bir hobi olarak görülebilir, ancak aynı zamanda bir beceri ve bir anlamda sanat gibi geliyor, düşüncelerimizi ve fikirlerimizi net ve ilgi çekici bir şekilde ifade etmeyi de sağlıyor.
Yazmak, “ben buradaydım” demenin en sessiz ama en kalıcı yoludur.
Makale yazmak ayrıca, araştırma yapmayı, bilgi toplayarak ve kaynak kullanmak suretiyle kişisel gelişime de katkı sağlıyor.
Makale yazmak, bence hem kişisel hem de profesyonel gelişim için faydalı bir uğraş diye düşünüyorum.
Kahvehanede boş boş oturup anastra muhabbeti yapmaktan daha iyi geliyor bana
Bu yaşta okumak ve okuduklarımdan aklımda kalanları paylaşmak.
Eşin dostun yok mu otur bir yerlerde muhabbet et
İyide muhabbet edecek dost nerede?
Muhabbetler diyalogdan monoloğa dönmüş durumda, kimsenin kimseyi dinlediği yok ki, herkes köşe taşı gibi kendisini bir yerde konumlandırmış, kımıldamıyor, herkes her konuyu zaten biliyor, ben anlatayım sen dinle modunda.
Günlük siyaset sosyoloji teoloji Tarih ve felsefe konularında makaleler okumak, yeni yeni şeyler öğrenmek, bu yaştan sonra dahi kendini geliştiriyor olmak inanın çok daha heyecan ve keyif verici.
Bir blok sitem var kendime yazılarım adında, yazdıklarımın çoğunu sosyal medyada bile paylaşmıyorum, adı üstünde zaten kendime yazılarım.
Günde 300/500 civarı okuyan oluyor, Google'ın raporlarına göre, benim gibi edebiyat bilgisinden pek nasibini alamamış biri için hiç de küçümsenecek bir rakam değil diye düşünüyorum.
Okudukça hiçbir şey bilmediğimi çok daha net görebiliyorum.
Eskiden bilgiye ulaşmak zordu.
Ya kitap satın alacaktın ya da kütüphaneye gidecektin.
Şimdi öylemi!
Bilgi parmaklarının ucunda, dizüstünde, o kadar yakın.
Yazmak, konuşmanın sustuğu yerde başlar. Konuşma anlıktır, uçar gider; yazı ise kalır. Yazmak, zamanın akışına karşı bir dirençtir. “dil varlığın evidir” ve yazmak, bu evin duvarlarına kendi yankını kazımaktır.
Yazmak, unutulmaya karşı bir hafıza inşasıdır. Yazmak, “ben buradaydım” demenin en sessiz ama en kalıcı yoludur.
Düşünceler zihinde dolaşır. Yazmak, bu düşünceleri biçimlendirme, onlara bir beden kazandırma sürecidir. Tıpkı bir heykeltıraşın mermeri yontması gibi, yazar da kelimelerle zihnindeki kaosu düzene sokar.
Yazmak, düşünmeyi görünür kılar. Yazmak, zihinsel bir arınmadır, kelimelerle yapılan bir iç temizlik.
Yazmak, çoğu zaman bir başkası için değil, kendinle konuşmak içindir. Bu anlamda yazı, bir iç monolog değil, iç diyalogdur. Kendi içindeki farklı sesleri, çelişkileri, korkuları ve umutları karşı karşıya getirir.
Yazmak, kendini dinlemenin en derin biçimidir. Yazmak, içindeki çocuğu, yaşlıyı, isyankârı ve bilgeyi aynı masaya oturtmaktır.
Yazmak, varoluşun anlamını arama çabasıdır. Boşlukla yüzleşmenin yollarından biridir. Yazarken insan, hem dünyayı hem de kendini anlamlandırmaya çalışır.
Yazmak, kaotik bir evrende anlam arayan bir bilinç kıvılcımıdır. Yazmak, varoluşun sessiz çığlığına verilen cevaptır.
