Babalar Neden Hep Yalnızdır?
Babalar neden hep yalnızdır? Çocukların gözünde baba annelere göre neden hep daha arka plandadır? Bu soruların cevabını bulmak için, babalık rolünün toplumsal ve psikolojik boyutlarını incelemek gerekir.
Toplumsal Boyut
Toplumumuzda, babalık rolü genellikle ekonomik sorumluluk, disiplin sağlama, otorite kurma gibi işlevlerle sınırlıdır.
Baba, ailenin reisi olarak görülür, ancak aynı zamanda aile içindeki duygusal ilişkilerden uzak durur.
Baba, çocuklarına sevgisini göstermekten kaçınır, çünkü bu onun gücünü zayıflatacağını düşünür.
Baba, çocuklarının eğitimi ve gelişimiyle ilgilenir, ancak bunu daha çok akademik başarı, meslek seçimi, gelecek planları gibi somut konularda yapar.
Baba, çocuklarının duyguları, hayalleri, korkuları, istekleri gibi soyut konularda ise sessiz kalır.
Bu durum, babanın çocuklarıyla arasında bir mesafe oluşturur.
Çocuklar, babalarını sevgisiz, katı, soğuk, ilgisiz olarak algılar.
Çocuklar, babalarına saygı duyar, ancak onlara yakın hissetmez.
Çocuklar, babalarından destek ve onay bekler, ancak onlara güvenmez.
Çocuklar, babalarıyla iletişim kurmakta zorlanır, çünkü onların anlayışlı ve empatik olmadığını düşünür.
Psikolojik Boyut
Babalık rolünün psikolojik boyutu ise, babanın kendi kişilik yapısı ve çocukluk deneyimleriyle ilgilidir.
Babanın kendi babasıyla olan ilişkisi, onun çocuklarına nasıl davrandığını etkiler.
Eğer babanın kendi babası da sevgisiz, katı, soğuk ve ilgisiz bir baba ise, o da aynı şekilde davranma eğiliminde olur.
Babanın kendi babasıyla olan sorunları çözmemiş olması da onun çocuklarıyla olan ilişkisini olumsuz yönde etkiler. Babanın kendi babasına karşı duyduğu öfke, hayal kırıklığı, suçluluk gibi duyguları fark etmemesi veya bastırması da onun çocuklarına karşı duyarsız ve mesafeli olmasına neden olur.
Babanın kendi kişilik yapısı da önemlidir.
Babanın kendine güveni, özsaygısı, duygusal dengesi gibi faktörler de onun çocuklarına nasıl davrandığını belirler.
Eğer baba kendini yetersiz, değersiz, güçsüz hissediyorsa, bunu telafi etmek için çocuklarına karşı otoriter ve baskıcı olabilir.
Eğer baba duygusal olarak dengesiz, kaygılı, depresif ise, bunu gizlemek için çocuklarına karşı soğuk ve ilgisiz olabilir.
Sonuç
Babalar neden hep yalnızdır? Çünkü toplumsal ve psikolojik nedenlerle çocuklarıyla arasında bir duvar örerler.
Bu duvarı yıkmak için ise hem toplumun hem de babaların bakış açısını değiştirmesi gerekir.
Toplumun bakış açısını değiştirmek için ise babalığın sadece ekonomik ve disipliner bir rol olmadığını anlamak gerekir.
Babalığın aynı zamanda duygusal bir rol olduğunu kabul etmek gerekir.
Babaların da çocuklarına sevgi göstermeleri, onlarla ilgilenmeleri, onları anlamaya çalışmaları, onlara güven vermeleri, onlarla iletişim kurmaları gerekir. Babaların da çocuklarıyla yakın, sıcak, samimi bir ilişki kurabileceklerini görmek gerekir.
Babaların bakış açısını değiştirmek için ise babaların kendi kendilerine sorması gerekir:
Ben neden hep yalnızım?
Ben neden çocuklarıma yakın hissetmiyorum?
Ben neden çocuklarımla iletişim kuramıyorum?
