Osmanlı'dan Günümüze Vakıflar |
Osmanlı'dan Günümüze Vakıflar:
Vakıf, gerçek veya tüzel kişilerin yeterli mal ve hakları belirli ve sürekli bir amaca özgülemeleri ile oluşan tüzel kişiliğe sahip mal topluluklarıdır. Vakıflar, İslamiyet'in temel ilkelerinden olan yardımlaşma ve dayanışma duygusunun kurumsallaşmış halidir.
Prof. Dr. Fatoş Gökşen, konu ile ilgili olarak şu tespiti yapmıştır:
Vakıf kurmak için önemli bir diğer gerekçe, mülkiyet haklarının korunmasıydı.
Klasik dönem boyunca, Osmanlı elitleri tam anlamıyla mülkiyet hakkına sahip olmamakta ve müsadere tehlikesi ile karşı karşıya kalmaktaydı.
Bu türden bir uygulama tedbir amaçlı olarak ortaya çıkmakta, bu bağlamda haksız kazanç sağlama yolunda olan bireylerin malına el koyma yolunun açılması olarak görülmektedir.
Devlet müsaderesi ancak 1830'larda Tanzimat reformları ile sona ermiştir.
O zamana dek, yönetici elitin bir üyesi mülkünü ancak vakfa dönüştürerek, yani Allah'ın mülkiyetine geçirerek koruyabilirdi.
Bir mülkün Allah'ın mülküne dönüştürülebilmesi için, olmazsa olmaz şart ise, o mülkün bu dönüşümden önce tartışmasız bir şekilde özel mülk statüsünde olmasıydı.
Son olarak, sosyal prestij kazanmak da bir diğer önemli motivasyondu.
Yani vakıf kurmak, genel olarak devletten mal kaçırmak demekti.
Osmanlı'nın ekonomik, siyasi ve askeri düzenini araştıran herkes, tımarlı sipahi sisteminde, özel mülkiyet olmadığını, tımar sahipliğinin bir kararla her an değişebildiğini bilir.
Bu yüzden, dini görüntü ile kurulan vakıflar, nesiller boyunca söz konusu arazilerin, belli ailelerin elinde kalmasına hizmet etmiştir.
Vakıf arazilerini elde tutanlar, devlete vergi ve asker vermek zorunda değildi.
Bu sayede, vakıf mallarına hükmedenler, toplum içinde imtiyaz sahibiydi ve bu da fakir fukaraya yardım adı altında tam bir adaletsizliğe sebep oluyordu.
Cumhuriyet döneminde her ne kadar Vakıflar Genel Müdürlüğü kurulmuş ve devamına izin verilen veya yeni kurulan vakıfların denetimine başlanmışsa da bugün;
Hayır işlerinde kullanılan vakıflar için burada ayrıntıya girecek değilim.
Ama ilk vakfın Hazreti Muhammet tarafından Medine'de kurulduğunu, kendi malı olan hurma bahçelerini Müslümanlığın savunulması için vakfettiğini biliyoruz.
Osmanlı, vakıf olayını yüceltti.
Çok sayıda vakıftan milyonlarca insan Allah rızası için yararlandı.
Vakfedilen mal mülkten insanlara yardım yapıldı, karınları doyuruldu.
Ne yazık ki biz bugün bu kavramı da yozlaştırdık.
Vakıf olayı, günümüzde bazıları tarafından vergi kaçırmak için kullanılan bir olaya dönüştürüldü.
Türkiye'de sayısını bilmediğimiz kadar çok vakıf var.
Bunların arasında çok yararlı işler yapanlar mevcut.
Öğrenci okutanlar, fakir fukaraya yardım edenler.
Vakıflar Genel Müdürlüğü bunları nasıl denetliyor?
İşin içine siyaset nasıl karışıyor?
Kimlere nasıl baskılar yapılıyor?
Kaç bin vakfın kaç adedi ciddi bir denetim görüyor?
