Türkiye AB'ye yakın ve orta vadede üye olabilir mi: Olasılıklar, engelleyen faktörler - Kendime Yazılarım

Türkiye AB'ye yakın ve orta vadede üye olabilir mi: Olasılıklar, engelleyen faktörler

Türkiye AB'ye yakın ve orta vadede üye olabilir mi


Türkiye ve Avrupa birliği ilişkileri


Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, "Bizim AB üyeliğimizde bir değişiklik yok. Avrupa bir karar vermek zorunda. Türkiye ölçeğinde bir ülkeyle, Müslüman bir ülkeyle ben yeni bir birlik kurmak istiyor muyum?" açıklaması tribünlere bir söylem midir, Avrupa Türkiye'yi bu günkü ekonomik ve siyasal koşullarda birliğe dahil eder mi, bu koşullarda AB'nin Türkiye'yi birliğe dahil etmeyeceğini çok iyi bilen Sn. Fidan, neden böyle bir cümle kurmak durumunda kaldı, Türkiye ile Avrupa birliği arasında neler oluyor?
  • Türkiye-AB ilişkilerinin tarihi: Türkiye, 1959’da AET’ye ortaklık başvurusunda bulunmuş, 1963’te Ankara Anlaşması’nı imzalamış, 1987’de tam üyelik başvurusu yapmış ve 2005’te müzakerelere başlamıştır.
  • Türkiye-AB ilişkilerinin durumu: Türkiye’nin AB ile ilişkileri, son yıllarda çeşitli sorunlar nedeniyle gerilimli bir seyir izlemiştir. AB, Türkiye’yi insan hakları, hukukun üstünlüğü, demokrasi, basın özgürlüğü, Kıbrıs, Doğu Akdeniz, göçmenler, Suriye gibi konularda eleştirmekte ve müzakereleri askıya almıştır. Türkiye ise AB’yi ikiyüzlülük, çifte standart, üyelik perspektifini engelleme, terörle mücadelede yetersizlik, Türkiye’nin çıkarlarını gözetmeme gibi konularda suçlamaktadır.
  • Türkiye-AB ilişkilerinin geleceği: Türkiye’nin AB üyeliği, hem Türkiye hem de AB için stratejik bir hedeftir. Ancak bu hedefin gerçekleşmesi için taraflar arasında güven, işbirliği ve diyalogun yeniden tesis edilmesi gerekmektedir. AB, Türkiye ile ilişkilerin geliştirilmesine olumlu sinyal vermiş, ancak Doğu Akdeniz’de güvenliğin ve istikrarın sağlanmasını şart koşmuştur. Türkiye ise AB ile ilişkilerini yenilemek istediğini, ancak bunun karşılıklı saygı ve çıkar temelinde olması gerektiğini belirtmişti.

Bu bağlamda, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın açıklaması, Türkiye’nin AB üyeliğine olan bağlılığını vurgulamakla birlikte, AB’nin Türkiye’yi birliğe dahil etmeye istekli olup olmadığını sorgulamakta ve AB’ye bir mesaj vermektedir. Ayrıca, Türkiye’nin AB dışında da alternatif işbirliği alanları aradığını ve AB’nin Türkiye’yi kaybetmek istememesi gerektiğini ima etmektedir.

Türkiye ile AB arasında, Avrupa'nın bakış açısı ile en önemli sorunlar nelerdir?

Türkiye AB arasındaki en önemli sorunlar, çeşitli alanlarda farklılık göstermektedir. Bunlardan bazıları şunlardır:

  • Doğu Akdeniz sorunu: Türkiye, Akdeniz’in doğusunda doğal gaz arama faaliyetleri yürütüyor. Yunanistan ve Kıbrıs Cumhuriyeti, bu faaliyetlerin yasa dışı olduğunu savunuyor. AB, Türkiye’ye karşı yaptırım kararları aldı.
  • Kıbrıs sorunu: Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, kapalı olan Maraş’ı açma kararı aldı. AB, bunu bir provokasyon olarak nitelendirdi1. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kıbrıs’ta iki devletli bir çözüm istedi.
  • Libya krizi: Türkiye, Libya’da Birleşmiş Milletler tarafından tanınan hükümeti destekliyor ve silah ambargosunu ihlal ediyor. AB, Türkiye’ye karşı yaptırım uyguladı.
  • Suriye’nin kuzeyini işgali: Türkiye, Suriye’nin kuzeydoğusundaki Kürt örgütlere karşı askeri harekat başlattı ve Suriye’nin bir bölümünü işgal etti.
  • İnsan hakları, demokrasi ve hukukun üstünlüğü: AB, Türkiye’nin insan hakları, demokrasi, ifade özgürlüğü ve hukukun üstünlüğü alanlarında gerilediğini ve AB standartlarına uymadığını belirtiyorTürkiye’nin AB üyelik süreci bu nedenle durma noktasına geldi.

Bu sorunların çözümü için AB ve Türkiye arasında diyalog ve işbirliği gerekiyor. Ancak son dönemde yaşanan gerginlikler, ilişkileri daha da zorlaştırıyor. 2024 yılı, Türkiye’nin AB ile ilişkilerinde kritik bir dönemeç olacak.

Türkiye'nin yakın ve orta vadede AB üyeliği olası mıdır?

Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne tam üyeliği olasılığı, birçok faktöre bağlıdır. Bu faktörler arasında Türkiye’nin AB kriterlerini yerine getirme durumu, AB’nin genişleme politikası, AB üye ülkelerinin tutumu, Türkiye’nin dış politika tercihleri ve kamuoyu desteği sayılabilir. Bu faktörlerin her biri, Türkiye’nin AB üyeliği sürecini etkileyen dinamiklerdir.


