-->
zWZ3ZJ90R4zzhbql6NUZDSuEAK5vmsQ96TEJw5QR
Bookmark

NUTUK - MUSTAFA KEMAL İSTABBUL'A GERİ ÇAĞIRILIR

Bu tarihten beş gün sonra, yani 8 Haziran 1919 da, İstanbul'a Harbiye Nâzırı tarafından çağrıldığımı ve gizlice sorup soruşturmam üzerine, kimler tarafından ne için istendiğimi devlet adamlarımızdan birinin haber verdiğini daha önce başka bir münasebetle yaptığım açıklamada ifade etmiştim. 
O zat, Genelkurmay Başkanlığı makamında oturan Cevat Paşa idi. 
Bunun üzerine, İstanbul ile yapılmış olan yazışmaların bir kısmı herkesçe öğrenilmiştir. 
Bu yazışmalar, Erzurum'da görevden ayrıldığım tarihe kadar değişik Harbiye Nâzırlarıyla ve doğrudan doğruya sarayla devam etmiştir. 

Anadolu'ya geçeli bir ay olmuştu. 
Bu süre içinde bütün ordu birlikleriyle temas ve bağlantı sağlanmış; millet mümkün olduğu kadar aydınlatılarak dikkatli ve uyanık bir duruma getirilmiş, millî teşkilât kurma düşüncesi yayılmaya başlamıştı. 

Genel durumu artık bîr komutan ile yürütüp yönetmeye devam imkânı kalmamıştı. 
Yapılan geri çağırma emrine uymamış ve onu yerine getirmemiş olmakla birlikte, milli teşkilât ve hazırlıkların yönetimine devam etmekte olduğuma göre, şahsenâsı duruma geçmiş olduğuma şúphe edilemezdi. 

Bundan başka ve özellikle girişmeye karar verdiğim teşebbüs ve faaliyetlerin köklü ve şiddetli olacağını tahmin güç değildi. 
O halde, yapılacak teşebbüs ve faaliyetlerin bir an önce şahsî olmak niteliğinden çıkarılması mutlaka, bütün bir milletin birlik ve dayanışmasını sağlayacak ve temsil edecek bir hey'et adına olması gerekli idi.

SİVAS'TA GENEL BİR KONGRE TOPLANMA KARARI 

Bu sebeple, 18 Haziran 1919 tarihinde, Trakya'ya verdiğim direktifte işaret ettiğim bir noktanın uygulanma zamanı gelmiş bulunuyordu. 
Hatırınızdadır ki, o nokta, Anadolu ve Rumeli'deki millî teşkilâtları birleştirerek, bir merkezden temsil ve idare etmek üzere, Sivas'ta genel bir millî kongre toplamaktı. 



Nutuk Sivas kongresi 

Bu gayenin gerçekleştirilmesi için yaverim Cevat Abbas Bey 21 /22 Haziran 1919 gecesi, Amasya'da yazdırdığım genelgenin esas noktaları şunlardı : 
1 - Vatanın bütünlüğü, milletin bağımsızlığı tehlikededir. 
2 - İstanbul hükûmeti üzerine aldığı sorumluluğun gereğini yerine getirememektedir. 
Bu durum milletimizi yok olmuş gibi gösteriyor. 
3 - Milletin bağımsızlığını, yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır. · 
4 - Milletin içinde bulunduğu durum ve şartların gereğini yerine getirmek ve haklarını gür sesle cihana duyurmak için her türlü baskı ve kontroldan uzak millî bir hey'etin varlığı zarurîdir. 
5 - Anadolu'nun her bakımdan en güvenli yeri olan Sıvas'ta hemen millî bir kongrenin toplanması kararlaştırılmıştır. 
6 - Bunun için bütün illerin her sancağından milletin güvenini kazanmış üç temsilcinin mümkün olan en kısa zamanda yetişmek üzere yola çıkarılması gerekınektedir. 
7 - Her ihtimale karşı, bu mesele milli bir sır olarak tutulmalı ve temsilciler, gereğinde yolculuklarını kendilerini tanıtmadan yapmalıdırlar. 
8 - Doğu illeri adına, 23 Temmuzda, Erzurum'da bir kongre toplanacaktır. 
O tarihe kadar öteki illerin temsilcileri de Sıvas'a gelebilirlerse, Erzurum Kongresi'nin üyeleri de Sıvas genel kongresine katılmak üzere hareket ederler. 
Görüyorsunuz ki, bu yazdırdığım hususlar, zaten vermiş ve dört gün önce Trakya'ya tebliğ etmiş olduğum bir kararın bir genelge ile Anadolu'ya da bildirilmesinden ibarettir. 
Bu kararın 21/22 Haziran 1919 gecesi, karanlık bir odada alınmış korkunç ve esrarlı yeni bir karar olmadığı, zannımca kolaylıkla takdir buyurulur

