-->
zWZ3ZJ90R4zzhbql6NUZDSuEAK5vmsQ96TEJw5QR
Bookmark

Latin alfabesine geçiş Türkleri bir gecede cahil mi bıraktı

Latin alfabesine geçiş Türkleri bir gecede cahil mi bıraktı
Latin alfabesine geçiş Türkleri bir gecede cahil mi bıraktı



Latin alfabesine geçiş Türkleri bir gecede cahil mi bıraktı? Osmanlı İmparatorluğu'nda eğitim sistemi nasıldı?

Osmanlı devletinde eğitim sistemi


Osmanlı da eğitim sitemi İlkokuldan üniversiteye kadar uzanan bir yapıya sahipti. Bu sistem, İslami ilimlerin yanı sıra, fen ve matematik gibi müspet ilimlerin de öğretildiği bir eğitim anlayışına dayanıyordu, Osmanlı eğitim sisteminin temelini, sıbyan mektepleri oluşturuyordu.

Sıbyan mektepleri.

5-10 yaş arası çocukların eğitim aldığı ilkokul niteliğindeki kurumlardı. 
Bu okullarda, temel okuma, yazma, aritmetik ve İslami ilimler öğretiliyordu.

Medreseler.

Osmanlı eğitim sisteminin orta ve yükseköğretim kurumlarıydı. 
Medreseler, İslami ilimlerin yanı sıra, felsefe, tıp, astronomi, matematik, fizik gibi müspet ilimlerin de öğretildiği kurumlardı. 
Medreselerde eğitim, müderris adı verilen öğretim görevlileri tarafından veriliyordu.

Enderun Mektebi

Osmanlı İmparatorluğu'nda devlet adamı yetiştirmek amacıyla kurulan bir eğitim kurumudur. 
Enderun Mektebi'ne, genellikle sarayda görev yapan görevlilerden veya zeki ve yetenekli çocuklardan seçilen öğrenciler kabul ediliyordu. 
Enderun Mektebi'nde, İslami ilimler, felsefe, tarih, hukuk, tıp, astronomi, matematik, fizik gibi derslerin yanı sıra, devlet yönetimi ve bürokrasi ile ilgili dersler de veriliyordu.

Acemi Oğlanlar Ocağı

Osmanlı İmparatorluğu'nda askeri eğitim veren bir kurumdur. 
Acemi Oğlanlar Ocağı'na, genellikle köylerden veya sarayda görev yapan görevlilerden seçilen çocuklar kabul ediliyordu. 
Acemi Oğlanlar Ocağı'nda, temel askeri eğitim, okçuluk, kılıç kullanma, savaş taktikleri gibi derslerin yanı sıra, İslami ilimler de veriliyordu.

Osmanlı eğitim sistemi, özellikle 16. ve 17. yüzyıllarda önemli bir gelişme gösterdi. Bu dönemde, medreselerin sayısı ve kalitesi arttı. Ayrıca, Avrupa'dan gelen bilim adamlarının da katkısıyla, fen ve matematik gibi müspet ilimlerin eğitimi de yaygınlaştı.


18. yüzyıldan itibaren, Osmanlı eğitim sistemi, Batı'nın eğitim sistemlerinden etkilenmeye başladı. Bu dönemde, Avrupa'da kurulan yeni eğitim kurumları örnek alınarak, Osmanlı İmparatorluğu'nda da mektep, idadi ve sultani gibi yeni eğitim kurumları kurulmaya başlandı.


19. yüzyılda, Osmanlı eğitim sistemi, önemli reformlara tabi tutuldu. Bu reformlar, eğitim sisteminin modernleşmesini ve yaygınlaştırılmasını amaçlamaktaydı. Bu dönemde, eğitim sisteminin merkezileştirilmesi, laikleşme ve kızların eğitimine önem verilmesi gibi önemli gelişmeler yaşandı.


20. yüzyılın başlarında, Osmanlı İmparatorluğu'nda eğitim sistemi, Tevhid-i Tedrisat Kanunu ile yeniden düzenlendi. Bu kanunla, eğitim sistemi, ilköğretim, ortaöğretim ve yükseköğretim olmak üzere üç kademeye ayrıldı.

Osmanlı eğitim sistemi, Türk eğitim sisteminin temelini oluşturmuştur. 
Bu sistem, hem İslami ilimlerin hem de müspet ilimlerin öğretildiği, çağdaş bir eğitim anlayışına dayanıyordu. 
Osmanlı eğitim sistemi, Türk milletinin kültürel ve bilimsel gelişiminde önemli bir rol oynamıştır.

