Felsefi öyküler: nankörlük .
Titreyen elleriyle önüne koyulan tabağındaki çorbasını içmeye çalışıyordu, birkaç damla yemek üzerine dökmüştü yine, oğlu ve gelini görürlerse kızacaklarını bildiği için eliyle silmeye çalıştı üzerini, lakin gelini görmüş ve her akşamki durum yine yaşanmıştı, kızıp bağırdılar ve azarladılar yaşlı adamı, evde fazlalık olduğunu her sözleriyle hissettirdiler yaşlı adama, Rıza Bey önüne konulan artık çorbanın ekşimiş ve kötü kokusunu dahi söyleyemeyecek kadar aciz kalmıştı artık o evde...
Onca azardan sonra elinden kaşığını bırakıp her akşamki gibi yarı aç vaziyette odasına giderken, oğlu yine arkasından bağırmıştı içindeki bitmek bilmek kiniyle.
Rahatın yerinde tabi.
Otel gibi ye, iç, yat.
Döktüğünü temizleyen de var nasıl olsa.
Ama emekli maaşını ver dediğimde kulağın sağırlaşır hemen...
Nankörsün sen.
Kefenin cebi var sanıyorsan çok yanılıyorsun-
Her akşam duyduğu sözler yüreğine kor gibi otursa da susmuştu yine...
Kimseden parasını esirgediği yoktu!
Ama oğlu ve gelini fazla savurgandılar
Hesapsızlardı
Bu yüzden bir türlü iki yakaları bir araya gelmiyordu.
Ellerine geçen hiç parayı birikim yapmaksızın son kuruşuna kadar harcadıkları için, bu yaşlarına kadar bir evleri bile olmamıştı.
Kirada oturuyorlardı
Ve ev sahibine kaç aylık kira borcu olduğunu dahi unutmuşlardı
O akşamki azarlar ise, çok ağır gelmişti Rıza beye. Sol tarafında bir sancı hissetti göğsüne doğru yayılan, kalkıp oğluna seslense, tekrar yiyeceği azarı düşünüp yatağına yattı. Sol kolu da ağrımaya başlamıştı ama, dayanmaya çalıştı...
Sabahına ise, gelini ve oğlu Rıza beyden ses seda çıkmayınca odasına girmişler ve eli göğsünde olduğu halde vefat ettiğini görmüşlerdi...
Pekte üzülmemişlerdi aslında bu duruma.
Hatta
Sanki, Üzerlerinde bir yük kalkmış gibi hissettiler.
Cenazeden bir hafta sonra ise ev sahipleri kapılarına gelmiş ve birikmiş kira borçlarını vermelerini istemişti.
Fakat son bir ümitle babaları öldükten sonra aradıkları odasında da emekli maaşından biriktirdiği paraları bulamadıkları için ödemeyi yapamamışlardı.
Babalarının hiçbir birikimi yoktu o ana kadar görünen
Ev sahibi de vermiş mahkemeye kış gününde evden çıkarmıştı onları.
Çıkarırken de Rıza beyin hatırına bu kadar zaman bu duruma göz yumduğunu yüzlerine açık açık söylemişti
Eşyalarla birlikte kış gününde sokak ortasında kalmışlar ve ne yapacaklarını bilemiyorlardı...
Akşama doğru ise mahallede takım elbiseli ve elinde bir çanta olan adam, esnafa Rıza beyin gelini ve oğlunu sormuştu.
Onları bulunca da kendini tanıtmış
Filanca kooperatifin başkanı olduğunu ve kendilerini bir yere davet etmişti
Adamın arabasına bindiler, karı koca
On dakika sonra bir bir apartmanın önünde durdular.
Adam beni takip edin dedi
Hep birlikte apartmanın üçüncü kattaki daireye gitmişlerdi...
Adam daireyi tanıtırken birbirlerine anlamsızca bakıyordu karı koca.
Ve neden buraya geldiklerini ve bu adamın, bu mükemmel daireyi neden kendilerine anlattığını anlamaya çalışıyorlardı, Adam o anda bir tapu uzattı Rıza beyin oğlu ve gelinine
Ve Rıza beyin uzun yıllar önce bu binanın kooperatifine üye olduğunu ve her ay aidatını düzenli şekilde ödediğini söyledi...
Bir ay önce de bina tamamlanmıştı.
Rıza bey ise dairenin tapusunun oğlu ve gelinine verilmesi için ricada bulunmuştu kooperatif yöneticisinden.
Bir hafta önce Nankör Dedikleri, parasını kendilerinden esirgediklerini düşündükleri ve ölümüne üzülmedikleri babaları Son nefesine kadar onları düşünmüştü meğerse.
İkisi de büyük bir utançla birbirlerinin yüzlerine bakmaksızın asıl nankörün kimler olduğunu çok iyi anlamışlardı belki de....Kim bilir.
İkisi de büyük bir utançla birbirlerinin yüzlerine bakmaksızın asıl nankörün kimler olduğunu çok iyi anlamışlardı belki de....Kim bilir.
Yorum Gönder