ÖN TÜRKLER KİMDİR? TÜRK TARİHİNİN KÖKLERİ

Ön Türkler kimlerdir, Ön Türklerin genetik soy ağacı, Avrasyalı Ön Türk’ler, İlk Ön Türk kolu hangisidir?
Ön Türkler

Türkler Gerçekten Ön Türklerin Genetik Mirasçısı mı?

Ön Türkler Kendilerine ‘Türk’ Dedi mi?

Ön Türkler, tarihin yazılmaya başlandığı dönemlerde Asya steplerinde ortaya çıkan ve dünya medeniyetinin inşasında önemli bir rol oynayacak toplumdur.

Ön Türkler! Türklerin ataları:


Türk tarihinin son yüzyılda keşfedilen ve modern teknolojiyle ana hatlarıyla daha iyi anlaşılan Ön Türkler dönemi, tarihimiz açısından büyük önem taşır. Ön Türkler, Türk kimliğinin etnik kökenlerini oluşturan unsurlardır. Ancak bu toplulukları kesin olarak "Türk" olarak adlandıramayız, çünkü kendilerine "Türk" dememişlerdir. Bu isim binlerce yıl sonra kullanılmaya başlanmıştır.

Öte yandan, onların Türk olmadıklarını söylemek de doğru olmaz. Çünkü Türk kimliğinin genetik, etnik, kültürel, dini ve toplumsal temelleri, Ön Türkler döneminde oluşturulmuş ve Türkler tarafından miras alınarak günümüze kadar taşınmıştır.

Bu değerleri Türkler dışında benimseyen ve sürdüren başka bir toplum bulunmadığı, genetik olarak da mirasçıları kabul edildikleri için "Ön Türkler" ifadesini kullanmak yerinde olacaktır.

Ön Türklerin genetik soy ağacı.

Ön Türkler, Beyaz Irk ve Amerind'lerin akrabalık bağından oluşmuş bir ırktır. Bu bağ, Buzul Çağı'nın bitiminden kısa süre sonra başlamıştır. Asya'nın zorlu yaşam koşullarına rağmen hızla çoğalan insanlar, Ön Türk topluluklarını oluşturmuş ve kendilerine "Türk" adını vermişlerdir. 

Beyaz Irk, Asya'da yayılmış eski ırklardan biridir ve günümüzde çekik gözlüler dışında kalan beyaz tenli insanların atası olarak kabul edilir. Amerindler ise Kuzey bölgelerinde yaşayan Sarı Irk, Beyaz Irk ve Siyah Irk'ın akrabalık bağları sonucunda ortaya çıkan ilk melez ırktır.

Amerindler, yaklaşık -25.000'li yıllarda ortaya çıkmış ve bir kısmı Bering Boğazı üzerinden Amerika'ya göç ederken, diğer bir kısmı Asya'da kalıp varlığını sürdürmüştür. -18.000'de zirve noktasına ulaşan Buzul Çağı nedeniyle güney bölgelere doğru göç etmiş ve Asya toplumlarıyla karışmışlardır. Ön Türklerin oluşum süreci, bu iki ırkın akrabalık bağlarının karışmasıyla meydana gelmiştir.

Avrasyalı Ön Türk’ler:


Beyaz Irk ve Amerind'lerin ilk akrabalık bağı yaklaşık 8.000 yıl önce gerçekleşmiştir. Buzul Çağı'nın sona ermesiyle birlikte dünya daha yaşanabilir bir yer haline gelirken, akarsular, göller ve dereler gibi su kaynakları, yaşanabilir bölgelerin temelini oluşturmuştur. Bu dönemde Aral Gölü, yoğun bir insan popülasyonuna sahip önemli bir yerleşim yeri durumundaydı.

Bu bölgenin yerlisi olan Beyaz Irk, Aral Gölü çevresinde varlıklarını sürdürmekteydi. Kuzey bölgelerinde yaşayan Amerind topluluklarından bir kısmı, M.Ö. 8000'lerde güneye doğru göç etmeye başlamıştı. Bu göçle birlikte, Aral Gölü civarına kadar inen Amerindler, bölgede yaşayan Beyaz Irk ile karşılaşarak aynı coğrafyada yaşamaya başladılar.

