Boğazlıyan kaymakamı Kemal Bey |
Bugün Milli Şehit Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Bey'in 104’üncü şehadet yıl dönümü. İttihat Terakki döneminde görev yapan Kemal Bey, 10 Nisan 1919’da Damat Ferid Paşa’nın hükümeti tarafından, Nemrut Mustafa Divanı'nda idam edildi. Unutmayın; hakimlerden biri Ermeni Artin Efendiydi!
1884 yılında Beyrut'ta doğan ve Mülkiye Mektebi'nden pekiyi derece ile mezun olan bir Osmanlı bürokratıydı. 1908'den itibaren çeşitli vilayet ve kazalarda kaymakamlık ve mutasarrıflık vekilliği yaptı. I. Dünya Savaşı sırasında Boğazlıyan kaymakamlığı görevindeyken Ermeni tehciri ile ilgili ihmalleri olduğu iddiasıyla yargılandı ve idama mahkûm edildi. 10 Nisan 1919'da Beyazıt Meydanı'nda asılarak şehit edildi. Milli şehit olarak anılan Kemal Bey, vatanseverliği ve dürüstlüğü ile örnek bir devlet adamıydı.
Boğazlıyan kaymakamı Kemal Bey, Ermeni tehcirinde rolü olduğu iddiasıyla 1919 yılında idam edilen bir Osmanlı idareci ve öğretmendir.
Ermeni tehciri, I. Dünya Savaşı sırasında Osmanlı Devleti'nin Ermeni nüfusunu Doğu Anadolu'dan Suriye ve Mezopotamya'ya göndermesi olarak tanımlanır. Bu süreçte birçok Ermeni hayatını kaybetmiş, malları terk edilmiş veya yağmalanmıştır.
Kemal Bey, 1915 yılında Boğazlıyan kaymakamlığına atandıktan sonra, tehcir sırasında Ermenilerin can ve mal güvenliğini sağlamakla görevliydi. Ancak bazı Ermenilerin öldürülmesi veya işkence görmesi nedeniyle suçlanmaya başladı.
Osmanlı Devleti'nin yenilgisinden sonra İstanbul'a getirilen Kemal Bey, Harp Divanı tarafından yargılandı ve 10 Nisan 1919'da Beyazıt Meydanı'nda asılarak idam edildi.
Kemal Bey'in idamı, Türk kamuoyunda büyük tepki ve üzüntü yarattı.
1922 yılında TBMM tarafından millî şehit ilan edildi.
Kemal Bey'in Ermeni tehcirindeki rolü hakkında farklı görüşler vardır.
Bazı kaynaklar onu Ermenilere karşı katliam yapmakla suçlarken, bazı kaynaklar da onun Ermenilerin hayatını kurtarmaya çalıştığını savunur. Bu konuda kesin bir kanıt bulunmamıştır.
Boğazlıyan kaymakamı kemal beyin mahkeme savunması
- Boğazlıyan kaymakamlığı sırasında terk edilmiş mallarla ilgili işlemlerde herhangi bir suiistimalde bulunmadığını, sadece birkaç parça mutfak eşyası satın aldığını ifade etti.
- Terk edilmiş mallardan satın almanın yasak olduğuna dair bir kanun veya karar olmadığını, bu nedenle hakkındaki suçlamaların haksız ve mesnetsiz olduğunu savundu.
- Konya İstinaf Mahkemesi'nin kendisini beraat ettirdiğini, ancak İstanbul'daki işgalci İngilizlerin baskısıyla yeniden yargılandığını ve idama mahkûm edildiğini söyledi.
- Yozgat ve Boğazlıyan Ermenilerinin tehciri sırasında öldürme olaylarına göz yumduğu iddiasını reddetti, tehcirin merkezi hükümetin emriyle yapıldığını ve kendisinin de bu emre uygun davrandığını belirtti.
- Vatansever bir memur olarak görevini layıkıyla yerine getirdiğini, idam edilmesinin hukuki değil siyasi bir karar olduğunu ve bunun tarihte bir leke olarak kalacağını dile getirmiştir.
Kurulan mahkemede Ermeni komiteciler çoğunlukta olduğu gibi İngiliz yüksek komiserliği de birçok yalancı şahit çıkarmıştır. Bunun üzerine mahkemede sanık olan Kemal Bey ve avukatı Sadettin Ferit Bey tarihi bir savunma yapmıştır:
Düne kadar hakimler heyeti halinde olan sizler, şu dakikada bir tarih mahkemesi sıfatını almış bulunuyorsunuz.
