27 Mayıs: Darbe mi, Devrim mi
![]() |
27 Mayıs 1960 askeri müdahalesi |
27 Mayıs ihtilali
27 Mayıs: Darbe mi, Devrim mi, Vesayet mi? Türkiye Yakın Tarihine Bir Bakış
"Şartlar tamam olursa ihtilal meşru bir haktır." Bu söz, Türkiye siyasi tarihinde önemli bir dönüm noktası olan 27 Mayıs 1960 askeri müdahalesini anlamak için bir anahtar sunuyor. Peki, bu olay bir "ihtilal" miydi, yoksa sadece bir "darbe" mi? Yirmi yıl boyunca "Anayasa ve Hürriyet Bayramı" olarak kutlanmasının ardındaki gerçek neydi ve neden bir başka askeri müdahale ile ortadan kaldırıldı?
27 Mayıs 1960: Gelişimi ve Gerekçeleri
27 Mayıs 1960, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin Cumhuriyet tarihinde yönetime ilk kez el koyduğu bir askeri darbe olarak kayıtlara geçti. Emir komuta zinciri dışında, 37 düşük rütbeli subayın planlarıyla gerçekleşen bu müdahale, on yıldır iktidarda olan Demokrat Parti (DP) hükümetini devirdi. Cumhurbaşkanı Celal Bayar, Başbakan Adnan Menderes ve bakanlar hapsedildi.
Darbeye giden süreç, çok boyutlu gerilimlerle örülüydü:
- Ekonomik Kriz: 1950'li yılların ortalarından itibaren artan enflasyon, dış ticaret açığı ve borç yükü, ülkeyi derin bir ekonomik krize sürükledi. 1958'de Menderes hükümetinin moratoryum ilan etmesi ve %300'ü aşan devalüasyon yapması, ekonomik sıkıntının boyutlarını gözler önüne serdi. "Yeri malı yurdun malı" gibi sloganlarla milli üretim anlayışı ihtilalin getirdiği bir değer olarak sunulsa da, bu ekonomik yıkım darbenin ana gerekçelerinden biriydi.
- Siyasal Baskılar ve Gerilim: Demokrat Parti'nin iktidara geldikten sonra uyguladığı bazı politikalar ve muhalefet üzerindeki baskılar siyasal gerilimi artırdı. Basına yönelik yasaklar, gazetecilerin hapsedilmesi, siyasi gösterilerin engellenmesi ve Tahkikat Komisyonu'nun kurulması, muhalefeti ve halkın bir kesimini öfkelendirdi. CHP lideri İsmet İnönü'ye yönelik linç girişimleri ve öğrenci olaylarında yaşanan ölümler, gerilimin tırmandığının göstergeleriydi.
- Dış Politika ve ABD Etkisi: Menderes hükümetinin ABD yanlısı dış politikası ve imzalanan ikili anlaşmalar, ülke içinde tartışmalara yol açtı. NATO'ya giriş, Kore Savaşı'na asker gönderilmesi gibi adımlar bir yandan dış ilişkileri güçlendirirken, diğer yandan Atatürk dönemi sanayi atılımlarından vazgeçilmesi ve demiryolu yerine karayolu politikalarına ağırlık verilmesi gibi sonuçlar doğurdu. Türkiye'nin ekonomik ve askeri olarak ABD'ye bağımlılığının arttığı algısı, darbenin gerekçeleri arasında yer alıyordu.
Atatürk ve 27 Mayıs Karşılaştırması: Halkın Gücü vs. Silahın Zoru
Müdahalenin "ihtilal" olarak adlandırılması, Mustafa Kemal Atatürk'ün Milli Mücadele sürecindeki stratejisiyle bir karşılaştırma yapılmasını kaçınılmaz kılıyor. Atatürk, İstanbul Hükümeti'ni darbeyle devirmek yerine, halkı yanına çekmeyi ve milleti kurtuluş hareketinin bir parçası haline getirmeyi seçti. Kongrelere mareşal üniformasıyla değil, sivil kıyafetle katılarak, hareketin bir darbe değil, halk hareketi olduğu mesajını verdi. Amacı, silah ve zor kullanmak yerine Anadolu insanına sırtını dayamaktı.
