Ahlaki çöküşü dindarlık ile kamufle etmek |
Bireysel Ahlaki çöküş dindarlık ile kamufle mi ediliyor?
Dindar olmak ahlaklı olmayı da beraberinde getirir mi? Bu soru, günümüzde birçok insanın kafasını kurcalayan bir meseledir, Din ve ahlak arasındaki ilişki nasıldır? Dindarlık, ahlaklılığın bir şartı mıdır? Ahlaklılık, dindarlığın bir göstergesi midir? Bu sorulara cevap aramak için öncelikle din ve ahlak kavramlarını tanımlamak gerekir.
Ulus devletler, kendi halklarının refahını, mutluluğunu ve özgürlüğünü sağlamak için ahlaki değerlere dayalı bir anayasa ve yasalar hazırlarlar.
Ahlaki değerler, ulus devletlerin halkına karşı sorumluluklarını ve halkın da ulus devlete karşı haklarını tanımlar.
Bu sorunun cevabını aramak için öncelikle ahlak, dindarlık ve ulus devlet kavramlarını tanımlamak gerekir.
Ahlak, en dar anlamıyla, neyin doğru veya yanlış sayıldığı ile ilgilenen bir yargı ve ilkeler sistemidir.
Dindarlık ise, bir dinin öğretilerine inanmak ve bunlara uygun yaşamak anlamına gelir.
Ulus devlet ise, ortak bir kimlik, kültür ve tarih paylaşan bir ulusun siyasi egemenliğini elinde tuttuğu devlet biçimidir.
Ahlak ve dindarlık arasında ideal bir ilişki vardır.
Dinin ahlaki davranışlara aracılık etmesi beklenir.
Ancak bu ilişki her zaman davranışsal düzlemde karşılık bulmayabilir.
Bireylerin ahlaki olgunluk düzeyleri, dindarlık derecelerinden bağımsız olarak değişebilir.
Bu nedenle, ahlaki bir çöküş yaşayan bir toplumda dindarlığın artması, otomatik olarak ahlaki bir yükselişi beraberinde getirmez.
Aynı şekilde, ulus devlet ve dindarlık arasında da karmaşık bir ilişki vardır.
Ulus devlet, toplumu bürokratik yönetim ve zora dayalı hukuk ile düzenler.
Ahlak ve politikanın yerini egemenin iradesi alır.
Bu durumda;
Dindarlık ulus devletin meşruluğunu sağlamak için kullanılabilir.
Ancak bu da toplumun gerçek ahlaki ve politik ihtiyaçlarını karşılamaz.
Sonuç olarak, ahlaki bir çöküş yaşayan bir toplumda dindarlık ulus devleti kurtarmaz.
Aksine, toplumun ahlaki ve politik toplum olma özelliğini yeniden kazanması gerekir.
Ahlak ve politika, toplumun doğrudan demokrasi temelinde icra ettiği ve gönüllü uyduğu inançlar bütünüdür.
Bu şekilde, toplum hem varlığını sağlar hem de birliğini korur.
Türkiye ne yazık ki son dönemde ahlaki çöküşü dindarlık sarmalı ile kamufle eden bir sosyal yapıya dönüşmek üzeredir, Ekonomik krizler aşılabilir, Lakin ahlaki çöküş ve yozlaşmanın telafisi nesiller sürer.
-------
Ahmet Atam
Din nedir?
Din, genel olarak Allah'ın varlığına, birliğine ve emirlerine inanmak, ona ibadet etmek ve onun rızasını kazanmaya çalışmak olarak tanımlanabilir.Din, insanın hem dünyevi hem de uhrevi hayatını düzenleyen bir sistemdir.
Din, insanın yaratılış gayesini, hayatın anlamını ve sonrasını bildiren bir rehberdir.
Din, insanın hem kendisiyle hem de çevresiyle olan ilişkilerini belirleyen bir ahlak kaynağıdır.
