Türkiye terör ile imtihanı
Son elli yıda Türk halkının terörle imtihanı :
Türkiye, son elli yılda terörle mücadelede önemli bir mücadele süreci geçirmiştir. Bu süreçte ülke, özellikle PKK, DHKP-C, DEAŞ ve FETÖ gibi farklı terör örgütlerinin oluşturduğu tehditlerle karşı karşıya kalmıştır. Türkiye'nin terörle mücadelesinde değişen stratejiler, siyasi kararlar, dış destekler ve bölgesel gelişmeler bu süreci derinden etkilemiştir.
Sonuç
Son elli yılda Türkiye'nin terörle mücadelesi, değişen tehditler ve gelişen güvenlik politikaları çerçevesinde sürekli evrilmiştir. Türkiye, sınır ötesi operasyonlardan teknolojik çözümlere kadar farklı yöntemlerle terörle mücadeleyi sürdürmekte, bu bağlamda hem iç güvenliğini hem de bölgesel istikrarı sağlamaya çalışmaktadır.üü
Yunanistan: 1990’larda ve 2000’lerin başında, bazı Yunan yetkililer PKK'nın faaliyetlerine göz yumdu veya örgütün belirli üyelerine destek sağladı. Bu ilişkiler, Türkiye ve Yunanistan arasında gerginliğe yol açtı.
Avrupa Ülkeleri: Almanya, Fransa ve İsveç gibi Avrupa ülkelerinde PKK'nın çeşitli finansal ve propaganda faaliyetleri yaptığı biliniyor. Bu ülkeler bazı durumlarda örgüte karşı yasal işlemler uygulasa da, PKK'nın sivil toplum veya kültürel etkinlikler adı altında etkinliklerini sürdürmesine de izin verildi.
Rusya: Özellikle 1990’larda PKK, Rusya'da propaganda ve lojistik faaliyetlerde bulundu. Rusya’nın, Türkiye’nin sınır güvenliğini tehdit eden unsurlara karşı tutumu zaman zaman Ankara ile ilişkileri etkilemiştir.
Suriye: DHKP-C'nin 1980'lerde ve 1990'larda Suriye'de barınma ve eğitim olanaklarından yararlandığı biliniyor. Bu destek, Türkiye'nin Suriye ile ilişkilerini zaman zaman olumsuz etkiledi.
Avrupa Ülkeleri: Özellikle Almanya, Belçika, Hollanda ve Fransa gibi ülkelerde FETÖ'nün çeşitli eğitim ve sivil toplum kuruluşları vasıtasıyla faaliyetlerine devam ettiği belirtilmektedir. Bu ülkelerde FETÖ üyelerinin yaşaması ve örgüt faaliyetlerine katkı sağladıkları iddia edilmektedir.
Bu desteklerin çoğu, ülkelerin ya kendi stratejik çıkarlarına ya da Türkiye ile olan politik anlaşmazlıklarına dayanıyor. Ayrıca, bu ülkeler genellikle Türkiye'nin belirli grupları terörist olarak sınıflandırmasına aynı perspektiften yaklaşmamış ve bu durumu ifade özgürlüğü gibi argümanlarla desteklemişlerdir.
Türkiye'nin bu konudaki yaklaşımı, bu desteklerin uluslararası ilişkilerde güven sorunlarına neden olduğu yönünde olmuş, bu durum zaman zaman diplomatik krizlere de yol açmıştır.
Hamas ise, Sünni bir Filistin direniş örgütü olarak doğrudan Türkiye’yi hedef almasa da, Türkiye'nin Orta Doğu’daki dış politikasında dengeleyici bir faktör olabilir. Hamas'ın İsrail'e karşı yürüttüğü direniş, Türkiye'nin İsrail ile olan ilişkilerini zaman zaman etkileyebilir ve diplomatik gerilimler yaratabilir. Bununla birlikte, Hamas’ın Türkiye'ye yönelik doğrudan bir tehdit oluşturduğu söylenemez.
Özetle, Hizbullah ve Hamas'ın doğrudan Türkiye’ye tehdit oluşturmasından çok, bölgesel güç dinamiklerine etkileri ve Türkiye'nin güvenlik ve diplomatik dengelerine yansıyan dolaylı etkileri vardır.
