KENDİME YAZILARIM
Türkiye sosyolojisi siyaset ekonomi tarih felsefe ve genel kültür düzeyinde makaleler

Z KUŞAĞI TÜRKİYE İÇİN UMUT MUDUR

Z kuşağı, z kuşağı her şeyi talep eden lakin kendisi hiç çaba göstermeyen anlamayı değil anlaşılmayı bekleyen bir kuşak mıdır,
Teknolojiye esir düşmüş bir kuşak olarak tanımlanabilir, z kuşağı, lakin bu yaşam ve düşünce biçimi onların suçu ya da şansı mıdır, kim bilir, lakin, onları en çok eleştirenlerde, o kuşağın yaratıcılarıdır, Z kuşağı ülkenin geleceğinde umut olabilir mi, z kuşağı, bir önceki kuşak izin verir yol gösterir, yer açarsa neden olmasın, z kuşağı her şeyi talep eden lakin kendisi hiç çaba göstermeyen, anlamayı değil anlaşılmayı bekleyen bir kuşak mıdır, ne yazık ki görmek mümkün olmayacak gibi, Y kuşağı bıraktığı miras ile gidiyor artık, yavaş yavaş.


z kuşağı ülke geleceği


Z kuşağı kimlerdir, Altmışlı yıllarda çocukluğunu, yetmişli yıllarda gençliğini, seksenli yıllarda erişkinliğini yaşayan bir nesil olarak anlatalım, Y ve Z kuşakları arasındaki farklılıkları.

Z kuşağı 

Ne güzel söylüyordu Nilüfer, ''bizler mi değiştik bilmem yoksa zaman mı'' diye, değişen hem zaman hem de bizler olduk galiba
Belki fakirdik, çok şeyimiz yoktu, ama sanki daha bir mutlu idik, bizim kuşak doğal doğal besledi, doğal giyindi, gençliğinde naylon plastik gibi kimyasalları görmedi, yoğurdun hasını kaymağın iyisini yedi, bizim zamanımızda sigaralar genellikle filtresiz idi, birinci, ikinci, üçüncü sigaraları, her kese, her keseye uygun, incecik gelincik sigarası, kutulu, filtreli olarak da Samsun Maltepe sigaraları vardı ama bizimdi.

Öyle, değil herkesin evinde, mahallede bile telefon yoktu, sevdiklerinle ya mektuplaşır ya da kart atardınız ya bugün beş yaşında bebelerin ellerinde akıllı telefonlar, o bebelerin akıllarını ellerinden alan.

Sonra siyah beyaz televizyonlar girmeye başladı evlerin baş köşesine, o vakitler gördük kaptan Körk'ün elinde cep telefonunu, aklımız almadı, otomatik açılan kapılara baktık şaşırdık, lakin hiç imrenmedik bile, hayal dünyası dedik geçtik.
Gündüz tozlu mahalle sokaklarında Roman'ların ayı oynatmasını seyrederken, akşamları komşuya telesafirliğe gittik, bir oda dolusu çocuk,

Vallahi bugün kimse evine davet etmiyor kimseyi, hizmet etmiş olmamak için ya Cafe, ya Restoranlar

1970 yıllar yan aynaları dahi olmayan Murat 124'mü kaliteli, eşeklerin yediği iddia edilen Anadol'mu tartışmaları sohbetlerin ana konusu idi
Gençliğimiz Demirel Ecevit
Sağ sol kavgası ile geçti
Bir yanda Orhan diğer yanda Ferdi
Bir yanda Barış diğer yanda Cem
Zeki Müren'i anlatmaya gerek dahi yok
Ne güzel insanlardı.

Y KUŞAĞININ HİÇ OYUNCAĞI OLMADI

Bizim nesil tenha sokaklarda, mahalledeki meyve bahçelerinde uzun eşek oynadı, ip atladı, çember çevirdi, topaç çevirdi, toz toprak içinde misket oynadı, gazoz kapağı biriktirdi renklisi binlik, sadesi birlik olan.
Hiç oyuncağımız olmadı.
Zaten bizlerde hiç talep etmedik anne ve babalarımızdan.

Minimum kaynaklar ile maksimum yaşanan bir çocukluk

Öyle tost hamburger hiç görmedik.
Oyun sırasında karnımız acıkırsa, mahalle fırınında annelerimizin pişirdiği somun ekmeğinin üzerine şeker serpilmiş yoğurt, varsa salça, ya da üzüm posasından elde edilmiş ağda adı verilen posayı iştahla yedik.