Bu noktanın aydınlanması için, arzu buyurursanız küçük bir açık zorlamada bulunayım. Efendiler, o müsvedde işte bu kâğıtlardır (göstererek), dört maddeliktir. 
İçindekileri bildirdim. 
Sonunda benim imzam vardır. 
Bir de görevi dolayısıyla Kurmay Başkanım olan Albay Kâzım Bey 'in (şimdiki İzmir Valisi Kâzım Paşa), kurmay hey'etinden tebliğ işleriyle görevli memur Husrev Bey 'in ( şimdi büyükelçi ), askerî makamlara şifreleyen yaverim Muzaffer Bey 'in ve sivil makamlara şifreleyen bir memur efendinin imzaları vardır. 
Bunlardan başka daha bazı imzalar vardır

NUTUK ADINI SAKLAYAN BİR TANIDIĞIN AMASYA'YA GELMESİ 

Bu imzaların bu müsveddeye konması iyi bir şans ve tesadüf eseridir. 
Daha, Havza'da bulunduğum sırada Ankara'da bulunan 20'inci Kolordu Komutanı Ali Fuat Paşa' dan bir şifreli telgraf aldım. 
Bu telgraf, aşağı yukarı tanıdığımız bir zat bazı arkadaşlarla birlikte İstanbul'dan buraya gelmiştir. 
Nasıl hareket etmeleri gerektiği konusunda ne emir buyuruyorsunuz şeklinde idi. 
Adeta bir bilmeceyi andıran bu telgraf, bende büyük bir merak ve hayret uyandırdı. Söz konusu edilen zatı tanıyorum, benden nasıl hareket edeceğini soruyor; 

Ankara'da arkadaşım olan güvenilir bir komutanın yanında, telgraf da şifrelidir. 
O halde neden adını şifreli olarak bile yazdırmaktan çekiniyor? 
Bir hayli düşündüm, kavrar gibi oldum; tahmin buyurulur ki, bilmece çözmekle uğraşacak zamanım yoktu. 

Fakat, Fuat Paşa 'yı yakından görmek, bölgeleri, çevreleri, düşünceleri üzerinde kendisiyle konuşmak, bence pek istenilir bir şeydi. 

Bu bilmeceli telgraftan ilham alarak kendisine şu ricada bulundum : 
Ankara'dan ayrıldığınızı belli etmeyecek tedbirleri aldıktan sonra, ad ve kıyafet değiştirerek birkaç gün için hemen yanıma geliniz. 

İstanbul'dan gelen arkadaşları da birlikte getiriniz. 
Gerçekten de Fuat Paşa, dediğim gibi Havza'ya hareket eder. 
Ancak, bazı zorlayıcı sebepler dolayısıyla, ben derhal Havza'dan ayrılıp Amasya'ya gitmeğe mecbur olmuştum. 

Fuat Paşa, Havza yolunda durumu anlar ve Amasya'ya yönelir. 
İşte, böylece 21 /22 Haziranda Amasya'da yanımda bulunuyor. 
Adı şifrede bildirilmeyen zat da Rauf Bey 'di. 

İstanbul'dan ayrılmak üzere, evimden otomobile bineceğim sırada Rauf Bey yanıma gelmişti. Bineceğim vapurun takip edileceğini ve beni İstanbul'da iken tutuklamadıklarına göre, belki de Karadeniz'de batırılacağımı güvenilir bir yerden işitmiş, onu haber verdi. 

Ben İstanbul'da kalıp tutuklanmaktansa, batıp boğulmayı tercih ettim ve hareket ettim. Kendisine de eninde sonunda İstanbul'dan çıkmak zorunda kalırsa benim yanıma gelmesini söyledim. 

Rauf Bey, gerçekten de İstanbul'dan çıkmak gereğini duymuş ve çıkmış... 
Ancak, benim yanıma gelmedi. 
Arkadaşı olan 6'ncı Tümen Komutanı Albay Bekir Sami Bey 'in yanına gitmek ve İzmir cephesine daha yakın bir yerde olmakla, daha etkili ve daha yararlı olacağını zannederek Bandırma - Akhisar yoluyla Manisa bölgesine gitmiş. 

Gittiği yerde halkın maneviyatını bozuk, durumu tehlikeli ve korkunç bulmuş. 
Derhal ad değiştirerek oradan Ödemiş, Nazilli, Afyonkarahisar üzerinden Aziziye Sivrihisar yoluyla ve arabayla Ankara'ya, Fuat Paşa 'nın yanına gelmiş ve bana haber göndermiş; pek güzel ama! adını saklamak suretiyle beni üzmenin anlamı var mıydı? 

Öte yandan 3'üncü Kolordu Komutanım olup Samsun mutasarrıflığında bıraktığım Refet Bey 'i artık Sıvas'a Kolordu merkezine göndermek istiyordum. 
Birkaç defa gelmesi için emir vermiştim. 
Bölgeyi teftişe çıkmış. 
Emirlerime cevap bile alamıyordum. 
Nihayet o da bir tesadüf eseri olarak o gün gelmişti.

Yorum Gönder

Yorum Gönder

Yorumlarda lütfen saygılı olun