Dinin direği nedir Dinin direği sadece ritüeller midir?
Dinin direği nedir Dinin direği sadece ritüeller midir?
Peki, bu gerçekten doğru mu?
İbadetin tüm ritüelleri, kâmil bir insanın gelişimi için yalnızca birer araçtır.
Hayat, doğru ahlak temeline oturtulmadığı sürece, bireysel olarak doğru kalmak son derece zor bir durumdur.
Bireysel olarak doğru bir yaşam sürmeye çalışan bir kişi, Allah’a ve Ahiret gününe inanıyorsa ve doğru işler yapmaya gayret ediyorsa, bu kişinin özelliği Muvahhid olarak tanımlanır.
Dinin direği AHLAKTIR ve Hakkı tebliğ etmektir.
Eğer bir sorunu doğru bir şekilde tespit edemezseniz, onun çözümünü de bulamazsınız. İslam dünyasının en büyük sorunu, yaşayan bir din oluşturamamış olmaktır.
Belki de "İslam yaşamıyor mu?" diyeceksiniz.
Hayır, yaşamıyor.
Onu toplumsal yaşamın hiçbir alanında göremiyoruz.
Sizin gördüğünüz ve din olarak adlandırdığınız şey, sadece dini ritüellerden oluşuyor. Namaz, oruç, umre, hac gibi uygulamalar, dinin yaşandığını değil, ritüelleştiğini (törensel bir hale dönüştüğünü, şekilsel bir boyut kazandığını) gösteriyor.
Peki, yaşayan din hangisidir?
Yaşayan din, bireylerin günlük yaşamlarında, sosyal ilişkilerinde ve davranışlarında etkili olan bir inanç sistemidir.Bu din, sadece ritüeller ve ibadetlerle sınırlı kalmayıp, insanların hayatlarının her alanında, karar verme süreçlerinde ve etkileşimlerinde önemli bir rol oynar.
Yaşayan din, bireylerin değerlerini, ahlaki anlayışlarını ve toplumsal normlarını şekillendirir.
Bu bağlamda, dinin etkisi, bireylerin kendilerini nasıl ifade ettiklerinden, başkalarıyla olan ilişkilerine kadar geniş bir yelpazeyi kapsar.
Dolayısıyla, yaşayan din, bireylerin kimliklerini ve toplumsal rollerini belirleyen dinamik bir unsurdur.
Dinin en temel değerleri nedir?
Ahlak ve Adalet!, O halde, herkesin hayatın her alanında dikkat etmesi ve uygulaması gereken şey adalettir.Sınav yaparken, işe alımda, arazi paylaşımında, ihale düzenlerken, arsa alım-satımında, mahkemede tanıklık ederken ve alışverişte adil davrandığınızda, İslam'ın hayatın içinde olduğunu gösterirsiniz.
Dürüstlük, ölçülülük, Hakka riayet, fikri namus ve cesaret gibi erdemler, aynı zamanda ahlak ve namusluluk anlamına gelir.
Erdem olmadan namus ve ahlakın varlığı mümkün değildir.
Ahlakın temel konusu, iyi, doğru ve güzel olandır.
Eğer iyiye, doğruya ve güzele uygun bir şekilde davranıyorsanız, ahlaki kalibreniz yüksektir; aksi takdirde düşüktür.
Bu nedenle adalet, cömertlik, namusluluk, tutarlılık ve haysiyetli olmak iyidir.
Ancak kibir, yalan söylemek ve insanları aldatmak, başkalarının haklarını çalmak, tecavüz ve hakaret kötüdür.
Dolayısıyla, tüm erdemler ahlakı kapsar.
Bunlar hem evrensel değerlerdir hem de İslam'ın değerleridir.
Eğer bir cemaat, tarikat veya siyaset, dindar olduğunu iddia edip, bir liste ile bakanlıklara gidip "bunlar bizim adamlarımız" diyorsa, İslam'a ait değerleri çiğnemiş demektir.
Bu durumda, listedekilerden daha iyi olanların haklarını bilerek çalmak amacı gütmektedir.
Bu da doğru ahlaki eylemin bilinçli olarak tersine çevrildiğini gösterir.
Siyasetten sanata, hukuktan bürokrasiye kadar Müslümanlar tarafından değerlerin çiğnendiği ve katledildiği bir din vardır:
İslam! Hiçbir ülkede erdemler ve ahlaki değerler tam anlamıyla yaşanmaz.
Ancak iyi yönetilen ülkelerde erdemsizlik ve ahlaksızlık cezalandırılır ve hak üstün tutulur.
Bugün ahlak ve adaletin ışığına ihtiyacımız var.
Aksi takdirde, sığ düşüncelerin elinde yüce bir din her gün zarar görecek ve yarası asla iyileşmeyecektir.
O ışık, siyaset aklı değildir; siyasetin kutsaldan elini çekmesi ve kendi işine odaklanması gerekir.
Bize başkası lazım.
Kur'an, en çok ahlak kurallarına uymayanları cezalandırır.
İbadetleri yerine getirmeyenlere değil.
Kur'an namazı emreder, ancak kılmayanlara ceza vermez.
Yalan söyleyene ise kırk sopa vurulmasını emreder.
Oruç tutmayı teşvik eder, fakat tutmayanlara ceza getirmez.
Ancak hırsızın elinin kesilmesini ve adam öldürenin infaz edilmesini emreder.
Kutsal kitabın temeli iyi ahlaktır.