Y KUŞAĞININ BORCU DA YOKTU

Herkes kendi imkanları ölçüsünde yaşardı.
  • Kredi kartları yoktu
  • Borç para ile tatile gidilmezdi
  • Fakir, zengin ile sidik yarıştırmazdı.
  • İmkanlarının üzerinde yaşam sürmeye kalkanlar ayıplanırdı
Bugün bakıyorsunuz herkes, devlet dahil gırtlağına kadar borçlu.
Açık hava sinemaları vardı birkaç tane, kırık dökük sandalye ve bir beyaz perdesi olan
Lakin güzel filmler çekilirdi, aile filmleri Ayşecik ve Ömercik ile ağlar, Sadri Alışığın Turist Ömer'i ile gülerdik.

Y KUŞAĞI ŞARKILARI TÜRK FİLMLERİNDE DİNLERDİ

Teyp ya da plak da öyle herkesin evinde yoktu
Daha çok Almancılarda görür.
Bülent Ersoy'un bahçıvan geldi şarkısını gidebilirsek yazlık sinemalarda izlerdik.

Yoksulluğumuzu, yoksunluğumuzu hiç dert etmiyorduk.
Yaşam sanki günlüktü, lakin mutlu idik.

Cemal Kamacı'nın boks maçı olduğunda kahvehanelere sığmaz, Muhammed Ali'nin Corç Foreman ile müsabakasını seyretmek için sabahın beşinde yine kahvehaneleri doldururduk.
Umudumuz mu yoktu bilmiyorum, neden bizimde bir televizyonumuz yok diye ailelerimize hiç eziyet etmezdik.

Hacı Murat'çı ve Toros'çu olarak ikiye bölündük o zamanlar, hiç birimizin arabası olmamasına rağmen.
Arabesk de Ferdi'ci ve Orhan'cı gibi, lakin bu bölünmeler hep şakayla karışık oldu, birbirimize küsmedik darılmadık.

İktisat vardı herkes ayağını yorganına göre uzatırdı
Bizim evde gaz lambası yanardı, misafir gelince de lüks adlı bir lamba, iktisat vardı çünkü
Çamaşır makinası
  • Buzdolabı
  • Televizyon
Öyle her evde yoktu.
Çamaşırlar ya leğende ya da çamaşırlıkta yıkanırdı, ütü işi daha kolaydı, akşamdan yatacağın yer yatağının altına koyardık sabaha hazır
Bir ara resimli romanlar çıktı.
  • Teksas
  • Tommix diye
Okurken yakalandınız mı ailenizden bir sürü azar yediğiniz.
Öyle çarşı pazar gezmeleri yoktu, gün battı mı herkes evine çekilirdi
Ya konu komşu hiç haber vermeden çat kapı misafirliğe gelirdi
Ya da radyo dinler, yatsı vaktinden sonra herkes yatar uyurdu
Cumartesi akşamları ise Rüştü Asyalının Keloğlan adlı arkası yarını vardı TRT'de, dört gözle çocukların beklediği.
Perşembeleri de şimdiki dizi filimler gibi yönetmenliğini Yalçın Tursavul'un yaptığı arkası yarınlar.
Ne kadar az şeyle yetindi bizim nesil.

KIT KAYNAKLAR İLE ZOR ŞARTLAR VARDI Y KUŞAĞI İÇİN

Kaloriferli evlerde sadece zenginler otururdu, diğerleri gecekondular da odun kömür yakar, kuzine üstünde ekmek kızartır, bulabilirsek kızarmış ekmeğin üstüne sana yağı sürerdik. Öyle kahvaltıda beş çeşit;
  • Zeytin
  • Peynir Reçel
Sucuk pastırma, geçiniz bir kalem
Bakkaldan rica minnet sana yağı buldu iseniz sizden mutlusu yok

Lakin sobalı evlerin kışın kötü bir yanı vardı, evde bir bebek varsa, leğende yıkanan tuvalet bezleri, mecbur sobanın üzerinde kurutulur, ev sidik kokardı.