Senin şiirinde geçen “kelimelerim birer göçebe, birer derviş” ifadesi çok kıymetli. Yazmak, sabit bir yerden değil, sürekli hareketten beslenir. Her yazı, bir iç yolculuktur. Her cümle, bir menzile varma çabasıdır.
Yazmak, bir yere varmak için değil, yolda olmak içindir. Yazmak, hem harita hem de pusuladır.
Yazılar bazen kimseye yazılmaz. Ama bu onları değersiz kılmaz. Yazmak, okunmak için değil, yazmak için de yapılabilir. Tıpkı bir dervişin zikri gibi, görünmese de yankısı vardır.
Yazmak, görünmeyene ses vermektir. Yazmak, yalnızlığın içinden doğan bir tür dua gibidir.
Yazmak diye bir şey var,
Ne bir meslek, ne bir hobi,
Bir tür varoluş biçimi,
Bir tür içe doğru yürüyüş.
Kelimelerim, birer göçebe değil artık,
Birer derviş.
Her biri bir anlam arıyor ,
Boşlukta yankılanan bir “neden”e karşı.
Yazıyorum,
Çünkü konuşmak yetmiyor,
Çünkü dinleyen yok,
Çünkü içimdeki sessizlik bir dile ihtiyaç duyuyor.
Yazmak,
Zihnimdeki dağınıklığı bir düzene sokmak değil sadece,
O dağınıklığın içinde
Kendime bir oda kurmak.
Her cümle,
Bir tuğla gibi örüyor beni yeniden.
Yazdıkça ben oluyorum.
Ya da belki yazdıkça benliğimi bırakıyorum.
Yazmak,
Bilgiye ulaşmak değil artık,
Bilgiyi anlamlandırmak.
Veri çok, ama anlam az.
Ben anlamın peşindeyim, bir çölün ortasında su arar gibi.
Yazmak, bir tür dua belki,
Bir tür içsel zikir.
Okunmasa da duyulmasa da
Bir yankı bırakıyor evrende.
Ve her yazıda biraz daha az biliyorum kendimi, çünkü yazmak, bildiğini unutmakla başlar.
Makale yazmak, bence hem kişisel hem de profesyonel gelişim için faydalı bir uğraş diye düşünüyorum.
Kahvehanede boş boş oturup anastra muhabbeti yapmaktan daha iyi geliyor bana
Bu yaşta okumak ve okuduklarımdan aklımda kalanları paylaşmak.
Eşin dostun yok mu otur bir yerlerde muhabbet et
İyide muhabbet edecek dost nerede?
Muhabbetler diyalogdan monoloğa dönmüş durumda, kimsenin kimseyi dinlediği yok ki, herkes köşe taşı gibi kendisini bir yerde konumlandırmış, kımıldamıyor, herkes her konuyu zaten biliyor, ben anlatayım sen dinle modunda.
Günlük siyaset sosyoloji teoloji Tarih ve felsefe konularında makaleler okumak, yeni yeni şeyler öğrenmek, bu yaştan sonra dahi kendini geliştiriyor olmak inanın çok daha heyecan ve keyif verici.
Bir blok sitem var kendime yazılarım adında, yazdıklarımın çoğunu sosyal medyada bile paylaşmıyorum, adı üstünde zaten kendime yazılarım.
Günde 300/500 civarı okuyan oluyor, Google'ın raporlarına göre, benim gibi edebiyat bilgisinden pek nasibini alamamış biri için hiç de küçümsenecek bir rakam değil diye düşünüyorum.
Okudukça hiçbir şey bilmediğimi çok daha net görebiliyorum.
Eskiden bilgiye ulaşmak zordu.
Ya kitap satın alacaktın ya da kütüphaneye gidecektin.
Şimdi öylemi!
Bilgi parmaklarının ucunda, dizüstünde, o kadar yakın.
🖋️ 1. Yazmak: Sessizliğe Atılan İmza
Yazmak, konuşmanın sustuğu yerde başlar. Konuşma anlıktır, uçar gider; yazı ise kalır. Yazmak, zamanın akışına karşı bir dirençtir. “dil varlığın evidir” ve yazmak, bu evin duvarlarına kendi yankını kazımaktır.
