Türk kültürü nasıl tanımlanır

🏛️ Türk Kültürü: Maziden Gelen Yankılar ve Küreselleşme Kasırgası

Türk kültürü, geçmişin göçebe mirasından küreselleşmenin etkisine kadar nasıl evrildi? Arap, Fars, Avrupa etkileriyle dönüşen kültürel kimliğin günümüz iz düşümleri. 

📜 Tarihin Heybesinden Çıkan Kültür

Bir zamanlar, göçebe bir toplumun taşıdığı kültürel miras, kadim medeniyetlerin ve yeni yurtlarının etkisiyle şekillendi. 
  • Farslardan şiirin inceliğini, 
  • Araplardan teolojinin derinliğini, 
  • Rumlardan mimarinin görkemini, 
  • Ermenilerden zanaatkârlığın ustalığını aldı. 
Fakat heybenin ağırlığı arttıkça, kendi kültürel özü giderek bir gölgeler oyunu haline geldi.

🎭 Kültür Mü, Hatıra mı?

Bugün “Türk Kültürü” dediğimizde gerçek anlamda var mı yok mu tartışmalı. Yüzyıllarca başka medeniyetlerin üzerine katman katman eklenmiş, bir mozaik yaratılmış, ancak içselleştirilme konusunda sancılar yaşanmış. Bale ve opera bu topraklara 100 yıl boyunca kök saldıysa, hâlâ “Türk Kültürüne ait değil” mi demeliyiz? Yoksa kültür dediğimiz şey, zamanın içinden süzülerek evrilen, yoğrulan, içselleştirilen bir olgu mu?

🏗️ Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Kültürel Evrim

Osmanlı, şairlerin, müzisyenlerin, hattatların bir arada olduğu kültürel bir pota idi. Divan şiiri, klasik musikî, İslam süsleme sanatları, estetik anlayışın zirveye çıkmasını sağladı. Fakat Cumhuriyet, dil ve harf devrimiyle eski kültürel kodları yeniden yorumlamaya çalıştı, ama büyük ölçüde kopukluk yaşandı.

🌍 Küreselleşme Fırtınasında Türk Kültürü

Bugün elimizde ne kaldı? Küreselleşmeyle birlikte yerel kültürler erozyona uğrayarak başka kodlarla yeniden şekillendi. Arapça ve İngilizce etkisi, Türkçeyi bir dil mühendisliği sürecine soktu. Kültürümüzde eskiden merkezde olan değerler artık etiket hâline geldi: Övülüyor, ancak gerçek hayatta yaşatılmıyor.

🏰 Son Kale: Dilimiz

Geriye tek kalemiz kaldı: Türkçemiz. Eğer bu da kendi bağlamından koparsa, asimilasyonun son perdesi açılacak. Kültürümüzü bir vitrin malzemesi olmaktan çıkarıp yaşayan, nefes alan bir olgu hâline getirebilir miyiz? Eğer dilimiz korunursa, kültür de yeniden doğabilir.

Yel Atının İzinde, Kürenin Aynasında

Uçsuz bozkırın rüzgarı, bir fısıltı gibi gelir, 
Çadırların gölgesi uzar, atların nalları çınlar. 
Kamların sesi yankılanır, ruhlar göğe yükselir, 
Bir tohum serpilir, kök salar, zamanla yeşerir.

Sonra, ipek yollarının kokusu karışır havaya, 
Minarelerin gölgesi düşer, kubbeler göğe uzanır. 
Bilgeliğin sesi yükselir, diller birbirine karışır, 
Eski kumaşa dokunan yeni bir nakış işlenir, 

Batının yeli eser, denizlerin ötesinden gelir, 
Fabrikaların dumanı yükselir, şehirler büyür, değişir. 
Ekranların ışığı parlar, sesler çoğalır, çeşitlenir, 
Bir ayna belirir, yansıtır her reng her ses belirginleşir..

Şimdi, bir mozaik parıldar, her bir taşı ayrı bir dünya, 
Doğunun gizemi, batının hızı bir arada.
Gelenek bir fısıltı olur, modernlik bir çığlık atar, 
Bazen coşkun, bazen durulur, Kimlikler bir nehir gibi akar, 

Kökler derinde tutunur, dallar göğe uzanır, 
Geçmiş bir gölge gibi izler, gelecek bir umut sunar. 
Türk ruhu bir türküdür, her çağda yeniden çalınır, 
Yel atının izinde, kürenin aynasında yankılanır.

Ahmet ATAM
Next Post Previous Post