Bu soruların yanıtını verecek bir babayiğit Türkiye'de maalesef yok.
Bu arada, amacına uygun çalışan vakıflarla üç káğıt vakıflarını kim nasıl ayırıyor?
Vakıf yolsuzlukları konusunda ne yapılıyor?
Bize dinimizden ve Osmanlı'dan yadigár böyle güzel bir ‘‘müesseseyi’’ de ne yazık ki yozlaştırmışız.
Ben kurdum oldu’’
Mantığıyla önüne gelen vakıf kurmuş, denetimsiz çalıştırmış.
Vakıf olayı bazı siyasetçilerin, vergi kaçırmayı amaçlayan, hatta Cumhuriyet ilkelerine aykırı işler yapan kimselerin oyuncağına dönüştürülmüş.
Yalan mı?
Vakıf, aynı zamanda azledildiği takdirde kellesinden olan ve bütün malına mülküne de el konan devlet adamlarının, ailelerinin geleceğini korumak için başvurdukları bir usuldü.
Zira, o zamanlarda devlette,
Bu malları bu adama ben verdim, istediğim zaman geri alırım.
Anlayışı hâkimdi ve devlet adamları aldıklarını korumanın yolunu, servetlerini vakfetmekte bulmuşlardı.
Vakıf kuran devletlûlar, vakfın şartnamesine aile mensuplarıyla ilgili hükümler de koymuşlardı.
Çocukları ve soylarından gelecek nesiller mütevelli heyetinde temsil edilirler, vakıf gelirlerinden bunlara her sene belli oranlarda veya miktarlarda ödeme yapılırdı.
Bazen sadece “evlâdiyelik” vakıflar kurulur, gelirleri vakıf sahibinin nesline ait olur ve çocuklarla torunların mal mülk kavgasına tutuşmalarının yahut har vurup harman savurarak her şeyi tüketmelerinin önüne geçilirdi.
Vakıflar top yekûn yeniden ele alınmalı, gelir giderleri maliye ve sayıştay tarafından denetlenmeli
Osmanlıda özel mülkiyet.
Vakıf kurmak, özel mülkiyetin olmadığı dönemlerde, geniş kamu arazilerinin elde tutulması için başlatılmıştır.
Bana göre, vakıf kurmak, özel mülkiyetin ve dolayısıyla mirasın olmadığı dönemlerde, geniş kamu arazilerinin elde tutulması ve vakıf kuranın soyundan gelenlerin elinde kalması için başlatılmıştır.
Bana göre, vakıf kurmak, özel mülkiyetin ve dolayısıyla mirasın olmadığı dönemlerde, geniş kamu arazilerinin elde tutulması ve vakıf kuranın soyundan gelenlerin elinde kalması için başlatılmıştır.
Prof. Dr. Fatoş Gökşen, konu ile ilgili olarak şu tespiti yapmıştır:
Vakıf kurmak için önemli bir diğer gerekçe, mülkiyet haklarının korunmasıydı.
Klasik dönem boyunca, Osmanlı elitleri tam anlamıyla mülkiyet hakkına sahip olmamakta ve müsadere tehlikesi ile karşı karşıya kalmaktaydı.
Bu türden bir uygulama tedbir amaçlı olarak ortaya çıkmakta, bu bağlamda haksız kazanç sağlama yolunda olan bireylerin malına el koyma yolunun açılması olarak görülmektedir.
Devlet müsaderesi ancak 1830'larda Tanzimat reformları ile sona ermiştir.
O zamana dek, yönetici elitin bir üyesi mülkünü ancak vakfa dönüştürerek, yani Allah'ın mülkiyetine geçirerek koruyabilirdi.
Bir mülkün Allah'ın mülküne dönüştürülebilmesi için, olmazsa olmaz şart ise, o mülkün bu dönüşümden önce tartışmasız bir şekilde özel mülk statüsünde olmasıydı.
