🎭⏳🇹🇷 Rıza Zarrab’tan ABD Yüksek Mahkemesi’ne: Halkbank’ın Bitmeyen Dava Süreci
Reza Zarrab, Halkbank davası, Türkiye ABD ilişkileri, İran yaptırımları, Mehmet Hakan Atilla, devlet dokunulmazlığı, Yüksek Mahkeme, siyasi baskı, altın ticareti, kara para aklama bu makalede yazdım.
🗓️ 2016: Halk Bank Ve Rıza Zarrab Olayı
🧑⚖️ 2017: Tanık Zarrab, Yargılanan Atilla
🏛️ 2019: Amerika Bu Sefer Halkbank’ın Peşinde
🏦💼 Halkbank Davadaki Pozisyonu Ne?
ABD’nin suçlamaları:
İran’a yönelik yaptırımları delmek
Sahte belgelerle para transferi yapmak
İran’ın nükleer ve füze programlarına dolaylı destek sağlamak
Halkbank’ın savunması:
Devlet bankası olduğu için dokunulmazlığı var
Ticari değil, devlet adına yapılan işlemler söz konusu
ABD mahkemeleri egemen bir devletin kurumunu yargılayamaz
⚖️ 2024 / 2025: Temyizden Yüksek Mahkeme’ye
📉 Etkileri: Sadece Bir Dava Değil, Bir Kriz
🧩 Son Söz: Zarrab Dedi, Mahkeme Yazdı, Tarih Not Aldı
🧩 Erdoğan Neden Bu Kadar Tedirgin?
🔍 Olası Nedenler:
🧠 Halk BANK Davası Spekülasyon mu, Gerçek mi?
Halkbank davası nasıl başladı, Reza Zarrab’ın bu olayda rolü neydi, Mehmet Hakan Atilla neden yargılandı? Erdoğan Halk bankası konusunda neden bu kadar hassas?
Türkiye ile ABD arasında yıllara yayılan bu hukuki ve diplomatik krizin tüm detayları
New York’ta tutuklanan iş insanı Rıza Zarrab, İran’a yönelik ABD yaptırımlarını delmekle suçlandı.
İddialara göre Zarrab, altın karşılığı gıda ticareti bahanesiyle milyarlarca doları İran’a aktardı. Bu transferlerde Halkbank’ın kilit rol oynadığı öne sürüldü.Zarrab kısa süre sonra itirafçı oldu. ABD savcılarına verdiği ifadelerde, Halkbank üzerinden yapılan işlemleri, sahte belgeleri ve bazı Türk yetkililere verdiği rüşvetleri detaylı şekilde anlattı.
Zarrab’ın ifadeleriyle Halkbank Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Hakan Atilla ABD’de yargılandı. Zarrab, Atilla’nın süreci bildiğini ve yönettiğini iddia etti. Atilla suçlu bulundu, 32 ay hapis cezası aldı. Türkiye’de “günah keçisi” olarak görüldü, döndüğünde Borsa İstanbul’a CEO yapıldı.
ABD savcıları bu kez doğrudan Halkbank’ı hedef aldı. Banka, İran’a 20 milyar dolarlık fon transferini kolaylaştırmak, yaptırımları delmek, kara para aklamak ve belgelerde sahtecilik yapmakla suçlandı.Türkiye ise bu suçlamaları reddetti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Halkbank’ın devlet bankası olduğunu ve ABD mahkemelerinin bu davaya bakamayacağını savundu.
ABD İkinci İstinaf Mahkemesi, Halkbank’ın dokunulmazlık talebini reddetti. Banka temyize gitti ve dava ABD Yüksek Mahkemesi’ne taşındı. 2025 Eylül sonunda yapılan konferans sonrası kararın yıl sonuna kadar açıklanması bekleniyor.
Bu dava, Türkiye’nin finansal sistemine, uluslararası itibarına ve ABD ile ilişkilerine zarar verdi. Zarrab’ın itirafları, sadece bir iş insanının değil, bir dönemin ekonomi-siyaset ilişkilerinin röntgeni oldu.
Halkbank davası, Reza Zarrab’ın altın ticaretinden başlayıp ABD Yüksek Mahkemesi’ne kadar uzanan bir hikâye. Bu hikâyede bankalar, bakanlar, bürokratlar ve başkanlar var. Ama en önemlisi: Bu dava, Türkiye’nin hukuk, diplomasi ve ekonomi sınavı oldu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Halkbank davasını defalarca “Türkiye’nin egemenlik haklarına müdahale” olarak tanımladı. Ancak bu yüksek düzeydeki hassasiyetin sadece ulusal çıkarlarla mı ilgili olduğu, kamuoyunda sıkça tartışılan bir konu.
1. Zarrab’ın İtirafları ve Rüşvet İddiaları: Zarrab, ABD’de itirafçı olduktan sonra bazı Türk bakanlara milyonlarca dolarlık rüşvet verdiğini söyledi. Bu ifadeler, ABD mahkeme kayıtlarına geçti. Her ne kadar isimler kamuya açık belgelerde netleşmese de, bu iddialar Erdoğan’ın yakın çevresine dair spekülasyonları artırdı.
2. Davanın Siyasi Yansımaları: Halkbank’ın cezai yaptırımla karşılaşması, Türkiye’nin kredi notunu, finansal sistemini ve dış ilişkilerini etkileyebilir. Ancak Erdoğan’ın Trump’la birebir görüşmelerde bu dosyayı ısrarla gündeme getirmesi, davanın kişisel veya siyasi bir boyutu olabileceği yönünde yorumlara neden oldu.
3. Kamu Bankası Olması: Halkbank, Türkiye Varlık Fonu’na bağlı bir kamu bankası. Yani olası bir ceza, doğrudan devlet bütçesini ve dolaylı olarak siyasi sorumluluğu etkileyebilir. Bu da Erdoğan’ın pozisyonunu doğrudan ilgilendiriyor.
Şu ana kadar Erdoğan veya yakın çevresinden birinin doğrudan bu rüşvet ağına karıştığına dair kesin bir hukuki delil kamuya açıklanmadı. Ancak Zarrab’ın ifadeleri, ABD’deki mahkeme belgeleri ve Erdoğan’ın diplomatik çabaları, kamuoyunda “acaba?” sorusunu canlı tutuyor.
Bu noktada şunu söylemek mümkün: Erdoğan’ın tedirginliği, sadece ulusal çıkarlarla değil, olası siyasi ve kişisel yansımalarla da ilgili olabilir. Bu, hem içeride hem dışarıda siyasi maliyet yaratabilecek bir dava.