ÜÇ ARMAĞAN
Bir Halil Cibran öyküsü, Bir zamanlar, Becharre kentinde, zarif bir prens yaşardı, tüm tebaasının sevdiği ve saydığı.
Ama bu prense karşı öfke dolu, dilini durmaksızın ona sövmek için kullanan çok yoksul bir adam vardı.
Prens bunu bilir ve sabrederdi.
Ama sonunda hatırına geldi ve bir kış gecesi, adamın kapısını prensin hizmetkârlarından biri çaldı, elinde bir çuval un, bir paket sabun ve bir şeker kamışı ile.
Adamı bir sevinçtir aldı, armağanların prensin bir sus payı olduğunu sanmıştı çünkü.
Ve mağrur piskoposa gidip prensin yaptığını anlattı ve dedi,
Görüyor musun ki prens benim hatırıma ne kadar gereksiniyor?
Ama piskopos dedi,
Ah, ne denli akıllı bir prens bu ve sen ne denli az anlıyorsun?
O simgelerle anlatıyor.
Un boş miden için,
Sabun kirli tenin ve
Şeker acı dilini tatlandırmak için."
O gün bugündür adam kendinden utanır oldu.
Prense olan nefreti her zamankinden büyüktü; prensin söylemek istediklerini kendisine açıklayan piskopostan daha da fazla nefret ediyordu.
Ama ondan sonra hep suskun kaldı.
Halil Cibran
Ama bu prense karşı öfke dolu, dilini durmaksızın ona sövmek için kullanan çok yoksul bir adam vardı.
Prens bunu bilir ve sabrederdi.
Ama sonunda hatırına geldi ve bir kış gecesi, adamın kapısını prensin hizmetkârlarından biri çaldı, elinde bir çuval un, bir paket sabun ve bir şeker kamışı ile.
Adamı bir sevinçtir aldı, armağanların prensin bir sus payı olduğunu sanmıştı çünkü.
Ve mağrur piskoposa gidip prensin yaptığını anlattı ve dedi,
Görüyor musun ki prens benim hatırıma ne kadar gereksiniyor?
Ama piskopos dedi,
Ah, ne denli akıllı bir prens bu ve sen ne denli az anlıyorsun?
O simgelerle anlatıyor.
Un boş miden için,
Sabun kirli tenin ve
Şeker acı dilini tatlandırmak için."
O gün bugündür adam kendinden utanır oldu.
Prense olan nefreti her zamankinden büyüktü; prensin söylemek istediklerini kendisine açıklayan piskopostan daha da fazla nefret ediyordu.
Ama ondan sonra hep suskun kaldı.
Halil Cibran
Yorum Gönder