Ahlak nedir
Ahlak, insanın iyi veya kötü olarak nitelendirilen davranışlarını tanımlayan bir kavramdır. Ahlak, bir kişinin karakterini, kişiliğini ve tutumunu yansıtan bir özelliktir. Ahlak, insanın doğuştan sahip olduğu veya sonradan edindiği alışkanlıkların toplamıdır. Ahlak, bireyin kendine, diğer insanlara ve topluma karşı sorumluluklarını belirleyen bir prensiptir. Din ile ahlak arasında yakın bir ilişki bulunmaktadır. Dinin asıl amacı insanı ahlaklı bir birey yapmaktır ve ahlakın temel kaynağı da dindir. Din, ahlaki davranışları teşvik eder ve kötü davranışlardan alıkoymaya çalışır. Ahlak, bireyin dinin öğretilerine uygun davranmasını sağlar. Din ve ahlak, birbirini tamamlayan iki unsurdur.Bu noktada şu soru akla gelir: Dindar olmak ahlaklı olmayı gerektirir mi? Bu soruya verilecek en doğru cevap şudur:
Evet, dindar olmak ahlaklı olmayı gerektirir. Çünkü dindarlık, sadece Tanrı'ya inanmak ve ibadet etmek değil, aynı zamanda O'nun emirlerine göre yaşamaktır. Tanrı'nın emirlerine göre yaşamak, ahlaklı olmayı ifade eder. Tanrı'nın emrettiği her şey iyidir, güzeldir ve faydalıdır. Tanrı'nın yasakladığı her şey ise kötüdür, çirkin ve zararlıdır. Bu nedenle, dindar bir insan, Tanrı'nın hoşnutluğunu kazanmak için iyi işler yapar ve kötülüklerden kaçınır. Böylece hem kendini hem de diğer insanları mutlu eder.
Dindar olmak ahlaklı olmayı gerektirdiği gibi, ahlaklı olmak da dindarlığı gösterir. Ahlaklı bir insan, Tanrı'nın varlığını ve birliğini kabul eder, O'na şükreder ve itaat eder. Ahlaklı bir insan, Tanrı'nın yarattığı her şeye saygı gösterir, merhametli olur ve adil davranır. Ahlaklı bir insan, kendisine verilen nimetleri doğru kullanır, israf etmez ve paylaşır. Ahlaklı bir insan, kendini geliştirir, bilgi edinir ve yararlı olur.
Bu bakış açısıyla, din ve ahlak arasındaki ilişkinin önemi daha iyi anlaşılır. Dindar olmak, ahlaklı olmayı da beraberinde getirir ve ahlaklı olmak, dindarlığın bir göstergesidir.
Ahlaki çöküntü ne demektir
Ahlaki çöküntü, bir toplumun veya bireyin ahlaki değerlerini yitirmesi veya bozulması durumudur.Ahlaki çöküntü, birçok olumsuz sonuçlara yol açabilir, örneğin;
- Hırsızlık
- Yolsuzluk
- Rüşvet
- Şiddet, taciz, tecavüz gibi suçların artması
- Toplumsal güvenin azalması
- Aile yapısının zayıflaması, bireysel ve toplumsal mutsuzluk gibi.
Ahlaki çöküntünün nedenleri arasında şunlar sayılabilir:
Eğitim sisteminin yetersizliği veya yanlışlığı:Eğitim sistemi, bireylere ahlaki değerleri öğretmeli, onları iyi insanlar ve iyi vatandaşlar olarak yetiştirmelidir.
Ancak eğitim sistemi, sadece bilgi aktarmaya odaklanır, ahlaki eğitime yeterli önem vermez veya ahlaki eğitimi ideolojik bir şekilde yaparsa, ahlaki çöküntüye zemin hazırlar.
Medyanın olumsuz etkisi:
Medya, toplumun önemli bir etkileyicisidir.
Medya, ahlaki değerleri koruyan ve geliştiren bir rol oynamalıdır.
