26231957
Bookmark

KÜTAHYA MENKIBELERİ PADİŞAH KIZLARI

Kütahya Destanları ve Menkıbeleri:

Padişahın kızları Ve İncili Çavuş

Kütahya efsanelerinden birinde, bir padişahın inci gibi güzel iki kızı varmış. Bu kızlar camdan bir evde yaşar, hayatın ne olduğunu bilmezlermiş. Cam evin içinde hayvanların dilini öğrenir, yanlarında da bir hocaları bulunurmuş. Bu karanlık evden başka bir yeri hiç görmezler, sadece kemiksiz et yer, başka bir şey yemezlermiş.


Kasap bir gün aceleyle çalışırken kemikli et koymuş. Büyük kız eti yerken içinde bir kemik fark etmiş. Kemiğin ne olduğunu hiç bilmiyormuş. Her tarafını incelemiş ama tanıyamamış. Sonra kemiği fırlatmış. Kemik cama çarpmış ve cam kırılmış. Hava karlıymış, dışarı çıkıp karın üzerine oturmuş. O sırada yanına iki karga gelmiş.


Biri beyaz, biri siyahmış. İkisi kavga etmiş, beyazın kanatlarını yaralamışlar. Kargalardan biri sormuş: "Üzerindeki tüy neye benziyor?" Diğeri cevaplamış: "İncili Padişahın oğlunun saçına ve gözüne benziyor." Sonra tekrar sormuş: "Peki burası neye benziyor?" O da demiş ki: "İncili Padişahın oğlunun yanağına benziyor." Bunu duyan kız, kuşların uçup gidişini izlemiş.


Hocası çarşıya sigara almaya gitmiş. Döndüğünde kızı aramış, taramış ama bulamamış. “Padişah beni öldürür” diye ağlaya ağlaya gözleri kör olmuş. Kız az gitmiş, uz gitmiş, dere tepe düz gitmiş ve yolda bir çobana rastlamış. “Ne olur çoban, senin elbiseni ben giyeyim, benim elbisemi de sen giy” demiş. Çoban sevinçle elbisesini çıkarıp kızın elbisesini giymiş.


Kız yürüyüp yürüyüp büyük bir şehre varmış. Orada, günde bir kız yiyen deli bir kız yaşarmış. Şehirde gezerken yün eğiren bir kocakarı görmüş. Kadına, “Nineciğim, neden ağlayıp destanlar yazıyorsun?” diye sormuş. Nine de, “Hayatımda hiç çocuğum olmadı. Son zamanlarda bir kızım oldu, ama bu şehirde günde bir kız yiyen deli bir kız var. Sıra benim kızıma geldi, onun için ağlıyorum,” demiş.


Kız demiş ki: “Nineciğim, sen hiç merak etme. Senin kızı yemesin de beni yesin.” Nine de: “Hayır kızım, sen bir padişah kızısın. Padişah beni asar, keser. Olmaz kızım.” Kız yine: “Hayır nineciğim, böyle söyleme.” demiş. Sonra kızı deli kızın yanına atmışlar. Deli kız onu görmemiş. Kız da zincirle tavana çıkmış. Aradan yedi gün geçmiş. Yedi tane kız tavana çıkmış ve hepsi şarkı söylemeye başlamış.


Padişahın kızı uyuyakalmış. Rüyasında, koşarak giderken on beş kadar devin ayaklarını ateşe verip uyuduklarını görmüş. Ortada büyük bir kazanın içinde ise deli kızın böbreği varmış. Kız, aralarından geçip böbreği alacakken korkusundan uyanmış. Ertesi sabah, dağları aşarak devler uyurken deli kızın böbreklerini alıp gelmiş. Kızlar uyurken yanlarına uzanmış. Deli kız sessizce otururken böbreği ağzına atmış, yedi kız bağırarak şarkı söylerken ise akıllanmış.


“Ne olur kardeşlerim, beni de yanınıza alın. Ben de sizinle şarkı söyleyeyim,” demiş. Onlar ise korkmuşlar.  
Akıllanan kız, padişahın kızına, “Kardeşim, ne olur gel sarılalım,” demiş.  
Padişahın kızı korkarak, “Hayır,” demiş ama sonra zincirden inip, “Geliyorum,” diye eklemiş.  
Ve ikisi sarılmışlar.  