Ermeniler tarafından öldürülen dindaşlarının ve soydaşlarının matemi Müslümanların yüreklerinin sızlattığı ve her gün gelen kara haberlerin halkı tahrik etmekten geri kalmadığı malumdur.
Ermeniler ise, Rus Ordularının kâh önüne geçerek, kâh arkasında kalarak, ekseriya memleketin asker kuvvetinden mahrum kalmasına güvenerek facialar meydana getirmekten çekinmiyorlardı.
Yozgat Vilayeti dahilinde sevk edilen bazı Ermeni – Muhacir kafilelerine, Ermenilerin Müslümanlara reva gördükleri facialara şahit olmuş, bazı asker kaçaklarının tecavüzü ihtimal dahilindedir.
Ancak, savaşta yenilişimizin aleyhimizde meydana getirdiği hezeyanı durdurmak maksadıyla iddia makamının da isteği üzerine, kurbanlar verilmesi bir siyaset icabı sayılıyorsa, bu kurban, ben olamam.
Siz kurban seçmekte değil, ancak hak ve adaletle hüküm vermek vicdani görevini taşıyan bir yüksek heyetsiniz.
Mutlaka kurban aranıyorsa, herhalde bu işlerin tertipçisi ve idarecisi olarak benim gibi küçük bir memur bulunacak değildir.
Kemal Bey’in bu sözlerinden sonra yalancı şahitler, olayları gerçekmiş gibi anlatarak Kemal Bey’i iftira etmişler.
Buna karşılık Kemal Bey de:
Hepsi yalandır, uydurmadır. Reis Paşa, ben ne bunların söyledikleri Keller köyüne gittim ne de oradan geçtim.
Burada vuku bulduğunu iddia ettikleri cinayetlerden de haberim yok.
Hele parmaktan çıkmayan yüzüğü almak için kol kesmek; rica ederim.
Bu vahşeti kim yapar?
Bu derece şem’i bir işi yapacak bir insan tasavvur edemiyorum.
Esasen, birini ispat edemezler.
Çünkü, hepsi iftiradan ibarettir.
Benim haberim olmadan bir şey olmuşsa bilemem.
Fakat bu ana kadar bu mevzuda hiçbir şikayetçi gelmemiştir.
İlk defa burada Mahkeme huzurunda bu şikayetlerle karşılaşıyorum” demiştir.
Mahkeme bu şekilde devam ederken, İngilizler ve Ermeniler Kemal Bey’in asılması için Mahkeme Başkanı Hayret Paşa’ya baskı yaptıklarından, Hayret Paşa istifa etmiş yerine “Nemrut” lakabıyla anılan Mustafa Paşa getirilmiştir.
İstanbul’a getirilen Beyazıt’ta Bekir Ağa Bölüğü’nde hapsedilen Kemal Bey 8 Nisan 1919’da idama mahkûm olmuş, ancak Padişah Sultan Vahdettin kararı imzalamamışsa da Şeyhülislam’ın fetvası ve İngilizlerin baskısı ile Kemal Bey İstanbul’a getirilerek, Beyazıt Meydanı’nda idam sehpasına çıkarılırken son sözü sorulduğunda; halka dönerek:
Sevgili vatandaşlarım, ben bir Türk memuruyum. Aldığım emri yerine getirdim. Vazifemi yaptığıma vicdanım emindir.
Sizlere yemin ederim ki, ben masumum.
Son sözüm bugün de budur, yarın da budur.
Ecnebi devletlere yaranmak için beni asıyorlar.
Eğer adalet buna diyorlarsa, kahrolsun adalet” demiştir.
Bunun üzerine halk “Kahrolsun böyle adalet” diye bağırmaya başlamıştır. Kemal Bey sözlerine devamla:
Benim sevgili kardeşlerim, asil Türk Milletine çocuklarımı emanet ediyorum.
Bu kahraman millet, elbette onlara bakacaktır.
Allah, vatan ve milletimize zeval vermesin. Amin.
Borcum var, servetim yok üç çocuğumu, millet uğruna yetim bırakıyorum. Yaşasın Millet demiştir.
Kemal Bey’in idamı İngilizlerin hiç beklemediği şekilde büyük tepki ile karşılanmış, Kadıköy’de büyük bir cenaze töreni yapılmıştır.
TBMM 14 Ekim 1922’de çıkardığı özel bir kanunla “Millî Şehit” olarak kabul etmiş ve
Boğazlıyan’da bir mahalle ile bir okula “Millî Şehit” adı verilmiştir.
Ayrıca her yıl ölüm tarihinde, anıtı dikilen Boğazlıyan’da anma günleri yapılmaktadır.