Ancak medya, sadece reyting ve para peşinde koşar, ahlaksızlık ve şiddeti özendiren veya normalleştiren içerikler üretir veya yayınlar ise, ahlaki çöküntüye katkıda bulunur.
Siyasetin kirli yüzü:
Siyaset, toplumun yönetimini sağlayan ve toplumsal sorunlara çözüm bulmaya çalışan bir faaliyettir.
Siyasetçiler, topluma örnek olmalı, ahlaki değerlere saygılı olmalı ve kamu yararını gözetmelidir.
Ancak siyasetçiler, yalan söyler, yolsuzluk yapar, rüşvet alır veya verir, adam kayırır veya kayrılır ise, ahlaki çöküntüye neden olur.
Toplumsal değişim ve bunalım:
Toplumlar sürekli değişim içindedir.
Değişim bazen olumlu bazen de olumsuz sonuçlar doğurabilir.
Değişim sürecinde toplumlar bunalım yaşayabilir.
Bunalım dönemlerinde toplumsal değerler sarsılabilir, ahlaki normlar zayıflayabilir veya değişebilir.
Bu durumda da ahlaki çöküntü ortaya çıkabilir.
Ahlaki çöküntünün önlenmesi için şu adımlar atılabilir:
Eğitim sisteminin iyileştirilmesi ve ahlaki eğitime önem verilmesi:Eğitim sistemi hem bilgi hem de değer aktaran bir sistem olmalıdır.
Ahlaki eğitim her düzeyde ve her alanda verilmelidir.
Ahlaki eğitimde ideolojik yaklaşımlardan kaçınılmalıdır.
Ahlaki eğitimde evrensel insan haklarına ve demokratik değerlere uygun bir anlayış benimsenmelidir.
Medyanın denetlenmesi ve sorumluluk bilincinin artırılması:
Medya kuruluşları ve çalışanları hem hukuki hem de etik kurallara uymalıdır.
Medya denetleme kurumları etkin bir şekilde çalışmalıdır.
Medya içerikleri ahlaksızlık ve şiddeti özendirmemeli veya normalleştirmemelidir.
Medya içerikleri ahlaki değerleri koruyan ve geliştiren içerikler olmalıdır.
Siyasetin temizlenmesi ve şeffaflaştırılması:
Siyasetçiler halka hesap verebilir olmalıdır.
Siyasetçiler yalan söylememeli, yolsuzluk yapmamalı, rüşvet almamalı veya vermemeli, adam kayırmamalı veya kayrılmamalıdır.
Siyasetçiler kamu yararını gözetmeli ve topluma örnek olmalıdır.
Toplumsal değişim ve bunalımın yönetilmesi:
Toplumsal değişim kaçınılmaz bir süreçtir. Toplumsal değişimi yönetmek için toplumun tüm kesimlerinin katılımını sağlayan demokratik mekanizmalar kullanılmalıdır.
Toplumsal bunalım dönemlerinde toplumsal dayanışma ve diyalog artırılmalıdır.
Toplumsal bunalım dönemlerinde toplumsal değerler korunmalı ve geliştirilmelidir.
Ahlaki çöküntü, bireylerin ve grupların davranışlarını, tutumlarını ve ilişkilerini olumsuz yönde etkileyebilir.
Ahlaki çöküntünün ulus devletler üzerinde de önemli etkileri vardır.
Ulus devlet, belirli bir coğrafyada yaşayan ve ortak bir kültür, dil, tarih ve kimlik paylaşan insanların oluşturduğu siyasi bir birimdir.
Ulus devletler, kendi egemenliklerini korumak ve ulusal çıkarlarını savunmak için çeşitli kurumlar, yasalar ve politikalar geliştirirler.
Ulus devletlerin varlığı ve işleyişi, ahlaki değerlere dayanır.Ahlaki değerler, insanların doğru ve yanlış, iyi ve kötü arasında ayrım yapmalarını sağlayan normlar ve ilkelerdir.
Ahlaki değerler, insanların birbirleriyle ve diğer canlılarla nasıl davranmaları gerektiğini belirler. Ahlaki değerler, ulus devletlerin de temelini oluşturur.
