Kütahya’nın %92’si Maden Ruhsatlıysa, Bu Ruhsatları %30'u Yabancı Şirket İse Bu Toprağın Sahibi Kim?

Kütahya’da maden arama ruhsatlarıyla kuşatılmış tarım arazileri, ve kırsal evler halkın elinden maden işletme hakkı nedeniyle alınabilir mi?
Kütahya’nın %92’si Ruhsatlıysa, Toprağın Sahibi Kim?
Kütahya’nın %92’si Ruhsatlıysa, Toprağın Sahibi Kim? 

🏚️ Kütahya’da Mülkiyetin Sessiz Çöküşü Ruhsat Geldi mi, Toprak Gider:

Kütahya’da maden arama ruhsatlarıyla kuşatılmış tarım arazileri, ve kırsal evler halkın elinden maden işletme hakkı nedeniyle alınabilir mi? Bu bir anlamda el koyma, kamu yararı mı, şirket yararı mı olur?

Kütahya’da bir evin arazin varsa, hele ki kırsalda, hele ki geçimini sağladığın bir tarım arazin varsa… geçmişinle, geleceğinle, emeğinle iç içe bir yaşam kurmuşsan… bir gün kapına bir belge gelir:

Bu bölge maden arama ruhsatlı.” O an anlarsın: Toprağın artık sadece senin değil. Birileri göz dikmiş. Hem de devletin mührüyle.

🧨 Maden Arama Ruhsatı Ne Demek? Arama mı, Çökme mi?

Türkiye’de maden arama ruhsatı, “şurada bir şey olabilir mi?” diye bakma iznidir. 
Ama Kütahya’da bu iznin %92’si verilmiş. 
Yani oturduğun apartman bile maden arama sahasında olabilir.
Yani neredeyse her taşın altı potansiyel maden. 
Ama mesele şu: 

  • 🔍 Arama ruhsatı olan şirket, toprağına dokunamaz. 
  • ⛏️ İşletme ruhsatı olan şirket, dokunmakla kalmaz, alabilir. 
Ve işte o zaman başlar “kamu yararı” tiyatrosu.

🎭 Kamu Yararı mı, Şirket Yararı mı?

Kamulaştırma süreci kağıt üzerinde adil görünür:
Şirket sana teklif sunar.
Sen kabul etmezsen, devlet devreye girer.
Kamu yararı” denilerek toprağın elinden alınır.
Ama bu süreçte “kamu” kimdir? Sen misin? Yoksa ruhsatı alan, devletten destekli şirket mi?

🧠 Metaforla Anlatayım:

Toprak bir anne. Sen onun çocuğusun. Şirket, devletten evlatlık belgesi almış. Gelip “Bu çocuk artık benim” diyor.
Devlet de “Kamu yararı var” diyerek seni annenden koparıyor.

🧱 Gerçek Hayattan Örnek: Tarlalar, Hayatlar

Arazilerin “maden sahası” ilan edilip yok edildiğini gördük. Tarım arazilerinin “verimsiz” denilerek kamulaştırıldığını duyduk. 
Evlerin “proje alanı” diye haritadan silindiğine şahit olduk. 
Ve en acısı: Kimse “Dur!” diyemedi.
Çünkü hukuk, gerilmiş bir tel gibi. 
Üzerine basınca ses çıkarır ama seni korur mu, belli değil.

🧭 Son Söz: Ruhsatlı Şirket Geldi mi, Toprak Gider mi?

Bana kalırsa, evet. 
Şirket işletme ruhsatını almışsa, devletin kapısını çalmışsa, “kamu yararı” demişse… o arazi gitti gider. 
Ama bu yazı bir kayıt. Bir direniş. Bir “ben buradayım” deme biçimi. 
Çünkü toprak sadece maden değil. Toprak, yaşamdır. Ve yaşam, ruhsatla ölçülmez.

Kamu Yararı Tiyatrosu: Seyirci Halk, Başrol Şirketler

Kamulaştırma süreci bir tiyatro. Sen seyircisin. Şirketler başrolde. Devlet yönetmen. Senin toprağın sahne. Ve oyun şöyle başlar:

Ruhsat alınır.
Proje hazırlanır.
Kamu yararı” denir.
Sahne kapanır, perde iner. Sen alkışlamazsın ama oyun bitmiştir.

----

Kamu yararıymış, kamu habersiz, 
Köylü ağlar, şirket “proje” diye bakar edepsiz. 
Bir elinde ruhsat, bir elinde kararname, 
Şirket gelir, halk gider, kalır sadece harabe.

Mülkün temeliymiş adalet, öyle derler, 
Ama temel çatlamış, üstüne saray dikerler. 
Hukukmuş, prosedürmüş, hepsi birer dekor, 
Gerçek sahnede halk yok, altın gümüş bor.

Ey düzen! Sakatsın, körsün, sağır, 
Adaletin terazisi mi? O da artık pazarlıkta daha ağır. 
Ne yazsam da nafile çünkü sesim kısık, 
Çünkü bu düzende hak, beşli çete arasında sıkışık

Toprağın altı onların, üstü bizimmiş güya, 
Ama ruhsat geldiyse, üstü de gider, bağıra bağıra..