Son olarak, sosyal prestij kazanmak da bir diğer önemli motivasyondu.
Osmanlı'da vakıf kurmanın amacı.
Yani vakıf kurmak, genel olarak devletten mal kaçırmak demekti.
Osmanlı'nın ekonomik, siyasi ve askeri düzenini araştıran herkes, tımarlı sipahi sisteminde, özel mülkiyet olmadığını, tımar sahipliğinin bir kararla her an değişebildiğini bilir.
Bu yüzden, dini görüntü ile kurulan vakıflar, nesiller boyunca söz konusu arazilerin, belli ailelerin elinde kalmasına hizmet etmiştir.
Vakıf arazilerini elde tutanlar, devlete vergi ve asker vermek zorunda değildi.
Bu sayede, vakıf mallarına hükmedenler, toplum içinde imtiyaz sahibiydi ve bu da fakir fukaraya yardım adı altında tam bir adaletsizliğe sebep oluyordu.
Cumhuriyet döneminde her ne kadar Vakıflar Genel Müdürlüğü kurulmuş ve devamına izin verilen veya yeni kurulan vakıfların denetimine başlanmışsa da bugün;
Vakıflarda vergi sistemi:
Vakıflar, ticari şirket kurmadıkça vergi vermez.
Bugün vergi muafiyeti sağlanmış bir sürü vakıf vardır.
Şirketin tüm karını bu vakıfa gönderir ve beş kuruş vergi ödemez
O vakıflarda güle oynaya harcar.
Şirketin tüm karını bu vakıfa gönderir ve beş kuruş vergi ödemez
O vakıflarda güle oynaya harcar.
Hayır işlerinde kullanılan vakıflar için burada ayrıntıya girecek değilim.
Ama ilk vakfın Hazreti Muhammet tarafından Medine'de kurulduğunu, kendi malı olan hurma bahçelerini Müslümanlığın savunulması için vakfettiğini biliyoruz.
Osmanlı, vakıf olayını yüceltti.
Çok sayıda vakıftan milyonlarca insan Allah rızası için yararlandı.
Vakfedilen mal mülkten insanlara yardım yapıldı, karınları doyuruldu.
Ne yazık ki biz bugün bu kavramı da yozlaştırdık.
Günümüzde vakıf olayı:
Vakıf olayı, günümüzde bazıları tarafından vergi kaçırmak için kullanılan bir olaya dönüştürüldü.
Türkiye'de sayısını bilmediğimiz kadar çok vakıf var.
Bunların arasında çok yararlı işler yapanlar mevcut.
Öğrenci okutanlar, fakir fukaraya yardım edenler.
Bunlar hiçbir karşılık beklemeden çalışıyor.
Ama bir de, yasal boşluklardan yararlanan ve insanları, kuruluşları sömüren nice vakıf türedi.
Önüne gelen vakıf kurmaya başladı.
Bazı vakıflar Cumhuriyet ilkelerine aykırı çalışıyor.
Buralarda din sömürüsü yapılıyor.
Bazı vakıflar ise devlet eliyle kuruluyor.
Buralarda trilyonlar dönüyor, insanlardan para toplanıyor.
Ama bir de, yasal boşluklardan yararlanan ve insanları, kuruluşları sömüren nice vakıf türedi.
Önüne gelen vakıf kurmaya başladı.
Bazı vakıflar Cumhuriyet ilkelerine aykırı çalışıyor.
Buralarda din sömürüsü yapılıyor.
Bazı vakıflar ise devlet eliyle kuruluyor.
Buralarda trilyonlar dönüyor, insanlardan para toplanıyor.
Vakıf olayını denetlemekle yükümlü olan Vakıflar Genel Müdürlüğü yetersiz kadroların elinde ve siyasete alet edilmiş durumda.
Vakıflar denetlenemiyor.
Bazı vakıflarda büyük yolsuzluklar ve amacından sapmalar oluyor.
