AYASOFYA LOZAN VE BOĞAZLAR İLİŞKİSİ

Ayasofya neden ve hangi şartlarda müzeye dönüştürüldü

Siyasetçi işi hamaset ve şova dönüştürürken, konunun uzmanları yerine tv lerde şovmenlere yer veriliyor, her kes bir şeyler söylüyor ... Safha safha Ayasofya'nın müzeye dönüştürülmesi hadisesi ...

Ayasofya, Lozan, Möntrö ve Osmanlı Dış borçları ilişkisi 24 Temmuz 1923'de imzalanan Lozan Anlaşması ve eki sözleşmeler gereğince (o zamanın imkanları gereğince) iki önemli konuda taviz verilir.

Bu konular: 
1-Osmanlı dış borçlarının büyüklüğü ve 
2-Boğazların silahlandırılması ve Boğazlar Komisyonu kurularak, Boğazlar konusunda ülkemize karşı yönelecek tehditlere karşı İngiltere, Fransa, İtalya ve Japonya’nın garantör olmasıydı.

Ayasofya neden ve ne zaman Müzeye dönüştürüldü 


1930'lar gelindiğinde 1929 Ekonomik krizine rağmen bugünkü eşdeğer alım gücü 42 milyar dolar olan Osmanlı Dış borcu ödenmesine rağmen, geride büyük bir borç yükümlülüğü kalmıştı. 
Borçlar ve Hitler Almanyası ve Mussoloni İtalya'sının tehditlerine çare bulmak gerekiyordu.

İşe dış borçlardan başlanıldı ve Atatürk, Aralık 1932'de Şükrü Saraçoğlu ve heyetini Paris'e alacaklılarla görüşmeye gönderip 

Üstlenilen Osmanlı borçlarında indirim talep edip, aksi halde ödeme yapılmayacağını" belirttiler

Görüşmeler sonunda 
Nisan 1933'de "107.528.463 Altın liralık Osmanlı Dış borçlarını %90,8 oranında indirim yaptırarak 9.874.751. Altın Liraya indirilmesini ve karşılığı olan 962.636.000. Fransız Frangı üzerinden %7,5 faizle ödenmesini" de kabul ettirmiştir.

Sıra, nöbetçi asker bile koyamadığımız Boğazlara gelmiş ve gerekli hazırlıklar planlı bir şekilde yapılarak.
23 Mayıs 1933’de Londra’da yapılan 'Silahsızlanma Toplantısı’na katılarak, "Boğazların silahsızlandırılmasına ilişkin hükümlerin iptalini resmen" istemiştir.

Türkiye'nin bu isteği kabul edilmemiş ve diplomatik atağa geçilerek "öncelikle Boğazlar can damarı olan" Rusya üzerinde " Mussoloni ve Hitler yönetiminin yeni tehdit olduğu ve Boğazların güvenliğini tehdit ettiği" argümanı kabul ettirilmeye çalışılmıştır.

Ayasofya hangi tarihte müze oldu 

Ortadoks Rusya'yı (ayrıca Rusya'nın Bizans'ın varisi olduğu iddiasıda kullanılarak) yanımıza çekmek için 
24 Kasım 1934'de Bakanlar Kurulu Kararı alınarak 
1453'den önce Kadim Ortodoks Mağbedi olan Ayasofya" müze yapılmış ve Boğazlar için karşı atağa geçilmiştir.

Milletler Cemiyeti’nin 17 Nisan 1935’de yapılan olağanüstü toplantısında "Boğazların silahsızlandırılmaya ilişkin maddelerinin iptali" ve "Eylül 1935’de yapılan Milletler Cemiyeti Güvenlik Konseyi toplantısında" da talep ettik.

Ayasofya konusunda verilen taviz "ve baskı diplomasisi Rusya ve şaşırtıcı bir şekilde Yunanistan üzerinde" işe yaradı ve "aynı toplantıda Rus ve Yunanistan delegeleri 'Türkiye’nin görüşünün makul olduğunu' vurguladılar."

Rusya ve Yunanistan desteği ile diplomasi devam etti ve italya dışındaki büyük devletlerde bu talebimizin makul olduğunu deklere edince ve 10-11 Nisan 1936’da Milletler Cemiyeti toplantısında "Boğazlar rejiminin Türk Ülkesinin dokunulmazlığı ve güvenliğini sağlayacak ve Akdeniz-Karadeniz arasında ticari ulaştırmayı garantiye alacak en liberal anlayışla yeni bir anlaşmaya hazır olduğumuz” notası verildi.

22 Haziran-19 Temmuz 1936 arasında Montreux Boğazlar Konferansı yapılarak 20 Temmuz 1936’da Montreux Boğazlar Sözleşmesi" imzalanarak, önceden nöbetci asker bile koyamadığımız Çanakkale ve İstanbul boğazı kıyılarına ve çevresine aynı gece yarısı 30.000 kişilik Türk Askeri konuşlandırıldı.

Ardından da Ayasofya'nın "Türbe, Akaret, Muvakkithane ve Medreseyi müştemil Ayasofya'yı kebir Camii Şerifi" tapusu 19 Kasım 1936'da çıkarılarak, gereği sonraki yönetimlere bırakıldı.
Gerçek budur.

Mahallede bu sefer de Ayasofya yüzünden kavga çıkmış!
Karar verici 1934’de, dönemine, yönetimine, bakışına, konjonktüre, hassasiyetlere, muhakemesine, hesaplarına ve okumasına özgü dedi ki; 
“MÜZE OLSUN.”
Bunun sonuçları oldu.
Karar verici bugün de bugüne, yönetimine, bakışına, konjonktüre, hassasiyetlere, muhakemesine, hesaplarına ve okumasına özgü dedi ki;
“CAMİ OLSUN.”
Bunun da sonuçları olacak.
Bunlar kendi içinde doğal.

Ama bu farklı kararları devletle, devrimle, dünle, bugünle, yarınla, Atatürk’le bir hesaplaşma/intikam alma meselesi yapanın ya aklından zoru vardır ya da yanlış bir hesabı.
Devlet süreğendir.
Değişir, dönüşür, gelişir, geri gider, hatalarından ders çıkartır, ders çıkartmaz.
Asıl olan baki kalması, egemen ve bağımsız olması, milleti ve vatanı koruması, ihtiyaçlarını karşılaması, geleceğe taşımasıdır.
Devletin gerçek gelişmesi ise liderlere değil milletin bilgi ve bilincine bağlıdır.
Liderler ancak yol gösterebilir.
Yolu doğru yürüyecek millettir.

Ayasofya’yı kendi menfaatleri doğrultusunda maniple edenler, 
Toplumsal barışı ve huzuru baltalayanlar ise eninde sonunda millet tarafından görülecek, bunun da karşılığını alacaklardır.

Aynı 2001’de olduğu gibi.
Üzerlerinden “Ayasofya geçmiş” gibi olacaklardır.

1 Yorumlar

  1. Bir de İşin ekonomik boyutu var
    Ayasosya ziyareti için Fatih'e gelen 3.5 milyon yabancı turist
    Ve yörede butik oteller , cafeler , restaurantlar Halıcılar , kilimciler , maalesef onlar için çok büyük bir darbe olacak

    YanıtlaSil

Yorumlarda lütfen saygılı olun