İnsanoğlunun hayat öyküsü

Beşikten mezara insanoğlu


İnsanoğlunun hayat öyküsü:


İnsan doğduğunda etrafındaki herkes sevinir. Bebek ağlar, ama herkes onun ağlamasını sevinçle karşılar, neşe içinde gülerler, beyaz bir beze sarılır ve bir isim verilir. Bu isim her yere kaydedilir ve yeni elbiseler giydirilir.

Çocuk büyüdükçe, çevresindeki sesleri duymaya başlar. 
Dişleri de zamanla çıkar ve konuşmaya, yürümeye başlar. 
Ayrıca akıl ve zihinsel yetenekleri de gelişmeye başlar.

Çocuklar gençken farklı yollara sapabilirler. 
Kimi ünlü olma hırsına kapılır, kimi yüksek mevkilere ulaşmaya odaklanır. 
Kimi dış güzelliklere aldanırken, kimisi de anlık zevklere kendini kaptırır. 
Bazıları ölümsüz gibi yaşayacaklarını düşünürken kendini aldatır.

Kimi çalışmaya veya okumaya başlar,
Daha iyi bir hayat için çaba gösterir,
Parasını biriktirir,
Evlenir ve aile kurar,
Ya da bekar hayatının tadını çıkarır.

Bazı insanlar ev, araba ve arsa alır. 
Eğer hırslı biri ise, daha fazlasını istemek için sürekli çaba gösterir. 
Zaman hızla geçerken gençlik de kaybolup gider.

Her şeyin olup bittiğine şahit olmuş ama kendisi artık yok,
Hastalıklar yavaş yavaş ortaya çıkmaya başlamış.

İnsan yaşlandıkça bazı değişiklikler yaşar. 
Dişleri dökülmeye başlar, beli bükülür, istediği her şeyi yiyemez hale gelir, istediği yere gidemez, işitme ve görme yetisi azalır. 
Ayrıca giyimine ve bakımına eskisi kadar özen gösteremez. 
Eskiden yemek yemeyi reddetse de daha sonra istemesine rağmen yiyemez hale gelir.

İnsanın ölümü kaçınılmazdır. 
Her canlının yaşam süresi bir gün sona erer. 
Bu durumda, insan sessizleşirken etrafındakiler üzülür, onun için hazırlık yaparlar. 
Ona beyaz bir kefen giydirirler, tabuta koyarlar ve son yolculuğuna uğurlarlar.

Sonra herkes çevresinden ayrılır,
O, artık ameliyle sorgulanır,
Taziye üç gün sonra sona erer,
Elbiseleri ve eşyaları fakirlere dağıtılır,
İsmi her yerden silinir,
Artık mal ve mülk hesapları yapılır.
Günümüz insanının yaşam süreci 
beşikten mezara kadar sadece budur, 

Doğarken ağlayan insanoğlu çevresinde gülenler ise hısım akraba, ölürken tam tersi olur, ölümün bir lütuf olduğunu idrak edenler gülerek karşılarken bitişi, bu kez ağlayanlar hısım akrabadır.

Beşikten Mezara şiiri


Gelirken bu dünyaya, çığlık çığlığa, 
Ağlarız biz beşikte, dualarla sarmalanarak. 
Beyaz bir beze sarılır, isim verilir bizlere, 
Kaydedilir bu isim, her yere, her deftere.

Büyüdükçe zamanla, duymaya başlarız her sesi, 
Çıkarken dişlerimiz, heceleriz her kelimeyi. 
Akıl ve zihin açılır, yetenekler gelişir, 
Kendimize bir yol seçeriz. kurarken hayallerimizi. 

Kimisi şöhreti kovalar, kimisi mevki makam ister, 
Kimisi güzelliğe aldanır, kimisi zevk peşinde gider. 
Bazıları ölümsüzlüğü hayal ederken, kandırır kendini,, 
Bazıları çalışır, okur, kurtarmaya çalışır geleceğini.

Evlenir, aile kurar, ya da yalnız yaşar kimisi, 
Ev, araba, arsa der, paralar kendisini.
Gençlik kaybolur, zaman akar, her şey değişir, 
Çalınca kapıyı yaşlılık muhasebe defteri önüne gelir.

Dişler dökülür, bel bükülür, dizlerin bağı çözülür, 
Çoğaldıkça, yasaklar  yaşamın zorluğu görülür.. 
Duymaz kulaklar, görme bulanıklaşır, 
Hayat zorlaştıkça, yaşam sineye bir yüktür..

Kaçınılmaz bir son, ölüm gelir sonunda,
Etraf hüzünle dolar, inciler dökülürken. 
Çıplak gelen yine çıplak gider, ne sen ne ben,
Götüreceği sadece bir kaç metre kefen.

Bir sessizlik çöker çınarların gölgesinden ayrılırken insanlar, 
Hesap günüdür artık, sorgulanacaktır ameller. 
Üç gün sonra yas da biter, dağıtılırken mallar, 
Acımasız zaman ,gün gelir mezar yerini bile kaybeder,
 
Beşikten mezara, bir öyküdür bu anlatılan, 
Her insan yaşar, her canlı ölür bir gün. 
Karışırken toprağa yorgun bedeni, utulur gider,
Biriktirdiklerini kalanlar, bedenini karıncalar yer.

Şiir denemesi: Ahmet ATAM

0 Yorumlar

Yorumlarda lütfen saygılı olun