27 Mayıs ise, her ne kadar "ihtilal" olarak nitelendirilse de, silahlı kuvvetlerin millet iradesini hiçe sayarak yönetime el koyması olarak değerlendirildi. Darbe sonrası kurulan hükümet, ilk iş olarak ABD'den ekonomik destek arayışına girdi ve orduda önemli sayıda askerin emekli edilmesi gibi talepleri kabul etti. Darbe yönetimindeki bazı bağımsız subayların tasfiye edilmesiyle, müdahalenin dış güçlerin güdümüne girdiği eleştirileri yükseldi.
27 Mayıs Neden Bayram Oldu ve Sonra Kaldırıldı?
27 Mayıs, darbenin ardından yirmi yıl boyunca "Anayasa ve Hürriyet Bayramı" olarak kutlandı. Bu kutlama, müdahalenin "demokrasiyi ve anayasayı koruma" amacıyla yapıldığı, "askeri vesayet" değil, özgürlüklerin ve hukukun yeniden tesisi olduğu algısını yaygınlaştırmak içindi. Darbenin anayasayı değiştirmesi, yeni bir anayasa ve seçim sistemi getirmesi, bu algıyı desteklemek için kullanıldı.
Ancak, 12 Eylül 1980 askeri darbesiyle birlikte 27 Mayıs'ın bayram olarak kutlanması son buldu. 12 Eylül yönetimi, 27 Mayıs'ın "askeri vesayet" olduğu ve "darbelerin önünü açtığı" gerekçesiyle bu kutlamaya son verdi. Bu durum, Türkiye'deki askeri müdahalelerin kendi içlerinde bile birbiriyle çelişen ideolojik zeminler taşıdığını gösterdi.
27 Mayıs'ın Günümüzle Benzerliği Var mı?
Türkiye'nin siyasi ve ekonomik tarihinde yaşanan gerilimler, zaman zaman geçmişle benzerlikler taşıyabilir. Kutuplaşma, ekonomik dalgalanmalar, basın özgürlüğü tartışmaları ve siyasi baskı iddiaları, 27 Mayıs öncesi dönemin bazı özelliklerini akıllara getirebilir. Ancak günümüz Türkiye'si, o döneme göre farklı toplumsal, siyasal ve ekonomik dinamiklere sahiptir. Globalleşen dünya, iletişim teknolojilerindeki gelişmeler ve sivil toplumun artan rolü, benzer olayların farklı sonuçlar doğurabileceği anlamına gelir. Her ne kadar geçmişten dersler çıkarılsa da, tarihi olayları birebir kopyalamak yerine, o dönemin özgün koşullarını anlamak önemlidir.
Sonuç: Bir "Devrim" mi, Yoksa "Millet İradesinin Hiçe Sayılması" mı?
27 Mayıs 1960, Türk siyasi tarihinde derin izler bırakmış bir dönüm noktasıdır. Kimileri için cumhuriyet kazanımlarını koruma, anayasayı ve hürriyetleri geri getirme amacı taşıyan bir "devrim" iken, kimileri için seçilmiş bir hükümeti deviren, millet iradesini hiçe sayan bir **"darbe"**dir.
Menderes dönemindeki hatalar, önemli tavizler ve vahim yanlışlar ibretlik bir dönem olarak tarihteki yerini alsa da, askeri müdahalelerin demokrasiye verdiği zarar tartışmasızdır. Seçilmiş hükümetlerin yanlışları, askeri üniformanın sağladığı güçle değil, demokrasinin kendi içindeki mekanizmalarla, halkın iradesi ve hukukun üstünlüğüyle çözülmesi gerekliliği, 27 Mayıs'tan çıkarılması gereken en önemli derslerden biridir.