Yakın ve orta tarihte Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne tam üyeliği olasılığı oldukça düşüktür. 

Bunun nedenleri şöyle sıralanabilir:
Türkiye ile AB arasında son yıllarda yaşanan gerginlikler, 
Bu gerginlikler ilişkileri olumsuz yönde etkilemiştir. 

AB, Türkiye’yi insan hakları

Demokrasi, hukukun üstünlüğü, basın özgürlüğü, yargı bağımsızlığı, azınlık hakları, göç yönetimi, Doğu Akdeniz, Kıbrıs, Libya, Suriye gibi konularda eleştirmiş ve yaptırım uygulamıştır.

Türkiye ise, AB’nin kendisine karşı çifte standart uyguladığını, terörle mücadelesine destek vermediğini, vize serbestisi ve gümrük birliği güncellemesi gibi taahhütlerini yerine getirmediğini, Türkiye’nin çıkarlarını gözetmediğini savunmuştur.

Türkiye’nin tam üyelik müzakereleri

2005 yılında başlamasına rağmen, çok yavaş ilerlemiştir. 
35 fasıldan sadece 16’sı açılmış ve biri kapatılmıştır, 2016 yılından beri müzakereler durmuştur.

AB, Türkiye’nin katılım müzakerelerinin fiilen durma noktasına geldiğini ve başka fasılların açılmasının veya kapanmasının düşünülemeyeceğini belirtmiştir .

AB’nin genişleme politikası

Son yıllarda ivme kaybetmiştir. 
AB, kendi içinde yaşadığı ekonomik, siyasi ve sosyal sorunlarla uğraşmaktadır. 
Brexit, mülteci krizi, koronavirüs salgını, aşırı sağın yükselişi, AB kurumlarının işleyişi, AB bütçesi gibi konular, AB’nin gündemini meşgul etmektedir. 
AB, yeni üyeler almadan önce kendi reformunu yapmak istemektedir. 
Ayrıca, AB üye ülkelerinin bir kısmı, Türkiye’nin üyeliğine karşı çıkmakta veya şüpheyle yaklaşmaktadır. 

Türkiye’nin üyeliği, AB’nin siyasi, ekonomik, kültürel, coğrafi ve güvenlik yapısını değiştirecektir. 

Bu nedenle, Türkiye’nin üyeliği, sadece teknik değil, aynı zamanda siyasi bir karardır.

Türkiye’nin dış politika tercihleri,

AB ile uyumlu olmaktan uzaklaşmıştır. Türkiye, son dönemde, ABD, Rusya, İran, Suudi Arabistan, İsrail, Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri gibi ülkelerle ilişkilerinde sorunlar yaşamıştır. 

Türkiye, NATO içinde de yalnızlaşmıştır. 

Türkiye, S-400 hava savunma sistemi alımı, F-35 programından çıkarılması, ABD’nin yaptırım tehdidi gibi konularda ABD ile karşı karşıya gelmiştir. 
Türkiye, Rusya ile Suriye ve Libya’da çatışan çıkarlara sahiptir. 
Türkiye, Çin’in Uygur Türklerine yönelik baskılarına karşı sessiz kalmıştır. 
Türkiye, İran ile Suriye, Irak ve Yemen’de rekabet etmektedir. 
Türkiye, Suudi Arabistan, İsrail, Mısır ve Birleşik Arap Emirlikleri ile Katar, Filistin, Libya ve Doğu Akdeniz’de karşıt pozisyonlardadır. 
Türkiye’nin dış politikasının bu şekilde gelişmesi, AB ile ortak değerler ve çıkarlar paylaşmasını zorlaştırmaktadır.

Türkiye’nin kamuoyu desteği, AB üyeliğine karşı soğumaktadır. 

Türkiye’de yapılan anketlere göre, Türkiye’nin AB üyeliğini destekleyenlerin oranı, 2004 yılında %73 iken, 2020 yılında %48’e düşmüştür. 
AB üyeliğine karşı çıkanların oranı ise, 2004 yılında %9 iken, 2020 yılında %30’a yükselmiştir. Türkiye’de AB’ye güven duyanların oranı ise, 2004 yılında %58 iken, 2020 yılında %25’e inmiştir. 

Türkiye’de AB’ye güven duymayanların oranı ise, 2004 yılında %24 iken, 2020 yılında %60’a çıkmıştır. Bu veriler, Türkiye’de AB’ye karşı oluşan hayal kırıklığı, yabancılaşma ve tepkiyi göstermektedir.

Bu nedenlerden dolayı, Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne tam üyeliği olasılığı, yakın ve orta tarihte düşüktür. 

Ancak, bu olasılık sıfır değildir. Türkiye ile AB arasında, ortak değerler, çıkarlar ve vizyon temelinde, yeni bir ilişki modeli geliştirilebilir. Bu model, Türkiye’nin AB üyeliği perspektifini korurken, aynı zamanda, işbirliği alanlarını genişletir, sorunları çözer, diyalogu arttırır ve güveni sağlar. Bu model, hem Türkiye’nin hem de AB’nin yararına olacaktır.

Sonuç:

Türkiye'nin AB ile birlikteliği yukarıda belirttiğim ön şartlara tavizlere bağlıdır, Ab tarafından Türkiye'den beklenen tavizler Türkiye Cumhuriyeti için hayati öneme sahip tavizlerdir ve hiç bir iktidar ve siyasi parti tarafından verilemez, Türkiye için Avrupa birliği hayali bir tiyatrodan öteye geçmez, Türkiye vakit kaybetmeden 21. Yüzyıla damgasını vuracak, yükselen değer Şanghay beşlisine katılmanın yollarını aramalı, NATO'yu gözden geçirmelidir.

------

Ahmet ATAM



0 تعليقات

Yorumlarda lütfen saygılı olun