Ahmet ATAM
1970'ler ve 1980'ler: Sol Terör ve PKK'nın Kuruluşu
1970'lerde, Türkiye’de sol hareketlerin ve radikal grupların terör eylemleri sıkça görülmekteydi. Bu dönemde özellikle DHKP-C ve TİKKO gibi gruplar aktifti. 1980’lerin başında ise Marksist-Leninist ideolojiyle kurulan PKK, Kürt sorunu temelinde terör eylemlerine başladı. PKK’nın amacı bağımsız bir Kürt devleti kurmaktı. 1984’te başlayan silahlı eylemler Türkiye’nin terörle mücadelede yeni bir döneme girmesine neden oldu.1990'lar: PKK ile Yoğun Mücadele
1990'lar, Türkiye'nin PKK ile yoğun şekilde mücadele ettiği yıllardı. Özellikle kırsal alanlarda düzenlenen operasyonlar ile PKK'nın etkinliği kırılmaya çalışıldı. 1990’ların sonuna gelindiğinde, Abdullah Öcalan’ın 1999’da yakalanması, örgütün zayıflamasında önemli bir rol oynadı. Bu dönemde hem askeri operasyonlar hem de kamuoyunu bilinçlendirme çalışmaları hız kazandı.2000'ler: Yeni Terör Tehditleri ve FETÖ’nün Yükselişi
2000'lerde Türkiye, PKK tehdidiyle mücadeleye devam ederken, aynı zamanda radikal İslamcı terör örgütleri ile de karşı karşıya kaldı. 2003 yılında İstanbul’da düzenlenen bombalı saldırılar, El Kaide’nin bölgedeki varlığını gözler önüne serdi. Ayrıca 2000’lerin ikinci yarısında Fethullah Gülen yapılanması (FETÖ) devlet kurumlarında yapılanarak gizli bir tehdit oluşturmaya başladı.2010'lar: FETÖ Darbe Girişimi ve DEAŞ
2010’ların başında Türkiye, komşu ülkelerdeki siyasi istikrarsızlıkların da etkisiyle DEAŞ’ın hedefi haline geldi. Özellikle Suriye iç savaşı sırasında DEAŞ, Türkiye’nin sınır bölgelerinde büyük tehdit oluşturmaya başladı. 2016 yılında ise FETÖ tarafından düzenlenen 15 Temmuz darbe girişimi, Türkiye’nin iç güvenliğinde ciddi bir kırılma yaşanmasına neden oldu. Bu olay sonrası, FETÖ ile mücadele ülkenin ana gündem maddelerinden biri haline geldi.2020'ler: Sınır Ötesi Operasyonlar ve Yeni Stratejiler
Türkiye, 2020’lerde terörle mücadelesinde sınır ötesi operasyonları artırarak güvenliğini sağlamaya odaklanmıştır. Suriye ve Irak’ta yapılan operasyonlar, PKK ve DEAŞ’ın bölgedeki faaliyetlerini engellemeyi hedeflemektedir. Ayrıca İHA ve SİHA teknolojilerinin kullanılması, operasyonların etkinliğini artırmış ve Türkiye’nin terörle mücadele stratejisinde bir dönüm noktası olmuştur.Sonuç
Son elli yılda Türkiye'nin terörle mücadelesi, değişen tehditler ve gelişen güvenlik politikaları çerçevesinde sürekli evrilmiştir. Türkiye, sınır ötesi operasyonlardan teknolojik çözümlere kadar farklı yöntemlerle terörle mücadeleyi sürdürmekte, bu bağlamda hem iç güvenliğini hem de bölgesel istikrarı sağlamaya çalışmaktadır.üü
Türkiyenin tetörle mücadelesinde taraflar:
Türkiye'nin terörist olarak tanımladığı örgütlere (özellikle PKK, DHKP-C, FETÖ gibi) geçmişte bazı ülkeler ve örgütler tarafından çeşitli derecelerde destek sağlanmıştır. Bu destek; eğitim, finansman, lojistik yardımlar veya sığınma gibi farklı şekillerde gerçekleşmiştir. İşte bazı önemli aktörler ve faaliyetleri:1. PKK'ya Destek Verenler
Suriye: 1980'lerde ve 1990'larda Suriye, PKK'nın lideri Abdullah Öcalan'a ve örgütün bazı üst düzey üyelerine uzun süre sığınma hakkı tanıdı. PKK kampları Suriye'nin kontrolündeki bölgelerde faaliyet gösterdi. Ancak 1998’de Türkiye’nin baskısı sonucu Suriye, Öcalan’ı sınır dışı etti.Yunanistan: 1990’larda ve 2000’lerin başında, bazı Yunan yetkililer PKK'nın faaliyetlerine göz yumdu veya örgütün belirli üyelerine destek sağladı. Bu ilişkiler, Türkiye ve Yunanistan arasında gerginliğe yol açtı.
Avrupa Ülkeleri: Almanya, Fransa ve İsveç gibi Avrupa ülkelerinde PKK'nın çeşitli finansal ve propaganda faaliyetleri yaptığı biliniyor. Bu ülkeler bazı durumlarda örgüte karşı yasal işlemler uygulasa da, PKK'nın sivil toplum veya kültürel etkinlikler adı altında etkinliklerini sürdürmesine de izin verildi.