(Kaynak: Boğazlıyan Kaymakamlığı)
Boğazlıyan kaymakamı Kemal Bey neden idam edildi:
1884 yılında Beyrut'ta doğan ve Mülkiye Mektebi'nden pekiyi derece ile mezun olan bir Osmanlı bürokratıydı. 1908'den itibaren çeşitli vilayet ve kazalarda kaymakamlık ve mutasarrıflık vekilliği yaptı. I. Dünya Savaşı sırasında Boğazlıyan kaymakamlığı görevindeyken Ermeni tehciri ile ilgili ihmalleri olduğu iddiasıyla yargılandı ve idama mahkûm edildi. 10 Nisan 1919'da Beyazıt Meydanı'nda asılarak şehit edildi. Milli şehit olarak anılan Kemal Bey, vatanseverliği ve dürüstlüğü ile örnek bir devlet adamıydı.
Boğazlıyan kaymakamı Kemal Bey, Ermeni tehcirinde rolü olduğu iddiasıyla 1919 yılında idam edilen bir Osmanlı idareci ve öğretmendir.
Ermeni tehciri, I. Dünya Savaşı sırasında Osmanlı Devleti'nin Ermeni nüfusunu Doğu Anadolu'dan Suriye ve Mezopotamya'ya göndermesi olarak tanımlanır. Bu süreçte birçok Ermeni hayatını kaybetmiş, malları terk edilmiş veya yağmalanmıştır.
Kemal Bey, 1915 yılında Boğazlıyan kaymakamlığına atandıktan sonra, tehcir sırasında Ermenilerin can ve mal güvenliğini sağlamakla görevliydi. Ancak bazı Ermenilerin öldürülmesi veya işkence görmesi nedeniyle suçlanmaya başladı.
Osmanlı Devleti'nin yenilgisinden sonra İstanbul'a getirilen Kemal Bey, Harp Divanı tarafından yargılandı ve 10 Nisan 1919'da Beyazıt Meydanı'nda asılarak idam edildi.
Kemal Bey'in idamı, Türk kamuoyunda büyük tepki ve üzüntü yarattı.
1922 yılında TBMM tarafından millî şehit ilan edildi.
Kemal Bey'in Ermeni tehcirindeki rolü hakkında farklı görüşler vardır.
Bazı kaynaklar onu Ermenilere karşı katliam yapmakla suçlarken, bazı kaynaklar da onun Ermenilerin hayatını kurtarmaya çalıştığını savunur. Bu konuda kesin bir kanıt bulunmamıştır.
Boğazlıyan kaymakamı kemal beyin mahkeme savunması
- Boğazlıyan kaymakamlığı sırasında terk edilmiş mallarla ilgili işlemlerde herhangi bir suiistimalde bulunmadığını, sadece birkaç parça mutfak eşyası satın aldığını ifade etti.
- Terk edilmiş mallardan satın almanın yasak olduğuna dair bir kanun veya karar olmadığını, bu nedenle hakkındaki suçlamaların haksız ve mesnetsiz olduğunu savundu.
- Konya İstinaf Mahkemesi'nin kendisini beraat ettirdiğini, ancak İstanbul'daki işgalci İngilizlerin baskısıyla yeniden yargılandığını ve idama mahkûm edildiğini söyledi.
- Yozgat ve Boğazlıyan Ermenilerinin tehciri sırasında öldürme olaylarına göz yumduğu iddiasını reddetti, tehcirin merkezi hükümetin emriyle yapıldığını ve kendisinin de bu emre uygun davrandığını belirtti.
- Vatansever bir memur olarak görevini layıkıyla yerine getirdiğini, idam edilmesinin hukuki değil siyasi bir karar olduğunu ve bunun tarihte bir leke olarak kalacağını dile getirmiştir.
Kurulan mahkemede Ermeni komiteciler çoğunlukta olduğu gibi İngiliz yüksek komiserliği de birçok yalancı şahit çıkarmıştır. Bunun üzerine mahkemede sanık olan Kemal Bey ve avukatı Sadettin Ferit Bey tarihi bir savunma yapmıştır:
Boğazlıyan kaymakamı Kemal beyin avukatı Sadettin Ferit beyin savunması
Düne kadar hakimler heyeti halinde olan sizler, şu dakikada bir tarih mahkemesi sıfatını almış bulunuyorsunuz.
Ermeniler tarafından öldürülen dindaşlarının ve soydaşlarının matemi Müslümanların yüreklerinin sızlattığı ve her gün gelen kara haberlerin halkı tahrik etmekten geri kalmadığı malumdur.