Bu soruların cevaplarını aramak için ise babaların kendi duygularıyla yüzleşmesi gerekir. Babaların kendi duygularını tanıması, ifade etmesi, kabul etmesi gerekir. Babaların kendi duygularını bastırmaması, kaçmaması, inkâr etmemesi gerekir.
Babalar neden hep yalnızdır? Çünkü kendilerini yalnız hissederler. Kendilerini yalnız hissetmemek için ise hem toplumun hem de kendilerinin değişmesi gerekir. Değişim ise ancak farkındalıkla başlar.
Sonradan söyleyeceğimizi baştan yazalım, Severek evlendiniz, öpmeye, okşamaya kıyamadığınız evlatlar yetiştirdiniz, okuttunuz eğittiniz ev bark sahibi yaptınız, yaşam kimseye baki değil, eşiniz gün geldi hakka yürüdü.
Halini sorarsanız, çoğu, nasıl olsun, gün sayıyoruz işte der.
O sözün altında neler yatar bilir' misiniz?
Erkeğin ölümünde pek bir sorun yok!
Ya eğer eşinizi, hayat arkadaşınızı, kadınınızı kaybetti iseniz, hemen mezarlık dönüşü sizin de yaşarken öldüğünüz gündür.
Ateş yalnız düştüğü yeri yakar, anlamanız mümkün değildir, lakin duyu organlarınız açıksa hissedebilirsiniz.
Geçen gün bir arkadaşım ziyaretime geldi eşini yakın zamanda kaybetmiş
Oturduk biraz lafladık.
Kendisi yaşlı sayılmaz, hatta oldukça sağlıklı eli yüzü düzgün işine gücüne devam eden birisi.
Söz çocuklarından açıldı, kızardı bozardı, yutkundu, boğazı düğümlendi, hissettirmemeye çalıştı, lakin başını çevirmesinden gözlerinden birkaç damla yaş döküldüğünü anladım.
Dudaklarından, çocuklar her şeyime karışıyor derken, eşinin vefatı ile özgürlüğünü kaybettiğini anlatmaya çalışıyordu.
Kadın, eşinden geliri varsa yalnız da yaşar, çocukları ile beraber de yaşar, ortama nispeten daha kolay uyum sağlar
Ya Erkek
Erkeğin ilerlemiş yaşlarda yalnız yaşaması pek kolar olmaz.
Hayat devam ediyor mantığı ile yeniden evlenmeye kalksa, çocuklar kolay izin vermezler
Çünkü daha fazla paya bölünecek bir miras vardır ortada.
Anne eve daha kolay davet edilir, çünkü;
Babadan kalan bir emekli maaşı vardır, dolayısı ile evin giderlerine katkısı olacaktır ve çocuklara bakacak bir bakıcı, ev işlerine yardımcı olacak bir hizmetli.
Bazen çocuklar paylaşamazlar bile anneyi
Babalara yer yok
Yaradılışından dolayı idarenin hep kendi elinde olmasını isteyen bir baba!
Katkı dan çok hizmet bekleyen, çocuklarından yaşına hürmet gösterilmesini isteyen, yarım asırlık bir yaşamın getirdiği alışkanlıkları olan bir baba.
İşte o babanın çocuklarının evinde yer bulması pek mümkün olmuyor.
Elbette bunun aksi örnekleri de var,
Babasını sırtında taşıyan, yatalak ise altını alan evlatlar da var, lakin bunlar çok azınlıkta.
Analar genel de baş tacı iken, çoğu evde babalara yer yok.
Hele ki muhtaç isen.
Hoca Nasrettin'in bir fıkrası geldi aklıma
Karım ölürse küçük kıyamet, ben ölürsem büyük kıyamet.
Maalesef bugün tam tersi!
İnsanın eşi hayatı canı ciğeri bir tanesi karısı, kendinden önce ölürse erkek için Büyük kıyamettir
Benim hep duamdır Allah'a; Ya canımızı beraber al. Ya da eşimin ardına koyma diye!
Ahmet Atam
Yorum Gönder