Yazmak, unutulmaya karşı bir hafıza inşasıdır. Yazmak, “ben buradaydım” demenin en sessiz ama en kalıcı yoludur.
🧠 2. Yazmak: Düşüncenin Kristalleşmesi
Düşünceler zihinde dolaşır. Yazmak, bu düşünceleri biçimlendirme, onlara bir beden kazandırma sürecidir. Tıpkı bir heykeltıraşın mermeri yontması gibi, yazar da kelimelerle zihnindeki kaosu düzene sokar.
Yazmak, düşünmeyi görünür kılar. Yazmak, zihinsel bir arınmadır, kelimelerle yapılan bir iç temizlik.
🧘 3. Yazmak: Kendilikle Diyalog
Yazmak, çoğu zaman bir başkası için değil, kendinle konuşmak içindir. Bu anlamda yazı, bir iç monolog değil, iç diyalogdur. Kendi içindeki farklı sesleri, çelişkileri, korkuları ve umutları karşı karşıya getirir.
Yazmak, kendini dinlemenin en derin biçimidir. Yazmak, içindeki çocuğu, yaşlıyı, isyankârı ve bilgeyi aynı masaya oturtmaktır.
🕯️ 4. Yazmak: Anlam Arayışı
Yazmak, varoluşun anlamını arama çabasıdır. Boşlukla yüzleşmenin yollarından biridir. Yazarken insan, hem dünyayı hem de kendini anlamlandırmaya çalışır.
Yazmak, kaotik bir evrende anlam arayan bir bilinç kıvılcımıdır. Yazmak, varoluşun sessiz çığlığına verilen cevaptır.
🧳 5. Yazmak: Yolculuk ve Göçebelik
Senin şiirinde geçen “kelimelerim birer göçebe, birer derviş” ifadesi çok kıymetli. Yazmak, sabit bir yerden değil, sürekli hareketten beslenir. Her yazı, bir iç yolculuktur. Her cümle, bir menzile varma çabasıdır.
Yazmak, bir yere varmak için değil, yolda olmak içindir. Yazmak, hem harita hem de pusuladır.
📖 6. Yazmak: Paylaşılmasa da Değerlidir
Yazılar bazen kimseye yazılmaz. Ama bu onları değersiz kılmaz. Yazmak, okunmak için değil, yazmak için de yapılabilir. Tıpkı bir dervişin zikri gibi, görünmese de yankısı vardır.
Yazmak, görünmeyene ses vermektir. Yazmak, yalnızlığın içinden doğan bir tür dua gibidir.
Yazmak Diye Bir Şey Var
Yazmak diye bir şey var,
Ne bir meslek, ne bir hobi,
Bir tür varoluş biçimi,
Bir tür içe doğru yürüyüş.
Kelimelerim, birer göçebe değil artık,
Birer derviş.
Her biri bir anlam arıyor ,
Boşlukta yankılanan bir “neden”e karşı.
Yazıyorum,
Çünkü konuşmak yetmiyor,
Çünkü dinleyen yok,
Çünkü içimdeki sessizlik bir dile ihtiyaç duyuyor.
Yazmak,
Zihnimdeki dağınıklığı bir düzene sokmak değil sadece,
O dağınıklığın içinde
Kendime bir oda kurmak.
Her cümle,
Bir tuğla gibi örüyor beni yeniden.
Yazdıkça ben oluyorum.
Ya da belki yazdıkça benliğimi bırakıyorum.
Yazmak,
Bilgiye ulaşmak değil artık,
Bilgiyi anlamlandırmak.
Veri çok, ama anlam az.
Ben anlamın peşindeyim, bir çölün ortasında su arar gibi.
Yazmak, bir tür dua belki,
Bir tür içsel zikir.
Okunmasa da duyulmasa da
Bir yankı bırakıyor evrende.
Ve her yazıda biraz daha az biliyorum kendimi, çünkü yazmak, bildiğini unutmakla başlar.