Ahlaki çöküntünün ulus devletler üzerinde etkileri nelerdir?
Ahlaki çöküntü, toplumun genel olarak kabul ettiği ahlaki değerlerin yozlaşması veya kaybolması olarak tanımlanabilir.Ahlaki çöküntü, bireylerin ve grupların davranışlarını, tutumlarını ve ilişkilerini olumsuz yönde etkileyebilir.
Ahlaki çöküntünün ulus devletler üzerinde de önemli etkileri vardır.
Ulus devlet, belirli bir coğrafyada yaşayan ve ortak bir kültür, dil, tarih ve kimlik paylaşan insanların oluşturduğu siyasi bir birimdir.
Ulus devletler, kendi egemenliklerini korumak ve ulusal çıkarlarını savunmak için çeşitli kurumlar, yasalar ve politikalar geliştirirler.
Ulus devletlerin varlığı ve işleyişi, ahlaki değerlere dayanır.Ahlaki değerler, insanların doğru ve yanlış, iyi ve kötü arasında ayrım yapmalarını sağlayan normlar ve ilkelerdir.
Ahlaki değerler, insanların birbirleriyle ve diğer canlılarla nasıl davranmaları gerektiğini belirler. Ahlaki değerler, ulus devletlerin de temelini oluşturur.
Ahlaki değerler, ulus devletlerin şu şekilde etkiler:
Ahlaki değerler, ulus devletlerin kuruluş amacını ve vizyonunu belirler.Ulus devletler, kendi halklarının refahını, mutluluğunu ve özgürlüğünü sağlamak için ahlaki değerlere dayalı bir anayasa ve yasalar hazırlarlar.
Ahlaki değerler, ulus devletlerin halkına karşı sorumluluklarını ve halkın da ulus devlete karşı haklarını tanımlar.
Ahlaki değerler, ulus devletlerin iç işleyişini düzenler.
Ulus devletler, ahlaki değerlere uygun bir şekilde yönetilmek isterler.
Ahlaki değerler, ulus devletlerin yöneticilerinin seçimini, yetkilerini ve görevlerini belirler.
Ahlaki değerler, ulus devletlerin kamu hizmeti veren kurumlarının çalışma prensiplerini ve standartlarını belirler.
Ahlaki değerler, ulus devletlerin vatandaşlarının davranış kurallarını ve yaptırımlarını belirler.
Ahlaki değerler, ulus devletlerin dış ilişkilerini şekillendirir.
Ulus devletler, ahlaki değerlere uygun bir şekilde diğer ulus devletlerle ilişki kurmak isterler. Ahlaki değerler, ulus devletlerin diğer ulus devletlere karşı tutumlarını ve politikalarını belirler. Ahlaki değerler, ulus devletlerin barışı, iş birliğini ve dayanışmayı desteklemesini veya savaşı, rekabeti ve düşmanlığı körüklemesini belirler.
Ahlaki çöküntü ise bu ahlaki değerleri zayıflatır veya yok eder.
Ahlaki çöküntü ise bu ahlaki değerleri zayıflatır veya yok eder.
Ahlaki çöküntü nedeniyle ulus devletler şu sorunlarla karşılaşabilir:
Ahlaki çöküntü nedeniyle ulus devletlerin kuruluş amacı ve vizyonu bozulabilir.Ulus devletler, kendi halklarının refahını, mutluluğunu ve özgürlüğünü göz ardı ederek başka amaçlar peşinde koşabilir.
Ulus devletler, ahlaki değerlere dayalı anayasa ve yasaları ihlal edebilir veya değiştirebilir. Ulus devletler, halkına karşı sorumluluklarını yerine getirmeyebilir veya halkın haklarını kısıtlayabilir.
Ahlaki çöküntü nedeniyle ulus devletlerin iç işleyişi bozulabilir.
Ulus devletleri yöneten kişi veya gruplar ahlaksızlık yapabilir veya yolsuzluğa bulaşabilir.
