![]() |
Muazzez İlmiye Çığ'ın Sümer-Türk Tezi |
Muazzez İlmiye Çığ'ın Tezleri Işığında Sümerler Türk Mü?
Tarih ve arkeoloji dünyasında en çok merak edilen sorulardan biri: "Sümerler Türk mü?" İnsanlık tarihinin en eski uygarlıklarından biri olan Sümerlerin kökeni, yıllardır tartışma konusu. Bu tartışmaya, Sümer tabletlerini incelemeye hayatını adayan dünyaca ünlü Sümerolog Muazzez İlmiye Çığ, oldukça ikna edici ve bilimsel dayanaklı tezlerle katkı sağlıyor.
Sümerlerin Gizemli Kökeni ve Muazzez İlmiye Çığ'ın Bakış Açısı
Sümerler, M.Ö. 4000'lerde Mezopotamya'da aniden tarih sahnesine çıkmış, yazıyı, hukuku, matematiği ve astronomiyi icat ederek medeniyetin temellerini atmıştır.
Ancak kullandıkları dil olan Sümerce, bilinen hiçbir dil ailesiyle doğrudan bir akrabalık gösterememiştir.
Bu durum, onların kökenleri hakkında çeşitli teorilerin ortaya atılmasına neden olmuştur.
Muazzez İlmiye Çığ, Sümerlerin Orta Asya'dan göç etmiş bir kavim olabileceğini öne sürmektedir.
Ona göre, Sümerliler kendi yazıtlarında "dağların ardından", "denizden" ya da "Doğu'dan" geldiklerini belirtir.
Bu ifadeler, anavatanlarının Mezopotamya'nın doğusundaki yüksek platolar ve dağlık bölgeler olduğunu düşündürür.
Çığ, bu coğrafi tanımın Orta Asya'yı işaret ettiğini savunmaktadır.
Sümerce ve Türkçe Arasındaki Şaşırtıcı Benzerlikler
Muazzez İlmiye Çığ'ın tezlerinin en güçlü dayanaklarından biri, Sümerce ile Türkçe arasında kurduğu dil benzerlikleridir. Çığ, uzun yıllar süren çalışmalarıyla yüzlerce kelimenin hem ses hem de anlam açısından benzerlik taşıdığını ortaya koymuştur. İşte bu benzerliklerden birkaç dikkat çekici örnek:
- Dingir / Tengri: Sümerlerin en yüksek tanrısı için kullandıkları "Dingir" kelimesi, Türklerin Gök Tanrısı "Tengri" ile neredeyse birebirdir.
- E / Ev: Sümerlerde "ev, tapınak" anlamına gelen "E" kökü, Türkçedeki "Ev" kelimesiyle örtüşür.
- Aya / Ay: Sümer Ay tanrısının adı "Aya"dır. Türkçede ise "Ay" aynı anlamı taşır ve kültürde merkezi bir role sahiptir.
- Ulu / Uluğ: Sümerlerde "büyük, yüce" anlamına gelen "Ulu", Türkçedeki "Ulu" ve "Uluğ" (Büyük) ile aynıdır.
- Gün / Gün: Sümercede "Işık, gün ışığı" anlamına gelen "Gün" kelimesi, Türkçedeki "Gün" ile birebir aynıdır.
Çığ, bu ve benzeri yüzlerce kelime benzerliğinin tesadüf olmadığını, bunların dilsel ve kültürel bir akrabalığın kanıtı olduğunu ileri sürer.
Kültürel ve Mitolojik Paralellikler: Tufan Efsanesi ve Daha Fazlası
Dil benzerliklerine ek olarak, Çığ, kültür ve mitolojide de dikkat çekici paralellikler olduğunu belirtir:
- Tufan Efsanesi: Bilinen en eski yazılı Tufan hikayesi Sümerlere aittir. Bu hikaye, Tevrat ve Kur'an'daki anlatımların da öncülüdür. Türk mitolojisinde de "Tufan" benzeri büyük bir su baskını efsaneleri mevcuttur.
- Yaratılış Mitleri: Sümer mitolojisinde tanrılar insanı balçıktan yaratmıştır. Bu inanış, birçok Türk boyunun yaratılış efsaneleriyle benzerlik gösterir.
- Toplumsal Yapı: Sümerlerdeki "hür insan" ve "köle" ayrımı, eski Türk toplumlarındaki sosyal tabakalaşma ile karşılaştırılabilir.
Muazzez İlmiye Çığ'ın Tezleri Neden Önemli?