Padişahın kızı, akıllanan kızın babasına “Müjde, kızın akıllandı” demiş. Padişah, “Sen benim kızımı akıllandırdın, ne istersen vereyim” diye karşılık vermiş. Kız da “Ben senin oğlunu isterim” demiş. Padişah ise “Hayır, başka ne vereyim?” diye sormuş. Bunun üzerine kız, ondan bir at istemiş. Ata binip yola çıkmış. Gide gide büyük bir şehre varmışlar. O şehirde devasa bir bina varmış; içinde 180 merdiven bulunurmuş. Buradan bin kişi iner, bin kişi çıkarmış.


Kız bunu görmüş. Yüzüncü merdivenden çıkarken yemek pişiren bir kocakarıya rastlamış ve “Nineciğim, bu yemek ne olacak?” diye sormuş. Nine de “Kızım, sen korkarsın, git” demiş. Kız ise “Hayır nine, ben korkmam, sen söyle” diye karşılık vermiş. Kocakarı, “Kızım, burada padişahın atlarından her gün birer tane kayboluyor” demiş. Kız da “Peki, ben şu merdivenin altına girip oradaki delikten atları kimin aldığını göreyim ve padişaha söyleyeyim” demiş.


“Ne oldu? Peki,” demiş. Akşam olmuş. Padişahın karısı dev gibi aşağıya inmiş, yemeklere bakmış, burnunu kıvırmış, beğenmemiş. Sonra atların yanına gitmiş, birini yemeye başlamış. Kız hemen merdivenin altından çıkıp padişaha koşmuş. Padişah yerinden kalkıp aşağıya inmiş, karısını atı yerken görmüş. Sonra yerine yatmış, kız da merdivenin altına dönmüş. Kadın atı yiyip yerine yatmış. Padişah ondan korkmuş. Sabah olmuş.


Padişah karısını uzak bir yere götürmüş. Orada, “Aman karıcığım, bugün bayrammış. Seni şu koltuğa oturtacağım, oradan seyredeceksin, ne dersin?” demiş. Padişah karısına aynen böyle söylemiş. Kadın da “Peki” demiş. Sabah olunca kadını götürmüşler. Padişah, “Aman karıcığım, sana kıyamıyorum, şu koltukta otur” demiş.


Kadın oturmuş, üzerine kilit vurmuşlar. Gelen geçen demir tokmakla vurmuş. Sonra cesedini çaya atmışlar. Padişah böylece kurtulmuş. Padişah kıza, “Kızım, sen beni kurtardın, sana ne istersen vereyim,” demiş. Kız da, “Hayır padişah babacığım,” demiş. Padişah, “Hayır kızım, söyle ne istersen vereyim,” diye ısrar etmiş. Kız, “Senin pıtraklı yüzüğünü istiyorum,” demiş. Padişah da yüzüğü vermiş.


Kız bir yalamış, melekler ortaya çıkmış. “Ne istersin sultanım?” demişler. Kız, İncili Padişah’ın oğlunun evine gitmiş. Oğlan uyuyormuş, kız gelince uyanmış. Oğlan, “İn misin cin misin?” diye sormuş. Kız da “Ne inim ne cinim, senin gibi bir Âdemim” demiş. Melekler oğlanı almaya gelmiş ama her yer kapalı olduğu için gitmişler. Kız, “Ben seninle evleneceğim, sen de benimle gelir misin?” diye sormuş. Oğlan “Hayır” demiş. Kız da “Gelmezsen ben uzaklaşınca terler içinde kal, boğul” demiş. Sonra atına binip gitmiş.


Kız uzaklaşınca oğlan terler içinde kalmış, neredeyse boğulacakmış. Hemen atına atlayıp kıza yetişmiş. Beraber kızın evine gitmişler. Kızın bir de kardeşi varmış. Babaları ikisini de imtihan edecekmiş. İmtihan yapılmış ve oğlanla gelen kız kazanmış. Babası, “Kızım, ne istersin, imtihanı kazandın?” demiş. Kız, “Babacığım, senin sağlığını isterim,” demiş. Babası ise, “Hayır, ne istersin?” diye sormuş. Kız da, “İncili padişahın oğluna varmak istiyorum,” demiş. Babası kabul etmiş. Düğünleri yapılmış, top gibi bir çocukları olmuş ve mutlu bir şekilde yaşamışlar.

Alıntı; https://kutahya.ktb.gov.tr/TR-69374/anlatmalar.html
Yorum Gönder

Yorum Gönder

Yorum Gönder