Ayrıca vakıf olayı, bazı siyasetçilerin oyuncağı olmuş durumda.
Kur bir vakıf, sözleşmesini iyi ayarla, ondan sonra gelsin paralar, gitsin paralar.
Altına vakıftan çek son model arabaları,
Sekreterleri vakıf parasından tut,
Bankaya paraları vakıf adına istif et,
İstediğin gibi tepe tepe kullan...
Ve gelirlerinden bir kuruş vergi ödeme!..
Çünkü sen vakıf kurmuşsun!
Türkiye'de üzerine kesinlikle gidilmesi gereken konulardan biri vakıflar.
Türkiye'de kaç vakıf var?
Kimler kurmuş?
Buralarda kaç katrilyon dönüyor?
Vakıflar denetlenemiyor.
Bazı vakıflarda büyük yolsuzluklar ve amacından sapmalar oluyor.
Ayrıca vakıf olayı, bazı siyasetçilerin oyuncağı olmuş durumda.
Kur bir vakıf, sözleşmesini iyi ayarla, ondan sonra gelsin paralar, gitsin paralar.
Altına vakıftan çek son model arabaları,
Sekreterleri vakıf parasından tut,
Bankaya paraları vakıf adına istif et,
İstediğin gibi tepe tepe kullan...
Ve gelirlerinden bir kuruş vergi ödeme!..
Çünkü sen vakıf kurmuşsun!
Türkiye'de üzerine kesinlikle gidilmesi gereken konulardan biri vakıflar.
Türkiye'de kaç vakıf var?
Kimler kurmuş?
Buralarda kaç katrilyon dönüyor?
Vakıfların denetimi:
Vakıflar Genel Müdürlüğü bunları nasıl denetliyor?
İşin içine siyaset nasıl karışıyor?
Kimlere nasıl baskılar yapılıyor?
Kaç bin vakfın kaç adedi ciddi bir denetim görüyor?
Bu soruların yanıtını verecek bir babayiğit Türkiye'de maalesef yok.
Bu arada, amacına uygun çalışan vakıflarla üç káğıt vakıflarını kim nasıl ayırıyor?
Vakıf yolsuzlukları konusunda ne yapılıyor?
Bize dinimizden ve Osmanlı'dan yadigár böyle güzel bir ‘‘müesseseyi’’ de ne yazık ki yozlaştırmışız.
Ben kurdum oldu’’
Mantığıyla önüne gelen vakıf kurmuş, denetimsiz çalıştırmış.
Vakıf olayı bazı siyasetçilerin, vergi kaçırmayı amaçlayan, hatta Cumhuriyet ilkelerine aykırı işler yapan kimselerin oyuncağına dönüştürülmüş.
Yalan mı?
Vakıf, aynı zamanda azledildiği takdirde kellesinden olan ve bütün malına mülküne de el konan devlet adamlarının, ailelerinin geleceğini korumak için başvurdukları bir usuldü.
Zira, o zamanlarda devlette,
Bu malları bu adama ben verdim, istediğim zaman geri alırım.
Anlayışı hâkimdi ve devlet adamları aldıklarını korumanın yolunu, servetlerini vakfetmekte bulmuşlardı.
Vakıf kuran devletlûlar, vakfın şartnamesine aile mensuplarıyla ilgili hükümler de koymuşlardı.
Çocukları ve soylarından gelecek nesiller mütevelli heyetinde temsil edilirler, vakıf gelirlerinden bunlara her sene belli oranlarda veya miktarlarda ödeme yapılırdı.
Bazen sadece “evlâdiyelik” vakıflar kurulur, gelirleri vakıf sahibinin nesline ait olur ve çocuklarla torunların mal mülk kavgasına tutuşmalarının yahut har vurup harman savurarak her şeyi tüketmelerinin önüne geçilirdi.
Vakıflar top yekûn yeniden ele alınmalı, gelir giderleri maliye ve sayıştay tarafından denetlenmeli
Yorum Gönder