Bu paylaşım zamanla evlilikler yoluyla akrabalık bağına dönüşmüş ve iç evliliklerle genetik olarak özgün bir yapı kazanmıştır. İlerleyen yüzyıllarda dış toplumların etkilerinden uzak kalarak iç evliliklerle akrabalık bağını güçlendiren bu toplumlar, artık birbirinden ayrı iki ırk değil, birbirine benzeyen tek bir toplum haline gelmiştir.

İlk Ön Türk kolu.


Ön Türk kolunun oluşumu, Beyaz Irk ve Amerind'lerin sosyal yaşantısı, dini inançları ve genetik özelliklerinin birleşimiyle ortaya çıkan yeni bir etnik yapıdır. Bu yeni toplum, Ön Türk tarihinin en derin izlerini bırakmıştır. 

Bu kol, tarihin ilerleyen dönemlerinde Sümerler, Sakalar, Tirikler, Hurriler ve Etrüskler gibi topluluklar şeklinde karşımıza çıkacaktır. Bu nedenle, bu kola Avrasyalı Ön Türkler diyoruz.

Asyalı Ön Türk’ler:


Asya steplerinde Amerindler ile Beyaz Irk arasında oluşan akrabalık bağı, Tanrı Dağları'nda bağımsız bir topluluk meydana getirmiştir. Bu topluluk, çoğunlukla Amerindlerin, azınlıkla Beyaz Irk'ın genlerini taşır ve kısmen çekik gözlüdür. Amerindler'in Beyaz Irk ile kaynaşmış toplumları Asya Türkleri haline gelirken, karışmayan Amerindler Tanrı Dağları'nın doğusuna göç ederek Sarı Irk ile kaynaşmıştır.

Moğollar, Sienpiler, Tibetliler gibi Asya halklarının ataları olan toplumları inşa ettiler. Bu kol, tarihin ilerleyen dönemlerinde Hunlar, Göktürkler, Uygurlar, Karahanlılar gibi ilk Türk devletleriyle karşımıza çıkan Asyalı Ön Türklerdir. -8.000'lerde Aral Gölü civarında ortaya çıkan Avrasyalı Ön Türk kolu, -2.000'lerde Sümer Devleti'nin yıkılmasının ardından Asya'ya göç etmiş ve -1.500'lerde Asya'da bulunan Ön Türk koluyla birleşerek Türk kimliğini oluşturmuştur.


Ön Türklerin Genetik Soy Ağacı Gerçekten Ne Anlatıyor?


Orta Asya kökeni net bir şekilde görülse de tek bir kaynağa dayanmıyor. Genetik araştırmalar, Türk halkının Orta Asya’dan gelen göçebe topluluklarla bağlantılı olduğunu ortaya koyuyor. Özellikle Altay Dağları ve Orhun Vadisi çevresi, genetik izlerin başlangıç noktası olarak kabul ediliyor.

Anadolu’nun eski halklarıyla bir karışım söz konusu. 2022’de Lazaridis ve ekibinin yaptığı araştırma, Anadolu Türklerinin hem Orta Asya’dan gelen genetik mirası hem de binlerce yıldır Anadolu’da yaşamış yerel halkların genetik izlerini barındırdığını gösterdi.

Batı Asya genomları oldukça etkili. Türklerin genetik yapısı, erken dönem tarım toplulukları ve sonrasında gerçekleşen göçlerle şekillenmiştir. Bu durum, Türklerin yalnızca göçebe değil, aynı zamanda yerleşik kültürlerle de yoğun etkileşim içinde olduğunu ortaya koymaktadır.

🌍 Genetik Soy Ağacının Katmanları Bu Ne Anlama Geliyor?


Türk kimliği, genetikten ziyade kültüre dayalıdır. Genetik soy ağaçları, Türklerin çeşitli halklarla yoğun bir şekilde karıştığını ortaya koysa da, kimlik oluşumu daha çok dil, kültür ve tarih temelleri üzerine inşa edilmiştir.

Ön Türkler tek bir etnik grup değil, bir etkileşim alanıdır. Genetik çeşitlilik, Ön Türklerin farklı bölgelerde farklı halklarla karıştığını ve bu etkileşimlerin modern Türk kimliğini oluşturduğunu ortaya koyuyor.

Sümerler, Sakalar, Hurriler gibi topluluklarla bağ kurma iddiaları ise genetikten ziyade kültürel ve mitolojik temellere dayanır. Bu tür bağlar genellikle tarihsel yorumlar ve ideolojik yaklaşımlar üzerinden şekillenir.