POLİTİKA SİYASET DÜN DE YALANDI BU GÜNDE

Politikacıları ise hiç sormayın, o zamanda kandırıyorlardı bu milleti
MTA Sismik 1 diye sözde petrol ve gaz arayan gemimiz vardı, iktidar içeride biraz sıkışınca hemen Ege'ye açılan
Haydi tüm gazetelerde Türk Yunan savaşı manşetleri vatan millet din iman
Ulen elli yılı geçti ne menem bir gazmış, aha şurada bulduk, ahanda şuradan çıkacak, bir türlü çıkmadı

NE GAZ ÇIKTI NE PETROL 


Anadolu'da bir olay olacak üç gün sonra duyulurdu, olay olur ertesi gün gazete basar daha sonraki gün ancak İstanbul Ankara harici şehirlere bayatlamış olarak ulaşırdı
TRT tek kanal.
O da sık sık yayına ara verir ve sedefli maşrapayı seyrederiz bir müddet, haberleri ise ya Jülide Gülizar ya da Zafer Celasun sunar, onlardan başkası haberleri okumasını bilmezdi sanki.
Saat 11 olur yayın biter bir hışırtılı bir ses ve bir alt yazı sakın televizyonunuzu kapatmayı unutmayın, şaka gibi.
Bizler orta halli bir Anadolu şehrinde büyüdük, tek bir aile lokantası yoktu, dışarıdan yemek ayıp sayılıyordu, yemek yapmak aileyi doyurmak kadınların görevi idi çünkü.

Y KUŞAĞI DIŞARIDA YEMEK YEMEDİ

Aile lokantası yoktu mazbut Kütahya'da, lakin sayısız birahane, meyhane hatta kerhane bile vardı.
Bizim kuşak bir çamaşır makinası bir buzdolabı edinmek için uzun yıllar uğraş verdi
Bugün ise hepimizin evinde tüm elektronik eşyalar daha evlenmeden alınıyor.
Cep telefonsuz kimse yok.
Gardıroplar giyecek almayacak kadar dolu.
Hiç ikinci bir ayakkabısı olmadı bizim neslin, ayakkabılık da yoktu zaten, birde şimdi bakın evdeki ayakkabılığa.

Bizim çağımızda yokluk vardı, yoksulluk vardı, lakin zengin yediği yemeği fakirin gözünün içine sokmazdı.

Evlerde elbet geçimsizlikler oluyordu, lakin bu günkü kadar boşanmalar yoktu
Teknoloji geldi, medeniyet geldi derken bizlerden neler götürdüğünü hiç hesap ediyor muyuz acaba
Akif'in ''medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavar'' sözü hiç aklımdan çıkmıyor son günlerde
Biraz mal mülk sahibi olup, teknolojiye boğulunca, sosyo kültürel olarak ve manen, biz neler kaybettik diye düşünmeden edemiyor insan.

Z KUŞAĞI Y KUŞAĞININ NE YAŞADIĞINI HİÇBİR ZAMAN GÖRMEDİ ANLAMADI VE ANLAMAYACAK

Son elli yılda öylesine bir dönüşüm yaşadık ki
Demirel'in benim işçim benim köylüm sloganı
Özal'la benim memurum işini bilire.
Erdoğan ile Lazı, Kürdü, Çerkez'ine, illet, zillet, sürtük ve ananı al da git'e dönüştü
Bizim nesil böyle bir söyleme hiç şahit olmadı
Siyasette o denli düşmanlığın ardında kamuoyu karşısında bir nezaket ve hoşgörü vardı, o da son dönemde yok oldu gitti.
Öyle ya da böyle, bizim nesil yokluk ve yoksunluk içinde olsa da güzel bir ömür geçirdi, şimdi ileriye doğru baktığımda aynı iyimserliği taşıyamıyorum, maalesef gençleri pek de iyi günler beklemiyor hem maddi hem de manevi açıdan.

Teknoloji alanında bir devrime şahit olurken, hak, hukuk, adalet, anane, gelenek örf ve adetleri törpülenmiş bir Z kuşağı bırakacağımız için de üzgünüz, bizim kuşak onları yedi bitirdi çünkü
Diyorum ki.

SONUÇ

O yoksun, o yoksul halimizle bizim kuşak sanki daha mutlu idi, Z kuşağı ise mutluluğu daha müreffeh bir hayat yaşamakta, bağımsız olma bağımsız düşünmede arıyor, huzuru, ev deği, cafe ortamında, mutluluğu yaşam kalitesinde arayan doyumsuz bir nesil sanki, daha çok bireyselleşmiş kendinden başkasını düşünmeyen, benden sonra tufan diyen bir nesil.
Türk adet ve göreneklerini çok kolay göz ardı edebilen.
Teknoloji devriminin tutsağı
Kültür bunalımı yaşayan bir nesil
Ülkenin kurtarıcısı
Türkiye'nin geleceği olabilir mi;
Bu mantık ve mantalite ile zor görünüyor.

Ahmet Atam