no fucking license
Bookmark

TÜRKİYE'NİN İÇ VE DIŞ BORCUNU KİMLER ÖDEYECEK

Borcu kim ödeyecek

İthalat ile büyüme olur mu? Cari açığın oluşturduğu dış borcu toplumun hangi kesimi öder.


Hiç düşündünüz mü Türkiye neden bu kadar dış borca battı ve bu borcun müsebbipleri kimlerdir ve bu borçları kimler ödeyecek?

Dün bir bahçe mobilyası aldım, ev de montajını yaparken birde baktım ki, Made in Malezya..

Ürün ithal olmasına rağmen oldukça ucuz, yani yerli bir üreticinin maliyetinden daha düşük bir fiyata satılıyor. 
Bu durum şu soruyu akla getiriyor: Üretim yapma, döviz kurunu belirli bir seviyede tut; dışarıdan daha ucuza al, iç piyasada üzerine kar koyarak sat. 

Devlet, ithalat üzerinden gümrük vergisini peşin alırken, satıcı ise hiçbir yatırım yapmadan bir ofis ve depo ile karını elde etsin.

Ancak ithalatçı, bu ürünü alırken Türk parası değil, döviz olarak ödeme yapar. Türk lirasının maalesef dış alımlarda bir geçerliliği yok. Dolar ya da Euro ödemek zorundasınız. 

Eğer yeterli üretim ve ihracatınız yoksa, Dolar ya da Euro'yu nasıl bulacaksınız? Tabii ki borç alarak... Bir ülkenin başka türlü nasıl intihar edebileceğini düşünün. Bile bile nasıl intiharın eşiğine geldik, biraz açıklayalım.

Ekonomik krizin nedeni ve sonucu:


Nedeni, reel sektörün döviz borcu olması. Sonuç olarak, bu borcun sonunda vatandaşlara ödetileceği gerçeği ortaya çıkıyor. Süreci anlamak için şu sorulara yanıt bulmak gerekiyor: 

Nasıl borçlanıldı, kimler borçlandı, neden borçlandılar ve borcu kimler ödeyecek?

Türkiye’nin her geçen gün dış borç batağına saplanmasının bir sebebi var; cari açık. Cari açık, en basit haliyle, yurt dışından aldığınız mal ve hizmetlerin, yurt dışına sattıklarınızdan fazla olması anlamına geliyor. 2002’den bu yana verilen toplam cari açık ise 580 milyar dolar.


Daha basit ifade edelim. Türkiye 580 milyar dolarlık fazla mal almış, ancak bu borcu ödeyememiş. Borç hala hanede duruyor. Dış yatırım alırız, bu borcu öderiz denmiş. Ancak baktığınızda doğrudan bir yatırım yok. Hiçbir yabancı yatırımcı dışarıdan sermaye getirip arazi alarak fabrika kurmamış ya da en azından ben böyle bir şey duymadım.

Yabancı yatırımcı hazır kurulu Türk fabrikalarını satın almış. Üç kamu bankası hariç tüm bankalar elden çıkarılmış. Türkiye'de bankasını satanlar, paralarını İngiltere'deki bankalara yatırmış. Özel sektörde malını satanlar ise, tek adam rejiminde malına mülküne el konulacağı korkusuyla parasını yurt dışına kaçırmış. Dolayısıyla Türkiye, ödemeler dengesini ne satışlardan ne de kendi gelirlerinden karşılayabilmiş, her zaman yurt dışı borçlanmayla bunu sağlamış.

Türkiye'yi bu denli borçlandıranlar kimlerdir:


Örneğin, bir banka, başka bir Alman bankasından euro karşılığı döviz kredisi alıyor. Bu parayı merkez bankasına verip, karşılığında aldığı Türk lirasını ise içeride Alman otomobilleri satın alması için Türk halkına kredi olarak sunuyor. Burada vatandaşı suçlamak doğru olmaz; devlet, tüketin, harcayın diyerek, kendinde yokken bile dışarıdan borç para bulup vatandaşa harcayın, tüketin diye dağıtmış. Amaç, sırf siyasi rant elde etmek ve "Bakınız ey halkım, her şeyi bollaştırdım, ucuzlaştırdım, yine bana oy verin" diyen siyaset sahtekarlarının çıkarlarını korumak olmuş.

Bir dönem daha iktidar da kalmak uğruna bir ülkenin bir halkın geleceğini ipotek altına alan sözüm ona devlet adamları .

Fabrika kurmak yerine bir ofis ve depo ile dışarıdan ithalat yaparak kolay yoldan köşe dönmeye çalışan sözde iş adamları... Evet, şimdi ödeme zamanı geldi. Ancak bilin ki yediğimiz hurmalar, çıkarken tırmalayacak.

Bende diyorum ki! Yedik, içtik, Allah artırsın. Sofrayı kuran kaldırsın. Sofrayı kuranların kim olduğunu da açıkladım; başta siyasetçiler ve ardından sözde iş adamları. Geçmiş dönemlerde dövizle borçlanma yasaklandığı için vatandaşın döviz borcu yok. Döviz borcu olanlar ise öncelikle özel sektör ve devlet.
Siz zannediyor 'musunuz bu denli büyük borcu , borcu alanlar ödeyecek.
Geçiniz..
Devlet bir şekilde yandaş özel sektöre kaynak aktararak , onları kurtarma yoluna gidecek yine ..
Son bir yıldır görüyoruz ki özel şirketler borçlarını yeniden yapılandırmak için devletten talepte bulunuyorlar. Şirketlerin içlerini bir şekilde boşaltmışlar. Kolay ticaretten elde ettikleri kârları ceplerine ve yurt dışındaki bankalara aktarmışlar.

Devlet, bu şirketleri kamu bankalarından kaynak aktararak kurtarma yoluna gidip borcu vatandaşın sırtına yüklememeli. Eğer bir gün böyle bir haber duyarsanız, bilin ki devlet bu borçları siz vatandaşlarına ödetme yolunu seçmiştir. İyi yönetilemeyen veya kötü niyetli şirketlere ya kaynak aktarılıyor ya da borçları siliniyor; bu yanlış bir yaklaşımdır, bırakın batsınlar.


Bugün itibarıyla piyasada işler neredeyse tamamen durmuş durumda. Öncelikle yapılması gereken, döviz kurunu baskılamaktan vazgeçmek ve faizleri tek haneli rakamlarda belirlemektir. Kaynakları batık şirketlere değil, işçilere, memurlara ve emeklilere aktararak onların mal ve hizmet alımını sağlamalı, böylece piyasaya hareket kazandırılmalıdır. İşletmeler, krediyle değil, yaptıkları satışlar ve elde ettikleri kârlarla ayakta kalır. Bu şekilde, fatura vatandaşa değil, işletmelerini kötü yöneten veya yönetecek olanlara kesilmiş olur.

SONUÇ.

Yazının başlığı "Türkiye'nin Borcunu Kim Ödeyecek?" idi. Ucuz ithalatla yurt içinde para kazananlar, bu parayı alıp kaçtı, borç ise vatandaşa kaldı. Elektrik, su, doğalgaz ve KDV oranlarıyla bu borcu yine işçi, memur, emekli ve küçük esnaf ödeyecek.

Türkiye acilen reel kur politikasına geçmelidir.


Ahmet Atam .
Yorum Gönder

Yorum Gönder

Yorum Gönder