Ermeniler ise, Rus Ordularının kâh önüne geçerek, kâh arkasında kalarak, ekseriya memleketin asker kuvvetinden mahrum kalmasına güvenerek facialar meydana getirmekten çekinmiyorlardı.
Yozgat Vilayeti dahilinde sevk edilen bazı Ermeni – Muhacir kafilelerine, Ermenilerin Müslümanlara reva gördükleri facialara şahit olmuş, bazı asker kaçaklarının tecavüzü ihtimal dahilindedir.
Ancak, savaşta yenilişimizin aleyhimizde meydana getirdiği hezeyanı durdurmak maksadıyla iddia makamının da isteği üzerine, kurbanlar verilmesi bir siyaset icabı sayılıyorsa, bu kurban, ben olamam.
Siz kurban seçmekte değil, ancak hak ve adaletle hüküm vermek vicdani görevini taşıyan bir yüksek heyetsiniz.
Mutlaka kurban aranıyorsa, herhalde bu işlerin tertipçisi ve idarecisi olarak benim gibi küçük bir memur bulunacak değildir.
Kemal Bey’in bu sözlerinden sonra yalancı şahitler, olayları gerçekmiş gibi anlatarak Kemal Bey’i iftira etmişler.
Buna karşılık Kemal Bey de:
Hepsi yalandır, uydurmadır. Reis Paşa, ben ne bunların söyledikleri Keller köyüne gittim ne de oradan geçtim.
Burada vuku bulduğunu iddia ettikleri cinayetlerden de haberim yok.
Hele parmaktan çıkmayan yüzüğü almak için kol kesmek; rica ederim.
Bu vahşeti kim yapar?
Bu derece şem’i bir işi yapacak bir insan tasavvur edemiyorum.
Esasen, birini ispat edemezler.
Çünkü, hepsi iftiradan ibarettir.
Benim haberim olmadan bir şey olmuşsa bilemem.
Fakat bu ana kadar bu mevzuda hiçbir şikayetçi gelmemiştir.
İlk defa burada Mahkeme huzurunda bu şikayetlerle karşılaşıyorum” demiştir.
Mahkeme bu şekilde devam ederken, İngilizler ve Ermeniler Kemal Bey’in asılması için Mahkeme Başkanı Hayret Paşa’ya baskı yaptıklarından, Hayret Paşa istifa etmiş yerine “Nemrut” lakabıyla anılan Mustafa Paşa getirilmiştir.
İstanbul’a getirilen Beyazıt’ta Bekir Ağa Bölüğü’nde hapsedilen Kemal Bey 8 Nisan 1919’da idama mahkûm olmuş, ancak Padişah Sultan Vahdettin kararı imzalamamışsa da Şeyhülislam’ın fetvası ve İngilizlerin baskısı ile Kemal Bey İstanbul’a getirilerek, Beyazıt Meydanı’nda idam sehpasına çıkarılırken son sözü sorulduğunda; halka dönerek:
Sevgili vatandaşlarım, ben bir Türk memuruyum. Aldığım emri yerine getirdim. Vazifemi yaptığıma vicdanım emindir.
Sizlere yemin ederim ki, ben masumum.
Son sözüm bugün de budur, yarın da budur.
Ecnebi devletlere yaranmak için beni asıyorlar.
Eğer adalet buna diyorlarsa, kahrolsun adalet” demiştir.
Bunun üzerine halk “Kahrolsun böyle adalet” diye bağırmaya başlamıştır. Kemal Bey sözlerine devamla:
Benim sevgili kardeşlerim, asil Türk Milletine çocuklarımı emanet ediyorum.
Bu kahraman millet, elbette onlara bakacaktır.
Allah, vatan ve milletimize zeval vermesin. Amin.
Borcum var, servetim yok üç çocuğumu, millet uğruna yetim bırakıyorum. Yaşasın Millet demiştir.
Kemal Bey’in idamı İngilizlerin hiç beklemediği şekilde büyük tepki ile karşılanmış, Kadıköy’de büyük bir cenaze töreni yapılmıştır.
TBMM 14 Ekim 1922’de çıkardığı özel bir kanunla “Millî Şehit” olarak kabul etmiş ve
Boğazlıyan’da bir mahalle ile bir okula “Millî Şehit” adı verilmiştir.
Ayrıca her yıl ölüm tarihinde, anıtı dikilen Boğazlıyan’da anma günleri yapılmaktadır.
(Kaynak: Boğazlıyan Kaymakamlığı)
Yorum Gönder