Ulus devletleri yöneten kişi veya gruplar yetkilerini kötüye kullanabilir veya görevlerini ihmal edebilir.
Ulus devletleri kamu hizmeti veren kurumları verimsizlik veya rüşvet gibi sorunlar yaşayabilir. Ulus devletleri vatandaşları arasında adaletsizlik veya eşitsizlik gibi sorunlar yaşayabilir.
Ahlaki çöküntü nedeniyle ulus devletleri dış ilişkilerinde sorunlar yaşayabilir.
Ulus devletleri diğer ulus devletleriyle ilişkilerinde ahlaksızlık yapabilir veya güvenilmez olabilir. Ulus devletleri diğer ulus devletleriyle ilişkilerinde saldırganlık veya baskıcılık gibi tutumlar sergileyebilir veya politikalar uygulayabilir.
Ulus devletleri barışı, iş birliğini ve dayanışmayı zedeleyebilir veya savaşı, rekabeti ve düşmanlığı körükleyebilir.
Sonuç olarak ahlaki çöküntünün ulus devletleri üzerinde ciddi etkileri vardır.
Sonuç olarak ahlaki çöküntünün ulus devletleri üzerinde ciddi etkileri vardır.
Ahlaki çöküntü nedeniyle ulus devletleri hem kendi içinde hem de dışarıda istikrarını kaybedebilir veya güçsüzleşebilir.
Bu nedenle ahlaki çöküntünün önlenmesi için hem bireysel hem de toplumsal düzeyde çaba göstermek gerekir.
Ahlaki çöküş yaşayan bir toplumda dindarlık ulus devleti kurtarır mı?
Ahlak, en dar anlamıyla, neyin doğru veya yanlış sayıldığı ile ilgilenen bir yargı ve ilkeler sistemidir.
Dindarlık ise, bir dinin öğretilerine inanmak ve bunlara uygun yaşamak anlamına gelir.
Ulus devlet ise, ortak bir kimlik, kültür ve tarih paylaşan bir ulusun siyasi egemenliğini elinde tuttuğu devlet biçimidir.
Ahlak ve dindarlık arasında ideal bir ilişki vardır.
Dinin ahlaki davranışlara aracılık etmesi beklenir.
Ancak bu ilişki her zaman davranışsal düzlemde karşılık bulmayabilir.
Bireylerin ahlaki olgunluk düzeyleri, dindarlık derecelerinden bağımsız olarak değişebilir.
Bu nedenle, ahlaki bir çöküş yaşayan bir toplumda dindarlığın artması, otomatik olarak ahlaki bir yükselişi beraberinde getirmez.
Aynı şekilde, ulus devlet ve dindarlık arasında da karmaşık bir ilişki vardır.
Ulus devlet, toplumu bürokratik yönetim ve zora dayalı hukuk ile düzenler.
Ahlak ve politikanın yerini egemenin iradesi alır.
Bu durumda;
Dindarlık ulus devletin meşruluğunu sağlamak için kullanılabilir.
Ancak bu da toplumun gerçek ahlaki ve politik ihtiyaçlarını karşılamaz.
Sonuç olarak, ahlaki bir çöküş yaşayan bir toplumda dindarlık ulus devleti kurtarmaz.
Aksine, toplumun ahlaki ve politik toplum olma özelliğini yeniden kazanması gerekir.
Ahlak ve politika, toplumun doğrudan demokrasi temelinde icra ettiği ve gönüllü uyduğu inançlar bütünüdür.
Bu şekilde, toplum hem varlığını sağlar hem de birliğini korur.
Türkiye ne yazık ki son dönemde ahlaki çöküşü dindarlık sarmalı ile kamufle eden bir sosyal yapıya dönüşmek üzeredir, Ekonomik krizler aşılabilir, Lakin ahlaki çöküş ve yozlaşmanın telafisi nesiller sürer.
-------
Ahmet Atam
Yorum Gönder