Osmanlı da okuma yazma oranı


Osmanlı İmparatorluğu'nun son döneminde okuma yazma oranı, genel olarak düşüktü. 
1914 yılında yapılan bir nüfus sayımına göre, 7 yaş üzeri nüfusta okuma yazma oranı:

  • Erkeklerde %17,42
  • Kadınlarda ise %4,63 

Bu da, genel olarak okuma yazma oranının %10,6 olduğu anlamına geliyordu. Okur yazar oranı, bölgelere göre de farklılık gösteriyordu. 
Şehirlerde okuma yazma oranı daha yüksekken, köylerde daha düşüktü. 
Ayrıca, erkeklerde okuma yazma oranı kadınlardan daha yüksekti.

Okur yazar oranının düşük olmasının nedenleri arasında, eğitim sisteminin yaygın olmaması, eğitime olan ilginin az olması ve ekonomik koşulların yetersizliği sayılabilir.

Osmanlı İmparatorluğu'nda okuma yazma oranını artırmak için çeşitli reformlar yapılmıştır. 
Bu reformlar arasında, eğitim sisteminin yaygınlaştırılması, kızların eğitimine önem verilmesi ve eğitime olan ilginin artırılması gibi çalışmalar yer almaktadır.

Gayri müslimler ile Müslüman Türkler arasında Osmanlıda okur yazarlık arasındaki sayısal ve oransal farklılık


Evet, Osmanlı İmparatorluğu'nda gayri müslimler ile Müslüman Türkler arasında okur yazarlık arasında sayısal ve oransal farklılıklar vardı.

1914 yılında yapılan bir nüfus sayımına göre, 7 yaş üzeri nüfusta okuma yazma oranı:

  • Gayri Müslümlerde %20,9,
  • Müslüman Türklerde ise %10,6

Bu da, gayri Müslümlerde okuma yazma oranının Müslüman Türklerden yaklaşık %10 daha yüksek olduğu anlamına geliyordu.

Bu farklılık, gayri Müslümlerin eğitime olan ilgisinin daha yüksek olmasından kaynaklanıyordu. 
Gayri müslimler arasında, özellikle Rumlar, Ermeniler ve Yahudiler arasında okuma yazma oranı daha yüksekti. 
Bu topluluklar arasında, eğitime verilen önemin yanı sıra, dini nedenlerle de okuma yazmanın önemi vurgulanıyordu.

Osmanlı İmparatorluğu'nda, gayri müslimler arasında okuma yazma oranının daha yüksek olması, bu toplulukların ekonomik ve sosyal alanda daha avantajlı olmasına da katkıda bulundu.

Okur yazarlık oranı, bölgelere göre de farklılık gösteriyordu. 
Şehirlerde okuma yazma oranı daha yüksekken, köylerde daha düşüktü. 
Ayrıca, erkeklerde okuma yazma oranı kadınlardan daha yüksekti.

Latin alfabesine geçişin halkı cahil bıraktığı iddiası


Günümüz Türkiye'sinde bazı kesimler Latin alfabesine geçilmesi ile Türklerin bir gecede cahil kaldığı iddiasında bulunuyor, bu iddia ne kadar doğrudur?

Bu iddianın doğru olmadığını söylemek gerekir. 
Latin alfabesine geçiş, Türklerin cahil kalmasına neden olmamıştır. 
Aksine, okuma yazma oranını artırarak Türklerin eğitim seviyesini yükseltmiştir.

Osmanlı İmparatorluğu'nun son döneminde okuma yazma oranı, genel olarak düşüktü. 1914 yılında yapılan bir nüfus sayımına göre, 7 yaş üzeri nüfusta okuma yazma oranı erkeklerde %17,42, kadınlarda ise %4,63 idi. 

Bu da, genel olarak Osmanlı devletinde okuma yazma oranının %10,6 olduğu anlamına geliyordu.

Latin alfabesine geçiş, okuma yazma oranını artırmada önemli bir rol oynamıştır. 1927 yılında yapılan bir nüfus sayımına göre, 7 yaş üzeri nüfusta okuma yazma oranı erkeklerde %35,14, kadınlarda ise %10,94 idi. Bu da, genel olarak okuma yazma oranının %22,5 olduğu anlamına geliyordu.

Latin alfabesine geçişin ardından, okuma yazma oranında hızlı bir artış yaşanmıştır. 
Bu artış, eğitim sisteminin yaygınlaştırılması, kızların eğitimine önem verilmesi ve eğitime olan ilginin artırılması gibi faktörlerden kaynaklanmıştır.

Günümüzde, Türkiye'de okuma yazma oranı %96'nın üzerindedir. 
Bu da, Latin alfabesine geçişin ardından okuma yazma oranının önemli ölçüde arttığını göstermektedir.

Latin alfabesine geçiş, Türklerin eğitim seviyesini yükselterek, kültürel ve sosyal gelişimlerine katkıda bulunmuştur. 
Bu nedenle, bu iddianın doğru olmadığını söylemek gerekir.

Ahmet ATAM
Yorum Gönder

Yorum Gönder

Yorumlarda lütfen saygılı olun