Tebaa oluşturmada inançlar ve kader:
Tarihin başlangıcında kurulan eski krallıklar, istedikleri vatandaş tipini oluşturmak için ellerindeki bilgi birikimlerini her zaman kullandılar. Kendi mitolojilerini oluşturup, halkı buna inandırmak ve zorlamak için hedefler ve figürler yarattılar.
Temel korkuları, kurdukları otoriter yönetimlere karşı olan halkın isyan etmesiydi ve onlar çileli yaşama dayanamıyorlardı.
Toplumları idare etmek için kullanılan yasaların dini dayanaklı olması, efendilerin tanrısallığını meşrulaştırıyordu.
Halkın başına gelenler ise "kaderdi" ve yoruma kapalıydı, yaşanan tüm kötülükler, kıyım ve zulümler ise itirazsız kabul edilmeliydi.
Bugün Türkiye'de, yoksulluğun, hukuksuzluğun gelir dağılımındaki, eşitsizliğin tanrının takdiri olduğunu iddia edenlerin, bu iddialarının dayandığı kaynakları daha iyi anlıyoruz, Kader.
Uydurulan Tarih
Yöneticiler, topluma sunacakları "tarihsel özneyi" oluştururken bilimden faydalanıyorlar. Lakin, geleceği şekillendirirken toplumun geçmişini ve kimliğini çalıyorlar ve ona uygun bir geçmiş ve gelecek tasarlayarak "işte tarihiniz ve geleceğiniz" diyorlar.
Dikkat edersenin her fikir ve ideoloji hele ki son yıllardarda kendi tarihini dayatma yarışı içindedir.
Burda amaç kendi fikirleri doğrultusunda bir toplum yaratma çabasıdır.
Eğitim ve iletişim araçlarını etkin bir şekilde kullanarak, beyin yıkayarak, topluma istedikleri yurttaş modelini sürekli olarak dayatıyorlar.
Her alanda toplumsal ilişkileri dinsel dogmalara göre şekillendirmeye zorluyorlar.
Tarihsel özne oluşturulurken bireyleri bir kenara bırakıp, kendilerini merkeze koyarak yönetiyorlar.
Uyguladıkları teknik, özgürleşme araçlarını yok edip süreci izlemek ve gerektiğinde müdahale ederek dengeyi kendi lehlerine çevirmektir.
Bu müdahaleler bazen kolay bazen de zor yolla olabiliyor.
Fransız Devrimi'nin etkisiyle ortaya çıkan ve dünyaya yayılan bağımsızlık, demokrasi, hak, adalet, eşitlik ve milliyetçilik fikirleri, Yeni Türkiye Cumhuriyeti'nin temelini oluşturdu.
Osmanlı İmparatorluğu'ndaki monarşinin sona ermesi aynı zamanda dini bağlılığın da sonu anlamına geliyordu.
Dincilerin Osmanlı özlemi tamamen bu temele dayanmaktadır.
Cumhuriyet, dinsel birliğe dayalı ideolojiye tamamen yaslanmasa da, çok kültürlü bir coğrafyada, inançsal yapıları kullanarak tektipleşmeyi desteklemeye çalıştı.
Sünni İslam, devlet eliyle ve olağanüstü baskılarla asırlardır hazırlanan altyapısıyla yaygınlaştırılmıştı ve bu durum onlar için de uygun görünüyordu.
Cumhuriyet'in kuruluşuyla birlikte tekke ve zaviyeler gibi dini kurumlar yasaklanırken camiler hala popüler kurumlar olarak kalmaya devam ettiler.
Kurucu kadro, semavi dinlerin binlerce yıldır iktidarın bir aracı olarak kullanıldığını çok iyi biliyordu ve bu aracı kullanma geleneği Türk devlet geleneğine yerleşmişti.
Dönüşen dönüştürülen Diyanet:
Osmanlı'nın son döneminde, İttihatçıların da önemli bir rolü olduğunu unutmayalım asimilasyon süreçlerinde geleneksel olarak, dinin kontrol altında tutulması gerekiyordu.
Bu nedenle Diyanet İşleri Başkanlığı kuruldu ve başlangıçta gerçekten dini denetlediler.
Diyanet'e, "Siz insanların bireysel konularıyla ilgili fetvalar verin, toplumsal düzene karışmayın, bu devletin işidir," diyerek laiklik ilkesini gösterdiler.
Son zamanlarda statüko tarafından ele geçirilen dini yetki, toplum için modern yasalar veya anayasa oluşturmak yerine "İslam inancını pragmatizmin yasalarıyla harmanlayarak" uyguladığında, kurucu değerlerin tamamı yürürlükten kalkmış oldu.
Diyanet'e verilen görev ise cemaatlerle iş birliği yaparak dogmayı sistemleştirip halka dayatmak oldu.
Horasan'dan Balkanlara BİN YILLIK ASİMİLASYON'dan esinlenilmiştir.
Yorum Gönder