Muazzez İlmiye Çığ'ın çalışmaları, Batı odaklı tarih anlayışına güçlü bir alternatif sunar. Tezleri, Türklerin tarihini sadece Orta Asya ile sınırlandırmak yerine, kadim Mezopotamya medeniyetleriyle olası bağlantılara işaret ederek çok daha köklü ve zengin bir geçmişi ortaya koyar.
Bu, aynı zamanda Anadolu topraklarının kültürel derinliğini kavramak için büyük bir önem taşır.
Elbette, Çığ'ın tezleri akademik dünyada evrensel bir kabul görmemiş ve bazı dilbilimciler ile tarihçiler tarafından eleştirilmiştir.
Eleştiriler, kelime benzerliklerinin yeterli olmadığı, gramer yapılarının farklı olduğu ve daha somut arkeolojik kanıtlara ihtiyaç duyulduğu yönündedir.
Bununla birlikte, Muazzez İlmiye Çığ'ın sunduğu veriler, "Sümerler Türk mü?" sorusunu dikkate almamızı gerektiren önemli ipuçları barındırmaktadır.
Kesin bir sonuca ulaşmak için daha fazla araştırmaya ihtiyaç olsa da, Çığ'ın çalışmaları Sümerler ve Türkler arasında derin tarihsel ve kültürel bağlar olabileceğine dair ufuk açıcı bir bakış açısı sunar.
Bu tezler, insanlık tarihinin bilinmeyen sayfalarını anlamamıza katkıda bulunan değerli bir bilimsel çabadır.
Sümerler Türk müydü? Muazzez İlmiye Çığ’ın Tezleriyle Tarihe Bakmak
1. “Kengir mi dediniz? Biz ona Kenger deriz!”
Sümerler kendilerine “Kengir” adını veriyordu. Peki, Türk tarihindeki “Kenger” boyuyla bu benzerlik bir rastlantı mı? Muazzez İlmiye Çığ’a göre, kesinlikle değil. Sümerlerin dilinde ve kültüründe Türk izlerini araştıran Çığ, bu tür benzerlikleri bir soy bağının işaretleri olarak değerlendiriyor.
2. “Yazıyı bulan Sümerler, destanı yazan Türkler olabilir mi?”
Sümerler yazıyı icat etti, Türkler ise destanlarıyla tarih yazdı. Peki, bu iki kültürün anlatım şekilleri neden bu kadar benzer? Sümer tabletlerindeki mitolojik hikayeler, Dede Korkut’un sözlerindeki ritimle aynı tınıyı mı yakalıyor?
3. “Anav’dan Ur’a: Mezopotamya’ya Türk Göçü mü?”
Türkmenistan’daki Anav kültürü ile Sümer Ur mezarları arasındaki arkeolojik benzerlikler, bazı araştırmacılara göre Sümerlerin Orta Asya’dan göç ettiğine işaret ediyor. Muazzez İlmiye Çığ, bu paralelliği Sümer-Türk ilişkisini destekleyen somut bir kanıt olarak görüyor.
4. “Tanrılar, Tufanlar ve Türk Mitleri: Sümerler Bizden mi Öğrendi?”
Sümerlerin tufan hikâyesi, Türk mitolojisindeki benzer anlatılarla büyük bir paralellik gösteriyor. Gökten inen sular, seçilmiş bir kurtarıcı, yedi gün süren bir felaket…
Bunlar yalnızca Mezopotamya'ya mı özgü, yoksa Orta Asya'nın kadim kültürel hafızasında da mı yer alıyor?
5. “Sümerce mi? Türkçenin Kadim Yankısı mı?”
Muazzez İlmiye Çığ, Sümerce ile Türkçe arasında bazı kelime benzerliklerine dikkat çekiyor. Örneğin, “Lu” (kişi), “Kal” (güç) ve “Ur” (şehir) gibi sözcükler,
Türkçe karşılıklarıyla oldukça ilginç bir uyum sergiliyor.
Bu benzerlikler, dilsel bir akrabalığın işaretleri olabilir mi?
6. “Sümerler Türk’tü demiyoruz… Ama neden olmasın?”
Tarih, kesinlikten ziyade ihtimaller üzerine şekillenir. Muazzez İlmiye Çığ’ın cesur tezleri, Sümerlerin Türk kökenli olabileceği fikrini bilimsel bir tartışmaya dönüştürüyor.
Bu iddia, sadece bir köken arayışı değil, aynı zamanda kültürel hafızanın yeniden yorumlanmasıdır.
Yorum Gönder