İnsan DNA'sı ile oynamak Tanrının işine karışmak değil midir?
İnsanoğlundaki genler, atomlar, DNA'lar, bunlar evrenin yapı taşlarıdır ve bu taşlarla oynamak son derece tehlikelidir! Evrenin yapı taşlarına müdahale etmek, doğrudan Tanrı'nın işine karışmak anlamına gelir. Daha çok üretme ve daha fazla kazanma hırsı, insanlığı doğanın dengesini bozmaya yöneltir. DNA'lar, atomlar ve füzyonlarla çocuk oyuncağı gibi oynanmamalıdır; çünkü neyle karşılaşacağını asla bilemezsin.
İnsanoğlu, Tanrı'yı hesaba katmadan, kainatın tasarımının Tanrı'ya ait olduğunu görmezden gelerek ve Tanrı'nın yarattığı orijinallikle oynamanın sonuçlarını bilmeden, bu günlere kadar geldi.
Bugün bazı güç odakları, Tanrı'nın işine karıştıklarını ve bu yolun sonunun insanlık için felaketle sonuçlanabileceğini fark ettiler. Bazı bilim insanları ise tersine çevirebilmek, geri dönmek için kendi yöntemlerini arıyor. Diğerleri ise, yine Tanrı'nın işine karıştıklarını fark etmeden, hatta daha da ileri giderek kendilerini Tanrı yerine koyup dünya nüfusunu azaltmak için projeler tasarlayıp hayata geçiriyorlar.
Yine de, dünya üzerinde güçlü ve etkili bir grup var ki; yetersiz kaynakları daha fazla zorlamanın, dünya nüfusunu beslemek adına doğal bitki genleriyle ve canlıların DNA'sı üzerinde oynamanın zamanla nelere yol açacağını geç de olsa anladı.
İnsanoğlu hormonlu ve genetiği değiştirilmiş yiyeceklerle besleniyor, kimyasal giysiler giyiyor ve endüstriyel bir yaşam sürüyor. Peki, bu nereye kadar sürecek? Doğallık artık tamamen kaybolmuş durumda. Kitlelerde öylesine bir tüketim çılgınlığı var ki, yaşlı Dünya bu yükü daha ne kadar taşıyabilir, ya da taşıyabilecek mi?
Önceleri çok nüfus, çok tüketim ve çok kazanç ile yola çıkanlar, bugün çok nüfusun ve çok tüketimin Dünya için kaçınılmaz bir son olduğunu fark etti ve taktik değiştirdi. Sınırlı kaynaklarla sınırsız ihtiyaçlar daha ne kadar karşılanabilir? Dünya üzerindeki etkili güç merkezlerinin bu soruna önerdikleri çözümler ise oldukça radikal. Adeta bir katliam planlıyorlar.
Son otuz yılda, bu güçlerin dünya nüfusunu yarıya indirme planları hakkında kaç belgesel izledim. Savaşla olmaz, nükleerle ise asla olmaz; çünkü nükleer kalıntılar, hayatta kalanlar için bile ölümcüldür. Bu işin en kolay yolu ise biyolojik silahtır.
Etkisi hesaplanabilen , üretilmiş belli kesimler için korunma yöntemleri geliştirilmiş .
Dünyamız, geçmişte de sayısız doğal salgın nedeniyle nüfusunun büyük bir kısmını kaybetmişti. Etkili ve yetkili kişiler için bu sefer kontrollü ve hesaplanabilir bir salgın yaratmak hiç de zor olmaz. Bir diğer olasılık ise bunun bir komplo teorisi olması.
Bu salgının bir diğer ihtimali de ABD'nin, geleceği için tehdit olarak gördüğü Çin'i, maliyeti en düşük gördüğü yöntemle durdurma ya da etkisiz hale getirme seçeneği olabilir. Çin'de ortaya çıkan koronavirüs, bugüne kadar hiç karşılaşılmamış, tanısı yapılmamış, aşısı geliştirilememiş bir virüs olarak sanki yeni ve yapay üretilmiş gibi görünüyor.
Her ne kadar kontrol altına alındığı söylense de, insanlar uzun bir süre Çin'e seyahat etmekten çekineceklerdir. Çin ürünlerini satın almaktan ve Çin'den ithalat yapmaktan kaçınacaklardır. Bu durum Çin ekonomisine büyük bir darbe vuracaktır. Peki, bu olaydan kim kazançlı çıkacak? Elbette ABD.
Gelecek yirmi yıl içinde ABD'yi geçeceği uzmanlar tarafından öngörülen Çin, bugünkü virüs felaketi nedeniyle bu beklentisini belki de yarım asır daha ertelemek zorunda kalacak. Corona planı tutmadıysa bile, dünyanın şeytanı ABD, Çin'i başka yollarla vurmak için yeni gerekçeler yaratacaktır.
Salgın eğer bir biyolojik saldırıysa, sorumlusu bugünden belli olan bir cinayet ve katliamdır. Tarih ve ilahi adalet, elbet bir gün sorumluların cezasını verecektir.
SONUÇ
Etkili ve güçlü devletler ya da şirketler ne plan yaparsa yapsın, kainatın sahibi olan Tanrı'nın da bir planı vardır. Ve Tanrı'nın işine karışılmaz.