Rusya: Özellikle 1990’larda PKK, Rusya'da propaganda ve lojistik faaliyetlerde bulundu. Rusya’nın, Türkiye’nin sınır güvenliğini tehdit eden unsurlara karşı tutumu zaman zaman Ankara ile ilişkileri etkilemiştir.
2. DHKP-C'ye Destek Verenler
Avrupa Ülkeleri: Özellikle Almanya, Hollanda ve Belçika gibi ülkelerde DHKP-C, örgütsel çalışmalar ve propaganda faaliyetleri yürütme imkanı buldu. Bu ülkelerde örgütün bazı üst düzey üyelerinin de yaşadığı biliniyor. Bu ülkeler zaman zaman DHKP-C'ye karşı yasal önlemler alsa da örgütün belli faaliyetleri sürdürmesine olanak tanıdı.Suriye: DHKP-C'nin 1980'lerde ve 1990'larda Suriye'de barınma ve eğitim olanaklarından yararlandığı biliniyor. Bu destek, Türkiye'nin Suriye ile ilişkilerini zaman zaman olumsuz etkiledi.
3. FETÖ'ye Destek Verenler
ABD: Fethullah Gülen'in 1999’dan bu yana ABD’de yaşaması, Türkiye ve ABD arasında diplomatik gerginlik yaratmıştır. Türkiye, Gülen’in iadesini talep etmiş ancak şu ana kadar ABD bu talebe yanıt vermemiştir. Türkiye, FETÖ’nün darbe girişimi sonrasında ABD’de faaliyetlerine devam etmesinin müttefik ilişkileri zedelediğini düşünmektedir.Avrupa Ülkeleri: Özellikle Almanya, Belçika, Hollanda ve Fransa gibi ülkelerde FETÖ'nün çeşitli eğitim ve sivil toplum kuruluşları vasıtasıyla faaliyetlerine devam ettiği belirtilmektedir. Bu ülkelerde FETÖ üyelerinin yaşaması ve örgüt faaliyetlerine katkı sağladıkları iddia edilmektedir.
Bu desteklerin çoğu, ülkelerin ya kendi stratejik çıkarlarına ya da Türkiye ile olan politik anlaşmazlıklarına dayanıyor. Ayrıca, bu ülkeler genellikle Türkiye'nin belirli grupları terörist olarak sınıflandırmasına aynı perspektiften yaklaşmamış ve bu durumu ifade özgürlüğü gibi argümanlarla desteklemişlerdir.
Türkiye'nin bu konudaki yaklaşımı, bu desteklerin uluslararası ilişkilerde güven sorunlarına neden olduğu yönünde olmuş, bu durum zaman zaman diplomatik krizlere de yol açmıştır.
Hizbullah ve Hamas Türkiye Cumhuriyeti için bir tehdit midir?
Hizbullah ve Hamas, ideolojik olarak farklı yönlere odaklanmalarına rağmen, Türkiye Cumhuriyeti için belirli riskler taşıyabilir. Hizbullah, Lübnan merkezli bir Şii örgüt olarak daha çok Lübnan ve İsrail odaklı bir ajanda izlemektedir; ancak İran'la olan güçlü bağlantıları ve bölgedeki nüfuzu, dolaylı bir etkiyle Türkiye'nin bölgesel güvenlik çıkarlarını etkileyebilir. Hizbullah’ın doğrudan Türkiye’ye yönelik bir tehdit oluşturduğuna dair somut kanıtlar sınırlı olsa da, bölgedeki güç dengelerini ve Türkiye’nin çıkarlarını tehdit eden gruplarla ilişkili olması dolaylı bir risk yaratmaktadır.Hamas ise, Sünni bir Filistin direniş örgütü olarak doğrudan Türkiye’yi hedef almasa da, Türkiye'nin Orta Doğu’daki dış politikasında dengeleyici bir faktör olabilir. Hamas'ın İsrail'e karşı yürüttüğü direniş, Türkiye'nin İsrail ile olan ilişkilerini zaman zaman etkileyebilir ve diplomatik gerilimler yaratabilir. Bununla birlikte, Hamas’ın Türkiye'ye yönelik doğrudan bir tehdit oluşturduğu söylenemez.
Özetle, Hizbullah ve Hamas'ın doğrudan Türkiye’ye tehdit oluşturmasından çok, bölgesel güç dinamiklerine etkileri ve Türkiye'nin güvenlik ve diplomatik dengelerine yansıyan dolaylı etkileri vardır.
Ahmet ATAM
Yorum Gönder